23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 14 ARALIK 2014 / SAYI 1499 Yerli malı mutlaka kullanmalı AYLİN ÖNEY TAN B ir zamanlar “Yerli Malı Haftası” kutlanırdı. 12 Aralık gününü takip eden hafta okullarda “Yerli Malı” konulu dersler işlenir, müsamereler yapılır, çocuklar Amasya elması, Finike portakalı, Anamur muzu, Aydın inciri, Giresun fındığı, Bursa kestanesi gibi roller üstlenirler, komik komik kılıklara girerler, daha da komik kısa şiirler ezberlerlerdi. İşin ilginç yanı o zamanlar zaten yerli malından başka mal, yerel ürünlerden başka bir yiyecek yoktu. Herkes bilinçli tercih olarak bile değil, mecburiyetten yerli malı yer içerdi, yurtdışından yiyecek ithalatı yasaktı. Türkiye yiyecek açısından kendi kendine yetebilen tek ülke olmakla övünürdü. Ayrıca neden “Yerli Malı Haftası” kutlanırdı, bunu hiç sorgulayan olmazdı. Zamanla böyle günleri kutlamak demode oldu, hatta neredeyse gerilik gibi görüldü. Zaten bir süre sonra yerli malı da zor bulunur bir hal aldı, yerli ürünlerin kimi melezleşti, kimi neredeyse yok olma derecesinde zor bulunur oldu. Özal’dan sonra da yiyecek ithalatının önü açıldı, ortalık yabancı mal doldu. Asıl şimdilerde “Yerli Malı Haftası” kutlamak lazım ama Cumhuriyet’in ilk yıllarını küçümsemek ve o dönemde yapılan işleri aşağılamak o denli moda oldu ki, böyle bir şeye kalkışan pek olmuyor. Böyle bir durumda yerelliği savunmak isterseniz yurtdışından gelen şık ve havalı icatlar bulmak gerekiyor. Örneğin, aynı tarihlere denk gelen Terra Madre günü, yani tam tercümesiyle Toprak Ana günü büyük bir coşkuyla kutlanabiliyor ve elbette kutlanan günün adı İtalyanca olunca havası da tam yerli yerinde oluyor. Toprak Ana “Toprak Ana” ifadesinin doğduğu Anadolu’ya, bizim kendi topraklarımızın geçmişine bakarsak yeryüzünde ilk hayvancılık ve ilk tarım buralarda başlamış. Yani zaten yerelliğin ata babası bu topraklar. Yakın tarihimizde ise dünyada eşi benzeri olmayan, büyük bir öngörüşle düşünülmüş bir yerelliğe vurgu yaklaşımı var. Yerli Malı Haftası ile yerel ürünlere yapılan vurgunun benzerlerinin başka ülkelerde yapılabilmesi neredeyse yüzyılın sonuna doğru ancak gerçekleşebilmiş. Şu şimdilerde gündemde olan Terra Madre buluşması ilk kez Torino’da 2004 yılında yapılmış, 2005 yılında Dünya Çevre Günü nedeniyle yerelden beslenme ilkesini damgalayan “Locavore” kelimesi ilk kez telaffuz edilmiş, 2007 yılında ise bu sözcük Oxford Amerikan dili sözlüğüne girmişti. Oysa bizim “yakılıp yıkılası” ilk Cumhuriyet yıllarında bu kavramlar enine boyuna konuşulmuş, tartışılmış kavramlardı ama dediğim gibi bunları anmak hiç şık değil bugünlerde... Yerli Malı Haftası kutlamalarının kökeni 12 Aralık 1929 günü dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün Meclis’te yaptığı bir konuşmaya dayanıyor. Ama bunun da öncesi var. Asıl hareket 1923 yılında Atatürk’ün topladığı İzmir İktisat Kongresi’nde başlıyor. Kongrenin yapılmasındaki amaç ülke ekonomisini canlandırmak ve yerli üretimi teşvik etmek. Kurtuluş Savaşı sonrası yoksulluk içinde olan ülkeyi, üretim ve ekonomisi sıfırlanmış konumdan çıkartarak ekonomik toparlanmayı başlatmak için böyle bir girişimde bulunulur. İzmir İktisat Kongresi’nin amacı çok nettir: Tam bağımsızlığa ulaşmanın yolu temel ihtiyaçlarda dışarı bağımlı olmayan bir ülke ekonomisi oluşturmaktır ve kendi kendine yeten tam bağımsız bir ekonomi ancak yerli üretimi teşvik etmekle olacaktır. İşte İnönü’nün 12 Aralık’ta yaptığı “Yerli Malı Haftası’nın temellerini atan ve yerli malı kullanmayı teşvik eden konuşması da İktisat Kongresi’nde alınan kararların hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. Bu ilk başlangıçtan sonra Türkiye 2. Dünya Savaşı dışında kalsa da zor dönemler geçirir. 2. Dünya Savaşı sonrası dünyayı saran ekonomik kriz sonucu yerli malına verilen önem tekrar gündeme gelir ve 1946’dan itibaren 12 Aralık gününü takip eden hafta ‘Yerli Malı Haftası’ olarak kutlanmaya başlanır. Bizim gibi 1950’li yıllarda doğan her çocuk için meyve kılığına girilen, bol bol kuruyemiş yenen, saçma sapan şiirler ezberlenen bir gün olarak okul anılarına kazınır. 1983 yılında haftanın “yerli” niteliğine bir de tutumluluk ve yatırım kavramları eklenir. Ancak artık eski hava yakalanamaz, zaten bir süre sonra tutumluluk ne kelime, hızla tüketim toplumu olmak hedeflenir ve “Yerli Malı Haftası” giderek komik kaçmaya başlar, bir süre sonra da pek çok iyi fikir gibi usul usul tedavülden kalkar. Tam 68 yıl önce “Yerli Malı” kavramını icat etmiş bir milletiz, tarım ve hayvancılığın beşiği topraklarda yaşıyoruz, âşıklarımız hep sazlı sözlü “Toprak Ana” türküleri söylemiş. Ama gene de nasıl bir şeydir ki Terra Madre gününün 10. yılını kutlamak çok daha şık oluyor... Ah bir de “Yerli Malı” icatlarımızı, bayramlarımızı, haftalarımızı kutlamayı akıl etsek! l aylinoneytan@yahoo.com Kuruyemiş topları Bu tarif üretiminde dünya birincisi olduğumuz ürünleri bir araya getiriyor. Kuru üzüm, incir, kayısı ve fındık. Tam yerli malı haftası tadı, daha ne olsun! 100’er gr. kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, 1 portakal, 78 adet karanfil Tüm kuru meyveleri ufacık zar gibi doğrayın. Fındığı ince çekin. Portakalın kabuğunu ince rendeleyin, suyunu sıkın. Karanfili dövün. Hepsini karıştırın, birkaç kaşık portakal suyu ile ıslatarak yoğurun ama suyun hepsini hemen katmayın fazla cıvıklaşmasın. Karışımdan iri misket büyüklüğünde toplar yuvarlayın. Pudra şekeri veya nişastaya bulayarak bir tepside bir süre kurumaya bırakın. Dilerseniz eritilmiş çikolataya da batırabilirsiniz. Şeker gibi ikram edebilir veya ara öğün atıştırması olarak tüketebilirsiniz. l C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear