Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 MART 2012 / SAYI 1357 5 THE RİNGO JETS Tanıdık ama alışıldık değil The Ringo Jets, adını hızla duyuran yepyeni bir rock’n roll grubu. Müziklerinin yanı sıra konser performanslarıyla da çok konuşulan grup, baharda iki albümle dinleyicilerinin karşısına çıkacak. ATAOL BEHRAMOĞLU Karga arga sevimli, fakat sevilmeyen bir kuştur. Sevimliliği zekâsıyla, kurnaz ve alaycı kimliğiyle ilgili. La Fontaine “fabl”inde onu değil tilkiyi kurnaz gösterse de, bence karga hiç de küçümsenemeyecek kadar kurnaz bir kuştur. Büyük Ada’da onların martılarla kapışmalarını izlerken, martının saldırganlığına karşın karganın neredeyse bıyık altından güldüğünü görür gibi olurum. Uzun ömrünü de kurnazlığına mı borçlu, kim bilir?.. Sevilmeyen kuş olmasına gelince… Bunun başlıca nedeni gerçekten çirkin sesi olabilir… Varsın öyle olsun… Onun kendini beğenmişliğinden, sesiyle de mağrur olduğundan kuşku yok… *** Karga diye başladım ama, amacım ona övgü düzmek değil… Geçen cuma günü, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin “alakarga” eylemindeydim… Kargayı bilmem ama, alakarga eylemi övgüye değer… Hastane çalışanları, hekimler, öğrenciler, tüm sağlık personeli ve hastalar her cuma günü saat 10.30’da hastane kapısı önünde toplanarak bu mini eylemi gerçekleştiriyorlar… Eylemin amacı ülkede iyi gitmeyen işleri eleştirmek… Tabip Odası’nın konuğu olarak gittiğim İzmir’de ben de eyleme bir ucundan katıldım... Bir de şiirimi okudum… “Alakarga”cılar her buluşma için yine alakarga adını taşıyan tek sayfalık bir dergigazete çıkarıyorlar. Oradaki konuşmamda söylediğim gibi, Türkiye tuhaf bir ülke… Bir yanı kapkara, bir yanı apaydınlık… Bizi serseme çeviren de bu… K Karamsar mı olmalıyız, iyimser mi, bilemiyoruz… *** Kargayla başladık, kargayla bitirelim… 19. yüzyıl Rus şiirinin çok büyük ustalarından Nekrasov’un “Karga” adında harika bir şiiri vardır. Büyük toplumcu şairin başka birkaç şiiriyle birlikte onu da Türkçeye çevirmiştim. Şimdi, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin sevgili alakarga eylemcilerine ithaf ederek, bu güzel şiiri birlikte okuyalım… “Zaman olur ki insan / Tek satır yazamaz doğrusu / Bir türlü çıkmaz akıldan / Zülfiyara dokunmak korkusu /… / Bir sabah şafakla birlikte / Köyüme vardım, doğduğum, büyüdüğüm / Yüreğim bildik bir üzünçle / Dolu, kafamda bir düğüm: /.. / Yeni bir dönem, özgürlük, devinim /.. / Belediyeler, demir yolları.. / Ama zavallı yurdumda benim / Neden her şey hep aynı?.. /.. / Yine o tasalı ezgiler / Duyageldiğimiz yıllardır / Aynı papaz efendiler / Ve aynı vaazlar: Ya sabır… / Evet, köylü zincirini kopardı / Ama hâlâ aç, cahil, esenlikten ırak / Nerdesin ey halkın sonsuz bolluk sırrı?.. / Bir karga yanıt makamında gakladı.”Nifak!..” / Baktım kurulmuş seninki / Üstüne telgraf telinin / “Ulan” dedim “yoksa beni / Başkente jurnal mı edeceksin?”.. /.. / Ne yalan söyleyim, korkmuştum bir kere / Bir güzel nişan alıp çektim tetiği / Karga cansız düştü yere / Titredi telgraf teli…” Alakarga eylemcileri, sanatçıların, sanatçı girişiminin, her cuma saat 10.30’daki, adını aldıkları kuş gibi sevimli, şirin, akıllı eylemine destek ve katılımını bekliyor... Yalnız bırakmayalım… ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr DENİZ YAVAŞOĞULLARI ir müzik grubu, hem de yepyeni. İlk EP’sinde dünyanın gelmiş geçmiş en iyi topluluklarından birinin bir parçasını “cover”lıyor ve ardından kendi bestelerine yer veriyor. Nasıl ama, cesurca değil mi? İşte The Ringo Jets! İlk EP’leri Beatles, Helter Skelter “cover”ıyla başlıyor, ardından kendi parçalarıyla devam ediyor. Üstelik dinleyicilerini bu “cover”la diğer parçalar arasındaki geçiş sırasında hayal kırıklığına da uğratmıyorlar. Aksine şaşırtıyorlar, heyecan veriyorlar, çünkü alışıldık tonlar değil bunlar, daha doğrusu bir yanıyla eski bir yanıyla da yeni. The Ringo Jets’te kimisi aradığını, Türk Rock piyasasında neredeyse hiç olmayanı, özündeki blues’u kaybetmemiş, özlem duyduğu bir “rock”ı bulabilir, kimisine ise grubun müziği tam da bu yüzden yabancı B gelebilir. Ancak her dinleyenin grup hakkında söyleyecek bir sözü olur, çünkü Ringo Jets görmezden gelinecek gibi değil... Adlarını yeraltı müzik piyasasında hızla duyuran The Ringo Jets, üç kişiden oluşuyor. Parçalar İngilizce. Bas yok, davulda Lale Kardeş, gitarlarda Deniz Ağan ve Tarkan Mertoğlu yer alıyor. Tüm elemanlar vokal de yapıyor. Tarzlarıysa rock’n roll, blues ve garage olarak tanımlanabilir. Bahar aylarında iki albümle birden dinleyicilerinin karşısına çıkacaklar, öncesindeyse 28 Mart’ta Babylon’da sahnede olacaklar. Nasıl bir araya geldiniz? Lale Kardeş: Ringo Jets yeni bir grup. Üçümüz daha önce beraber çalmıştık ve epey hoşumuza gitmişti, geçen bahar “Hadi” dedik, “toplanıp bangır bangır bir şeyler yapalım”. Kimse de “Hayır” demedi buna. Ringo Jets “sound”u nasıl oluştu? Deniz Ağan: Dijital sound’lardan, efektlerden, standart kaygılardan uzak, gitarı ve davulu en çıplak ve gürültülü haliyle çalma isteği vardı. Blues’u da hissedebileceğimiz bir garage grubu en uygun oluşum sanırım bunun için. O istekle çok düşünmeden giriştik, ilk stüdyoda “sound” oluşmuştu bile. Tarkan Mertoğlu: Aynen... Grup ve sound doğalında gelişti, planlamadık. Benzer müziklerden beslenen üç ayrı karakterin toplamında çıkan müzik bu oldu. Nelerden besleniyorsunuz, besteleri kim yapıyor, sözleri kim yazıyor? T. Mertoğlu: Herkes her şeyi yapıyor aslında, eksik olanı ötekiler tamamlıyor, kimsenin tek bir görevi yok. Genel olarak beslendiğimiz müzikler rock’n roll, hard rock, classic rock, rhythm’n blues ve hardcore punk ... D. Ağan: Şarkıları yazarken de bir sınır yok, her şey hakkında yazabiliriz. Sözleri genelde Lale yazıyor. Besteyse bazen stüdyoda bir anda çıkan bir riff’den gelişiyor, bazense birimiz evde yapıp getiriyor, stüdyoda beraber üstüne ekleyip, çıkarıp tamamlıyoruz. Kadın gitaristlere alışkınız ancak bir kadını davulda görmek çok ilgi çekici. Bu konuda tepkiler nasıl? Zorlukları ya da avantajları var mı? L. Kardeş: Gerçekten öyle mi? Birçok kadın davulcu var aslında. Benim durumumda ilgi çekici olan, çalış tarzım olabilir, ortalama bir zevkim olmadığı kesin. Buna paralel olarak da tepkiler iki aşırı uçtan geliyor. Bu durumdan da epey memnunum. Zorluğu yok aslında, olsa olsa avantajı vardır. Gelecek konusunda ne gibi beklentileriniz var? T. Mertoğlu: Ulaşmak istediğimiz hedef, yaptığımız müziği seven insanlara konser veriyor olmak. Bütün zamanım müziğe odaklı, başka mesleğim yok. İnsanlar müziğinizi nereden dinleyebilir? D. Ağan: Konserlerde kendi yaptığımız EP’yi satıyorduk. Tükendi ancak gelecek konserler için çoğaltıyoruz. Onun dışında internetteki neredeyse tüm müzik dinleme platformlarında şarkılarımız mevcut. Bahara iki albüm daha yolda, biri bandrollü olacağı için ona ulaşmak daha kolay olacak. Diğer ikisini konserlerde satmaya devam edeceğiz. İki albüm birden! Nasıl olacak bu albümler? L. Kardeş: Evet! İki albümden biri sevdiğimiz grupların, adamların parçalarından oluşan “Bad Influence” albümü. Diğeri hakkındaysa pek bir şey anlatmamak tercihimiz, gürültülü, kocaman bir albüm olacak diyelim, sürprizleri de cabası. www.myspace.com/theringojets Düzeltme ve özür: Geçen haftaki yazımda M. Eloğlu’nun şiiriyle ilgili satırlardaki anlamsız “irinik” sözünün doğrusu “ironik”tir… Benim ve düzetmen arkadaşların gözünden nasılsa kaçmış… Düzeltir, özür dilerim… Aydilge bu kez “Sorma” diyor ALİ DENİZ USLU ydilge yazıyor, söylüyor, eleştiriyor, sözünü sakınmıyor. En önemlisi hayal kurmaktan hiç vazgeçmiyor. Şimdi Sezen Aksu’nun “Sorma”sını yorumladığı single raflarda. Ondan önce de içsel çatışmalarını, kendi bedenine şiddet uygulayarak dindirmeye çalışan “Sade” ile bağımlılıklarla flört eden genç piyanist “Ozan”ın aşkını konu eden “Aşk Notası” isimli kitabını yayımlamıştı. Yeni cover single’ın “Sorma”. Tüyleri diken diken eden bir yorumun var. Nedir hikâyesi? Öldüreceklerse güzel öldürmeli insanlar aşkı. Nazikçe, acıtmadan. Beceriksizce yok saymadan, incitmekten zevk almadan... Sorma’yı stüdyoda okurken hep bu düşünce dönüyordu aklımda ve içinde kor kor ateşler yansa da, acısını kendi içinde yaşayan gururlu bir kadın... “Sorma”, arkadaşlar arasında elime gitarı alıp söylemeyi çok sevdiğim bir parçaydı. Bir gün Cem Sarıoğlu ile beraber aranje yapmaya başladık. Sezen Aksu yaptığım aranjeyi kontrol etmeye bile gerek duymadan, şarkıyı verdi. Sonrasında şarkıyı daha önce okumuş olan Ayşegül Aldinç’in de Twitter’dan “seni dinleyince çok heyecanlandım” diye mesaj atması beni ayrıca mutlu etti. Bu arada “Aşk Notası” isimli kitabını da yayımladın. Müziğinle yazdıkların paralel ama başka. Nasıl bir yol bu? A Hiç derine inmeden üzerinden kayıp geçiyoruz yaşamın. Tutkudan korkan, yüzeyselliğe sığınıp sürekli tüketerek yaşayan insanlar olduk. Aşk Notası’ndaki karakterler böyle değil. Duyguların, düş kurmanın, yaratıcılığın sınırlandırıldığı bir toplumda, özgün bir müzik yaratmaya çalışıp, sıradanlaşmayı reddeden iki genç müzisyen Sade ve Ozan. Dayatılan yaşam biçimleriyle bir hesaplaşma içindeler. Din, ahlak, örf ve gelenekler ya da kapitalist üretim ilişkileri her şeyi belirlemişken, bize nasıl yaşayacağımız ve neyi seveceğimiz dayatılırken, Sade ve Ozan oyunu kurallarına göre oynamayı reddediyor. Ama bütün bunlarla savaşırken, biri mazoşizmin pençesine, diğeri de uyuşturucuların ağına takılıyor. Aşk onları kurtarabilen bigüç olabilir mi, yoksa aşk da aslında başka bir bağımlılık mı sorularını soruyor kitap. Müzik, kitap dışında da harıl harıl çalışmaya devam ediyorsunuz. Sound dergisi editörlüğü de devam sanırım. Evet, devam! Ayrıca her perşembe 2224 arası Cem Sarıoğlu ile beraber Rock Fm’de Art 5 Eksi 5 isimli bir program yapıyorum. Bütün bu farklı işleri yapmak aslında beni sağlıklı kılıyor. Uyku ile kavgalıyımdır zaten. Ne zaman gelip hatırımı sorsa, ondan kaçarım. Zaman azalıyor çünkü her gün. “Geri Dönmem”, Amerika’da birincilik almıştı. Yurtdışı konser var mı ufukta? “Geri Dönmem” Amerika’nın en çok tıklanan video müzik sitelerinden www.makeastar.com tarafından düzenlenen yarışmada birinci olmuştu. Yazın Kaliforniya’daki festivalde sahnedeyim. Ayrıca organizasyon tarafından çekilen özel belgeselde de Türkiye’deki rock müzikle ilgili deneyimlerimi paylaşacağım. Aynı zamanda 30 Mart İzmir Hangover, 7 Nisan Antalya Mekân Live, 2 Haziran Adıyaman Festivali’nde sahnede olacağım. C M Y B C MY B