24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 14 AĞUSTOS 2011 / SAYI 1325 ATAOL BEHRAMOĞLU Fotoğraflar: ERDEM SEVG Mavi Yolculukta... “Mavi Yolculuk” yazıp internete girdiğinizde karşınıza dizi dizi tanıtım siteleri çıkacaktır. Tekne sahiplerinin, tur düzenleyicilerinin acaba kaç tanesi, Halikarnas Balıkçısı’ndan, bırakın tek bir kitabı, tek bir satır olsun okumuştur? Aynı soruyu Mavi Yolculukların yerli ve yabancı hayran ve müdavimleri için de sorabiliriz… Ya Azra Erhat’ın “Mavi Yolculuk”u? Bedri Rahmi’den birkaç şiir? Sabahattin Eyüboğlu’nun tadına doyum olmayan denemeleri? Göcek, Kekova, Gökova, Bodrum, Fethiye koylarında gök mavinin, zümrüt yeşilin tadını çıkaranlar, bu isimlerden, yapıtlarından ne kadar haberliler? Söz konusu sitelerde internet gezinizi ısrarla sürdürdüğünüzde, “Mavi Yolculuk” dediğimiz bu yaşama sevincini, kültürünü keşfedip adını koyanlarla, birkaç satırlık bilgiyle de olsa karşılaşabiliyorsunuz… Mavi gezilerin isim annesi Azra Erhat, kitabında bu gezilerin kurucusunun “çınlayan Merhaba’sıyla kıyıları uyandıran, Bodrum’u yaratan; denizi, toprağı ile kocaman bir bölgeyi yaşama ve bilime açan; onu geçmişi, geleceği ile yerli, yabancı gezginlere tükenmeyecek bir varlık olarak bağışlayan” Halikarnas Balıkçısı olduğunu yazıyor…. Yine onun sözleriyle “Mavi Yolculuk bir eylemdir, insanca bir eylem, yurdumuzun koşulları içinde, toplumumuza fayda getirecek bir eylem…” “Mavi tur”lara ve şimdilerde “tesettür” turlarına da dönüşen mavi gezilerin, yukarıdaki sözlerin içerdiği anlamla ne yazık ki herhangi bir ilişkisi bulunmuyor. Azra Erhat’ın, Eyüboğlu kardeşlerin yapıtlarının yanı sıra kendilerini de tanıma şansım oldu. Balıkçı’nın “Aganta Burina Burinata”sı ise bizim edebiyatımızın taptığım kitaplarındandır… Ama yirmi yaşımda Ege kıyılarını otostopla ve çoğu kez de yürüyerek aşıp sabaha karşı bir balıkçı teknesiyle Datça’dan Bodrum’a ulaştığımda, kitaplarını henüz okumamış olmalıydım ki, ona ilişkin ne yazık ki bir anım yok… Sözünü ettiğim tarih 1961 yada 1962’dir… Balıkçı 1973’te yaşamdan ayrıldığına göre o sırada hayattaydı ve herhalde Bodrum’daydı. Böyle bir karşılaşma şansını yitirmiş olmam ne yazık… Mavi Yolculuklara gelelim… Bu konuda çok fazla deneyimim yok… Uzun bir arayla, iki kez çıkmışlığım olduğunu anımsıyorum… Günübirlik tekne gezilerine hemen her yaz bir ya da birkaç kez çıkmaya çalışırım. O başka bir şey. Deniz üzerinde birkaç gün kalmak, geceyi teknede geçirmek, gün batımlarını ve gün doğumlarını oradan izlemek, sabahın erken saatlerinde ve gece denizinde yüzmek ise, apayrı bir mutluluktur… Şu anda Göcek koylarında yaşamakta olduğumuz gibi… Çok küçük ve yakın bir arkadaş topluluğuyla, fakat mükemmel bir tekneyle 7 Ağustos sabahı Göcek’ten denize açılıp Sarsala koyunda demirledik. Ertesi gün, 8 Ağustos sabahı, arkadaşlar henüz uykudayken, bu yolculuğu borçlu olduğumuz Göker Kaptan’la denize dalıp çıktıktan sonra kahvelerimiz içerek sohbetteyiz… Göker Kaptan dediysem, Deniz Harp Okulu’nun 4042 numaralı öğrencisi Göker Tuncay, çakı gibi bir üsteğmenken kendi isteğiyle ordudan ayrılıp Göcek’te bir yat kiralama şirketi kurmamış olsa, sınıf arkadaşı, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kurmay Başkanı (YAŞ’tan sonra yardımcısı!) 4115 numaralı Deniz Harp Okulu öğrencisi Tuğamiral Turgay Erdağ’la birlikte şimdi belki de (malum davalardan birinin tutuklu sanığı olarak) Hasdal’da olacaktı… Zaten Göker Kaptan’la sohbetimizin ana konusu da bu güzellikleri paylaşamadığımız tutuklu arkadaşlarımız ve bu saçmalığın ne zaman ve nasıl sona ereceğiydi…. Fethiye Körfezi’ni aşarak geldiğimiz Gemiler Koyu’nda, teknemizde bu satırları yazmakta olduğum 8 Ağustos günü, Mustafa Balbay (yaklaşık son 200 günü tek kişilik hücrede geçmek üzere) 2.5 yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde 52. yaşına basıyor. Göcek Körfezi’nden Fethiye Körfezi’ne “Dar Kanal” denilen bir boğazdan geçilerek çıkılıyor. Bu ad bana, kutsal kitapların bir öğüdünü, Andre Gide’in de bir kitabına ad olarak seçtiği “Dar Kapı’dan geçiniz…” sözünü anımsattı… çeride ya da dışarıda, binlerce, milyonlarca namuslu, yurtsever insan, bir dar kapıdan geçmekteyiz… Ama eninde sonunda özgürlüğe ve sonsuzluğa açılacak, bu günkü sıkıntılara neden olanları utanca boğacak bir dar kapıdan… 4042 numaralı Göker’den (ve iş ortağı 4029 numaralı Nezih Akman’dan) 4115 numaralı arkadaşları Turgay’a özellikle, ve hepimizden de uzak olmayan bir gelecekte mavi özgürlüklerde birlikte olacağımız bütün yurtsever dostlarımıza selamlarımızla… ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr Balığı şarapla içtiğimde günah işlemişim gibi bakıyorlar Heidemaria Gürer, Büyükelçilik’teki davetlerde konuklarına hep kendi özel üretimleri olan NHN marka şaraptan ikram etti beş yıl boyunca. Eşi, kendisi ve kızının baş harflerini taşıyan NHN’yi. Türkiye’deki içki kültürüne ilişkin de ilginç gözlemleri var: “Avusturya’da balığı özellikle beyaz şarap eşliğinde yersiniz. Türkiye’de yok öyle şey! Balık ile şarap içmek isterseniz günah işlemişsiniz gibi bakıyorlar. Ben balığın yanında hiç rakı içmedim. Anadolu şehirlerinde daha az, deniz olan yerlerde daha çok içki içiliyor.” UTKU ÇAKIRÖZER vusturya’nın Ankara Büyükelçisi Heidemaria Gürer ülkesini beş yıldır temsil ettiği Türkiye’den ayrılmaya hazırlanıyor. Sonbaharda vereceği veda resepsiyonunu tüm Başkentiler iple çekiyor. Sebebi malum. Bugüne kadar evinde verdiği tüm davetlerde olduğu gibi yine kendi ürettiği NHN şaraplarından ikram edecek dostlarına... Büyükelçi Gürer, Avusturya’daki aile bağlarında yetişen üzümlerden yaptığı NHN şaraplarının hikâyesini anlatmadan önce, büyükelçilik konutunun altındaki küçük mahseni gezdirdi bize. Çoğunluk kendi NHN’leri. Ama dünyanın dört bir yanından çok ünlü ve tabii ki pahalı şarap şişeleri de yatıyor raflarda. Sonra başladı anlatmaya... şte sorularımıza verdiği yanıtlar. Neden NHN? NHN markası aile bireylerinin baş harflerini simgeliyor. Eşi Nadir Bey’in N’si, kendi ismi Heidemaria’nın H’si ve kızları Nadine’in N’si. Avusturya şarapları tanınmış mıdır? Tarihte Avusturya’nın şarapları hep çok meşhur olmuştur. Özellikle de Burgenland bölgesinin üzümlerinden yapılan şaraplar. Sizin şarapçılığa ilginiz nasıl başladı? Ben de ülkenin şarapçılıkta iyi bilinen bölgelerinden birinde doğdum. Weinfiertel bölgesi. Dedemin küçük bir bağı vardı. Sonra da babam şarap üretmeye devam etti. Ama ben devam etmedim. Meslek olarak diplomasiyi seçtim. Şişelerdeki etiketin bir anlamı var mı? NHN’yi söyledim. NadirHeidemariaNadine; Höfflein ürettiğimiz bölgenin adı, Carnuntum ise köyün. Zweigelt, üzümün adı. Gürer ise aile soyadımız. Üzerindeki desen meşhur bir Avusturyalı ressamın çizimi. Robert Cabas. Her yıl başka bir resmini koyuyoruz. Türkler beğendi mi şarabınızı? Hem de çok. stisnası yok herkes bu evde içtikten sonra çok beğenerek ayrılıyor. Kavaklıdere şaraplarının sahibi Başman ailesi, Fransız büyükelçileri... Ayrıca misafirliklere giderken kendi şarabımı götürüyorum. Benim en beğendiğim yıl 2006. Zweigelt 2006. Türkiye’de Avusturya şarabı satılmıyor galiba? Birkaç sene önce denedik, olmadı. Birincisi, vergi nedeniyle pahalıya çıkıyor. kincisi ise Türk firmaları bir seferde 1000 2000 şişe istiyorlar. Ama Avusturya’da küçük üreticiler için bir anda o kadar şişe çıkarmak çok zor. Ya Türk şaraplarını nasıl buluyorsunuz? Çok iyi üzümler var. Mesala Elazığ’daki Öküzgözü. Türk şarapları yeni çıkıyor dünya pazarlarına. Ancak başta New York Times olmak üzere birçok yayın organında çok güzel yazılar çıktıkça yavaş yavaş meşhur olacaklar gibi. Hangileri daha ucuz? Türk şarabı Türkiye’de ucuz. Dışarıdan gelenler daha pahalı. Avusturya’da kaliteli şarapların şişesine 25 TL veriyorsunuz. Türkiye’de ise çok fazla vergi var. Özellikle de yabancı şaraplar üzerinde. Viyana’ya dönünce ne yapacaksınız? Hobimize devam edeceğiz. Avusturya’da şarap, Türkiye’de zeytinyağı. Güzel şarap yapmak zor iş ve şarabımız kaliteli. Zeytinyağı daha kolay ancak bizimki biraz vasat. Türkiye’de içki kültürüne ilişkin gözlemleriniz neler? Eşim Türk olduğu için 28 yıldır Türk kültürü ile iç içeyim. çkiler konusunda en ilginç gözlemim şu: Avusturya’da balığı özellikle beyaz şarap eşliğinde yersiniz. Türkiye’de yok öyle şey! Balık ile şarap içmek isterseniz günah işlemişsiniz gibi bakıyorlar. Ben balığın yanında hiç rakı içmedim. Avusturya’da güzel bir akşam yemeğinde şarap ya da bira çok içilir. Türkiye’de ise rakı daha fazla içiliyor. Şaraptan çok seviyorlar. Anadolu şehirlerinde daha az, deniz olan yerlerde daha çok içki içiliyor. A ÇK ÇMEYENLERE AVUSTURYA ŞURUPLARI Bu alışkanlık değişiyor mu? Pek sanmam. Geçenlerde Elazığ’a gittim. Çok meşhur şarap fabrikaları var. Öküzgözü üzümlerinden üretiyorlar. Herkes bu fabrikadan övgüyle bahsediyor. Ama kimse içmiyor. çmezler ama çok gurur duyarlar. Büyükelçilikteki davetlerimize katılanlardan da içki içmeyenler olabiliyor. Ben de onlar için Avusturya’nın lezzetli şuruplarından getiriyorum. Ağaçlardan, güllerden yapılan bölgesel şuruplarımız var. Çok beğeniyorlar. Türkiye ile ilk tanışmanız nasıl oldu? Eşim Nadir ile çıkarken tanıştım ilk kez. Aynı okula gittik. Viyana Diplomasi Akademisi’ne. O yıllardan bu yana 28 yıldır Türkiye‘ye gelip gidiyoruz. Her yaz tatili için Karaburun’dayız. G TÜRKAVUSTURYA L ŞK LER : Siyasette kriz var ama yatırımda birinciyiz Türkiye’deki büyükelçilik döneminizi nasıl değerlendiriyorsunuz? 17 Temmuz 2006’da geldim. 5 yıl bitmiş durumda. Dönem dönem iki ülke arasında krizler yaşandı. Türkiye’de her gün krize benzer bir durum çıkabilir. Çünkü Türkiye hem iç hem de dış politikası açısından çok dinamik bir ülke. Bazen iki ülke arasında ilişkilerin güçleştiği dönemler de oldu. Ama ilginç biçimde ekonomik ilişkilerimiz son beş yılda çok ilerledi. Yabancı yatırımcı olarak bir nurayız. Türkiye’ye en fazla yatırım yapan ülkeler listesinde iki yıldır birinci sıradayız. Küçücük Avusturya 1.8 milyar Avro yatırım yapmış Türkiye’ye. kinci sırada Fransa var ama onlardan çok ilerideyiz. OMV Petrol Ofisi’ni aldı. Verbund, Enerjisa ile işbirliği yapıyor. Süpermarket zinciri Baumax 30 şube açmak istiyor. Yine bu yıl zmir Fuarı’nın resmi konuğuyuz. 10 gün boyunca zmir’de Avusturya rüzgârı estireceğiz. G FEST VALE G TT K, ŞARAPÇI OLDUK Ne zamana kadar? On iki sene evvel küçük bir köye yaptığım ziyarete kadar. Carnuntum bölgesinde bir köy. Eski Rumlardan kalma bir bölgedir orası ve adıyla anılan üzümleri vardır. Oradan devam ederseniz de Burgenland’a gelirsiniz ki en meşhur şarabımız o üzümlerden yapılır. Türkmenistan’dan bir heyet gelmişti. Ben de Orta Asya ülkelerine küçük yatırımcıları anlatıyordum. Belediye Başkanı ile birlikte ağırladık. Çok güzel bir köydü. Üç sene sonra aynı köyden bir davet geldi. Şarap festivalleri varmış. Eşim Nadir Bey ile birlikte gittik. Zaten çok anlatmıştım ona. Hem festivali hem de şarapları çok sevdik. Ve o gün karar aldık, orada küçük bir bağ satın alarak şarapçılığa başladık. Aslında bu tür köylerde bizim gibi şehirden gelenlere bağ satmazlar. Ama oradaki yerli bir şarapçıyla ahbap olarak satın aldık. Eşim Nadir Viyana’da yaşadığı için o daha yakından ilgileniyor. Kırmızı ve beyaz üzüm mü yetiştiriyorsunuz? Avusturya’nın en ünlü şarapları hep beyazdır. Ama biz sadece kırmızı yapıyoruz. Tipik Avusturya kırmızı şarabı. Zweigelt. Hep ondan yapıyoruz. Biraz da karıştırıyoruz. Zweigelt ve Blaufrankisch üzümlerini karıştırınca Cuvee markası çıkıyor. Zweigelt kaliteli bir marka mı? Avusturya’nın iyi isimlerinden. Yılda ne kadar şarap üretiyorsunuz? Zweigelt’ten her sene 800 şişe. Cuvee’den ise 500 şişe. Az değil mi? Evet az. Sadece kendi tüketimimiz için. Burada ve Viyana’daki evimizde verdiğimiz tüm milli gün resepsiyonu ve davetlerde şarap olarak sadece bunu ikram ediyorum. Hepsi bitmese de bayağı gidiyor. Masraflı bir hobi değil mi? Evet masraflı ama Nadir’le bizim de başka hobimiz yok diye düşünüyoruz. Bir tane daha var ama o bu kadar iyi değil. zmir Karaburun’da eşimin ailesinin orada da zeytinyağı yapıyoruz. Ama şaraplarımız kadar iyi değil onlar. BAŞARILI A LE B REYLER Büyükelçinin eşi Nadir Gürer, uluslararası kuruluşlarda tepe noktalara yükselen Türklerden biri. OPEC’te kıdemli danışman. Kuruluşta en üst noktaya tırmanan biri. Türk Dışişleri Bakanlığı’na girmek için yola çıkmış ama Heidemaria ile evlenmesi gündeme gelince, Türk Dışişleri’nin o zamanki kuralları gereği yabancılarla evlenilemediğinden bu hevesten vazgeçerek uluslararası kuruluşlarda iş aramaya başlamış. NHN markasındaki son N olan Nadine ise Bilkent Üniversitesi Kimya Bölümü’nde okuyor. Tamamen kendi tercihi. Ne diplomasi ne de şarapla ilgili. Şu anda bölümünün birincisi... G YOZGAT’TAK V YANA CADDES C M Y B C M Y B Avusturya’daki Türklerin sıkıntıları var mı? Avusturya’da yaklaşık 200 bin Türk var. Onlar da ilişkilerin geleceği için önemli rol oynayabilir. Ekonomide çok iyi noktalara gelenler var. Bu arada biz Avusturyalıların en çok tanıdığı bir il var: Yozgat!. Çünkü çok fazla Yozgatlı var ülkemizde. En son geçen hafta Yozgat’ta ‘Viyana Caddesi’ açtım törenle. G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear