Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 TEMMUZ 2011 / SAYI 1319 9 Sertaç Ersayın CUMHUR YET PAZAR Ç N YAZDI ZÜLAL KALKANDELEN Kapitalizme Bakış(2) Geçen hafta The Nation dergisinin kapitalizmin yarattığı sorunların çözümüne dair çeşitli uzmanlardan aldığı görüşleri konu edinen bir yazı yazmıştım. Yazının sonunda da, bugünkü yazımın bu konuda hemfikir olduğum bir bilim insanının görüşleriyle ilgili olacağını belirtmiştim. O bilim insanı, Amerika’daki Villanova Üniversitesi nsan Bilimleri ve Augustinian Geleneği Bölümü’nden Prof. Eugene McCarraher. McCarraher, kapitalizmi etik nedenlerle reddeden bir sosyalist. Aynı zamanda Katolik inancına mensup olması ilginç bir durum; ancak McCarraher ile kapitalizme ortak bir bakış açımız var. The Nation’ın görüşlerini aldığı diğer uzmanlar, kapitalizmi yeniden k düzenleyerek aşırılıkları gidermeye ve sonuçta “kapsayıcı kapitalizm” (inclusive d capitalism) ya da “demokratik kapitalizm” denilen sistemi yaratmaya çalışırlarken, McCarraher, bu yolu baştan reddediyor. Şöyle diyor: Kapitalizmi yeniden oluşturmak yerine, kendimize bu sistemin kötücül olduğunu hatırlatmalıyız. Kapitalizmin doğası ve mantığı uslanmaz bir şekilde açgözlüdür. Kâr ve üretimi maksimize etme ihtiyacının sürüklediği bir mülkiyet sistemi olarak kapitalizm, sürekli olarak dönen bir birikim girdabıdır. Kapitalistler, para kazanmak için yeni yollar ararken kapitalizmi zaten birçok defa yeniden şekillendirmiş durumda. Kâr hatırına değişim, kapitalizmde tek değişmeyen şeydir. Bugüne kadar yapılan reformların, toplu pazarlık, iş dünyasındaki düzenlemeler ve refah devletini yeniden şekillendirmekte başarılı olduğu kabul edilebilir. Fakat bunlar ne kadar etkili olursa olsun, tamamen değiştirilmedikçe, sonuçta kapitalizmin özü aynı kalıyor. Profesör McCarraher’ın da işaret ettiği gibi, son 40 yılda dünyada sosyal demokrasiye yapılan saldırılara ve New Deal liberalizmine bakarsak, birikim hırsı, kapitalizmin özü olarak aynen yerinde duruyor. Birtakım yeni düzenlemelerin bu özün yıkıcı sonuçlarını ortadan kaldırıp, gerçekten hakça bir düzen kurulmasına olanak tanıyacağına inanmalı mıyız? Bazılarının ortaya attığı “demokratik kapitalizm” denilen kavram boş bir hayal olmaktan öteye geçebilir mi? Yanıtım “Hayır”. Ana amacı kâr maksimizasyonu olan bir sistemde ne yaparsanız yapın, hırs yarışında bir piyon olacaktır insanoğlu... Kapitalizmin insanlığı getirdiği bugünkü noktada görünen şudur: Her geçen gün daha fazla büyümek için yakıp yıkarak, doğayı katlederek üretim krizine giren şirketler, bu döngüyü sürdürmek için tüketim çılgınlığıyla güdülenen insanlar ve şirketler arasındaki ekonomik savaşta tamamen geri planda kalan toplum ve çevre yararı. Eugene McCarraher, bugünün dünyasında kapitalistlerce savunulan e “ekonomik büyüme” gerekçesinin de, aslında insani değerlere tecavüz gerekçesi olarak kullanıldığı inancında. Ve bunun soldaki bazı düşünürlerde bile önemli bir “yanılsama” oluşturduğunu savunuyor. Şimdi diyebilirsiniz ki, sistemi bu şekilde toptan reddedince ne olacak? Profesörün bu konudaki yanıtı ilk başta çok radikal gelebilir ama düşününce çok basit bir yolu işaret ettiğini fark ediyorsunuz. “ nsan olmak ne demek?”, G “Gerçekten ne istiyoruz?” Bunlar gibi moral değerlerle ilgili sorulara verilecek yanıtların, gerçekte siyasi alanda da belirleyici olacağı açık. nsanoğlunu vahşi bir yarışın oyuncuları olarak güdüleyen sistem dizginlenebilse, dünyanın düzeni de değişecek elbette. O zamana kadar yapılan düzenlemeler savaş, yıkım ve katliamların sonunu getirebilir mi? Ne yazık ki hayır... Azaltabilir mi? Bir yerde azaltırken, bir başka yerde artırır ki sömürü sürsün... www.zulalkalkandelen.com / [email protected] ERAY SERTAÇ ERSAYIN DTÜ Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden 1988 yılında mezun olmuştur. 1989 ve 2007 yılları arasında Koç Holding, Dayanıklı Tüketim ve Yapı Grubu bünyesinde Demirdöküm’de sırasıyla mühendislik, teknoloji geliştirme, endüstriyel tasarım bölümlerinde 1989 yılında tasarımcı, 1995 yılında şef tasarımcı ve 1997 yılında müdür olarak görev almıştır. 2005 2007 yıllarında ise Koç Grubu ana hissedarlığındaki Çin ve HongKong’da kurulmuş olan DeiChung firmasının yönetim sorumluluğunu üstlenerek Çin ve HK’da tasarım, ürün geliştirme, stratejik pazar geliştirme, üretim, satın alma, lojistik, global konumlandırma ve uluslararası pazarlama gibi süreçlerle O beraber, JV’in yanı sıra Demirdöküm’ün Uzakdoğu ile olan ilişkilerinin yönetimini de üstlenmiştir. 2008 ve 2010 yılları arasında ise dayanıklı tüketim grubu, yapı grubu, tüketici elektroniği, masaüstü ürünler ve hizmet sektöründen birçok önemli ulusal ve uluslararası markaya stratejik tasarım yönetim danışmanlığı yaparken, birçok farklı kategoride de ürün geliştirmiştir. Yaklaşık 80 adet Endüstriyel Tasarım Tescili’ne sahip projesi olan Sertaç Ersayın, yurtiçi ve yurtdışında sayısı 100’e yaklaşan Istanbul Design Week, Palermo Design Week 2007, Design Turkey 2008, Design Management Europe 2009, American Architectural Awards 2010 gibi Tasarım Yarışması veya Tasarım Değerlendirme sisteminde jüri üyesi olarak görev almıştır. 2006 ve 2010 yılları arasında ETMK Istanbul Şube YK Başkanlığı görevini üstlenmiştir. 2008 yılından itibaren ise Design Turkey cra Kurulu üyeliği görevini halen yürütmektedir. Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde ve Bilgi Üniversitesi Tasarım Kültürü ve Yönetimi programında Tasarım Yönetimi dersi vermektedir. Halen Kale Yapı Grubu'nda Tasarım ve novasyon'dan sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. G asarım'dan bahsederken, Tasarım Yönetimi'nden bahsetmemek, Tasarım Yönetimi ile ilgili düşüncelerimizi paylaşırken de plan, program, gelecek vizyonu, rekabet, hedefler, ihtiyaçlar, olası müşteri davranışı gibi birçok kritik detayı da mutlak sorgulamak gerekiyor. Sorgulama tasarım üzerinden rekabet dünyasına girenler için çok büyük önem taşıyor. Güzel, çirkin kavramlarının tamamen dışında insanı anlamak ve insanı mutlu etmek anlamına gelen bir arayışın da önemli bir parçası haline geliyor. Geçen hafta fikirle başlayarak, ürüne dönüşen ve ürün yaşam döngüsü içinde ilerleyen bir yolculuktan bahsetmiştik. Bazen kısa bazen de uzun süren bu yolculuğun arkasında var olan, deneyimlenen kullanıcı memnuniyeti beklentilerin hangi seviyede karşılandığına ilişkin olarak bilgi veriyor. Günümüz çağdaş dünyasında imgeler savaşı içerisinde kendisine yer arayan Tasarım, yüksek sesle bağırmayan, yalan söylemeyen, rakipleri hakkında yerme politikaları üretmeyen, olduğundan fazlasını aktarmayan, neysem oyum diyecek kadar açık ve şeffaf bir çerçevede kendisini ifade ediyor. Mütevazı duruşun arkasında yatan gerçekliğin ise, müşterisini, kullanıcısını düşünen onun varlığını, memnuniyetini ilk sıraya oturtan ve bundan memnuniyet duyan bir pozisyonlama olduğundan bahsedebiliriz. Burada oluşan algıda ürünün performansına dayanan olumlu izlenimin dışında başka süreçleri, lezzetleri içerdiğini de ifade etmek gerekiyor. Karşılıklı flörte kadar giden bu etkileşim için müşteri ve kullanıcıyla başlayan bir diğer yolculuğa verilen isimlendirme pek çoğumuz için yabancı olabilir. Bu sürece Deneyim diyoruz. Ürün veya hizmeti kullanırken, tüketirken (ömrümüzü tüketen hizmetler veya ürünlerle günlük hayatımızda çokça karşılaşıyoruz bunlar da olumsuz deneyimler!) bizlere o ürünün yaşattığı deneyim, ürünün asli performansının dışında hislerimizde, duygularımızda yarattığı memnuniyet, bıraktığı iz ve belki de sözcüklere inemeyecek olan bir aidiyet duygusunun başlangıcı da olabilir. Performansını azaltsa da sahip olmaktan hoşnut olduğumuz birçok ürüne hissettiğimiz aidiyet, kullanırken aldığımız haz, adeta küçük bir heykel edası ile masalarımızın üzerinde kendine yer T Sanatçı duyarlılığı teknolojiyle birleşiyor bulan bazı aksesuvarlar, yaşam alanlarına dönüşen banyolarda, mağazalarda, otomobil kullanırken yaşadıklarımızda, bir banka hizmeti alırken gittiğimiz yolda, internetten yemek, çiçek siparişi verirken ilerlediğimiz karmaşık veya yalın arayüz tasarımında, mutfakta yemek hazırlarken her aksesuvar ile yaşadığımız ilişki de ayrı ayrı gizli olan bu deneyim biz kullanıcılara direkt bir vaat olarak ulaşmıyor. Vaat ve deneyim ilişkisi de kendiliğinden gerçekleşen veya gayet stratejik ele alınmış yeni yol haritalarından da oluşabiliyor. deneyimden ibaret sadece hislerimizde olumlu izler bırakmaya ve dikkat çekmeye dönük bir imaj ve his pozisyonlamasından ibaret olacağını da mutlaka anmak gerekiyor. Yakın zamanlarda yurtiçi ve yurtdışında birçok etkinlikte karşımıza çıkan, havada asılı duran otomobiller, tersyüz edilmiş araçlar, içi dışı o etkinlik için yenilenmiş otomobiller, çok önemli bir moda markası tarafından yeniden tasarlanan orta segment araçlar gibi bir ürün ve marka bu yol içerisinde kendisine yol arıyor. Benzeri etkinliklerin tümünde olası kullanıcının zihnindeki paradigmaların kaydırılması amaçlanıyor. Yeni yol ve yeni zihinsel açıklıklar yaratılıyor. Yönetilen tasarımın bazen de yönetilemeyen etkileri içerisinde müşteri kendisine yer bulabiliyorsa sorun yoktur diyebiliriz. Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz fayda'nın kullanıcı gözünde ve ürün performansı üzerinde mutlaka çözülmüş olması gerekliliğini belirtmek gerekiyor. Fayda ve htiyaç arasındaki ilişkide, Fayda mutlaka bir ihtiyacı giderir ilişkilendirmesini yaparak konuyu detaylandırabiliriz. Ancak bunu yapan insanların çokluğu sebebiyle bu kritiği onlara bırakarak, çevremize, gelecek nesillere getireceğimiz fayda çerçevesinde konuya bakarsak, ünlem işaretleri ile dolu bir geleceğe doğru gittiğimizi de görürüz!!!!! Geçen hafta ihtiyaçlar mı teknolojinin gelişmesine zemin hazırlıyor, yoksa gelişen teknolojiler daha önce adlandıramadığımız ihtiyaçlarımızı keşfediyor ve bu tarafı yanıtlayacak ürünleri geliştiriyor şeklinde soruları gündeme getirmiş idim. Her iki sorunun da, cevabını kendi içinde muhafaza ettiği açık. Her iki taraftaki gelişmeler yeni ihtiyaçlar doğuruyor, yeni ihtiyaçları karşılamak için de yeni ürün ve hizmetler tasarlanıyor. Yakın gelecek dünyamızda gittikçe daha fazla şeyler isteyen biz kullanıcılara, biz tasarımcıların birçok yeni ürün ve hizmeti tasarlayacağına inanıyorum. Bunların bazıları yaşamımıza kolaylıklar katacak, bazıları da tebessüm ettirerek daha yüksek performansta hizmet verecek. ESTET K KR TERLER 20. yüzyılın basında Ford T'yi tasarlarken Henry Ford'un kendi kendine park eden bir otomobil hayal edemediğini, müşterilerinin de bunu zaten beklemediğini biliyoruz. Fakat 21. yüzyılın basında bunu gerçekleştiren otomobil markalarının müşterilerine yaşattığı fayda ve deneyim bu çerçevede kayda değer, üzerinde konuşulmayı hak eden ancak teknolojinin bu hizmeti verebilecek ve ticarileşebilecek seviyeye gelmesi ile devreye alınabilen bir gelişim olduğunu özellikle belirtmek gerekiyor. Tüm bu kaygılarla Tasarımcı'nın sanattan ve sanatçı duyarlılığından beslenen, teknolojik gelişmeleri izleyerek her iki tarafın uzlaşmacı yanlarını bir araya getirerek, şahsi, kurumsal ve stratejik yorumlarını oluşturan bir tarafta çalıştığını belirtmek gerekiyor. Ortaya konulan Endüstriyel Ürün Tasarımları'nın toplumsal ve bireysel faydalar üreten, yaşamımızı güzelleştiren, keyif veren, duygularımıza ulaşan, görsel ve işlevsel performansını estetik kriterler içinde çözen, gençleri, yaşlıları hepimizi gözeten bir kurgu içinde yaşamımıza dahil olmasını ve yaşam kalitemizi arttırmasını hem tasarımcı hem de kullanıcı olarak beklediğimi özellikle belirtmek isterim. G DENEY M FAYDA ÜRETMEL Biz tasarımcılar için de projelere müşterilerime şu veya bu şekilde bir deneyim yaşatalım şeklinde bir veri ulaşmıyor. Gayet soyut olan bu hislerin ne kadar kalıcı ne kadar geçici olduğu konusunda birçok fikir yürütülürken konu ile ilgili yadsınamayacak olan bir diğer gerçekliğin de fayda olduğunu belirtmek gerekiyor. Fayda üretmeyen bir deneyimin de faydasız bir C MY B C MY B