28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 KASIM 2013 / SAYI 1442 5 LILA DOWNS Dünyayı aşk döndürüyor Mikstek asıllı bir kabare şarkıcısıyla, İskoç asıllı Amerikalı bir profesörün kızı Lila Downs. Farklı köklerin zenginliğiyle büyümüş ve içinde yaşadığı zenginlikleri müzik olarak bize sunuyor. Meksika geleneksel müziklerini yorumlarken yer yer caz ve blues lezzeti de vererek dünya müziğinin en ünlü yıldızlarından biri haline gelen şarkıcı 20 Kasım’da İstanbul’da. S Hem de çok. Bana kalırsa müziğin de spiritüelliği en önemli parçası. Üstelik şarkıların duygulara dokunması, dinleyenlerde farklı farklı duygular uyandırması müziğin iyileştirici tarafı. Ayrıca sadece coşkulu duygular uyandırması değil, Salma Hayek’in başrolde olduğu “Frida” kimi şarkıların dinleyenleri düşündürmesi de filminin Oscar adayı şarkısı “Burn it blue” ile benim için çok önemli. Oscar gecesi Akademi Ödülleri’nde şarkı Son albümünüzün adı “Pecados y söyleyen ilk Meksikalı sanatçı olan Downs Milagros” (Günahlar ve Mucizeler) çok sinema cephesinde de boş durmuyor. Frida enteresan; sizce en büyük günah ne filminde bir tango şarkıcısını canlandıran olabilir? Downs son olarak “Deseo” isimli bir Meksika Bana göre en büyük günah kayıtsız filminde yine bir şarkıcı rolüyle karşımıza kalmak. Duyarsızlığın en büyük günah çıkıyor. Farklı kültürlerin zenginliğiyle büyüyen olduğunu düşünüyorum. Tüm dünyanın Downs, albümlerinde sosyal meselelere de daha duyarlı olmaya ihtiyacı var, değinirken, gerek şarkılarıyla başkalarını da düşünebilmek çok gerekse tavrıyla ruhani bir şarkıcı önemli bir erdem. olarak farklılıkları kucakladığını da Bir önceki stüdyo albümünüz içtenlikle hissettiriyor. Lila Downs “Shake Away” ciddi sosyal ile son albümünü, köklerini, meselelere değiniyordu; peki mitolojiyi ve aşkı konuştuk. son albümünüzde neler var? En çok Meksika geleneksel Son albümüm Pecados müziklerine kattığınız caz y Milagros, yine uyuşturucu havasıyla biliniyorsunuz, peki çetelerinin elindeki kadınlar gibi, köklerinizde size en çok cazip genetiğiyle oynanmış gıdalar ve gelen nedir? CENK özellikle genetiği değiştirilmiş mısır Geleneksel müziklerdeki coşku ERDEM gibi bugünlerde Meksikayı en ve tutku ve ayrıca doğayla ilgili çok etkileyen sosyal meselelere metaforlar da çok hoşuma gidiyor. de değinmiş oluyor. Albüm Meksika İster politika ile ilgili olsun ister cinsellikle ilgili gelenekleriyle dolu hatta Mezcal gibi şarkılardaki içtenlik ve saflık da beni çekiyor. geleneksel içeceklerle ilgili şarkılar bile var… Müziklerinizde bol bol mitolojik Geleneksel şarkılarda aşk ve nefret çok göndermeler yapıyorsunuz, hiç günlük cesurca anlatılıyor, zaten birini sevmek saf hayatınızda da mitolojik inançlara göre bir cesaret gerektirmiyor mu? hareket ettiğiniz oluyor mu? Çok doğru, geleneksel şarkılarda aşk çok Günlük hayatımda da geleneksel Meksika cesurca anlatılıyor ve çok güçlü öyküler de kültürünün köklerinden yaşam felsefeleri var. Bence de birini gerçekten sevebilmek ile ilgili kitaplar okumayı seviyorum. Ayrıca için kendini tüm kalbinle cesurca karşıdakine arkeoloji ile ilgili kitaplar karıştırmaya da verebilmek gerekiyor… bayılıyorum. Özellikle yaşam felsefeleri ile ilgili Son albümünüzle hem Latin Grammy kitaplar ve atalarımın tarihini okumak bana hem de Grammy ödülleri aldınız; ödüller huzur veriyor. bir yana sizce bir sanatçı için en büyük Bir sanatçı olarak oldukça spiritüel bir motivasyon ne olabilir? tavrınız var; yoksa spiritüel psikolojiye de Ödül almanın en iyi tarafı daha fazla kişi ilgi duyuyor musunuz? on albümü “Pecados y Milagros” (Günahlar ve Mucizeler) ile iki Grammy birden kazanan Lila Downs, dünya turnesinin İstanbul ayağında 20 Kasım’da İş Sanat’ta sahnede olacak. tarafından ciddiye alınmanızı sağlamaları böylece derdinizi de daha çok kişiye duyurabiliyorsunuz ama benim için yine de bir sanatçının çeşit çeşit ödüller alması değil topluma ve özellikle kendi toplumuna yararlı olabilmesi önemli. Grammy ödül konuşmanızda annenize sizi büyütürken sevme becerisi de verdiği için teşekkür ettiniz, sizce bu aralar sevgiye verilen değer azalıp gitmiyor mu? Asla. Bence dünyayı aşk döndürüyor. Kimileri sevgiyi gösterme becerisini kaybedebiliyor, kimileri sevgisiz büyüyebiliyor ama öyle ya da böyle hepimizi sevgi kurtarıyor, sevgiye verilen değer azalmış değil… Son olarak “Deseo” adında yepyeni bir sinema filminde daha rol aldınız, peki sinemada sırada yeni projeleriniz var mı? “Deseo” filminin çekimlerinin hemen sonrasında “Mariachi Gringo” adında yepyeni bir filmde daha rol aldım. Sinema serüveni de albümlerle beraber devam ediyor, bu aralar yepyeni teklifler de alıyorum. Yeniden İstanbul’da 20 Kasım’da yepyeni şarkılarınızla geliyorsunuz; İstanbul’u en son ziyaretinizden aklınızda en çok neler kaldı? İstanbul’da seyirci olağanüstüydü. Seyircinin müziklere gösterdiği büyük ilgiyi çok iyi hatırlıyorum. İstanbul’da dolaştığımız sokaklarda da bol bol müzik vardı, herkesin müziğe ve şarkıcılara ilgisi ayrıca televizyon kanallarınızdaki programlardan bile belli oluyordu. Bu yüzden konser gecesinin de çok coşkulu olacağını düşünüyorum. l Uzun bir yolculuğun sonbahar durağı MELTEM YILMAZ Z akkum’un dördüncü stüdyo albümü “Her Gün Sonbahar”, tüm sözlerin Cem Senyücel’e, tüm müziklerin ise Yusuf Demirkol’a ait olduğu toplam 13 taze şarkıyla raflardaki yerini aldı. Topluluğun “Tüm şarkılara nüfuz etti sonbahar, hele ki Ankara’da yaşanınca” sözleriyle anlattığı albüm, Ankara Sinema Bar’da başlayan uzun yolculuğun yeni bir durağı. Dostlukları yaptıkları müziğe de yansıyan Yusuf Demirkol ve Cem Senyücel’le konuşuyoruz... Albümün hikâyesini dinleyebilir miyiz? Son albümden bu yana nasıl bir süreçten geçtiniz? Neler besledi bu albümü? Yusuf Demirkol: Albümü besleyen şey, sonbaharın kendisi oldu. Tüm şarkılara nüfuz etti sonbahar, hele ki Ankara’da yaşanınca... Her ne kadar kayıt süreci ilkbahar ve yaz aylarında gerçekleşse de; söz ve besteler, çoğunlukla geçen iki yılın sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkmıştı. Yani sonbaharı iliklerimize kadar hissettiğimiz zamanlarda şarkıları yarattık ve yepyeni bir sonbaharda yayımladık. Bu albüm, belki de Zakkum’un en olgun albümü. “13” ve “Ben Böyle Değildim” dönemlerinde kendini yavaş yavaş hissettirmeye başlayan Zakkum sound’unun şu anki durağı bu albüm. Fakat asla son durak değil. Bu çok uzun bir yolculuk... Bizim de dinleyici olarak gördüğümüz kadarıyla bu birliktelik her yeni albümde kendini daha fazla hissettiriyor. Siz bu albümün duygusunu, bu birlikteliğin enerjisini kendi açınızdan nasıl anlatırsınız? Cem Senyücel: Yusuf ve ben, on beş yıldır omuz omuza çıkıyoruz bütün merdivenleri... Biz sadece aynı grupta çalan ve aynı işi yapan iki arkadaş değiliz. Biz birkaç gün görüşmeyince birbirini özleyen, aynı şeylere üzülüp, neşelenen çok yakın iki dostuz. Et ve tırnak gibi yakın olunca, bu yakınlık şarkılara da yansıyor her yönüyle. Başkasının yazdığı sözü bestelemek veya yazdığın sözü bestelesin diye bir başkasına emanet etmek çok zor aslında. Biz artık aynı ruhun farklı vücutlardaki yansıması gibiyiz. Aynı şeylerden hoşlanmak, hayata aynı pencereden bakmak değil bu. Birbirini tamamlamak denebilir daha çok buna, kalp ve beyin gibi. Belki de bu yüzden tek bir kişiden çıkmış gibi doğal geliyor Zakkum şarkıları. Y. Demirkol: “Bizi dinlemek yürek ister” diyebilirim. Bazı Zakkum şarkıları o kadar gerçek, o kadar hayatın içinden geliyor ki bana. “Kaç yıl oldu gideli, kaçıncı uykundasın. Hangi rüzgâr aldı seni, hâlâ üşütüyor beni” satırlarını her okuduğumda, abartmak istemiyorum ama burnumun direği sızlıyor benim. Besteler yapmaya başladığımız ilk zamanlarda, en büyük dileğim şuydu: Şarkılarımızı dinleyenler işlerini güçlerini o an için unutup, sadece şarkımıza konsantre olsunlar ve başka hiçbir şeyle ilgilenmesinler. Yani müziğimiz fondan ibaret olmasın. Dinleyenler şarkılarımızın her bir sözünü, melodisini yaşasın. Sosyal medyada yorumları okuyunca, dileğimin birçok ruhta ve kulakta gerçekleştiğini görüyorum ve bu beni mutlu ediyor. Cem’in satırlarındaki zarif ve edebi anlatım bende melodi oluyor, şarkı oluyor bir anda. Şarkılarımız da insanların yalnız gecelerine arkadaş olabiliyor. İlk klip albümün çıkış şarkısına çekildi. Gelen tepkiler ne yönde? Bir sonraki klip için, dinleyiciyi ne bekliyor? C. Senyücel: Hem albüm, hem de klip henüz çok yeni... Şu an için aldığımız tepkiler, bizi mutlu edecek ve yaptığımız işle gurur duymamızı sağlayacak yönde. İnsanların hayatlarına, kalplerine dokunabildiğimizi hissediyoruz yorumları okudukça. Yeni klip için aday şarkılar da belirleniyor ufak ufak ama henüz aralarından bir tanesinde karar kılmış değiliz. Zaten dediğim gibi, “Her Gün Sonbahar” çok taze henüz. Ankara sahnesinde müzik hayatına giriş yapan, ardından çıkardığı albümlerle adını geniş kitlelere duyuran, hâlâ bir yandan da canlı performanslarına devam eden Zakkum, bugün kendini müzikal anlamda nasıl bir Ünlü rock grubu Zakkum’un, on üç yeni şarkıdan oluşan “Her Gün Sonbahar” adlı albümü dinleyicileri ile buluştu. Şarkıların söz ve bestesi sonbahar aylarına denk geldiği için albüme de bu ad verilmiş. “Zehri Zakkum” adını verdikleri çok sert bir rock tarzı ile müzikseverlerin karşısına çıkan grup, yeni albümlerinde “Anason”, “Teslim Ol” gibi şarkılarında klarnet ve ud gibi bu toprakların yabancısı olmadığı enstrümanları kullanarak yerel bir rock tarzı denemiş. olgunlukta görüyor? Y. Demirkol: Her albüm yeni bir yaş almak, bir adım daha yürümek demek bizim için. Belki de bu yüzden birbirinin kopyası albümler yapmıyoruz... İlk albüm “Zehri Zakkum”, çok sert bir rock albümdü. “13” albümümüzdeki “Anason”, “Teslim Ol” gibi şarkılardaysa; klarnet, ud gibi bu ülkenin, bu toprakların enstrümanlarını kendi müziğimizde kullanmayı denedik ve ortaya çıkan sonuç bizi çok heyecanlandırdı. Bu yaklaşımı “Ben Böyle Değildim”de bir adım ileri taşıdık ve sonra da “Her Gün Sonbahar” geldi. Şu an durduğumuz nokta, hem doğuya hem de batıya eşit mesafede. Tıpkı yaşadığımız şehir, Ankara gibi... Hüzün, acı, keder, mutluluk nasıl Türkçede farklı dile getiriliyorsa; biz müziğin de bir rock grubu tarafından bu ülkeye özgü çalınabileceğini fark ettik galiba. İngiliz sound’u üzerine Türkçe sözler yazıp, bütün bir albümü bu tarz şarkılarla doldurup, bunu bu ülkenin insanına sunmak, pek samimi gelmiyor bize artık. İnsanlara kendi hüzünlerini, kendi yalnızlıklarını gene kendi kültürlerinden bir dokunuşla yansıtmaya çalışıyoruz. Şarkılar nereye gitmek istiyorsa, biz de şarkıları takip ettik bestelerken. Kimisi klarnete, kimisi de piyanoya ve gitara ihtiyaç duydu; biz sadece aracıydık bu aşamada. Fakat nihai bir olgunluk yok elbette. Bizler kaç yaşımıza gelirsek gelelim birer öğrenciyiz ve her albümde, her şarkıda hayatı öğrenerek büyüyoruz. Dinleyicimize akıl hocalığı yapmak, yol göstermek değil; yalnızlıklarında, gözyaşlarında, hüzünlerinde yoldaşlık etmek, yüklerini paylaşmak istiyoruz. Tüm şarkılarımız bunun için... l C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear