25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 25 MART 2012 / SAYI 1357 Aşkın tarihini öğren sertifikanı al ESRA AÇIKGÖZ erkes onun peşinde. Bu dünyayı çekilir kılan da, bazen yaşanmaz hissettirecek kadar can yakan da o. Hakkında romanlar yazıldı, şarkılar söylendi. Şiirlerin sebebi o, filmlerin dönüp dolaşıp vardığı yer de. Yine de hiç bıkılmadı onunla ilgili konuşulmaktan. Uğruna dağlar delindi, çöllere düşüldü. Yaşamlardan geçildi. Geçiliyor... Aşk, ne yaşanmaktan ne konuşmaktan hiç bıkılmayan bir duygu. Şimdi de İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki bir sertifika programının konusu: Aşkın Tarihi. Bu da ne mi? Yanıt programın eğitmeni Doç. Dr. Levent Yılmaz’dan. Aşkın Tarihi üzerine bir sertifika programı hazırlama fikri nereden çıktı? Sürekli eğitim birimi Bilgi Eğitim, ne yapabilirsiniz, diye sorunca daha önce yüksek lisansta verdiğim Aşkın Tarihi seminerini önerdim. Çarpıcı, ilgi çekici buldular. Evet, ama niye bu konu; sizin ilginiz nereden bu konuya, yoksa aşk insanı mısınız? Ondan ziyade yıllar önce bir doktora semineri izlemiştim, insanın duygularının toplumsal yapılar tarafından nasıl belirlendiği, yönlendirildiği, insan hayatının kendisinden önce oluşturulmuş birtakım kalıplar içinde nasıl geliştiği hakkındaydı. Alman sosyolog Niklas Luhmann’ın “Tutku Olarak Aşk” kitabı işleniyordu. Batı’daki aşk duygusunun edebiyatta, günlüklerde, mektuplarda nasıl tasarlandığını ve bunun gündelik hayatta neye, nasıl bir tecrübeye tekabül ettiğini anlatan bir kitap. Hiyerarşik, katmanlı, sınıflı bir toplum tipinden daha yatay örgütlenmiş, birtakım unsurlara göre bağımsızlaşmış bireyin ortaya çıktığı yani bugünkü anlamda demokratik bir topluma doğru gidilen süreçte hem toplumun, hem de toplumla beraber aşk kodunun nasıl H dönüştüğünün, insanların bunu nasıl yaşadığının hikâyesi anlatılıyor. Ben de bunun üzerine eğildim. Ve? Mesela, evlilik aşkın bir parçası değil aslında. Evlilik 1800’lerde aşkla anılmaya başlanıyor. Belirli aileler arasında güç birlikteliği, bir zenginliğin korunması amacıyla çıkıyor ortaya. Bu sistemde kadın, alışverişi yapılabilecek bir mal. Sonra zamanla aşk evliliklerinden bahsedilmeye başlanıyor, hatta aşksız bir evlilik düşünülemeyeceğini söyleyen romantikler çıkıyor. Bunlar hep bir sosyal bilim meselesi. Ancak insanların en mahrem noktalarına değdiği için pek konuşulmuyor. Aşk insanın en çok kendinden çıktığı, karşısındakine varmaya çalıştığı, dönüştüğü anlardan da biri... Ama onları kendisi mi üretiyor, yoksa kendisinden önce üretilmiş birtakım kalıplar yüzünden mi öyle hissediyor? Aşk şiiri olmasaydı acaba âşık olur muydu insanlar? Program bittiğinde bunların yanıtını bulmak mümkün olacak mı? Yok, mümkün olduğu kadar çok soru soracağız sadece. Soru sorup, onlara nispeten Aşk, kiminin peşinde koştuğu, kiminin yakalanmaktan korktuğu bir duygu. Dünyayı güzel de yapabilir, katlanılmaz da kılabilir. Bilgi Üniversitesi’ndeki bir sertifika programı işte bu duygunun peşine düşüyor: Aşkın Tarihi. Sertifikanız maaşınızda artış sağlamaz ama, belki aşkı anlamaya yardımcı olur, ne dersiniz? savunulabilir ya da ihtimal dahilinde olan cevaplar vermeye çalışacağız. Peki bu ne işe yarayacak; bu konu üzerine yoğunlaşmak, mümkün olduğunca cevaplar bulmaya çalışmak insana kendi aşk hayatında bir yol aralar mı, aşk acısını azaltır mı? Psikiyatrinin alkolizm için söylediği şudur: Bir alkoliğin tedavi olabilmesi için kendisinde bir sorun olduğunu kabul etmesi lazım. Dolayısıyla ben âşığım bu bir sorun yaratıyor, geçmişte de buna benzer şöyle şeyler olmuş, Belki aşkı anlamak kolaylaşır A dım, Çiğdem Turan. Bilgi Üniversitesi Avrupa Birliği mastırı mezunuyum. Daha önce edebiyat sertifika programına katılmıştım. Şimdi de Aşkın Tarihi’ne katılıyorum. Bu program ilgimi çekti çünkü hem tarih, hem aşk ikisi de tam hayatın merkezinde olan şeyler. Aşkın tarihsel gelişimini izlemek bugünü, hem aşkı, hem hayatı anlamamıza yardımcı olur diye düşündüm. Mesleki anlamda kullanılırlığı olacağını zannetmiyorum bu sertifikanın, ancak kişisel gelişimim için katıldım. Daha çok başındayız ancak ilk tarım toplumuna geçişteki süreç çok ilgimi çekti. Yerleşik hayata geçişte aşktaki dönüşümler önemli. Ulaşılmaza olan istek, onun sebepleri, tarihsel kökeni nedir? Bunları öğrenmek istiyorum. Bugüne, bugünkü aşk arayışına, aşkın tanımı ne oldu gibi bölümlere gelince belki aşkı anlamak daha kolay olur. deyince başka türlü mü davranırsınız, onu bilmiyorum. Bütün tarihini bilip de körkütük yine âşık olabilirsiniz. Hep hakiki bir aşk varmış gibi düşünmek gerekiyor. Kimler katılıyor programa, profil nedir? Bu konuya ilgisi olanlar. Kalabalık değil, birkaç psikolog, psikiyatr, birkaç edebiyatçı var. Sertifika programı dediğinizde iş bulmanıza yardımcı olacak ya da işyerinizde yükselmenizi sağlayacak programlar anlaşılıyor. Ancak aşk sertifikanız olduğu için maaşınıza zam yapacak bir müdür yok, sonuçta. Çoğu insan işi hormonlara bağlayıp geçiyor... Zaten oradan başladık biz de, nörologlar, biyologlar, hormonlar... Âşık olduğumuzda beyin kimyası çalışıyor, diyorlar ya; nöropilin, adrenalin... Ancak aşkın toplumsal yansımaları da var. Bu mesele sadece Türkiye değil, dünya üzerinde var olan ya da yok olmuş topluluklar da dahil olmak üzere insan deneyimine ilişkin. Her dönemde, her şartta, her coğrafyada bu hisler hep insana ait bir şey mi? İşte bu soruyu sorduğumuzda ve cevapları aradığımızda pek öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Bizim en mahrem zannettiğimiz şeyin de bizi öncüleyen bir dil olduğu, bir sistematiği olduğu, bir dil nasıl değişir, dönüşür, farklılaşırsa, kendini zenginleştirir ya da fakirleşirse bu hissin de bunları yaşadığını görüyoruz. Peki bugün ne durumda bu his, bugünün aşkına dair neler söyleyebilirsiniz? Eskiyi hâlâ omuzlarında taşıyan kesimlerde aşk hâlâ eski kodifikasyonlarıyla var oluyor, ulaşılmazlık, sahiplenme, değiştokuş aracı, fedakârlık, cefa... Bütün o eski terimler devrede. Diğer yandan böyle yaşamak zorunda değiliz, diyen ancak bunun yerine ne koyacağını bilmeyen bir kesim de var. Onlar için tanım başkalaşıyor; Ölümsüz aşk yok da, sürekli ölen ve dirilen bir aşk oluşmaya başlıyor. Sanal dünya da aşklarda bir dönüşüme neden oldu kuşkusuz... Kesinlikle, bu ilişki biçimlerini değiştiriyor. Eskiden hangi özelliğe âşık olabileceğinizi biliyordunuz. Çeşitli durumlara verdiği tepkiler hafızanızda bir yere denk düşüyordu da, o sizi ayartıyordu. Şimdi Facebook’ta fotoğraflarına bakıyorsunuz, ilgi alanlarımız acaba kesişiyor mu diye, inceliyorsunuz ve seçim yapıyorsunuz. Facebook gibi siteler eski görücü usulünün modern versiyonları gibi çalışıyor. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear