Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dövme bir sanattır Çoğunun neredeyse vücudunun tamamı dövmeyle kaplı. İşlerine vermişler kendilerini; ne kendilerini izleyen kalabalığın farkındalar, ne de mekânın sıcaklığının. Önlerinde duran vücuda masadaki ipad’den bakarak renk katıyorlar. İzleyicilerin kiminin gözlerinde şaşkınlık, kiminin acıyı anlamaya çalışan bir merak... Geçen hafta Kadıköy’de düzenlenen Uluslararası Dövme Festivali işte böyle sahnelere ev sahipliği yaptı. Golden Arrow tarafından düzenlenen festivale yurtdışından da katılım vardı. Biz de dövmeyi, anlamını, yaptıranlar ve sanatçılarıyla konuştuk. ALİ DENİZ USLU Yönetmen ÖMER FARUK SORAK şimdilerde 2. Dünya Savaşı’na girmeyen bir ülkenin gözünden savaşı anlatan bir film yapmanın peşinde. “Tutkal” isimli bu filmde Andy Garcia’nın oynamasını istiyor. Bir de “FilmAkademİstanbul” projesi için gün sayıyor. Amatör duyguyla çalışıyorum Bu benim ilk dövmem Ben, Kate Neil. 58 yaşımdayım ve bu benim ilk dövmem. Kızım İstanbul’da çalışıyor, biz de onu ziyarete geldik. Sonra böyle bir fuar olduğunu duyunca görmek istedik. Gezerken dayanamadım dövme yaptırdım. Bu dövme benim için çok anlamlı, kızımı, oğlumu ve torunumu simgeliyor. Ama bir daha yaptırmam çünkü çok acıyor. mer Faruk Sorak pek çok ilkle anılan bir yönetmen. Çektiği filmler ve klipler birer fenomen. “Vizontele”, “Aşk ve Gurur”, “G.O.RA”, “Yahşi Batı”, “Aşk Tesadüfleri Sever” ilk akla gelen filmleri. Fatih Erdemci, Teoman, Ayşegül Aldinç, Mahsun Kırmızıgül, Kenan Doğulu, Şebnem Ferah ve REDD’e çektiği klipler de kırılma noktaları. Sorak'a göre başarısının sırrı profesyonel duygulardan sıyrılıp işin bir parçası olmaya çalışmasında saklı. Zaten ilk günkü heyecanıyla da yoluna devam ediyor. Unutulmaz filmler yapmak istiyor. Ben çok başka bir yerden başlamak istiyorum ilk soruya. 90’lı yılların sonunda bizi esir alan Fatih Erdemci’nin "Ben Ölmeden Önce” klibini hatırlıyorum. Dönemin çok ilerisindeydi o çalışmanız. Ne dersiniz? “Ben ölmeden Önce” benim de unutamadığım bir video. Zaten Fatih'in şarkısının çok büyük önemi var o klibin başarısında. Bir de ben gerçekten etkilendiğim şarkılara yaptığım kliplerde başarılı oldum. Profesyonel duygulardan sıyrılıp, o işin tamamının bir parçası hissettiğim islerimden biridir “Ben Ölmeden Önce”. Geçen yıl “Aşk Tesadüfleri Sever” ile başka bir kapıyı açtınız. “Aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni” olmak da var işin ucunda... Unutulmaz filmler yapmak istiyorum evet! Ama özellikle aşk filmleriyle unutulmaz olmak gibi bir hedefim yok. Kendimden çok yaptığım işlerin unutulmazlığının peşindeyim. Yerel hikâyelerle hem yurtta hem de dünyada... Filmografinizde dram, komedi ve fantastik temalar hâkim. Nedir sizin beyazperde ile alıpveremediğiniz? Filmografimin önemli bir parçasını o filmleri yaptığım insanların hayalleri oluşturuyor. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan gibi isimlerin hayalleri... “Sınav” ve “Aşk Tesadüfleri Sever” filmleri belki benim filmografim için daha doğru örnekler olabilir. Beyazperde ile ilgili tek derdim var; o da Türk sinemasının dünyada saygın bir yere gelmesine katkıda bulunmak. Siz alçakgönüllü davransanız da “Ömer Faruk Sorak sineması” diye bir kavram artık oluştu. Ayrıca sürekli kendinizi yeniliyorsunuz, yaptığınız işlerde. İlerde neler göreceğiz? Üzerinde çalıştığım birkaç dönem filmi projesi var. Kendi tarihimiz içinde bugüne kadar çoktan yapılmalıydı dediğim türden projeler. Türkiye’de ve dünyada en çok çalışmak istediğiniz oyuncular kimler? Türkiye’de çalışmak istediğim çok oyuncu var. Hepsinin adını burada sıralayamayacağım kadar çok. Örnek vermek gerekirse yurtta Kıvanç Tatlıtuğ, Binnur Kaya, Engin Günaydın, Güven Kıraç, Ali Atay. Dünyada Morgan Freeman, Sean Penn, Robert de Niro ilk aklıma gelenler. Röportaja başlarken Fatih Erdemci demiştik, arada onlarca iyi klip çektiniz ama Redd “Yavaş Yavaş Yavaş”ın da yeri ayrı. Sanırım bazı müzisyenlerle farklı bir bağ kuruyorsunuz? Gerçekten de insan ve arkadaş olarak bir bağ oluşuyor aramızda. Onlar bana güveniyor, hem kendilerini hem de şarkılarını emanet ediyor. Ben de yine tamamen amatör duygularla benmişim, benimmiş gibi sahipleniyorum hem şarkılarını hem de onları. REDD, Şebnem Ferah, Kenan Doğulu, Yalın, Feridun Düzağaç bu isimlere örnek. 2. Dünya savaşına girmeyen bir ülkenin gözünden bir hikâye çekecektiniz. İsmi de “Tutkal” olacaktı. Andy Garcia’nın oynamasını istiyordunuz. Nedir son durum? Senaryosunun üçüncü draftı bitti. Sanırım bir üç draft daha yazarız. Bir yandan da çok evrensel bir hikâye olduğu için uluslararası ortaklıklar arayışımızı sürdürüyoruz. Tabi ki bu nitelikte oyuncu arayışımız da devam ediyor. Andy Garcia bu isimlerden biri. Bir de sizin sinemanızdaki yönetmenliğin olmazsa olmazları neler? İşi tesadüfe bırakmayan, ne yaptığını bilen, kimden neyi ne kadar isteyeceğinin ve alacağının farkında, sağduyulu, kriz çıkarmayan, tam tersi krizi yönetebilen, soğukkanlı ama sevecen, anlayışlı ve anlatabilen insandır yönetmen. Film Akademisi kuruyorsunuz. Nasıl çıktı bu proje ve kafanızda neler var bu akademi için? Sektörümüzün her zamankinden daha çok kalifiye insana ihtiyacı var. Film sektöründe Türkiye, Amerika dahil bir çok ülke için ciddi bir cazibe merkezi. “FilmAkademİstanbul” projesi, yerli ve yabancı film şirketlerinin kalifiye personel ihtiyacını karşılayacak bir potansiyel yaratmayı hedefliyor. Öte yandan genç ve yetenekli arkadaşları da sektöre kazandırmak gibi bir amacımız var. Uygulamaların profesyonel hayat içinde yapıldığı, başarılı olanların da hemen iş hayatına kazandırıldığı bir amaç bu. Ekonomik durumu yeterli olmayan yetenekli gençlere de burslar vererek, onları da hayata kazandırmak, en büyük dileğimiz. alidenizuslu@gmail.com Ö ESRA AÇIKGÖZ Annem hep benimle olacak Bana ustam desinler, yeter Adım, Nilüfer Ateş. 28 yaşımdayım. 2 Dövme Stüdyosunda dövme sanatçısıyım. Beş yıldır bu işi yapıyorum. İlk dövmemi 16 yaşımdayken Tekirdağ’da bir öğrenci evinde yaptırdım. Doğrusu çok anlamı yoktu, annemlere inat olsun diye yaptırmıştım. Aslında tasarımcıyım. İşsizlik döneminde evde boş oturmayayım diye dövmeci arkadaşlara yardıma gidiyordum. Çizimlerimi gördükçe “Aa, sen çok güzel dövme yaparsın” dediler. Beni dövmeci yaptılar. Başkasının vücuduna çizim yaparken başta çok panik yaptım. İlk yaptığım dövme anlatılmaz kötüydü, denek olarak arkadaşlarıma yaptım. Ama içine girdikçe sakinliği öğrendim. İnsanlarla konuşabilmek, onları mutlu ettiğim anda mutluluklarını görebilmek bu işe sevgimi arttırdı. Ben az dövmesi olan dövmecilerden sayılırım, 12 dövmem var. Dövme mesleğinde çok da ulaşılacak bir yer yok. En güzeli sizden küçüklerin ustam diye hitap etmesi. 34 yıldır meslekte kadınların sayısı arttı. Kadın dövme sanatçısı olmanın avantajı, kadınlar dövme yaptırırken daha rahat hissediyor. Dezavantajıysa, Türkiye’de maalesef kimi erkeklerin hâlâ bana kadın dokunacak, kafasında olması. Adım İlkay Akyıldız. Bu sene üniversiteye girdim. Bu ilk dövmem. Çoktandır dövme yaptırmak istiyordum. Geri dönüşü olmayan bir şey dövme, acısına katlanmak da kolay değil, ancak bazı şeyler acıya değer. Annemin portresini yaptıracağım bir de. Annem benim bu dünyada tanıdığım en güzel kadın, bir gün sonuçta hepimiz öleceğiz ve ben annemi hep üzerimde taşımak istiyorum. Annem yaptırmamı istemiyor, öyle ki fotoğrafını bile vermedi bana, ancak ısrarlıyım, ikna edeceğim. İsa’dan daha eski bir gelenek Ben Tutku Zagep. 23 yaşımdayım. 1.5 senedir dövme yapıyorum. Üç yıl grafik alanında çalıştım, ama sonra tamamen dövmeye yöneldim. Yedi senedir dövme camiasının içindeyim. İlk dövmemi 15 yaşımda yaptırdım. İşin aslı, biraz gençlik hevesiydi. Ama sonra tutku haline dönüştü. Vücudu süsleme sanatı yüzyıllardır süregelen bir gelenek, İsa'dan daha eski. Bunun içinde bulunmak benim için büyük zevk. 7580 yaşımda da bu işi yapacağım. Şimdi 16’dan fazla dövmem var. Hepsinin az çok bir anlamı var tabii ki, ama zamanla işin içine daldıkça dövmelerin anlamından ziyade, tarzları, kimin yaptığı daha önemli bir hale geldi benim için. En anlamlı dövmem, babamın 19 yaşındaki portresi. Yanına annemi de yaptıracağım. Babam dövmeye pek sıcak bakmıyordu, ama bunu gördüğündeki sevinci gözlerinde gördüm. Ben senelerdir işin içinde olunca o da kabullendi. Ulaşmak istediğim yer, sanatçı olmak yani fotokopicilikten uzak kendi işlerimi, tasarımlarımı çizmek. Yaratmak çok önemli bu işte. Yurtdışına açılmak istiyorum. Dövme benim yaşamım Marko Breitenbach, Almanya’dan geliyor. Meslekteki geçmişi beş yıl önce başlamış, ama dövmeyle tanışması çocukluğuna dayanıyor. İlk dövmesini 17 yaşında yaptırmış. Bir Çin ejderhası. Devamı da gelmiş, şimdi sayılamayacak kadar çok dövmesi var. En sevdiği dövme türü realisttik, portreler, kuru kafalar. “Dövmeyi anlatmak zor, yaşıyorum onu ben” diyor, “Benim için büyük bir sanat. Sabah dövmeyle kalkıyorum, akşam yatarken yine dövmeyi düşünüyorum. Dövme, vücutta güzelliktir, süslemedir. 1520 yıl öncesine nazaran bugünlerde gerçekten çok güzel sanat parçaları yapıyoruz. Dövme artık geleceğin sanatı”. Gelecekte o mu nerede olacak? “Bu işte gelecek harekettedir. Dört yıldır fuarlara katılıyorum, dünyayı gezmeye çalışıyorum. Kendimi her gördüğümle geliştiriyorum”. Tutku Zagep 1.5 yıldır dövme yapıyor. Hep de kendi tasarımlarını. Çünkü o sanatçı olmak istiyor... Şener Öner (Golden Arrow’un sahibi): Dövme tutkusunu geç anladım Uzun yıllar kuyumculuk yaptım. 98’de altın pirsing üretmeye başladık, dünyada tekmişiz, bilmiyorduk. Bir yıl sonra dünyanın farklı yerlerinden talepler gelmeye başladı. Almanya, Amerika’da şube açtık, ama altının fiyatı yükselince 2005’te dövme sektörüne kaydık. Dövme malzemesi yapmaya başladık. İhtiyaç varmış, hemen talepler geldi. Ben ilk dövmemi 2004 yılında yaptırdım. 39 yaşımdaydım. Bayağı vardı yani yaşım. 15 yıl önce biri sen dövme yaptıracaksın, dese, hadi ordan, derdim. Ama dövme tutkusunu anladım. Yaptırdıkça daha da artıyor bu tutku. Enteresan bir durum. Keyif almaya başlıyorsun. Eşim çok ağır bir hastalık geçirdi. O ara onun için bir dövme yaptırdım. Çocuklarımın doğum günlerini, annemin portresini de. Hepsinin derin bir anlamı var. Ölünceye kadar benim için önemli olacak şeyleri, vücudumda taşımayı seviyorum. Her istenilen dövmeyi yapmıyoruz. Bazen geliyorlar, dövme yaptırmak istiyorum, küçük bir şey yapın, diye. Ne istediklerini bilmiyorlar. Benim söylediğim bir şeyi niye vücuduna yaptırıyorsun? Ama son yıllarda bilinçlenmeye başladı insanlar. İşe başladığımızda insanlar çiçek, yıldız, kelebek yaptırıyorlardı. Ancak şimdi yıldız yaptıran bile onu bir tasarım içerisinde görmek istiyor. İnternetten araştırıyor. Fotokopi makinesi gibi gördüğümüzü çizmiyoruz. Bu işin olmazsa olmazlarından birisi bu. Birine yaptığımız dövmeyi bir daha yapmıyoruz, bu aynı kıyafeti giyip pişti olmak gibi olur çünkü. Bu festivali dört beş yıldır konuşuyorduk. Ancak bu yıl yapabildik. Beklediğimizden çok çok daha iyi geçti, yurtdışından on katılımcı var. Çok başvuran oldu, ancak seçici davrandık Bakmaya gelen insanlar saatlerce kaldı. Geleneksel hale getireceğiz. Türkiye’deki popüler sanatçılara, futbolculara dövme yapanların neredeyse tamamı şu anda bu fuarda. C M Y B C MY B