01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 MAYIS 2011 / SAYI 1310 9 Koltuğun da Porsche’si var Bir günümüzün yüzde 80’inini oturarak geçirdiğimizi düşünürsek yaşam kalitemizin oturduğumuz koltukla ilişkisini daha iyi anlayabiliriz. Uzmanlar, işvereninizden en iyisini isteyin diyor. Çünkü kalitesiz bir koltukta geçirilen her dakika hem sağlık hem de ekonomik kayıp olarak karşımıza çıkıyor. Dünya pazarında önemli bir yere sahip Tuna Girsberger de mesaisini bu işe ayırmış. AYŞE YILDIRIM ir ofis çalışanının yaşamının 9 yılını oturarak geçirdiği aklınıza gelir miydi? Yani yaklaşık 80 bin saat. Bu süreyi yürüyerek geçirseydiniz normal bir yürüme hızıyla dünyayı en az 10 kez dolaşabileceğinizi biliyor muydunuz? Buna kahvaltı masasında, arabada, toplu taşıma araçlarında, konferanslarda, yemekte, televizyon karşısında geçirdiğiniz zamanı da ekleyin. Almanya Endüstri ş ve şçi Federal Bürosu’nun (BIGA) araştırmasına göre günümüzün yaklaşık yüzde 80’i oturarak geçiyor. Ortopedistlere göre omurgaya en zararlı pozisyondur oturmak ve bir çok hastalığın da kaynağıdır. Bunların başında da sırt ağrısı, bel ağrısı, kalça, uyluk, diz ve ayak bölgesinde problemler, baş ağrısı geliyor. Avrupa’da her üç işçiden biri kas iskelet sistemi hastası, ABD’de ise iş ile ilgili rahatsızlıklarda da bu oran yüzde 4050 arasında. Tabii işin bir de parasal boyutu var. 2001 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’de bunun ekonomiye maliyeti 15.7 milyar dolar. sviçre’de yapılan bir araştırmaya göreyse ofis çalışanları iskelet yapısındaki bozukluklar nedeniyle yılda 78 gün işe gidemiyor. Bunun sonucunda da bir sekreterin işverenine yılda 2 bin TL, bir bilgisayar programcısının 25 bin TL, bir satış elemanının ise 100 bin TL’ye varan kayıp yarattığı belirtiliyor. Bir koltuğun insanın yaşam kalitesi ve iş üretimi için ne denli önemli olduğunu Tuna Mobilya’nın sviçreli Girsberger’le ortaklığının 20. yılı kutlaması çerçevesinde sviçre’ye düzenlediği seyahat sırasında öğreniyoruz. “Açıkça görülüyor ki çalışanların modern, ergonomik açıdan doğru tasarlanmış ofis koltuklarına ihtiyacı var” diyor Tuna Ofis Genel Müdürü Mehmet Arda. TunaGirsberger ortaklığı “kişinin ergonomik özelliklerine göre ayarlanabilen; değişik fiziksel özellikleri ve ihtiyaçları yansıtabilen, insan farklılıklarını göz önünde bulunduran” ofis koltuklarını dünyaya pazarlıyor. Bu işte hayli ADNAN B NYAZAR Klasikler yeniden okunmalı! on aylarda yayınevlerinin klasiklere yöneldiği görülüyor. Can, Dostoyevski’den Karamazof Kardeşler’i, Toltoy’dan Savaş ve Barış’ı; Yapı Kredi Charles Dickens’ten Mister Pickwick’in Serüvenleri’ni, mge Gonçarov’dan Oblomov’u (yeni bir çeviriyle) yayımladı şu günlerde. Yine Can’dan, çevirileriyle okuyanı Türkçenin tadına vardıran, okunmazsa kişide duygu eksikliği yaratacağına inandığım iki klasiği de duyurayım: Âşık Kadınlar (D.H. Lawrence, Çev.: Nihal Yeğinobalı), De Profundis (Oscar Wilde, Çev.: Roza Hakmen). Şu cümleler bile, Profundis’in elden bırakılmaması gereken bir klasik olduğunu gösteriyor: “Düşünce ya da hareket evreninde kımıldayan hiçbir şey yoktur ki kederi zarif ama korkunç biçimde titreştirmesin. Gözün görmediği güçlerin yönünü kaydeden incecik, dövülmüş altın varak bile onunla karşılaştırıldığında kaba kalır. Keder, sevginin eli dışında hangi el değerse kanayan bir yaradır; sevginin elinin değdiğinde bile kanar, ama ıstırap vermez.” (s. 83) Şu cümle de Âşık Kadınlar’dan: “Ortaya dökülen bir kederden daha kötü ne olabilir; daha çirkin, daha yapmacık? Eğer kederimizi gizli tutup kendimize saklayamayacaksak başka neyimizi gizli tutabiliriz ki?” (s. 223) Klasikler, insanın iç zenginliğini içinde barındıran hazinenin anahtarıdır. Italo Calvino, 27 Eylül 1961 tarihli mektubunda Niccoló Gallo’ya şöyle yazmıştı: “Dağınık haldeki ve organik bir bütün oluşturmayan yazıları derlemek için kişi ölmeyi ya da hiç olmazsa iyice yaşlanmayı beklemeli.” Esther Calvino, eşinin bu görüşünü vasiyet saymış, onun deneme ve yazılarını Klasikler Niçin Okunmalı? (Yapı Kredi) adlı kitapta bir araya getirirken şu açıklamayı yapıyor: “Bu kitapta Calvino’nun ‘kendi’ klasikleri yaşamının değişik dönemlerinde onun için büyük bir önemi olmuş yazarlar, şairler ve bilim S B Tuna Ofis Genel Müdürü Mehmet Arda Modern insanın atası olarak anılan “homo erectus”, ayaktaki insan/dikilen insan olarak tanımlanıyor. Bugün hayatımızın 9 yılını oturarak geçirdiğimiz düşünülürse dikilen insanın yerini “oturan insan”ın aldığını söyleyebilir miyiz? başarılı olmuşlar ki ABD Başkanı Baba Bush’un da kullandığı koltukları bugün hâlâ en çok talep gören modellerinden biri. “ nsan vücudu hareket etmek için tasarlanmıştır” diyor Tuna Ofis Genel Müdürü Mehmet Arda, “Bu hareket özgürlüğü otururken de sağlanırsa yani dinamik oturma sağlanırsa ancak oturmaktan yorulma kavramı ortadan kalkar.” Bunu için de hekimler ve ergonomi uzmanları ile birlikte bir çok araştırmada bulunulduğunu anlatıyor Arda, “Bu araştırmaların sonucunda her kişiye ve kişinin yaptığı işe göre ayarlanabilen, otururken vücudun kan dolaşımını etkilemeyen, kasları sürekli sabit durumdan kurtaran, kısaca dinamik oturmayı sağlayan tasarımlar ortaya çıkardık.” Oturanı maksimum rahat ettiren bu koltuklara “3. jenerasyon” deniyor. Omurganın doğal S şeklini koruyan, disklere ve bele minimum baskı yapan, böylece disklerin doğal yapısını koruyarak yırtılma riskini minimuma indiren koltuklar bunlar. Tabii bu koltukları üretmek de o kadar kolay ve ucuz değil. Bir koltuğun tasarım süreci 2 ile 4 yıl arasında sürüyor. Tasarım maliyeti ise 1 milyon euro’yu bulabiliyor. Doğal olarak arge ve dizaynda 115 yıllık bir geçmişi olan Girsberger'in cirosunun yüzde 10’unu arge’ye ayırdığını duymak şaşırtmıyor bizi. Koltukların fiyatları da kalitesine göre değişiyor. Mehmet Arda, 330400 TL’lik de 2 bin 500 TL’lik de koltukları olduğunu anlatıyor. Kendisinin de kullandığı AL3 koltuğu da bunlardan biri. 2009 yılında pazara çıkan koltuğun Türkiye’deki satış fiyatı 2.500 TL. Komple alüminyum iskeletten yapılan AL3’ün arge maliyeti 1 milyon civarında. Bu koltuk dünyada “çalışma koltuklarının porsche’si” olarak tanımlanıyor. Şimdiye dek Türkiye’de bu koltuktan 150 civarında sattıklarını söylüyor Mehmet Arda. Tasarımı sviçre’de üretimi Türkiye’de yapılan ofis koltuklarında oldukça iddialı TunaGirsberger. Türkiye’deki bankaların yüzde 80’ini onların çalışma koltuklarını kullanıyor. Perakendecilik sektörü, telekomünikasyon ve ilaç firmaları ile hastaneler de müşterileri arasında. Galatasaray localarının koltukları da onlara ait. Yılda 60 bin çalışma koltuğu sattıklarını söylüyor Mehmet Arda. Bu yıl Yanex, Pepe ve Leo’s adını verdikleri üç yeni koltuk daha pazara çıkarmışlar. “Türkiye’de sağlıklı oturma ve ergonomik çalışma kültürüne katkı sağladık” dediği Girsberger’le ortaklıklarının koltukları gibi sağlam bir şekilde devam edeceğini eklemeden geçemiyor. G adamları üzerine deneme ve yazılarının büyük bir bölümü yer alıyor.” Klasikler niçin okunmalı?.. Calvino, bu soruyu yanıtlarken, gerekçeleriyle 14 madde sıralıyor. Birkaçı şöyle: Klasikler, haklarında asla “okuyorum” sözünü değil, genellikle “yeniden okuyorum” sözünü işittiğimiz kitaplardır. Bu maddenin sonunda şu açıklamayı yapıyor: “Büyük bir kitabı olgunluk çağımızda ilk kez okumak olağanüstü bir zevktir: Gençliğimizde okumuş olmamıza göre farklı ama daha büyük ya da daha az diyemeyeceğimiz bir zevk. Gençlik, her deneyime olduğu gibi okumaya da özel bir tat ve özel bir önem yükler; olgunluk çağımızda ise, birçok ayrıntı ve düzeyi ve ek anlamları fark ederiz (fark etmemiz gerekir). Klasikler, gerek unutulmazlıklarıyla varlıklarını duyurduklarında, gerek kolektif ya da bireysel bilinçdışı kılığına bürünüp belleğin katmanları arasında gizlendiklerinde, özel bir etki gösteren kitaplardır. Bir klasik, söyleyecekleri asla tükenmeyen kitaptır. Klasikler, haklarında duyduklarımızla ne kadar bildiğimize inanıyorsak, gerçekten okuduğumuzda o kadar yeni, beklenmedik, benzersiz bulduğumuz kitaplardır. Eski çağların tılsımı gibi evrenin eşdeğeri biçimini alan bir kitaba klasik denir. Güncelliği arka plandaki gürültü konumuna atma eğilimi gösteren ama aynı zamanda bu arka plandaki gürültü olmadan yapamayan şey, klasiktir. Bir madde de benden: Üzerinde düşünerek okumadan, klasik eserin ne olduğu anlaşılmaz. Bu güne kadar okumayanlar, Don Quijote’yle, Hamlet’le, Madame Bovary’yle, Suç ve Ceza’yla başlayıp, o tür eserlerle sürdürmeliler klasiklere ilgilerini... G [email protected] Umut Treni Malatya’da... stanbul Bahçeşehir Koleji’nden yola çıkan “23 Nisan Umut Treni”, Malatya’nın Pötürge lçesi, Esencik Köyü’ndeki Esencik lköğretim Okulu’na ulaştı. Okulun 5A sınıfı öğrencisi Erol Ersaraç’ın başlattığı “Kardeş Okul çin El Ele” adlı yardım kampanyası, diğer illerdeki Bahçeşehir Kolejleri öğrencilerinin de katılımıyla kısa sürede büyüdü. Çocuk Vakfı’ndan çocuklara armağan Çocuk Vakfı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, stanbul Üniversitesi işbirliğinde stanbul’da düzenlenen I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi nedeniyle çocuk hakları kültürü çerçevesinde hazırlanan 20 kitap yayımlandı. Kitaplar, 23 Nisan Armağanı olarak üniversite, valilik, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşu ve kütüphanelere ücretsiz gönderildi. 4360 sayfadan oluşan yayın dizisi, www.cocukvakfi.org.tr internet sitesinden okunabilecek ve çıkışları alınabilecek. G Kampanyanın ayrıntılarını Bahçeşehir Koleji Sosyal Bilgiler öğretmeni Melek Duman şöyle anlatı: “Bahçeşehir Koleji’nin küçük dehasıydı Erol Ersaraç. Yüreği, çok uzaktaki tanımadığı ama kardeşleri gibi sahiplendiği arkadaşları için atıyordu. Okumayı, insanlara yardım F GEN etmeyi çok seviyordu. Bir gün ATALAY annesiyle babasına bir okula yardım etmek istediğini söyledi. Kendisi ve arkadaşları gibi çok iyi koşullara, çok iyi olanaklara sahip olmayan, belki tek bir sırada üç kişinin oturduğu, belki ısınmak için bir sobanın bile olmadığı, belki okuma kitaplarının bile bulunmadığı bir okuldu bu. Ve nihayet dileği gerçek oldu Erol’un. ki öğretmeni, 59 öğrencisiyle, çok zor şartlarda eğitim verilmeye çalışılan derme çatma bir köy okulu için zaman kaybetmeden başlattı yardım kampanyasını. Yardım edeceği okul Malatya ilinin Pötürge ilçesi Esencik köyündeki Esencik lköğretim okuluydu. Okul idaresiyle paylaştı bu isteğini, takdir aldı, övgü aldı ve destek gördü bu davranışından dolayı. Her sınıfa afiş hazırladı, tek tek sınıflara giderek, büyük bir heyecanla arkadaşlarına anlattı dileğini. Arkadaşları da onun heyecanına ortak oldular. Büyük bir heyecanla başladılar kendi ürünlerini tasarlamaya. Kimi kitap ayracı, kimi kalem kutusu, kimi para kesesi, kimi çerçeve, kimi pasta kek yaptı. Küçük girişimciler, tüm ürünlerini kardeş okul için arkadaşlarına, öğretmenlerine, okuldaki tüm çalışanlara sattılar. Paralarını birleştirerek, kardeş okuldaki arkadaşlarına, kitap, defter, kalem, silgi vb. aldılar. Yardım treni bu kez dumanını siyah değil, tozpembe umutlarla tüttürerek gitti kardeş okuluna.” G Türkan Saylan Çocuk Şenliği C MY B Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan onuruna düzenlenen Türkan Saylan Çocuk Şenliği, bu yıl Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nin ev sahipliğiyle 45 Mayıs 2011 tarihlerinde sanat ve eğlence dolu bir programla gerçekleşecek. Her yaştan çocuklar, masal, karikatür, origami, kukla, Karagöz, maske, resim atölyelerine katılacak, fenzekâdrama oyunlarıyla tanışacak, yazarçizerlerin söyleşilerini, özel müzik dinletilerini ve tiyatro gruplarını izleme olanağını bulacaklar. G C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear