Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28 EKİM 2012 / SAYI 1388 5 Zor kazandık kolay kaybetmeyelim İsmet Kür: Bu günler kadınları böldü Cumhuriyet döneminin kadınlara getirdiği kazanımlar nelerdir? Bu soruya Anılarla Mustafa Kemal Atatürk adlı kitabımdaki bir anının küçük bir parçasıyla başlamak isterim: Mustafa Kemal Atatürk Ankara Kız Lisesi'ndedir. Girdiği ders yurt bilgisi… ortaya atılan konu, seçme ve seçilme hakları ve askerlik görevidir. Atatürk’ün sorularına aldığı yanıtlar gayet zekicedir, düzgündür; pırıl pırıl çocuklar, genç kızlar, pırıl pırıl bir heyecan içinde ve bütün içtenlikleriyle konuşmaktadırlar. Atatürk bu durumdan çok memnundur elbette, mutludur adeta. Büyük bir düzen içinde sürüp giden tartışma içinde söz almayan öğrenci yoktur. Her akşam sofrasını dolduran “günün önemli adamları” konuşurken, onları dinlerken kendini bu kadar doygun hissetmemiştir. Atatürk’ün çevresinde bulunanlar onun yeni bir devrim eşiğinde olduğunu anlamışlardır. “Dünyada kadınlar seçme seçilme hakkını büyük uğraşlar sonunda almışlardır. Siz de hiç uğraşmadan bu hakkı elde edemezsiniz. Ama analarınız böyle bir mücadeleyi savaş alanlarında, tarih boyunca görülmemiş kahramanlıklar yaratarak vermişlerdir. Siz bu olağanüstü gayretin sonucunu yaşayacak, seçme ve seçilme hakkını alacaksınız.” Atatürk’ün bu sözlerine dikkat çekmek isterim. En önemlisi seçme ve seçilme olan kazanımlar arasında topluma her konuda çok daha fazla katılmak ve pek çok alanda söz sahibi olmak da vardır. Bu kazanımlar size kendi uzmanlık alanınızda nasıl bir rahatlama, özgürlük getirdi? Mesleğe başladığım 1938 yılında, Türk kadını aşağı yukarı bütün hakları almıştı. Bu hakların bilincinde olmak bana her konuda özgürlük sağlamıştır. Bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün gelinen noktada kadınlarımız iki gruba ayrılmış gibidirler. Bir kısmı iş hayatında, sanat, müzik ve edebiyatta dünya çapında başarılıdır. Bir kısmı ise, özellikle son on yılda şahlanan kadınları mal olarak görmek ve aşağılamak akımının kurbanı olmuşlardır. Arkeolog Halet Çambel, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Türk Kadınlar Birliği Başkanı Sema Kendirci, modacı Vural Gökçaylı, yazar İsmet Kür ve piyanist GüherSüher Pekinel kardeşler savaştan yeni çıkmış, büyük bir toplumsal dönüşümden geçen bir ülkede gözlerini açtılar. Dünü ve bugünü bize anlatıyorlar... Beşiktaş Belediyesi’nin çıkardığı Cumhuriyet’i Aydınlatan Kadınlar kitabından. Yıl, 1925. 1 Eylül şapka devriminden sonra Atatürk, Gazi Çiftliği’nde işte böyle karşılanıyor... Muazzez İlmiye Çığ: İkinci sınıf bile değildik Cumhuriyet dönemi kadını, gerçek bir kadındır! Kadın, kadın olduğunu Cumhuriyetle beraber ortaya koydu çünkü. Ortaya konuldu daha doğrusu. Ondan evvel kadın ikinci sınıf bir vatandaş bile değildi. Cumhuriyetle beraber kadın birçok haklara sahip oldu. En önemlisi erkeğiyle aynı sırada, aynı yerde eğitim yapma imkânına sahip oldu. Seçme, seçilme hakkını aldı. Yani kadın, bir erkek gibi, vatandaş oldu, vatandaş olduğunu anladı. Ondan evvel kadın bir oyuncaktı erkeklerin elinde. Cumhuriyet dönemi kadınlara eğitimi getirdi. Sanatı getirdi. Düşünün, 1920'de bir kadın, Afife Jale, tiyatroya çıktı, diye kıyametler koptu. Bugün yüzlerce kadın sanatçımız var, tiyatroda, sinemada ödüller alıyorlar, dünya çapında çalışıyorlar. Bunlar, kadınlar için 80 yılda son derece ileri bir atılım demektir. Bugün sinemayı yöneten kadınlar var, senaryo yazan kadınlar var, oynayan kadınlar var, müzik yapanlarımız var. Opera sanatçılarımız, bale sanatçılarımız. Bunlar ne kadar önemli bir şey biliyor musun? Bunu maalesef hiç kimse, hiçbir kadın anlamıyor. Üstelik maalesef bugünden sonra bunlar olacak mı, ben bilemiyorum, çünkü din şeyine doğru gidiliyor. Bilime önem verilmiyor, sanata önem verilmiyor, kimisi böyle sanatın içine tüküreyim diyor, kimisi ucube diyor. Böyle bir kafa devam ederse, bütün sanatçılar yok olacak memlekette. Ortaçağa döneceğiz. Biz ortaçağı 80 yıl içinde atlatmaya çılıştık ve atlattık da. Bugün tekrar bizi sokmak için uğraşıyorlar. Özellikle kadınlar üzerinde yapıyorlar bunu. Vural Gökçaylı: Kadın modasının öncüleri Cumhuriyet kadını için önümüzde üç örnek var. İlki Halide Edip Adıvar gibi bir devrim kalesi. Türk kadınının sesi, emperyalizme karşı Jan Dark gibi mücadele vermiş bir kahraman. Tabii değişen kadının da simgesi. Yüksek topuklu ayakkabıları, tayyörleri, seçtiği renkler. Sonra Latife Hanım. Başı açık, çeşit çeşit tayyörleri ile tüm aydınlığı ile bir öncü o da. Tam Atatürk’ün istediği, yaratmaya çalıştığı kadın! Uyuşuk değil, hareketli, eylemci ve aydınlıkla besleniyor. Mevhibe Hanım ise değişimin kanıtı. Başını en son açan Mevhibe Hanım. İşte bu üç devrimci kadın, kadın modasının da öncüsü. Atatürk, Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını altın tepsi içinde sundu, onlara “gerçekten” yaşama hakkı verdi! Peki, ya şimdi Türk kadını niye buna sahip çıkmıyor? Şu an olduğumuz yer iyi bir yer değil. Bu toprak, bu toprağın insanı çok zengin. Ama hak ettiğimiz yerde değiliz. Tabii eğitim, hukuk, adalet, güven vermezseniz adil bir şekilde, geldiğimiz noktaya şaşırmaya da hakkı olmaz kimsenin. Köy enstitüleri devam etmeliydi, daha yapacak çok işleri vardı. Cumhuriyet’in kadın devrimini onlar dünyaya duyurmuştu bir anlamda. Şimdi ise laiklikten korkuyorlar, Atatürk’ten korkuyorlar. Bu siyasi bir şey, kadınların başını örtecekler. Kuran’da kadın başını örtmediği zaman Müslüman değildir diye yazmıyor. Kadının başını örtmesinin İslamla hiçbir alakası yok. Bunu kullanıyorlar. Bizi eski çağa götürmeye çalışıyorlar. Eğer sanatçılarımız, insanlarımız ayaklarını denk alıp kafalarını işletmezlerse her şey elimizden gidecek. GüherSüher Pekinel “Cumhuriyet kadını” kavramı sizin için ne anlama geliyor? Süher Pekinel: Kanımca “Cumhuriyet kadını” laik bir toplumda özgürlüğünü verimli bir bilinç ve saygı ile yaşayabilen, paylaşabilen, dolayısiyla bunun eğitimini her türlü okul sıralarında alabilen kendinden emin 21. yüzyıl kadınını simgeliyor. Cumhuriyet kadınlarının yarattığı etki müzik alanında ne gibi gelişmelerin önünü açtı? Güher Pekinel: Tüm sanat dallarında ve müzikte vizyoner kadın sanatçı, kendine öz kuvvetli kimliğiyle bilinenin ötesinde uluslararası müzik camiasında yerini kanıtladı. Türkiye’de de sistemlerin gelişmesinde tüm gücü ile öncülük ederek, yeni kuşakları bilgilendirerek yönlendiriyor. Halet Çambel Eğitimin laikleştirilmesi, kadın ve erkeklerin eşit haklarla eğitim görmelerinin sağlanması, medeni kanunla kazanılan haklar, seçme ve seçilme hakkı, iş kanununda yapılan değişikliklerle çalışma hayatına getirilen düzenlemeler ve mesleğini kolayca icra edebilme gibi kazanımlar kadınlara diğer alanlarda olduğu gibi benim uzmanlık alanım olan arkeolojide de gelişmenin ve rahatlamanın önünü açtı. Bugünkü durumu oldukça olumlu buluyorum. Korunması ve daha da gelişmesini ümit ediyorum. Sema Kendirci*: En önemli hak mücadelesi kadınların Öncelikle kısaca Türk Kadınlar Birliği’nin Türkiye tarihi açısından misyonu ve öneminden bahsedebilir misiniz? Türk Kadınlar Birliği 1924 yılında kurulmuş ilk, tek ve en yaygın kadın örgütlenmesidir. Derneğin, 1923 yılında, yani kurtuluş savaşının hemen sorasında aydın ve yiğit kadınların bir parti kurma girişimlerinin yani “Kadınlar Halk Fırkası” kuruluşuna izin verilmemesi sonucu oluştuğu gerçeği çok önemli. Daha o tarihlerde, seçme ve seçilme hakkı talebiyle parti kurmak için bir tüzük hazırlanmasının örnek ve olağanüstü bir girişim olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Nitekim, Dernek kurulduktan sonra ilk genel başkan Nezihe Muhittin, bu kuruluşun “Kadın Erkek Eşitliğinin Sağlanması” mücadelesi için kurulduğunu açıklamaktan çekinmemiştir. Kadınların başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere, hayatın her alanında eşit temsilleri ve eşit katılımları için mücadele eden dernek, 1935 yılına kadar yoğun bir biçimde bu mücadelesini sürdürmüş, hakların elde edilmesinde öncü ve önder rol oynamıştır. Bu arada Cumhuriyet tarihinin 1930 yılında ilk kadın mitingini yapan da yine Türk Kadınlar Birliği olmuştur. 1935 yılında son etkinlik olarak “Dünya Kadınlar Birliği” toplantısına Türkiye’de ev sahipliği yapmış ve sonra da dernek misyonunu tamamladığı fikriyle kendisi için fesih kararı almıştır. Bu oluşuma yeniden hayat verme ihtiyacı neden hissedildi? 1949 yılında, hakların elde edilmesinin yanı sıra, bu hakların korunması ve geliştirilmesi gerekliliğiyle yeniden faaliyete başlanmış. Türk Kadınlar Birliği, Cumhuriyetin ilk örgütlü kadın gücü olmasının yanı sıra, kuruluşundan beri “Hayatın her alanında Eşitlik” söyleminin de tek sahibidir. Cumhuriyet kadını kavramı bize neyi çağrıştırıyor? Bu kavramın Türk kadını için önemi nedir? “Cumhuriyet kadını” kavramı bizim için, bu mücadeleyi ve geçmişi iyi bilen, onu sahiplenen, aynı zamanda eşitliği özümsemiş ve bunu elde etmek için örgütlü mücadelenin gerekliliğine inanarak içinde yer alan kadın anlamına gelmektedir. * Av. / Türk Kadınlar Birliği Başkanı C MY B