Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Avrupa Ekspresi Fotoğraf: Vedat ARIK 4 Kendimi nereye ait hissediyorum? İlelebet göçmen K imliğinizi ne şekillendirir? Doğduğunuz ülke mi, kökeniz mi, cinsiyetiniz mi, yaşadığınız şehir mi? Yoksa yukarıdakilerin hepsi mi? Ömrümün yarısı üç ayrı kıtada, beş farklı ülkede geçti. Her yeni kültürde, kentte, dilde kimlikle il gili sorularıma bir yenisi ekleniyor. Kimliğimiz ne derece bizim kabul ettiğimiz çer çeveye uyar, ne derece başkalarının bizi koymak istediği şablonlara girer? İlk defa “biz ve ötekiler” düzeyindeki kimlik meselesi üniversiteden sonra gittiğim Belçika’da, Türklerin Avrupa’nın bir parçası olmadığı önyar gısıyla karşıma dikil mişti. O dönem bana “Ül keye girerken başı nı mı kapaman gereki yor?” Ya da “Deveyle mi geziyorsunuz?” tü ründen eğitimliBatı lı cahillerin sorularını ELÇİN kastetmiyorum sadece. POYRAZLAR Türkiye’nin bulun elcpoy@gmail.com duğu coğrafya nedeniyle Avrupa sınırla rı içinde görülmemesi, kültürel, sosyal ve dini anlamda “öteki” içine so kulması kolaycılığından söz ediyorum. Siz kendinizi istediğiniz kadar Avrupalı hisse din, o ülkenin dillerini konuşun, onlar gibi giyinin ve benzer zevkleriniz olsun, uyruğunuzu söyledi ğiniz noktada “Ama sen Türke benzemiyorsun” sözüyle kafalarına kazınmış ırkçılıktan kurtulamı yorsunuz. BEYAZ OLDUĞUM IÇIN Bu “Sen bizim gibisin ama diğer Türkler değil” yaklaşımıyla pekişen, kendilerine benzeyeni kabul eden ama diğerlerini ötekileştirerek, sınıflara so karak konfor alanını korumayı hedefleyen bir sa vunma mekânizması. Bir anlamda “yabancıları” kendilerinden uzaklaştırma çabası. Avrupalı olmanın tanımını günlerce konuşa biliriz, mesele bu değil. Mesele sizin kimliğini zin yansımasının karşınızdakinin sizinle ilgili bil dikleri, okudukları ya da hissettikleriyle sınırlı ol ması. ABD’den başkenti Washington’a Cumhuriyet’in temsilcisi olarak gittiğim dö nemde ise kimlikle ilgili bam başka sosyal bir boyut karşıma çıkmıştı. Beyazsiyah ırk ayrı mının bariz bir şe kilde hissedildi ği, ilk siyah ABD Başkanı’nın seçilmek üzere ol Taşıdığım pasaportun, doğduğum duğu bir dö ülkenin ya da yaşadığım nemde çalışırken, bazı siyah Amerikalıların kıtanın bir önemi yok. Ben bir kadınım, Akdenizliyim benimle beyaz ol ve ilelebet göçmenim. duğum için konuş mak istemediklerini fark etmiştim. ANLAYAMAZSIN İlk defa o zaman derimin renginin temsil ettiklerinin ağırlığını gördüm. Kentin güneyinde siyahların mahallelerinde süren gösterileri haberleştirmek için gittiğim bir sokakta, yaklaştığım hemen herkes benimle konuşmayı reddetti. Sonunda evinin önünde oturan bir adama neden kimsenin sorularıma yanıt vermediğini sordum. “Sen beyazsın da ondan” dedi bana. “Bizi anlayamazsın”. Washington’da madalyonun öteki yüzünde, yönetici elit, eğitimli Amerikalılarla konuşurken ise beni diğer Avrupalı göçmenler sınıfına soktuklarını gördüm. KAVGA EDEREK YILLARI GEÇIRDIM Dindevlet ayrımı, sosyal devlet, herkesin erişebileceği sağlık sistemi konularındaki sohbetlerde “Biz Avrupalıların bunları anlayamayacağını, ABD’nin kendine has dinamikleri olduğu” yanıtlarını alırdım. Yıllar sonra Türkiye’ye döndüğümde ise kimlik meselesi daha da çetrefilli bir hal aldı. Çevremde bazılarına göre “ben çok uzun yıllardır yurtdışındaydım, artık ülkeye yarı yabancıydım, burası geride bıraktığım ülke değildi”. Avrupa’da Avrupalı değildim, Amerika’da beyaz Avrupalıydım, Türkiye’de ise tam Türk değildim. Başkalarının kendi prizmalarından benim için yansıttıkları kimliklerle kavga ederek yıllar geçti. Sonunda ne onlar görüşlerini değiştirdiler ne de ben kafalarındaki kimliğe sığdım. “Bu kadar yıl sonra kendini nereye ait hissediyorsun” sorusuna yanıtım artık net. Taşıdığım pasaportun, doğduğum ülkenin ya da yaşadığım kıtanın bir önemi yok. Ben bir kadınım, Akdenizliyim ve ilelebet göçmenim. 17 KASIM 2019 Hayatın her alanında ve şehrin her sokağında: Zeynep Arapoğlu Bisikletli bir yaşam mümkün B isikletli Kadın İnisiyatifi, kadınların bisiklet kullanmaya başlarken birbirlerine yardımcı olmasını sağlamak amacıyla 2015 yılında kuruldu. Face book gruplarında binlerce üyeleri var. Grup, bisikleti hayatına dahil etmek isteyen kadınlar arasında cesaret verici bir dayanışma sağlıyor. İnisiyatifin kurucu üyelerinden Zeynep Arapoğlu, eğitime başlarken kadınların çözmeleri gereken ilk zorluğun, trafikte sürüş yapmak olduğunu düşündüklerini söylüyor. Ancak daha temel bir sorunla karşılaşmışlar, kadınların bisiklet kullan mayı bilmediklerini görmüşler. Çocukluk döneminde hepimizin haya tına bir şekilde temas eden bisiklet, ye tişkinlikte özellikle de kadınların haya tından neden çıkıyor? İnsiyatifin üyele rinden kentsel tasarımcı ve akademisyen Müge Yorgancı’ya göre, bu durum yaşadığınız yerle ve ekonomik özgürlüğü Emel Sali nüzle bağlantılı: “Kadın, çocukluk dö neminin belirli bir aşamasında sokaktan eve çekiliyor. Bisiklet de bir açık mekân bölge Baktivitesi... Kadınların bisikletle kopuşu, çoğunlukla kamusal mekândan kopuşuyla birlikte başlıyor.” İnisiyatifin diğer üyesi Emel Sali ise 7 şehirçoğu kadının, çocukluk hatıralarında bı isikletli Kadın İnisiyatifi, 2018 yılında Facebook Topluluk Liderliği programından aldığı destekle, “Benim Bisikletim Benim Şehrim” isimli bir belgesel hazırladı. Yönetmenliğini Ufuk Aydın’ın yaptığı belgesel, Türkiye’nin yedi bölgesi ve yedi şehrinde düzenlenen bisikletli kadın buluşmalarındaki görüntülerden raktığı bisikleti aslında tekrar hayatına ve kadınlarla yapılan söyleşilerden oluşuyor. Belgesel, dahil etmek istediğini söylüyor. Bu defa Türkiye’de ilk kez bisiklete, gündelik hayatta ve iş yaşamında, sadece kadınların pers da aile ve çevre baskısıyla karşı karşıya pektifinden bakıyor. Kadın, bisiklet, yaşam ve kent bağını ortaya koyuyor... kaldıklarına dikkat çekiyor. larımızı ya da evimizle işimiz arasındaki hangi ölçüde kendilerini güvende his ELBISEYLE DE SÜRÜLÜR mesafeyi araç bağımlısı olmayacak şe settikleriyle, hangi şehirde olduklarıyla İnisiyatif üyelerinin amaçlarından biri kilde dizayn edebildiğimiz koşulları ya ilgili ve değişiyor. Eve dönmenin hızlı de “bisiklet sadece bisikletçi kıyafetiyle rattığımızda, aslında bisikletle pek çok laştırılması, İstanbul’da kadın bisiklet ve spor yapmak amacıyla kullanılır” al şeyi çözebiliyoruz. Araç li sayısını erkeklere oranla daha gısını kırmak. Bisikletin günlük yaşamın her alanına dahil edileceğini anlatıyorlar üstüne basa basa. Bisiklet, işe ya da alış bağımlısı bir hayattansa, bisikletle organize ede çok etkileyecektir” diyor. ÖZGÜRLÜK verişe giderken, çocuğu okula götürür bileceğimiz DEMEK... ken, arkadaşlarla buluşmak için kullanılabilir. Özetle toplu taşıma aracına ihtiyaç duyulan birçok mesafe bisikletle aşılabilir. Akademisyen İlknur Dursun’a göre, bisiklet sadece hız yapılarak kullanılacak bir spor aracından çok daha ötesi: “Günlük kıyafetlerimizle; elbisemizle, eteğimizle, pantolonumuzla da kullanabileceğimiz bir araç. İhtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz bir araç bizim için. Artık kadınlarda bu farkındalık arttı.” BISIKLETLI ŞEHIR AMA NASIL? Bisiklet, ulaşım araçlarının çoğunun aksine, sadece belirli alanlarda kullanılır gibi düşünülüyor. Yani sorunsuz bir bisiklet kullanımı için, ya sahil şeritlerindeki bisiklet yollarını kullanacaksınız ya da kamusal alanların dışına çıkıp parklara, bahçelere gideceksiniz. Müge Yorgancı, bu konudaki temel hatayı şöyle anlatıyor: “Aslında şehir planlamasında bizim en çok düştüğümüz hata ya da bizi trafikte en çok zorlayan konu, san bir haya tı yaratmak çok önemli. Bele Jülide Arslan: Bisiklet deyince benim hissettiğim öz diyelerin gürlük ve öz bisiklet güven. İnisi yolu yap yatif yaşadığı malarını mız güzel dene destekliyo yimleri daha fazla ruz, evet şe kadına ulaştırıyor, hirlerin yayaya ve bisikletliye öncelik tanımasına önem veriyoruz. Ama bunun taleple olacağına inanıyoruz. Sadece iyi planlanmış kentlerin değil, kentlinin de kendisini orada var etmesinin önemli olduğuna inanıyoruz.” Bisikletliler, toplu taşımaya ulaşmada da çok büyük sorunlar yaşıyor. Sabah 07.0009.00 saatleri arasında ve akşam 16.0020.00 saatleri arasında metroya binebilmek için ek ücret öde Müge yaygınlaştırıyor. Yorgancı Zeynep Arapoğlu: Bil mediğim bir sürü şey varmış. Bisiklet kullanırken şort giymeye ini siyatifle buluştuktan sonra başlaya bildim. Oradaki diğer kadınlardan güç alarak... Zaten bisiklet sürerken, sanki şehrin içinde “absürd” bir şey yapıyor gibisiniz. Bir de üstüne şort etek... Kendimi hep frenliyordum, sonra baktım yapanlar var, bana da ilham verdiler. ki maviye boyanan yerlerden gitmek zorundaymışız gibi davranılması. Bence meniz gerekiyor. Toplu taşıma entegrasyonunun kadınlar için ayrıca önemli Müge Yorgancı: Farklı özgürleşme hikâyelerini dinlemek benim için her za bu çok temel bir hata, eğer maviye bo olduğunu söyleyen Yorgancı, “Çünkü man ilham verici. İnisiyatifin varlığı yalı bir yer yoksa bisiklet kullanılamaz kadının bisiklet sürmekle ilgili menzi nı, özgürlüğün desteklenmesine bir katkı mış gibi bir algı var... Gündelik ihtiyaç lini belirleyen başka faktörler var. Bu olarak görüyorum. Siz de öğrenebilirsiniz! İnisiyatif üyeleri, bisiklet sürmeyi öğrenmek isteyen kadınlar için, bugün bir eğitim düzenliyor. Bostancı Sahil’de saat 11.0013.00 ve 14.0016.00 arasında verilecek ücretsiz eğitime Facebook sayfasındaki formu doldurup kayıt yaptırmanız yeterli. Bisikletli Kadın İnisiyatifi 2015 yılından bu yana, kadınları bisiklet kullanımına teşvik etmek için eğitimler yapıyor. AYÇA HAN Benim Bisikletim Benim Şehrim belgeseli, 1 Aralık Pazar günü saat 18.00’de, Barış Manço Kültür Merkezi’nde izleyiciyle buluşacak.