Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 TEMMUZ 2012 / SAYI 1374 5 Beslenme uzmanı Selahattin Dönmez, sahurda ağır, yağlı, aşırı besin tüketiminin metabolizma hızını yavaşlattığını, dolayısıyla kilo alım hızını ve riskini arttırdığını söylüyor. ZÜLAL KALKANDELEN Kültür şoku A vrupa Birliği macerası artık iyice tavsadı ama insan o kıtaya adım atınca ister istemez bazı karşılaştırmalar yapıyor. Yurtdışına her gittiğimde oradaki insanların günlük yaşantısını, hayat standarlarını ve devletbirey ilişkisini gözlemliyor, sonra da kendi ülkemde olanları hatırlıyorum. Ziyaret ettiğim ülkenin vatandaşlarıyla konuşuyor, hayatlarından memnun olup olmadıklarını soruyorum. Elbette hepsinde her şey güllük gülistanlık değil; özellikle Avrupa’daki ekonomik sıkıntılar bariz şekilde olumsuz yönde etkiliyor yaşamı. Ama Avrupa’da yaşayan insanlar, asla devletin özel yaşantılarına müdahale ettiği konusunda bir yakınma içinde değil. Oysa Türkiye’de son yıllarda giderek artan bir şikâyet bu... Bu ay Roskilde müzik festivalini izlemek için bir haftayı Danimarka’da geçirdim. Orada da ilginç gözlemlerim oldu. Kopenhag’a arabayla yaklaşık 40 dakikalık mesafedeki Roskilde kentinde yapılan bu festival, Avrupa’nın en büyük festivallerinden birisi; dünyanın her yerinden 150 bini aşkın izleyici katılıyor etkinliğe. Bu yazıda o festivalden dönüp Türkiye’ye ayak basınca nasıl bir şokla karşılaştığımı anlatacağım. Öyle çarpıcı ki, hani hep söz edilen bir kültür şoku vardır ya, bu tam öyle... Roskilde’de kaldığım süre boyunca gençlerin özgürlüğü yaşayışına, müzikle coşup eğlenirken toplumsal sorunlara dikkat çekişine tanık oldum. Çok miktarda alkol tüketilmesine karşın, kimsenin kimseyi rahatsız etmediği, kavganın olmadığı barışçıl bir ortam vardı. Festivalin sponsoru bir içki firmasıydı ama bu elbette Danimarka’da hiçbir sorun yaratmıyordu. Belli bir yaşa gelmiş insanın özel hayatına devletin müdahale edemeyeceğini çok uzun yıllar önce kabul etmiş Avrupa. Danimarka’daki özgürlük ortamından çıkıp Atatürk Havaalanı’na indiğimde ülkede ne olup bitiyor diye sosyal medyaya baktım ve çok Müziğine sayıda insanın “M Festivaline Konserine Sahip Çık” diyerek ortak bir talepte bulunduğunu gördüm. Sorunca anlaşıldı ki, yobaz bir Eyüp’te bira grup insan, “E festivali yapılamaz!” diyerek sponsoru bira firması olduğu için One Love festivaline karşı kampanya başlatmış. Türkiye Yeşilay Cemiyeti de aynı gerekçeyle festivalin iptali için İstanbul Valiliği’ne başvurmuş! Zamanlama olarak gerçekten inanılmaz bir çakışmaydı bu. Danimarka’da bira firmasının desteğiyle yapılan özgürlükçü festival ile, Türkiye’de bira firmasının desteğiyle yapılan festivalin engellenme girişimi arasındaki fark, Avrupa ile bugünkü Türkiye arasındaki farkı da bir açıdan ortaya koyuyor. Bu birkaç yobazın girişimi değildir; Türkiye Yeşilay Cemiyeti gibi bir kurum da devreye giriyor. 11 yıldır düzenlenen festival neden daha önce Yeşilay’ı rahatsız etmedi de şimdi ediyor? Nedeni şu: Türkiye’de devletin en tepesinde yer alanlar, dini kullanarak bireylerin yaşantısına açıkça müdahale eder hale gelince, toplumdaki muhafazakâr kesimlere de bu konuda garip bir cesaret geldi. Otobüs şoförü şort giyen kadını otobüsten indirmeye kalkıyor, belediye görevlisi parkta sarılarak oturan gençleri tartaklıyor! İşin acı yanı da şu ki, dinciler, bira ürettiği için Efes’e şiddetle tepki duyarken; insan haklarına, çevreye, özgürlüklere duyarlı insanlar, aynı firmaya santrallara karşı çıkan köylülere uygulanan zulüm nedeniyle aynı şiddetle tepki duymuyor. Türkiye neden hep bir “T adım ileri iki adım geri gidiyor?” derseniz, yanıtı şu olabilir: Uygarlıktan yana olanlar, ideallerine gericiler kadar sahip çıkmıyor. www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com İftarı Akdeniz tarzı sofrayla yapın Bir günlük öneri amazan bu yıl sıcak ve uzun. Yaklaşık 15 saat süren açlığa bir de çöl sıcakları eklenince oruç tutanları yorucu bir dönem bekliyor. Biz de beslenme uzmanı Selahattin Dönmez’le (sağda) bu dönemin nasıl daha sağlıklı geçirilebileceği üzerine konuştuk. İftar ve sahurda yenmesi ve uzak durulması gereken besinler, dikkat edilmesi gereken noktalar hangileri? İşte Dönmez’in oruç tutanlara önerileri: R İlk tercih su olmalı İ ftarda oruç açılırken ilk tercih su olmalıdır. Yalnız, suyu bir anda içmek yerine yavaşça ve küçük yudumlarla içmek tercih edilmelidir. Ayrıca su ile birlikte 23 adet hurma veya zeytin, lor ya da dil peyniri gibi iftariyelikler tercih edilebilir. İftar yemeklerini 2 aşamalı olarak yenmesi daha sağlıklıdır. Önce çorba içilmeli, 1520 dakika sonra ana yemeğe geçilmeli. Çorba mideyi yemeğe hazırlar ve bireyin fazla miktarda besin tüketmesini engeller. Çorba çeşidi olarak ev yapımı veya hazır kremalı, et sulu çorbalar, ezogelin, tarhana, mercimek ve sebze çorbaları gibi besin değeri yüksek ama kalori değeri az olan çorbalar tercih edilebilir. Bir gün ana yemeğe zeytinyağlı sebze yemekleri veya lezzetli bir mevsim salatayla geçiş yapılabilir. Diğer gün ana yemek için et, tavuk, çeşitlerinin haşlama, ızgara, fırında, sebzelerle lezzetlendirilerek, sağlıklı pişirme yöntemleri ile hazırlanmış olanları tercih edilmeli. Yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları olan kişiler yağsız kırmızı eti haftada 12 kez olması şartıyla tüketebilir. Kuru baklagiller nohut, kuru fasulye, mercimek gibi besinler de haftada en az bir 2 defa tüketilmelidir. Kuru baklagillerle ilgili gaz şikâyeti varsa yemekten sonra rezene, zencefil, anason gibi çeşitli bitki çayları rahatlatıcı olabilir. Akdeniz tarzı beslenme sebze, meyve, süt ve süt ürünleri, doğal tam tahıllı besinler, yağlı tohumlar, zeytinyağı, balık ve tavuk gibi kaliteli kaynaklarla doyuma ulaşacak çeşitli besinlerin de öğünde olacağı yemek stili ile iftarın açılmasını öneriyorum. Çünkü Akdeniz mutfağı ile beslenmek kalp hastalıkları riskini azaltır, bu beslenme tarzını benimsemiş olan insanların diğer bölgelerdeki insanlara göre daha uzun ömürlü olduğu ve kanserin daha düşük oranlarda görüldüğü ortaya konmuştur. Akdeniz tarzı beslenmede bulunan fonksiyonel besinler havuç, kayısı, turunçgiller, ahududu, böğürtlen, kızılcık, lahana gibi sebze ve meyvelerden oluşur. Sarımsak ve soğan Akdeniz diyetinin önemli bir parçası olup bağışıklık sistemini güçlendirir. Selenyum, çinko ve E vitaminleri bakımından zengin, güçlü antioksidanlar olan ceviz, fındık ve fıstığı isterseniz iftardan sonra tüketeceğiniz sütlü tatlılarınızla isterseniz ara öğünde tek tüketebilirsiniz. İftarla sahur arasında ara öğünde içeceğiniz yeşil çay vücutta toksinlerin oluşmasını engelliyor. Ben ramazanda iftar, ara ve sahur olmak üzere 3 doyurucu öğün ile beslenmenin planlanması gerektiğini her zaman savunurum. Sahurda ağır, yağlı, aşırı besin tüketimi metabolizma hızını yavaşlatır bu dolayısıyla kilo alım hızını ve riskini artırır. Sonuç olarak kan şekerinin aşırı düşmesini engellemek ve metabolizmayı daha iyi çalıştırmak için sahura kesinlikle kalkılmalıdır. Tuzlu peynir, zeytin, salam, sucuk gibi ürünlerden uzak durulmalı İftar: 1 kâse mevsime uygun kurubaklagiller ile sebzelerin karıştırılarak hazırlandığı çorba. Soğan, maydanoz, haşlanmış patatesle hazırlanmış bol zeytinyağı eklenmiş patates salatası. Levrek ızgara. Ev yapımı baharatlı köfte veya bol kekikli fırında tavuk. 12 dilim tam tahıllı ekmek veya 1 dilim pide. Ara öğün: Tatlı olarak cevizli güllaç, yanına 1 tatlı kaşığı balla tatlandırılmış 1 bardak yeşil çay. Sahur: Mevsim meyvelerinden oluşmuş bir meyve tabağı (kiraz, böğürtlen, çilek vb) yanında bir kâse yoğurt ya da 1 bardak süt. 12 karper büyüklüğünde tercih edilen peynir, 1 adet yumurta, 34 zeytin ve bol zeytinyağı gezdirilmiş domatessalatalık olabilir. çünkü bunlar gün içerisinde susuzluk hissini artırmakla birlikte yağlı olmalarından dolayı da kilo artışına neden olur. Bu yüzden sahurda hafif kahvaltı, çorba, az yağlı zeytin yağlılar seçilebilir. Yatmadan hemen önce yenilen hamur işleri, yağlı yiyecekler kızartmalar gibi besin çeşitleri sabah kalkıldığında midede ekşime, ağırlık, yanma gibi durumlara neden olduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur. Mide rahatsızlarını engellemek için özellikle sahurda yağlı besinlerden, kahve, kakao, aşırı kafein alımından kaçınılmalı, yemeği yer yemez yatılmamalıdır. Aynı zamanda sıvı tüketimi ve sulu içecek tüketiminin azalması sonucu bağırsakların peristaltik hareketleri yavaşlamaktadır. Bu durumda karında şişlik ve kabızlık oluşmaktadır. Sebze, meyve posalı yiyecekler, tam tahıllı ekmekler diyet lifi açısından en güzel gıdalardır bu besinler bağırsak hareketlerini hızlandırarak kabızlığı önlemeye yardımcı olur. ActiFry®’la VRIUDQÖ]GD oHùLW oRN DùoÖOÖNWD VL]GHQ L\LVL \RN ActiFry®’la lezzetten ödün vermeden oHóLW oHóLW VDğOÑNOÑ YH KDILI \HPHNOHU \DSDELOLUVLQL] Tıklayın, muhteşem tarişeri izleyin. C MY B C M Y B Tefal Actifry