Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 EYLÜL 2012 / SAYI 1384 3 Kent eskiyle yeniyi birleştirmeli Mimarlık denilince şu sıralar akla eskiyle yeninin mücadelesi geliyor. İstanbul’un da dahil olduğu küresel kentlerde fütüristik yapılar hızla yükselirken çokları da kent tarihini korumaya çalışıyor. Danimarkalı mimar Jan Ammundsen de bir dönem bu eleştirilerin odağındaydı. Kendisiyle İstanbul ziyareti öncesi mimarinin bu kritik sorusu üzerine konuştuk. DENİZ ÜLKÜTEKİN Liverpool Müzesi proje aşamasında tartışılmaya başlandı. Kopenhag'daki Bella Sky Oteli. ünyanın sayılı mimarlarından biri Jan Ammundsen 11 Ekim’de İstanbul’da olacak. Dünya üzerinde çok sayıda sıra dışı yapının yaratıcısı olan 3XN Stüdyosu’nun fikir geliştirme ve tasarım konseptlerinden sorumlu olan Danimarkalı mimar aynı zamanda sanat dünyasında birkaç yıl önce çok tartışılan Liverpool Müzesi’nin de yaratıcılarından. Filli Boya’nın düzenlediği Design Of Soul etkinliği kapsamında Yapı Endüstri Merkezi’nde bir seminer verecek olan Ammundsen’le ziyareti öncesi mimarlık üzerine bir söyleşi yaptık. İstanbul’a ilk gelişiniz mi? Bu ziyaretten beklentileriniz nedir? Evet ilk gelişim. İstanbul çok özel bir yer. Asya ve Avrupa’nın tam ortasında kültürel ve ekonomik gelişmelerin her iki yönünü de yaşayan bir şehir. Gerçekten görmeyi merakla beklediğim bir şehir. Bina tasarımlarınız özellikle dış cephe anlamında son derece sıradışı. Bu açıdan bir proje hakkında düşünmeye nereden başladığınızı merak ediyorum. Binanın gereksinimleri mi yoksa görüntüsü mü? Her ikisi de. Mimari bir tasarım, mimarın yavaş yavaş iç içe geçirdiği ve sonlandırdığı çok katmanlı bir çalışmadır. İşlevsellik, görünüm bir arada yürür. Liverpool Müzesi’nin inşaatındaki rolünüzden bahseder misiniz? Binanın Liverpool’ün kültürel mirasını yansıtmadığı yönünde birtakım eleştiriler vardı. Bu konuda fikriniz nedir? Mimari her zaman tartışılmalı, Liverpool Müzesi de bir istisna değil. Tarihi açıdan Liverpool ağır sanayi özellikle de kömür endüstrisinin domine ettiği bir şehirdi. Ancak bu süreç yıllar önce sona ermişti ve şehrin kendini yeniden tanımlamaya ihtiyacı vardı. Bizim tasarımımız da şu an yaşanan yeniden tanımlama sürecinin bir parçasıydı. Tasarımın şehrin tarihini yansıtmak gibi bir amacı yoktu ve inanıyorum ki modern mimari de tarihi mimari kadar değerli. Biz de farklı bir konsept belirledik ve içinde müzenin yakınındaki tarihi yapılara göndermeler içeren çizgiler vardı. Bu sayede yapının Liverpool’ün geçmişi ve geleceği arasında bir köprü olmasını amaçladık. Liverpool Müzesi’nde geleceğin nasıl görüneceğine bir cevap veremem ama gelecek bize yapının tarihin bir parçası haline gelip gelmeyeceğini gösterecek. Bu cevabınızla bağlantılı olarak, yerel fiziksel ve sosyal etkenler bir yapının oluşumunu nasıl etkiliyor? Kesinlikle çok kritik bir faktör. Fiziksel açıdan iklim, çevredeki binalar, ışıklandırma gibi etkenler proje taslağında belirleyici oluyor ve tüm proje boyunca bu etkenleri göz önünde tutmanız gerekiyor. Bir bina hakkında bakış açısı oluştururken nasıl kullanılacağını, bu kullanımı nasıl daha işlevsel hale getirebileceğimizi ve böylece yapının insanların gitmek isteyeceği bir yer haline gelip insanlarla etkileşime geçebileceğini düşünüyoruz. Sosyal odak noktaları haline gelen binalar yaratmaya çalışıyoruz ve inanıyoruz ki tüm insanlar hangi kültürden olurlarsa olsunlar sosyal etkileşime davet eden binalar istiyor. Kentsel dönüşüm Türkiye’de özellikle de İstanbul’da birçok tarihi semt ve binanın yok olması sebebiyle son yıllarda oldukça tartışmalı bir konu. Sağlıklı bir dönüşüm için temel prensipler ne olmalı? Dönüşüm, tarih ve yeni arasında dengesi bulunması çok zor olan sorunlar ortaya çıkarır. Tarihi binalar birçok farklı sebepten korunmaya değerdir, ama varlıklarını sürdürmeleri de oldukça masraflıdır. Birçok şehirde bütçenin büyük kısmının tarihi binaları korumaya harcandığını ve yeni kaliteli binalar yapmak için neredeyse hiç kaynak yaratılmadığını görürsünüz. Ortaya çıkan sonuçsa, turistleri çeken cazibeli şehir merkezi ve çok sayıda bakımsız kenar mahallelerdir. Bu kalıcı bir kentsel dönüşüm yöntemi değil. Eski yapılarla yeni mimariyi bir araya getirmekte esas olarak hiçbir problem göremiyorum. Önemli olan inşaat yaptığınız alanda aktif olarak bir bağlantı kurmanız. Bu alanı karakterize eden ifade biçimleri nelerdir? Bu soruyu dikkate almanız gerekir. Şu sıralar Kopenhag’da bir mahkeme salonunun inşaatını tamamlamak üzereyiz. Yapı ünlü bir Danimarkalı mimar tarafından tasarlanan eski mahkeme binasının bir uzantısı ve bu proje üstünde çalışırken mimarın tasarım aşamasında ne yapmaya çalıştığı üzerine epey kafa yordum. Bu sayede geçmişle geleceği birleştiren, hassas bir gelişimi garanti etmiş oluyoruz. D C M Y B C MY B