01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 1 MAYIS 2011 / SAYI 1310 Bildiklerinizle yüzleşin! ZÜLAL KALKANDELEN Dünya şçi ve Emekçi Günü... 42 gün sonra bu ülkede genel seçim var. Diğer ülkelerde genel seçim öncesinde, partiler çeşitli toplum kesimlerine iktidara geldiklerinde yapmayı planladıkları çalışmaları aktarıp, neden kendilerine oy verilmesini istediklerini anlatır. Ancak Türkiye’de pek böyle olmuyor... Onun yerine birtakım polemiklerle hem insanların kafası karıştırılıyor hem de gündem dolduruluyor. Sonra bir de bakıyorsunuz seçim günü gelmiş... Aylardır televizyonlarda, meydanlarda konuşan konuşana. Sorarım size bu konuşmalarda emekçilere yönelik olarak yapılması düşünülen çalışmalar ne kadar yer aldı? *** Oysa yıllardır uygulanan neoliberal politikalar yüzünden yaşanan hak kayıpları giderek artıyor. Örneğin genel sağlık sigortası, iktidar partisinin iddia ettiği gibi herkesi kapsamıyor. şsizlik sigortasından yararlanamayan işsizler, kayıt dışı çalıştırılanlar, 18 yaşını dolduran kadınlar ve primini ödeyemeyen esnaf ve çiftçiler, bu sigortanın dışında... 13 milyon civarında kişi, sosyal güvenlik hakkından yoksun... Sosyal güvenlik yasasında yapılan düzenlemeler, bırakın yoksulu korumayı yeni yoksullar yaratıyor. Emekli aylıkları arasında birliktelik yok. şçiler ile emekli, dul ve yetimlerin büyük bir kısmı açlık sınırının altında yaşam sürüyor. Devlet Memurları Kanunu’nun geçici işçi olarak personel çalıştırılmasına olanak sağlayan 4C maddesi işçilere dayatılırken, iş güvencesi ve sosyal güvenlik haklarından vazgeçmeleri bekleniyor. Bu yıl çıkarılan torba yasa, patrondan yana düzenlemeleriyle çalışanların birçok hakkını gasp etti. Kamuda esnek güvencesiz çalışma daha da yaygınlaştırılırken, 1618 yaş arası asgari ücretli işçilerin ücretleri indirilerek, sömürünün boyutu arttırıldı. Doğum izni, ücretli izin gibi haklarda, işçiler ile memurlar arasında önemli farklılıklar yaratılarak, çalışanlar arasında ayrımcılık yaratıldı. Emeklilik için prim ödenen gün sayısı ve emeklilik yaşı giderek yükseliyor. ş kazaları söz konusu olduğunda, Türkiye dünyada 3., Avrupa’da ilk sırada yer alıyor. Taşeronlara verilen işlerde kamusal denetimin yetersizliği sürekli can kaybına neden oluyor. Bu ülkede yılda 80 bin iş kazası olurken, ortalama 1000 kişi yaşamını kaybediyor! *** Bütün bunlar bizi nereye getirdi? şçi hakları alanında uluslararası standartların çok altında bir noktaya... Oysa sendika kurma, grev ve toplu sözleşme yapma gibi temel sendikal hakların ihlal edilip bastırıldığı Türkiye, 1932 yılından bu yana Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’ya üye. Fakat bu üyellikten kaynaklanan yükümlülükleri ve imza koyduğu sözleşmelerin gereklerini yerine getirmediği için sürekli uyarılar alıyor. Ve demokrasimiz gibi işçi haklarımız da, Kolombiya, Filipinler, Swaziland, Pakistan, Guatemala gibi ülkelerdeki uygulamalarla birlikte uluslararası platformlarda tartışma konusu oluyor. Bugün Türkiye, adil ve hakça çalışma koşullarını sağlamayan bir ülke konumundadır! ILO bu yıl, 117 Haziran tarihleri arasında Cenevre’de 100. konferansını yapacak. O toplantıya katılacak Türk delegelerinin boynu, bu manzara karşısında yine eğik kalacak... Dokuz yıllık AKP iktidarının Türkiye’nin prestijini arttırdığına inananlar, herhalde bu düşünceye “One Minute” çıkışlarına ve cari açığı patlatma pahasına artan büyüme hızına bakarak varıyorlar. Çünkü demokrasi ve emekçiler açısından bakınca manzara utanç verici... G www.zulalkalkandelen.com [email protected] Plato Sanat’taki Bilgi Dizisi No 1: Üretim sergisi, bilgi çağı insanlarının bilgiyle ilişkisi üzerine kafa yoruyor. Bir üçlemenin ilki bu, sırada bilgi paylaşımı ve arşivlenmesiyle ilgili yapılacak iki sergi daha var. ESRA AÇIKGÖZ nsanlık çıkışından itibaren bilginin peşinde. 1990’lardan beriyse yaşadığımız çağa adını veriyor bilgi. Bir o kadar da bilgiye güvenilmeyen bir çağ bu. Sürekli değişiyor, şekil değiştiriyor. Ulaşılması kolaylaştıkça kirleniyor… Plato Sanat’taki “Bilgi Dizisi No 1: Üretim” sergisi bunlardan yola çıkıyor. Bir üçlemenin ilki bu sergi. Üçlemenin derdi, bilginin üretimi, paylaşımı ve arşivlenmesi arasındaki ilişkiyi tartışmak. lk sergi üretim, bilgi üretiminin bilinen metotlarını eleştirmek için görsel sanatları bir araç olarak ele alarak, gerçekliğin göreceliliğini sorguluyor. Marcus Graf’ın küratörlüğünü yaptığı serginin sanatçılarıysa, Erdem Ergaz, Matthias Maenner, Sümer Sayın ve Greg Wolff. Kimi resim yapıyor, kimi enstalasyon, video. Bu da serginin başka bir boyutu zaten. Wolff, 30 senedir burada yaşayan Amerikalı bir ressam, Ergaz ise 30 yaşında olan, Mimar Sinan’dan mezun bir Türk ressamı. Maenner, Almanyalı bir sanatçı, yazılımla ilgileniyor. Sayın farklı malzemeler kullanan, duvar resmi yapan, video kullanan genç bir sanatçı. Hepsi kendi “bilgi”sini işliyor. Ortaya, zaman zaman bilerek yanlışlara düşerek bize kendimizi sorgulatan işler çıkıyor. “Ne din, ne siyaset, ne felsefe, dünyadaki kargaşayı açıklayamıyor” diyor Graf, “Yarının nasıl olacağını kimse bilemiyor”. Sanatçılar da bu kargaşanın içinde, “alternatif bilgi üreticisi” olarak yerini çoktan aldı. Ancak Graf’ın sözünü ettiği, akademik ya da düz mantıkla bir bilgi üretiş değil, aksine “absürd, bilerek yanlış, bozuk, mantıksız, mantık dışı, mantığa karşı çıkan” üretimler bunlar. “Bence kaotik, absürd bir dünyada, absürd yöntemler çok daha uygun” diyor, “Biz seyirciler sanatçının bildiğimiz olaylara tersten bakmasından çok şey öğrenebiliriz. Ben de bunun üzerine bir sergi hazırlamak istedim.” Böylesi bir serginin bir “bilgi merkezi”nde açılması da ilginç. Plato Sanat, Plato Meslek Yüksekokulu’nun sanat merkezi çünkü. Sanat, Fotoğraf: UĞUR DEM R tasarım ve medya üzerine yoğunlaşan bir okul. Graf da yokmuş gibi mekânın, yeni bir sergi kuruluyor. orada daimi küratör olarak çalışıyor bir süredir. Acaba bu sergileme sürecini daha açık tutabilir Aslında bilgi üzerine kafa yormasında çalıştığı miyiz? Süreç odaklı sanat yanında, süreç odaklı yerin etkisi var. Nasıl mı? “Dekoratif amaçlı bir sergi modelleri yaratabilir miyiz, diye düşündüm. galeri değil burası, vitrin de olmasını istemiyorum. Son üç senedir onun üzerine düşünüyorum”. Sanatın önemli bir araç olduğuna inanıyorum. Bulduğu sonucu bu üçlü sergide bize, birinci Galerideki sergileri öğrenciler için yapıyoruz. ve ikinci sergiden sonra mekânı boşaltılmayıp, bir Meslek yüksekokulunda bilgi üretiliyor, serginin sökümü ile diğerinin açılışını aynı güne paylaşılıyor, tartışılıyor. Ben de buna başka bakış getirerek, serginin kurulum ve üretim süreçlerini açısı kazandıracak bir sergi tasarladım” görünür kılarak gösteriyor. lk iki sergideki Öğrencilere bir şeyi “öğretme”yi planlamıyor eserlerin sergi sonuna kadar kalması, en azından Graf, aksine, sürekli değişen bilginin izlerinin kalması da bundan. güvenilmezliğini Mesela birinci sergide yer göstermek, alan büyük bir heykel, ikinci sergide kalksa da yerine maketi konulacak. Hatta belki üst üste gelecek işler, birikecek. Üçüncü sergide yani arşivlemede, bir arşiv modülü yaratılacak belki, bir raf sistemiyle şimdiye kadar sergilenmiş tablolar korunacak. Nasıl ki hayat birikerek akıyorsa, mekânın ruhunu, hafızasını diri tutuyor onları Graf böylece. Bu belki de kötü bir fikir, henüz şaşırtıp, bilmiyor, yine de denemeye değer, çünkü rahatsız etmek sanatçıların süreç odaklı çalışmaları farklı bir istiyor. Ancak böyle, sergileme tarzını zorunlu kılıyor. “Kültürler edindikleri estetik değerleri sorgulayabilirler arasındaki çatışmalara baktığımızda bile çünkü. Zaten sergide hiçbir sanatçı, “Ben görüyoruz ki, bir kültür ne kadar yok edilmek biliyorum” demiyor. Sergiyle beraber yürütelecek istenirse istensin hep izleri kalmış, yenisi her workshoplar, paneller de bilinenleri sarsacak. zaman diğer medeniyetin kalıntıları üzerine Çünkü Graf’ın tabiriyle bu sergi bir laboratuvar. kurulmuş” diyerek doğruluyor bu uğraşını Graf. Hem gezecekler için, hem de Graf için. Çünkü o Her sergiye yeni sanatçılar katılacak tabii ki, da burada yeni bir şey deniyor; süreç odaklı üçüncü sergide sanatçı sayısının 15’e ulaşması sergileme modeli. Nasıl ki bilgi sürekli değişiyor, bekleniyor. Yine hepsi “araştırma aracı olarak o da sergiyi buna uygun bir tarzda kurgulamış. sanatı kullanan, bilgiye karşı olan ya da bilginin “Klasik sergileme modellerinde açılış sonuç teksesli olmasına karşı çıkan” sanatçılar olacak. demek” diyerek anlatmaya başlıyor bu süreci lk sergiyi 6 Haziran’a kadar gezebilirsiniz, tabii Graf, “Sergi açılıyor ve mouseleuma, müzeye bildiklerinizle yüzleşmeye hazırsanız... G dönüşüyor. Sonra süpürülüyor ve sanki bir belleği C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear