23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 EYLÜL 2012 / SAYI 1380 5 Türkiye için oyun zamanı! ahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan BUG (Bahçeşehir Üniversitesi Oyun Laboratuvarı) Türkiye’deki oyun tasarımcıları için yepyeni bir eğitim platformu sunuyor. 7 gün 24 saat bilgisayar, konsol ya da telefon başında oyun oynayan bir ülkeye oyun tasarlayan insanlar gerekli, kuşkusuz. BUG’ın başında üniversitenin İletişim Tasarımı Bölümü öğretim üyesi Güven Çatak var. Biz de kendisine bu yeni oluşumu neden hayata geçirdiğini sorduk. Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz? Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak ders vermekteyim. Pratikte video ile teoride ise bilgisayar oyunlarıyla uğraşmaktayım. Şu ara özellikle film jenerikleri ve oyunlarla film yapma yöntemi olan Machinima üzerine çalışıyorum. BUG’ı kurmaya nasıl karar verdiniz? Oyun medyasındaki yazarlık geçmişim ve çevrem, akademik çalışmalarım, verdiğim derslerle atölyeler ve en önemlisi de alanda akademik veya pratik bir şeyler yapmak isteyen insanların beni bulması ve elbette benim de onların peşini bırakmamam sonucu BUG ortaya çıktı. Şu an Türkiye için tam oyun zamanı. Rakamlar ortada. Newzoo’nun son araştırmasına göre ülkemizde 21 milyondan fazla insan oyun oynuyor. Bu anlamda ilgili insanların buluşabileceği, eğitim alabileceği yapıların kurulması çok önemli. Zaten sloganımız da “Sistem çalışmıyorsa, düzeltecek bir bug gerek!”. BUG’ın amaçları nedir? Oyun üreticiliğine soyunmak mı yoksa potansiyel oyun üreticileri yetiştirmek mi? BUG projesinin iki odağı var: Sektörün DENİZ nitelikli insan kaynağı ihtiyacına yönelik bir ÜLKÜTEKİN eğitim zemini kurmak ve oyun içerikli deneyim tasarımı üzerine ArGe yapmak. Yurtdışındaki medya laboratuvarlarına benzer bir yapı kurmaya çalışıyoruz; hani şu öğrencilerin ve profesyonellerin etrafında toplandığı, birlikte öğrendiği, ürettiği ve elbette sektörün destek verdiği yapılardan. Bu anlamda derdimizin alana yönelik içerik ve bu içeriği geliştirebilecek insan üretmek olduğunu söyleyebiliriz. BUG şu ana kadar neler yaptı, bundan sonra neler yapacak? Başlangıcımız Türkiye Oyun Sahnesi’ni ele aldığımız Game.Doc belgeseli oldu. Ama esas BUG, mayıs ayında, MIT Media Lab’den iki araştırmacıyla düzenlediği Playful Interactions adlı atölye ile yola çıktı. Yazılım ve donanımın, fiziksel materyallerle buluştuğu bu deneysel atölyede yeni oyun kontrolleri tasarlandı. Ardından 25 Haziran13 Temmuz arasında BUG, Oyun Atölyeleri’ni düzenledi. Üç hafta boyunca 521 kişi arasından seçilen 41 katılımcı, konsept geliştirmeden, programlamaya, hatta pazarlamaya kadar uzanan dersler aldı. Bir yandan da kendi oyunlarını geliştirdiler. Seminerler ve atölyeler 31 profesyonel ve akademisyen tarafından ücretsiz olarak verildi. BUG, sonbahar dönemiyle birlikte fiziksel mekânına kavuşarak, eğitsel ve sektörel etkinliklerine devam edecek. İlk etapta ekim ayında gerçekleşecek Gamex fuarında Oyun Atölyeleri’nde çıkan takımları ve oyunları paylaşmak istiyoruz. Türkiye’de oyun üreticiliği ne aşamada? İlerisi nasıl görülüyor? Türkiye’de oyun üretimi, özellikle sosyal medya ve mobil platformlar sayesinde önemli bir ivme kazandı. Her şeyden önemlisi kadın, erkek herkes artık oyun oynuyor. İster bilgisayarında ister telefonunda. Müthiş bir talep var. Devlet teşvikleri ve destekleri de her geçen gün artmakta. Oyunlara özel federasyon bile kuruldu. Eğitim altyapısını kurabilir ve gerekli hukuki regülasyonları da oturtabilirsek, sektör sınırlarını aşabilecek. B Ben iki uçurumun arasında büyüdüm Didem Soydan'ı tanıyor musunuz ya da nasıl biliyorsunuz? Bir derginin kapağındaki çıplak kadın olarak mı? Podyumlardaki nefes kesen, benzeri olmayan tavrı ve duruşuyla mı? Belki hepsi, belki değil ama onun ALİ DENİZ hayalleri başka. Fakirlikle USLU zenginlik arasındaki uçurumda büyümüş Soydan, Kosova Savaşı'nın acısını taşıyor bir yandan. Şiddete, ölüme, tecavüzlere, kaçakçılığın her türlüsüne şahit. Menajer, ajans, basın danışmanı... Savaşı'nda ailem pek çok kaçak Hayatımda ne eksilen ne da artan oldu. Bunların hiçbiri hâlâ yok sanırım Kosovalıyı evinde barındırmıştı. Savaşa Henüz şöhretin içinde değilim, ünlü hiç hayatınızda? şahit oldum, 11 yaşındaydım. Ailemizde değilim. Bu işi bilenler, modayla Ajans ve menajer kullanmadım. Belki de çok acı yaşadı. Bunların hikâyeleri ilgilenenler için en iyi isimim ama dışarısı idem Soydan, narin fiziği ile hemen dikkat çekiyor. de bu yüzden geç tanındım ama rahatsız elimde, zihnimde... Mesela açlıktan mide için uzağım. Uzun zamadır pek çok yerde o var. Bir dergiye çıplak hiç eğilim. Ben her şeyi, kendimi, kendi kanaması geçirip ülser olan şimdi de kapak olduktan sonra daha da bir görünür oldu. İşin ellerimle inşa ettim. “Didem Soydan” parası olduğu halde keyifle yemek tuhafı çıplak verdiği ilk poz da değil bu. O da şaşkın! Başka bir hayat benim projem. Bu durum ne kadar yiyemeyen bir büyükbabam var. Sonra Bedeniyle toplum arasına şıkışan kadınlığa inat, “elbise hayaliniz var mı? sağlıklı bilemiyorum tabii. Şimdi ise 18 yaşında İstanbul'a gelip giymek gibidir soyunmak” diyor. Soydan moda dünyasının en Evlenmek çocuk sahibi olmak benim yalnızca çok sağlam bir avukatım var! Kapalıçarşı'da döviz kaçakçılığı yapmış çok tercih ettiği isim. Ama çok başka da bir hikâyesi ve için gerçek bir hedef ve hayal, ama mesleğim Bir de ben çok değişiyorum, bir de babam. Hatta bir fotoğrafı var hayalleri var. buna izin vermiyor. Bedenimle sıkıntılı bir ilişkim tanınmıyorum. aslında çok zayıf bir adam ama Podyumları başka bir dünyadan ziyarete gelmiş gibi Nasıl? var, iş saatlerim çok sınırlarda. Bu da beni çok zor şişmiş elbisesi. Meğerse içi kaçak dolduruyor. Ama sokakta onu tanımanız zor, Soydan bir ruh haline sürüklüyor. Zaten psikolojik bir Fotoğraftaki Didem ile yoldaki döviz doluymuş! alçakgönüllülük edip; “fotoğraftaki Didem ile yoldaki aynı Bunları herkes bilmeli mi? danışmanım var. Bir aydır birlikteyiz. Çünkü aynı değil. Ben fotoğraftakinden değil. Ben fotoğraftakinden çirkinim! Ben modelim, o modele, güzellik üzerine obsesyonlar geliştiriyorum, çirkinim! GQ'dan sonra “sen nasıl Hayır ama onların anısına bir şey o duruma giriyorum. Sokakta tanınmıyorum, bu bir şikayet bedenimle aram bozuluyor. “Kimin için ve ne metroya bineceksin?” dediklerinde yapmak istiyorum. Bu hikâyelerin değil bu büyük bir avantaj” dese de onun sırrı olabildiğince için güzel olmalıyım” sorularını kendime çok rahattım bu yüzden. Ben belki de birazı bilinmeli. Kanı sıradan, olabildiğince rahat ve kendi olmasında. Belki de o soruyorum, bunları cevaplayamıyorum. modelim, o modele, o duruma kaynayan insanların hikâyeleri boldur, yüzden hâlâ menajer, basın danışmanı ve ajans kullanmıyor. O da bana bir şekilde giriyorum. Sokakta tanınmıyorum, bu bir çünkü susmazlar, karışıktır hep işleri. Yalnızca iyi bir avukatı var! Elbette bu kadar da değil, Didem yardımcı oluyor. şikayet değil bu büyük bir avantaj. Ben de ailemden hiç uzak kalmadım ve Soydan'ın dünyasını bir de bu röportajdan okuyun. Belki Televizyon arttıkça bu görünmezlik onlarla büyüdüm. Ailem, kahramanlarım görünen ile gerçek arasında bir ortaklık zırhınız delinecektir. ve onların hikâyelerini anlatmak yakalarsınız! Oyunculukta sizi çeken ne? Yedi aydır oyunculuk eğitimi alıyorum. istiyorum. Elbette şu anda bu ülkede çok “GQ”ya kapak olduktan Derdim fotoğrafta daha iyi ifade Ben ayna karşısında işim için o kadar acı var, çok saçma şeyler oluyor. Tepki Kaygılarınız var mı? sonra daha bir görünür verenlerin başına neler geldiğini biliyoruz vermek. Modellik de bir tür uğraşıyorum ki, her fotoğrafın üzerine bir Kendimi anlatmakla, oldunuz, her yerde sizden ama tepki veriyor olmak yaşıyor oyunculuk. Oyuncu olmam şey koymak istiyorum. Bunları aşmaya anlatamamakla ilgili kaygılarım oluyor. bahsettiler. Teklifler de olduğumuzun kanıtı. Tabii seslerini demiyorum, istiyorum da. Dizi çalıştıkça rol çalışıyorum aslında. Ben bundan beş ay önce her şeyden artmıştır tabii. Sonra Oyunculuk ya da televizyon çıkartıp hayatını karartanlarla dolu teklifleri de geliyor. Ben lise uzaktım. Telefonum yalnızca arama yapmak da televizyon istemenizin altında kendi hayatınızı etrafımız, bu yüzden korkanları da yıllarımdan beri içindi. Sosyal medya ile aram hiç yoktu. Şimdi programınız geldi. anlatmak gibi dertleriniz de var sanırım? Beyoğlu'ndayım. Şu aralar anlıyorum. Derin bir cehennemde ise işlerimi Twitter üzerinden yürütüyorum. “Çıplaklık” bu kadar iş tempom çok hızlandı. yaşıyoruz. Kamera arkasını istiyorum. Kosova Diyorum ya menajerlik sistemi yurtdışındaki gibi eder mi? olsa insanların kapısında yatarım. Ama Çıplaklık hâlâ Türkiye'de işler kötü yürüyor. Altı buçuk yıldır büyük tabu. Bir de biriktirdiğim insan ilişkilerimi ve tecrübemi insanlar bu sarışın bu işi iki yıldır yapan ya da yirmi yıl yabancı görünümlü kızın öncesinin aklıyla yapan birine Türk olup da aslında Geç başladınız mankenliğe, özel bir nedeni var mı? Riyakârlık büyük tehlike. Biz Arnavutuz, hâlâ sofrada eksik emanet etmem. yıllardır bu işi yaptığını Evet, 22 yaşında başladım. Dünyada bu yaş 14 aslında. varken yemeğe başlamayız. Anne tarafım memur, baba öğrenince şaşırdılar. İşin tuhaf Tabii ailem beni 14 yaşında modelliğe yollamazdı. Her tarafım göreceli olarak daha iyi durumdaymış ilk kısmı ilk kez de çıplak değildim, anlamda ağır baskılar yaşıyor bu ülke. Ben ise hem yavaş zamanlarda. Ve ben iki uçurumun arasında büyüdüm. Bu da öncesinde de çok kez oldu. Öğrenemediğimiz ve hem de hızlı yol katettim. Bir de “modellik” pek çok şeyinizi farklı bir zihniyet oluşturdu. Benim korkum insanların başına öğrenemeyeceğimiz şeyler var; o da kadının bedeniyle olan kısıtlayan bir üniforma dikiyor üstünüze. gelenler ve sonrasındaki bu tepkisizlikleri. En çabuk ilerleyip ilişkisi. Bu yalnızca girdiğim rollerden biriydi. Elbise giymek M e s e l a ? en hızlı gerileyen ülkeler sırasındayız. “Yaptığınla kal”, “işini gibidir soyunmak. Tabii annem bile bu işi yaptığıma hâlâ Hayatla ilgili kavgamı, siyasi görüşlerimi dile getirdiğimde yap”, “gerisine karışma”. Yok böyle bir hayat! Büyükbabam inanamıyor, çünkü normal hayatta çok utangacım. Bir şalter eleştiriler alıyorum ve “işimi yapmam gerektiği” söyleniyor. Gazi Mahallesi'nde öğretmendi, insanların nasıl var işimi yaparken, o iniyor ve işimi yapıyorum. Elbette bu Evet, bu ülkenin zihniyeti bu ama nereye kadar böyle ambulanssız, eğitimsiz, yoksul bırakıldığını gördüm. Neden fırtına bana yaradı, sonra da bir televizyon kanalında “Bu Çok gidebiliriz ki? Neler olup bittiğini görmüyor muyuz? isyan ettiklerini ama medyaya nasıl yansıtıldığını da... Moda” isimli bir program yapmaya başladım. D Gazi Mahallesi’ni de biliyorum... ATAOL BEHRAMOĞLU ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr C M Y B C MY B Düş ve Gerçek Üzerine Hemen her yazımı tasarlarken dil konusunda bir sorunun üstesinden gelmem gerekiyor… Bu kez de öyle oldu. “Düş” sözcüğünü hem “rüya” hem “hayal” sözcüklerinin karşılığı olarak kullanıyoruz. Burada çözülmesi gereken bir sorun var: Rüya ve hayal farklı şeylerdir. Neden iki farklı kavramı tek sözcükle karşılayalım? Rüya ve hayal… Ses değerleriyle de güzel tınıları var. Onları neden bir tek düş sözcüğüyle karşılayıp saf dışı bırakalım… Yazımın başlığındaki “düş”, anlaşılabileceği gibi, “hayal”in karşılığıdır… Fakat, kuşkusuz, “rüya” olarak da okunabilir… “Gerçek” üzerine de birkaç şey söylemek gerekirse… Onu “realite”nin karşılığı olarak kullanıyoruz… Bir de “hakikat ” var… Hakikat ve realite aynı şey midir? Yabancı dillerden örnekler vererek konuyu daha da ağırlaştırmak istemiyorum… Bilgisine az çok sahip olduğum başka dillerde “gerçeklik” ve “hakikat” farklı sözcüklerle karşılanıyor… Konum dil değildi… Fakat girişte de belirttiğim gibi, bir yazıyı tasarlarken öncelikle bir dil sorununu çözümleyip aşmamız gerekiyor… Yazımın başlığı “Hayal ve Hakikat Üzerine” de olabilirdi… Bir fark oluşuyor mu? Kesin bir şey söyleyemem… Tartışalım… *** Kişisel yaşamlarımıza ve toplumsal yaşama ilişkin düşlerimiz(hayallerimiz) vardır… Bunların gerçekleşmesinin koşulları nelerdir? Bu düşlerimiz gerçeklikle(hakikatle) ne ölçüde bağdaşmakta ya da bağdaşmamaktadır? Bu yazıda ben bir üyesi(bireyi, ferdi) olduğumuz topluma ilişkin düşlerimize ve onların gerçeklikle bağıntısına değinmek istiyorum… Bu konuda söyleyebileceklerim, istenirse kişisel yaşam alanlarına da bir ölçüde uygulanabilir… *** Özgür, bağımsız, âdil bir ülke düşlüyoruz(hayal ediyoruz)… Fakat bu düşlerimizin gerçekleşebilmesinin koşulları üzerinde kafa yorup araştırmalar yapıyor muyuz? Ve buna bağlı olarak, ulaştığımız sonuçların yaşama geçirilmesi konusunda bir çabamız oluyor mu? Yoksa, düşlerimizin bir türlü gerçekleşmeyişinin yarattığı karamsarlık, bizi giderek umutsuzluğa, aldırmazlığa, ve hatta karşı olduğumuz kötülüğe boyun eğişe, onu bir yazgı olarak kabul etmeye mi sürüklüyor? Görüldüğü gibi düş ve gerçek ilişkisi , bir dizi sorun üzerinde düşünme gerekliliğine yol açmaktadır… *** Umutsuzluğa, karamsarlığa , daha da kötü durumlara düşmemek için, düşlerimizin bir türlü gerçekleşmeyişinin nedenleri üzerinde düşünmek, bu nedenleri gerçekliğin içinde arayıp bulmak gerekiyor… Bunun kolay bir şey olmadığını biliyorum . Fakat düş kuran(hayal eden) kişi, bu çabayı göze almak zorundadır… Bir takım sonuçlara düşünsel olarak ulaşmak da yeterli sayılamaz… Sonraki aşama, ulaştığımız sonuçların yaşama uygulanması için kolları sıvamak, eyleme geçmek gerekliliğidir… Belki daha da çetin, ister istemez tehlikelerin, baskıların göze alınmasını gerektiren bir süreçtir bu… Gerçekliğin önce kuramsal sınavından geçip sonrasında da eyleme dönüştürülmeyen düş, Türkçemizdeki çok yerinde bir deyimle ve en iyi olasılıkla “ham hayal” olarak kalacaktır… *** Toplumsal ya da kişisel yaşamlarımızda, gerçekleşmesi olanaksız düşler kurma özgürlüğümüz yok mudur? Toplumsal alanda bilimsel dayanağı bulunmayan düşlere “ütopya” deniyor . Eyleme döküldüklerinde yenilgi kaçınılmazdır… Yazıya döküldüklerinde daha çok sanatın, edebiyatın alanı içinde gibidirler… Kişisel yaşamlarımızda gerçekleşmesi olanaksız düşler kurmamıza gelince… Bu, kuşkusuz, herkesin kendi bileceği şeydir… Kaldı ki, Yahya Kemal’in bir dizesiyle söyleyecek olursak: “İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar…”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear