25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bizim hayatımız işte bu saha CEYDA AKTAŞ (17 yaşında, boy 1.90) nkaralıyım. Ankara Vakıfbank’ta oynuyordum. İstanbul’a bu yıl geldim. Önce basketbol oynadım, latin dansı yaptım. Hiperaktiftim, annem sürekli bir şeylere yönlendiriyordu. Ama hiçbirini sevmedim. Beden öğretmenim sayesinde voleybola başladım. Dokuz yıldır oynuyorum. Sahadayken kendimden geçiyorum. Ne acı, ne kızaran kolları hissediyorsun. Kafamı dinlerken sahada yaşadığım stresi bile çok sevdiğimi, bana ne kadar mutluluk verdiğini anlıyorum. Sakatlanmalara, zorlu hayat temposuna rağmen voleybolu bırakmayı hiç düşünmedim. Ben yüzde yüz Ankara’da kalacağım diyordum, ancak İstanbul’dan teklif gelince gelip bir iki antrenmana girdim ve fikrim değişti. Annemle geldik, abimle babam Ankara’da kaldı. Babam işlerini biraz daha toparlayıp gelecek. İstanbul’a taşınmak zor bir karardı. Ailem de voleybol oynamamı çok destekliyordu. O yüzden fedakârlık yaptı. Bu zor günleri atlattığımızda yüzümüzün güleceğine A eminim. Şimdi Vakıfbank’ın lojmanlarında kalıyoruz annemle. İstanbul büyüleyici, ama çok karışık. İlk birkaç ay hiç evden çıkmadık, kaybolmaktan korkuyorduk. Anadolu Lisesi’nde okuyorum, sabah 7.30’da başlıyor okul. Sonra dershaneye gidiyorum, sınava hazırlanmak için. Oradan antrenmana, sonra yine dershaneye. Sonra da eve. Yoğun bir tempo, ama alışkınım. Sporcu olduğumuz için çok iyi dinlenmeliyiz, uykumu tam almaya dikkat ediyorum. Yeter artık, dediğim zamanlar kesinlikle oldu. Hele de şimdi, 18 yaş döneminde. Üstelik İstanbul’u da merak ediyorum, gezmek istiyorum, ama ya ders çalışıyorum ya da antrenman oluyor. Amacım eğitimle sporu bir götürmek, ama voleybol öne çıktı. Yaşadığım şehri bile değiştirdim onun için. Vakıfbank Spor Klubü’nün A Takımı’na çıkmak istiyorum en kısa zamanda. Milli Takım’da oynamayı da. 2011 Yıldız Milli Takım Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu, Vakıfbank Gençler Ligi Şampiyonluğum var. Öyle uzun boylarına, hayatı erken tanımanın, sporun getirdiği sorumluluğu yüklenmenin verdiği olgunluğa bakmayın. Yaşları 1317 aslında. Şuncacık yaşamlarının yarısını voleybola vermişler, dahasını da verecekler. Çünkü voleybol onlar için hayatın ta kendisi. Geleceklerini onun üzerine kuruyor, onun üzerinden şekillendiriyorlar. İşte o yüzden kimi daha 12 yaşında tek başına İstanbul’un yolunu tutmuş, kiminin ailesi hayatını İstanbul’da yeniden kurmuş. Onlar Vakıfbank’ın altyapısındaki birkaç oyuncudan biri. Vakıfbank’ın yetenek avcısı antrenörleri Türkiye’nin dört bir yanını gezerek keşfetmiş onları. Antrenörlerin Anadolu’da yılda 300, İstanbul’daysa 500 genç kız içinden izleyip seçtiği 20 kız arasına girmişler. “Altyapıya önem veren dünyadaki sayılı kulüplerden biriyiz” diyor Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, “Gururla ifade etmeliyim ki, altyapımızdan yetişen kızlarımız, sponsorluğunu üstlendiğimiz A, Genç ve Yıldız Milli Bayan takımlarımızın bel kemiğini oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa 3’üncüsü olan A Bayan Milli takımımızın oyuncularının yarısı da Vakıfbank sporcusuydu. Verdiğimiz destek, profesyonel voleybol oynayan kız çocukları yetiştirmenin ötesinde bir anlam ifade ediyor. Bu çocuklar, yarattığımız fırsat eşitliği sayesinde iyi okullarda eğitim görüp, bu ülkenin geleceği oluyor”. İşte o gelecekten dördü; Beyza Arıcı, Ceyda Aktaş, Zehra Tönge, Arsen Baş anlatıyor... ARSEN BAŞ (15 yaşında, boy 1.82) nnem ev kadını. Babam memur. Önceden boksördü, bıraktı. Samsun’dalar. Babamın bir arkadaşı boyu uzun voleybola başlasın, iyi yerlere gelir, dedi. Babam da yazdırdı. Benden bir yaş küçük kızkardeşim de Samsun’da voleybol oynuyor. Bu yıl voleyboldaki dördüncü, İstanbul’daki üçüncü yılım. Elemelere katıldım, boyum uzun olduğu için dikkat çekiyordum. İlk Galatasaray’dan teklif geldi. Bir yıl sonra Vakıfbank’tan geldi, kabul ettik. Daha doğrusu babam kabul etti, çünkü ben çok küçüktüm. İstanbul’a geldiğimde 12 yaşımdaydım. Yemek yapamıyorum, temizlik nedir bilmiyorum. Okula nasıl gidip geleceğim, korkuyorum. Annemi arıyorum sürekli. Aç kaldığım zamanlar olduğunu hatırlıyorum. Hep dışarıdan yiyorduk kızlarla. Sabah okula, akşam antrenmana, eve 8’de geliyorum, yemek yapacak hal olmuyor. İlk dönem çok zorlandık. Artık sorumluluk almaya alıştım. İstanbul’dayken voleybolda kendimi çok geliştirdim. Of çektiğim zamanlar çok oldu, zorlukların üstesinden geldim. Çünkü anneme, babama iyi bir gelecek sağlamak istiyorum. Voleybol oynarken dışarıdaki bütün sorunlarımı unutuyorum, üzüntülerimi. O kadar çok şey oluyor ki orada. Stresimi sahada atıyorum. Hayatım şu sahanın içi. Hayatımın dörtte üçü burada geçiyor. Hedefim tabii ki A Milli’de oynamak. Vakıfbank’ta da A Takım’da oynamak istiyorum. 20102011’de Yıldızlar’da Türkiye ikincisi olduk. Bir iki hafta sonra Fenerbahçe’yle İstanbul birinciliğine oynayacağız. A ESRA AÇIKGÖZ ZEHRA TÖNGE (16 yaşında, boy 1.83) spartalıyım. Antalya’da başladım voleybola. Beşaltı yıldır oynuyorum. Daha önce pek çok spor yaptım, yüzme, tenis, badminton, hentbol... Ancak devam ettirmedim. Voleybol oynamak istediğime karar verdim. Boyum zaten uzundu. Voleybol Federasyonu’nun kamplardaki seçmelerine katıldım. Önce Antalya’da ilk 12’ye girdim. En son Ankara’da bütün bölgelerin toplandığı 144 kişilik bir I seçme oldu. Yaşım küçük, kendimden büyüklerin arasında da boy avantajım olduğu için dikkat çektim. Vakıfbank beni orada gördü. Elemeler sonucunda Bursa’da ilk 16’dan sekize kaldım. Vakıfbank’ın antrenörlerinden teklif gelince kabul ettim. İstanbul’a geldiğimde 13’ümdeydim. ADNAN BİNYAZAR Yaktık, yine yakarız! S ivas katliamını duyunca, dilimde Cemal Süreya’nın Nâzım Hikmet’e yaktığı “Kalın Abdal” ağıtının dizeleriyle kendimi sokaklara attım: “Pir Sultan benim ağıdım / ben de senin ağıdınım / uzar gideriz bu yolda, / sen nereye uçuyorsun / gökyüzüne kana kana...” Ölüm, dirimin seslerine sığındırıyor geride kalanları. Sokakta sanki yürümüyor, “Aynayı tuttum yüzüme / Ali göründü gözüme” diye diye semah dönüyorum. Çevremi ölümün diri yüzleri; Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin, Uğur Kaynar, Muhlis Akarsu, Edibe Sulari, havada tüy gibi uçuşan semah kızları alıyor. Dönerken ayaklarımız yerden kesiliyor. Asım Bezirci’nin güleç yüzünü ermişliğin ak rengi almış. Bir şeyler söylüyor. Ağız onun, söyleyen o değil: “Pir Sultan Abdal’ım gülüm dermişler / Bu şirin canıma nasıl kıymışlar...” “Ölüm sana ne kadar uzaktı Asım; Akdeniz’in sularında en derinlere dalıp çıkarken; Berlin günlerinde lokma paylaştığımız bir masada uzun soluklu Ruhi Su’nun türkülerini mırıldanırken” diyorum. “Sayılmayız parmağ ile / Tükenmeyiz kırmağ ile...” Tükenmedikçe kara yürekliler, koruyanların gölgesinde pankart açıyorlar! “Allahuekber, Allahuekber! Yaktık, yine yakarız!..” diyorlar. Metin Altıok’un yüzünü erenlerden el alanlar çizmişti. O el, kaleminin ucunu yaratılış hokkasına batırmış, yeni binyazar@gmail.com C M Y B C MY B çizgiler eklemişti kirpiklerine, çenesine, al renkli dudaklarına... Kaşı şiirinin besmelesiydi, bıyığı ölçüsü uyağı, gözleri lirizmi... Son karşılaştığımızda, Ankara’nın bir yerlerinden koşup gelmişti. Tıraş olmuş, düz saçlarını şairce taramıştı. Ben gurbette eş yitirmenin acısıyla, o, yalnızlığın derin bungunluğuyla kucaklaşmış ağlamıştık, ağlamış kucaklaşmıştık. “Metin, son yılların en güzel şiirlerini yazıyorsun” demiş, “Zamanlı Gazel”ini okumuştum: Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman / İçinde dönen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman / Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine / Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman / Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini / Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman / Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığına kondun / Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman / Üzülme altıok metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne / Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman Yıl 1975. Sonbahar. 12 Mart sonrasının sisi az çok dağılmış. Sanatın kalbi Antalya’da atıyor. Futbol sahasında şairler şiirlerini okuyor. Âşık Nesimi Çimen, elinde curası, sesini göğün yedi kat ötelerine duyuruyor: “Diplomalı olan âlim / Halkına hiç olmaz zalim / Ona karşı her dem lalım / Ah diplomalı cahiller!” Soruyorum: Devlet baba, savcılar, hâkimler, katliama adı karışan politikacılar! Merdiven başında her an ölüme yaklaşan üç şairin; Metin Altıok’un, Behçet Aysan’ın, Uğur Kaynar’ın; onlar gibi yalımların arasında can verenlerin, semah dönen turna salınımlı genç kızların, her biri cihan parçası delikanlıların, eli sazlı ozanların... yüzlerine nasıl bakacaksınız mahşer gününde!.. Adaleti mülkün temeli sayan demokratik cumhuriyette, canlarını yitirenlerin eşleri, çocukları, yakınları, nice yurtsever... Beş yüzyıl sonra, kollarını umarsızca bağlayıp, Pir Sultan Abdal ağzıyla, “Dünya kadısından ben sorulmazam / Kalsın benim davam divana kalsın” diye mi beklemeliydi; deccalı, meydanlarda pankart açıp Allahuekber sesleriyle “Yine yakarız!” mı diyebilmeliydi?.. Zordu karar vermek. Annembabam ve küçük kardeşim Antalya’da, abim Ankara’da, ben İstanbul’dayım. Babam memur olduğundan gelemiyor. Başta ailem de, ben de çok zorlandık. Ev ihtiyaçlarını Vakıfbank karşılıyor, okulda da yüzde yüz bursluyuz. Maaş da alıyoruz. Bir dairede takımdan bir arkadaşımla kalıyorum. Başta çok zorlanıyordum, sürekli annemi arayıp, yemek nasıl yapılır, diye soruyordum. Şimdi alıştık. Ailemi yaz tatilinde görüyorum. Bazen bayramlarda gidiyorum. Hayatım sürekli antrenmanda geçiyor, genç takım, yıldız takım, okul takımı çalışmaları... Günde bazen dört saat çalışıyorum. Şikâyetim yok, sevdiğin işi yapmak güzel çünkü. Gerçekten sporcu olmak istiyorsan hep daha fazla çalışmak, daha disiplinli olmak zorundasın. İlerde spor akademisini düşünüyorum, ama puanım yüksek olursa başka bölüm de yazarım. Şimdi Yıldız Milli Takımı’ndayım, ama tabii ki herkes gibi A Milli’yi hedefliyorum. Geçen senelerde bizde oynayan Maja Poljak’ı çok seviyorum. Çok hırslı. Onu izledikçe voleybola sevgim artıyor. Şimdiye kadar, Yıldız Milli’yle Balkan Şampiyonası’na gittim, kendimizden büyüklerle oynadık, dördüncü olduk. 20082009’da Türkiye Şampiyonu olduk. 20092010’da Yıldız Kızlar Şampiyonluğu, 20102011’de Yıldız Kızlar Türkiye ikinciliği aldık. Bu sene daha oynanıyor maçlar. BEYZA ARICI (17 yaşında, boy 1.89) İ zmirliyim. İstanbul’a dört yıl önce geldim. Annem evkadını. Babam TIR şöforü, yurtdışına gidiyor. Üç kardeşiz. Voleybola tesadüfen başladım. Annem spor yapmamı istiyordu. Önce yüzmeye gittim, ama çok sevmedim. Yüzme antrenörümüz, yapılı çocuklar, voleybola başlasınlar, dedi. Başladık. Altıyedi yıl oldu. Vakıfbank antrenörleri maçlarda görmüş beni, İstanbul’a gidip klüplerine katılmamı teklif ettiler. Lojmanlarında kalıp, burslu eğitim alacaktım. Ailem kesinlikle tek yollamayız, dedi. Ailece taşındık. Kurulu hayatı bırakmak kolay olmadı. Neredeyse bütün sülalemiz İzmir’de, onları bırakıp nasıl geleceğiz, İstanbul’a alışabilir miyiz, kaygısı vardı. Babam, İstanbul’daki firmalarla görüşüp kendine iş buldu, sonra da ev. Üç yılda üç ev değiştirdik. Çok zorlandık. Arkadaşlarımı, okulumu, bildiğim her şeyi bırakıp gelsem de ben kolay alıştım, çünkü benim hayatım sahada geçiyor. Voleybol benim işim ve işimi seviyorum. Rekabet ortamı çok çekici, diğer yandan tam bir takım oyunu. Hayatımın bir parçası. Hatta hayatımın tam kendisi voleybol, gezmemden yememe kadar her şeyi ona göre ayarlıyorum... Sabah okula, çıkışta antrenmana... Günde 22.5 saat antrenman yapıyoruz mutlaka. Yorucu, rutin bir tempo, ancak vücudum artık onun ayarına girdi. Eğlenceye çok vakit kaldığını söyleyemem. İsyan ettiğim, artık yapmayacağım, dediğim çok zaman oluyor. Sonra ileriyi düşün, diyorum kendime, İzmir’den buraya kadar kalkıp geldin, sabret. Evet, bu ağır bir sorumluluk. Annemle de konuşuyoruz bunu. “Eğitimin için geldik biz buraya, sorumluluk hissetme” diyor, ama insan düşünmeden edemiyor. Okul hayatım iyi ama. Gazetecilik okuyacağım, hem sporla da götürebilirim. Benden iki yaş küçük kardeşim de takımda. Arada rekabet ettiğimiz oluyor. İlk hedefim yaşıtlarımın oynadığı Milli Takım’a girmek. Sonra A Milli Takımı’nda oynamak. Bu altyapıdan çıkıp milli takımda oynayan çok oyuncu var. Şimdiye kadar Vakıfbank Yıldızlar Türkiye Şampiyonluğu ve PAV Ligi’nde Vakıfbank’la 3 yıl üstüste Şampiyonluk kazandık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear