Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 KASIM 2019 5 Nil Karaibrahimgil, Doğan Novus’tan çıkan kitabı İyi Gelen Yazılar ile okurlarıyla buluştu. Yakında, Sakız Adası adlı şarkısına klip çekecek. 2020’de konser dizisiyle sevenlerine sürprizler yapacak. Yazı, müzik ve hayatı konuştuk biz de... Aşk, aile, hak, hukuk, sanat, moral, kişisel gelişim, psikoloji, edebiyat, şiddete isyan, kentin cangılı ve kırsalın huzuru arasında kurulan denge, evrendeki seslerin bir sanatçıyı nasıl gelip bulduğu gibi geniş bir alanda yazıyor ve söylüyor! “Sürekli ipucu arayan bir hayat dedektifi gibiyim. Küçüklüğümden beri neler olup bittiğine kafayı takmıştım. İçime de dışıma da uzun uzun ve bön bön bakıyorum. Bir şeyler bulmak beni en mutlu eden şey. Paylaşmak zorundayım” diyor. Esin kaynakları, herkesle insanlık adresinde buluşma hayali ve bir adım öne çıkma cesareti üzerine “Kız çocuklarının hikâyeleri inanılmaz. Hangi rüzgârlara karşı durduklarına hayran kalırsınız.” Sözü şerbetli politika “Bir yazarı sokakta çevirip diyorlar ki: ‘Ah, sizin kitaplarınız bana ne iyi geldi. Bütün hayatım değişti diyebilirim.’ Yazar da diyor ki: ‘Gerçekten mi? O zaman ben de bir okuyayım onları!’ Ben de aslında her pazar günü oturup ilk başta kendime iyi gelmesini umduğum bir şeyler yazıyorum. Sonra siz okuyorsunuz yazdıklarımı...” Böyle diyor Nil Karaibrahimgil son kitabında. Kendine iyi gelen ne varsa paylaşıyor. Evrende sezinlediği ve yakaladığı duyguları duru bir ses, yalın bir yorum ve dürüst bir dille aktarıyor. Her biri bir ruh halinin ifadesi olan sekiz kısa şarkı besteleyip söylediği ukulelesi... İlkokullarda çalacak zili bestelemiş olmanın heyecanı... Türk Eğitim Vakfı’yla kurduğu “Nil’in Kızları” burs fonu ve açtığı Her Çocuk Bir Evren okulu... Karaibrahimgil ile tüm bu bağlamlarda, yazıyı, müziği ve insan olmayı konuştuk. ‘DÜŞÜNCESINI DEĞIŞTIREN’ u Hemen her alanda özellikle de insanlık ve kişisel gelişim bağlamında an be an güncellenen bir dünyada hayata nasıl bakıyorsunuz? Hayata bakışımı en çok değiştiren şey, bakışımı değiştirebileceğimi öğrenmek oldu. Kitapta da var; düşüncesini değiştiren yaşadığını değiştirir. Hatta akıllarda şarkılı olarak kalsın diye minik bestesini de yaptım. Beyni kilitli sandık sanıyorduk. Çocukluk silinmez bir mürekkepti. Ama işte öyle değilmiş. Beyin plastik diyorlar şimdi. Yani eğilip bükülüp değişebiliyor düşünceler. Huylar bile temize çekilebiliyor. Bu, beni çok mutlu etti. Eskiden buzdolabımda “mutlu bir çocukluk için hiçbir zaman geç değildir” yazısı asılıydı. İnsanın kendini yenileme potansiyeli beni çok etkiliyor. Belki de o yüzden en çok satanlar bu aralar hep kişisel gelişim. Demek herkes, daha iyi bir haline çekiştirmek istiyor kendini. Ben hayata nasıl bakıyorum dersen, değiştirebileceğim, mıncıklayabileceğim, şekil verebileceğim bir akis gibi görüyorum. Yolculuğumdan zevk almaya ve onda anlam bulmaya çalışıyorum. Hayat, hayal meyal bir şey, biz netliyoruz bakışımızla. ISYANIM VAR!.. u Nelere ve kimlere isyan eder, nasıl mücadele edersiniz? Tuhaf bir şekilde doğuştan içimde kadınlara karşı yapılan her türlü cesaret kırıcı harekete isyanım var. Şair babaannem Saliha Hanım’dan ve felsefe öğretmeni anneannem Ferhan Hanım’dan yadigâr olabilir. Onları hiç tanımadım ama sanki onlardan anneme, annemden de bana bir bayrak geçmiş. Annem de çok güçlü bir kadın. Mücadele etme şeklim hep dil ile oldu. Dile hâkim olmak, elimde ışın kılıcı belirmesi gibi silahlandırdı beni sanki. Sonra müzik de girdi işin içine. Aa bir baktım, kelimeyi müziklendirirsen büyü yapabiliyorsun. Daha da güçlenip ruhun daha da derinlerine indiğini gördüm kelimeleri ve daha çabuk yayıldığını. “Tek taşımı kendim aldım” öyle bir mücadele şarkısı mesela. Aslında şarkılarımı çok politik buluyorum. İngilizcede “sugar coated” diye bir terim var. Şer bete batırılmış demek. Benim şarkılar şerbete batırılmış politik şarkılar. ‘GERÇEK ÇIĞ ET GIBI...’ u Hangi değerler vazgeçilmeziniz? Özgürlük. Bilezik bile takamıyorum. Birisi beni yakalamış gibi bir his yaratıyor bende. Kilitli kapılardan çok korkarım. İşime de çok karışılması beni rahatsız eder. İstediğimi yapabilmeliyim yoksa solarım. Bir kadının özgürlüğü de en başta kendi parasını kazanmasından geçer. Dürüstlük de vazgeçilmezim. Gerçeği çiğ bir et gibi masaya vuranların yanında güvende hissediyorum. Oğlum 5.5 yaşında. Bugüne kadar bir kere bile yalan söylemedim. “Evet, daha sakızım var ama vermeyeceğim çünkü sana fazla gelir dişlerini çürütür” demek bana “sakız bitti” demekten daha iyi geliyor. Hastalandığımda, üzüldüğümde de hislerimi hep dürüstçe söyledim. Hayata şüpheyle baksın istemem. Sezgileri çok güçlü çocukların ve her yalan onların kendilerinden şüphe etmesine yol açıyor. “Hislerim yanlış mı okuyor hayatı? O zaman hislerime güvenmeyeyim en iyisi” diyor. Başka... Merhamet de önemli değer benim için ama karşındakini küçülten bir merhamet değil, seni bütün canlılarla eşitleyen merhamet. u Bu kavrayışla yazılarınıza ve müziğinizde nasıl bir tavrı ZILI BESTELEDI Hayatta en gurur duyduğum işlerimden biri oldu ilkokul zili. Bütün ülkenin ilkokullarında çalacak zili bestelemek nasıl güzel bir şeydir... Hâlâ düşündükçe inanamıyorum. Sokakta duydukça da gözlerim doluyor. Genelde tepkiler iyi; neşelendiriyor, moral veriyormuş. içselleştirir ve yansıtırsınız? Bu son kitap bende şu duyguyu uyandırdı: Yazıp duruyorum ama bunlara göre yaşıyor muyum? Okudum baştan sona. Daha ben öğrenmemişim ki burada yazanları dedim. Sekiz tane cümle seçtim; unutmamam gerekenleri ve bana iyi gelenleri. Onlardan sekiz küçük şarkı yaptım. Belki birine göndermek istersiniz ya da kendinize içinizden tekrarlamak istersiniz ya da sokakta yürürken bağıra bağıra söylersiniz, çocuğunuz unutmasın bunu diye ezberlesin istersiniz. Öyle cümleler... İsimlerinden nasıl oldukları belli. “İlik le düğme”, “yeterince iyiyse yeter”, “düşünceni değiştir”, “niyet hanım”, “like’la mutluluk olmaz”, “inşaat var”, “rüyasına uyananlara”, “kendime teşekkür”. Bunları hatırlamak iyi. İçselleştirmek için yaptığım şey bu oldu bu sefer. ‘TERAPI VE INŞAAT HALINDEYIM’ u “Her pazar günü oturup ilk başta kendime iyi gelmesini umduğum bir şeyler yazıyorum.” Yazmak size neden çok iyi geliyor? Sürekli ipucu arayan bir hayat dedektifi gibiyim. Küçüklüğümden beri neler olup bittiğine kafayı takmıştım. İçime de dışıma da uzun uzun ve bön bön bakıyorum. Bir şeyler bulmak, keşfetmek beni en mutlu eden şey ve paylaşmak zorundayım; neden bilmiyorum ama mecburum. Hiçbir şeyi kendime saklayamıyorum. Çok iyi oldu o yüzden şu gazete köşesi ve şarkı işi. İkisi de anlat anlat bitmez şeyler. Ben hep bir değişim, terapi ve inşaat halindeyim. Yazılarım da bu yoldaki naçizane adımlarım. Kimileri yazarak, kimileri dinleyerek, kimileri izleyerek öğrenirmiş ya, ben yazarak öğreniyorum. Okuduğum kitaplardan beğendiğim yerleri temize çekerim. Kenara cümlenin aynısını yazarım. Düşündüğüm şeyleri, bulduğum cümleleri not ederim, yoksa uçar. Hayatta en çok aldığım şey: Defter ve kalem. Ne düşündüğümü yazınca anlıyorum. Son zamanlarda şöyle bir alışkanlık edindim ve herkese tavsiye ederim: Her sabah uyandığımda oturup kalemi hiç durdurmadan yani hiç düşünmeden üç sayfa yazıyorum. Kendi manzaranı görmenin en iyi yolu. Okumuyorum bile. Yazması yetiyor. ‘TERAZIYIM, DENGE ARIYORUM’ u Okurlar da aynı fikirde; iyi geliyor bu yazılar çünkü içlerinde samimi üslubun yanı sıra pek çok konuda bir adım öne çıkma cesareti de var. Siz nasıl çıkıyorsunuz bir adım öne, neler zorluyor ve neler mutlu ediyor sizi? Söyleyeceklerim var, ondan parmak kaldırıp öne çıkıyorum, ondan spot seviyorum. Herkesi zorlayan şeyler beni de zorluyor. herkesi mutlu eden beni de ediyor, o konuda zerre kadar farkım yok. Sanatçılık bencillik, narsistlik istiyor. Annelik kendini yetersiz bulma ve kendinden çok sevme duyguları getiriyor. Bunlar arasında mekik dokumakta zorlanıyorum. Bir Nil var, o da ağlıyor bazen içimde bebek gibi. İlgi istiyor, dediklerinin yapılmasını istiyor, onu çok seveyim istiyor. Bunların dengesini arıyorum. Teraziyim ben. Denge arıyorum. u Ukuleleyi çok seviyorsunuz. Basit, çalımı kolay ve benim gibi gitarı çok iyi çalamayan biri için de değişik akorlar çalabilme fırsatı. Tak koluna çık! Hafif. u Ukuleleyle çalıp söylediğiniz sekiz kısa şarkınız var... Her biri moral vermesini, güç vermesini dilediğim, kür gibi minik şarkılar. Karaoke de koydum içlerine ki beraber söyleyelim, içimize iyice yerleşsin o düşünce. Ce be atılan zor zaman anahtarları gibi. Arkadaşına da yollarsın duymaya ihtiyacı varsa. Tamamen benim uydurduğum bir şarkı formatı; kısacık, karaokeli! Acaba bu kitaptan neyi bestelesem derken, sekiz yazıdan minik cümleler besteleyeyim dedim. Çocuğumuz olduğunda yuva aradık sonra evin yanına Waldorf felsefesinden ilham alan bir yuva açtık. Basitçe, insanın özüne saygı gösteren bir felsefe. Öğretme, çekiştirme, değerlendirme yok. Ekmek pişirmek, masal dinlemek, oyuncaksız oyun oynamak var. Rudolf Steiner’ı okumak lazım. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir @cumhuriyet.com.tr “Kızların hayatına bir yerinden somut olarak dokunmak istedim. Aklıma eğitim fonu geldi. TEV çatısı altında, lise sonrası üniversite eğitimine devam etmek isteyen kızlara burs veriyor ‘Nil’in Kızları’ fonu. En çok o yaşta meslek edinmekten vazgeçip evleniyor ya da eve dönüyorlarmış.” “Dünyada bilinç yükseliyor. Hem erkek şiddetine hem dünyaya gösterdiğimiz kirlilik şiddetine karşı.” DAYANAMADIĞIM BELLI BIR ERKEK TIPI VAR Bir erkeğin kaba kuvvet kullanmasına asla evet dememeliyiz. Kendimize açıklamaya çalışmamalı ve alttan almamalıyız. Küçüklükten itibaren kız çocuklarına, kendilerine sözle ve fiziksel şiddet gösterilemeyeceğini, kabul etmemeleri gerektiğini anlatmalıyız. Erkektir yapar, erkeğin elinin kiri, erkeklik gururu gibi cümleler bizi pasif bir boyun eğişe götürür. İnsan kız olsun erkek olsun hep iç açıklamalarına dikkat etmeli. En çok o belirliyor gerçeğimizi. Fotoğraflar: Emre GÜVEN