Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 29 MAYIS 2011 / SAYI 1314 H itabın adı “Hani Her Şey Oyundu”. Kitap, çocuk yazını sanatçıları tarafından gönüllü olarak hazırlanmış. Amaç, çocuklarda şiddete karşı duyarlılık kazandırmak. Kitabın, valilerin desteğiyle bütün illerdeki ilköğretim öğrencilerinin sınıf kitaplıklarına armağan edilmesi hedefleniyor. Şimdiye kadar Ankara, Bursa, Sakarya, Burdur, Amasya, Batman, Çorum, Diyarbakır, Mardin, Kırıkkale, Eskişehir, Bartın ve Hatay valileri tarafından basılmış ve 3.7. sınıf aralığındaki öğrencilere armağan edilmiş. Bartın Valisi sa Küçük, kitabın Bartın il c baskısına yazdığı sunuşta, “cennetten çıkmış denilen dayak da bir şiddettir, kötü söz, kötü göz de. Yüksek sesle bağırmak da şiddettir, yan bakmak, kaş çatmak da. Ötekini dinlememek, anlamaya çalışmamak, ona saygı duymamak da” diyor ve herkese şöyle sesleniyor: F GEN H “Hey sen! Elini kaldırma, yan bakma, ATALAY kaşını çatma. Gül biraz, gülümse. Sevgiyi hak eder insan, şiddeti değil.” Derleme Kurulu Başkanı yazar Aytül Akal, çocuklarda ş “şiddetten uzak bir yaşam anlayışını” oluşturabilmek amacıyla şiir, öykü, anı, deneme, masal, özdeyiş gibi değişik türlerden oluşan bu derlemeyi, Türkiye’nin her ilinde, valilik desteğiyle ilköğretimdeki çocuklara ve öğretmenlerine ulaştırmayı Ş düşlediklerini söylüyor. Akal, “Şiddet ile kuşatılan çocuklarımızın ileride potansiyel bir uygulayıcı olup olmamalarının, onların küçük yaştaki deneyimleriyle yakından ilintili olduğunu bildiğimiz için bu konudaki çalışmalarımızı dalga dalga tüm Türkiye’ye yayma amacını taşımaktayız” diyor.G figenatalay@yahoo.com Çatma kaşını, gülümse biraz K Şarkını söylediğin zaman... Şarkını Söylediğin Zaman, nci Aral’ın yeni kitabı. Benim için onlarca okul kitabımın arasında, küçük bir kaçamak yapabilmek umudu ve merakıyla edindiğim bir kitap. Kitabın kapağında duru, romantik ve melankolik bir genç kadının siyahbeyaz fotoğrafı. Bu kadın kimdi acaba? Kitabın sayfalarını çevirdim. lk sayfaların her zaman konuştuğuna inanan biri olarak, ses gelecek mi diye dinlemeye koyuldum. çimde bir gök gürültüsü, dışarıda bulutlardan sıyrılan güneş, okumaya başladım. Yol boyunca ve sahildeki ağaçların altında durdum, okudum. Martılar geldi, kanatları altında, sevgiliden öpücükler bıraktı, okudum. Çaycı, simitçi, salkım söğüdün meraklı dalları, mahallenin Karabaşı, Esma Teyze ile arkadaşı, oturduk, hep birlikte okuduk. nci Aral’ın gerçeğe uygun olarak kurguladığı romanındaki Ayşe karakteri, benim gibi bir doktora öğrencisiydi. Biraz asi, biraz hazır cevap, “süt şişesine düşmüş minik bir böcekti Ayşecik”. ki farklı dönemi anlatan ve etkileyici bir finalle son bulan kitapta, Deniz karakterine takıldım. Deniz, bir ev kızı, kadını, anne veya herhangi bir adamın karısı olamayan; yanlış bile olsa kendi değerlerinin peşinden giden bir EBRU kadındı. 1980 öncesinin, devrimci GÜZEL ruhlu, eylemci genciydi. Küçük yaşlarda “ev”lenmek idealleriyle büyütülen ama aklını, yaşamı sorgulamaktan yana kullanan bir kadındı. Şöyle diyordu: “O mutluluğa (evliliğe) uzun süre bel bağlayamazdım. O sıcaklık beni tüketebilirdi. Bir süre sonra çocuklar, mama tabakları, el bezleri ve dağınık yataklarla dolu bir evde git gide daraldığım bir yaşama geçmek ve akşam olsun Cihan gelsin diye beklemek gerekecekti. Cihan gelecek hiçbir şey olmayacaktı”. Yok, emindim resimdeki kadın kesinlikle Deniz olmalıydı. nci Aral’ın Ayşe, Deniz, Cihan, Necla’nın öyküleri arasına serpiştirdiği aşka, ilişkilere, yaşama dair düşüncelerini okudukça, fosforlu kalemime sığındım. Satırların altını çizdim; neon ışıklı cümleler yarattım. Bir otel odasından içeri süzülen ve zihnimin karanlık köşelerini aydınlatan cümlelerdi onlar. Bazıları Ankara’dan gelen bir yolcuymuşum gibi beni, Bolu Dağı eteklerindeki bilgi duraklarına çıkardı. Ilık bir rüzgâr esiyor; dağ, heybeti karşısında ne kadar küçük olduğumu hatırlatıyordu bana. O anlardan birinde nci Aral, “Kuşları görebilmek için yalnızca gökyüzüne değil, kumdaki ayak izlerine bakmak gerek” diye yazıyordu. Kitabı o gece bitirdim. Ertesi gün okula vardığımda, danışmanım, araştırmam için nci Aral’la görüşmemi önerdi. Çok şaşırdım. Kitap çantamdaydı, çıkardım. Aynı neon ışıkları gün ışığında marifetlerini sergilercesine, kitabın içinden odaya saçıldı. Işıktan oklar, bana doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Telefona sarıldım. nci Hanım ile randevulaştık. Ertesi hafta, yeşillikler ve kuş sesleri içinde bulunan evlerine gittim. Neon dostlar kaynağına ulaşmış, ortam pastele çalmıştı. nci Hanım’dan romana başlamadan önce mutlaka psikoloji, sosyoloji, tarih araştırması yaptığını; notlar aldığını, çevresini dinlediğini, işin matematiğini kurgulayıp, sonra yazıya döktüğünü öğreniyorum. Sevgiyi, çekmecesinde saklayan bir profesörden, üçüncü sayfa haberlerindeki dram dolu yaşamlara kadar her konuyu yazıyordu. Ya Deniz? Deniz’in hikâyesini 30 yıl önce dinlediğini ve yazarken hüzünlendiğini söylüyor. Defalarca aldatıldığını bile bile bir erkekten, aslında bağımlılığından kopamayan, erkeği eve bağlamak gibi beyhude yollarla hiçleşen, kendi olamayan kadınları konuşuyoruz. çindeki yok ediciyi keşfedemeyen, içgüdülerine zarar veren, yaratıcılığını yok eden kadınları! Tibillus’un bir sözünü hatırlıyorum: “Issız yerlerde kendin için bir evren ol”. çindeki Deniz’le tanışmanın zamanı geldi diyenler, raflardaki neon ışıklarını takip etsin. G Kitaptan... Öğüt Oyuncak tüfek istedim Babam almadı bana Dedi ki; yavrum kan kusan Hiçbir şeyle oyalanma Defne yapraklarından taç yap Tak o ışıklı başına Yalancıktan bile olsa Öldürme hiç, dedi bana Abdülkadir Budak Şiddet içeren oyuncaklara hayır C MY B C MY B Atabek Koleji öğrenci, öğretmen ve velileri, “Şiddet içeren oyun ve oyuncaklara hayır” kampanyası başlattı. Atabek Anaokulu Müdürü Serpil Deniz ve Genel Koordinatör Esat Ergün’ün danışmanlığında yapılan bu kampanyanın amacı, çocukların beyin gelişimini etkileyen şiddet içerikli oyun, oyuncak, çizgi film ve çocuk dizilerinde yer alan olumsuz davranış örneklerine dikkat çekmek ve velilerde duyarlılık yaratmak. G