Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 N SAN 2011 / SAYI 1309 9 Elli yıl sonrasının tarihi nsanlık geçen bin yılda yaşadığı değişimlerin daha fazlasını son yüz yılda yaşadı. Bu beklenmedik teknolojik ve sosyal gelişimler hakkında pek çok tez ve komplo teorisi üretebiliriz. Peki gelecek elli yıl bize neler vaat ediyor? Aslında yaşadığımız değişimi, örneğin cep telefonunun bile hayatımızda yarattığı değişimi gördükten sonra fazlasıyla nesnel kalacak bir soru bu. Acaba beklentilerimiz çok mu büyüdü ve önümüzde bizi hayal kırıklığına uğratacak bir gelecek mi var? Yoksa bilimkurgu filmlerinin “yok artık” dedirten hayal dünyaları gerçeğe mi dönüşecek? Esasında bu da fazlasıyla göreceli bir öngörü. Elbette bunda yerel etkiler de büyük rol oynuyor. Robot güvenlik görevlilerinin mağazaları koruduğu Japonya ve yine göreceli bir standart olan muasır medeniyetler seviyesinden uzak Afrika ülkelerindeki yaşam şartlarını düşündüğümüzde ortak bir gelecek beklentisinden söz etmek pek de anlamlı olmuyor. Bu uzun girizgahdan sonra ngiliz gelecek bilimci R chard Watson’un “Gelecek Dosyaları” isimli kitabındaki öngörülere gelirsek aslında gelecekte günlük hayatta var olacağını DEN Z öngördüğü pek çok ÜLKÜTEK N yeniliğin gökten zembille inmediğini görürüz. nsanların hız isteği yeniliklerde en büyük talebi yaratıyor. Watson'ın bir seminerinde gösterdiği resimde spor merkezi girişindeki yürüyen merdiven yeterince açıklayıcı. Zayıflamak ya da forma girmek bizim için bir imitasyondan ibaret ve böyle bir yaşam tarzını hiç de istemiyoruz. Zayıf olmanın bize sağlıktan öte getirdiği pek çok avantaj var ve biz bu avantajları yaşamak adına bir hizmet olarak bunu talep ediyoruz. “Popülerleşen her akım kendi karşıt akımını da yaratır” diyor Watson. Bu açıdan düşünürsek işin teknolojik gelişmelerin ötesinde bir boyutu var. Öngörülerinden biri 2027'de mahremiyetin tamamen ortadan kalkacağı. Bundan üç yıl sonraysa anahtarların ortadan kalkacağını öngörüyor. Bu artık evlerimizin kapısı herkese açık olacak demek değil. Öte yandan “eyvah hiç özelimiz kalmayacak mı” şeklinde bir telaşa sürüklenmeye de gerek yok. Daha şimdiden sosyal ağlar sayesinde kendimizi yeterince afişe ediyoruz zaten. Gelecek bilimci olmak zor iş. Geleceği merak ediyor musunuz? ngiliz gelecek bilimci “Gelecek Dosyaları” isimli kitabıyla merakınızı biraz olsun gideriyor. Yeni teknolojiler hayatımızda önemli yer tutmaya devam edecek. Peki günlük hayatta önceliklerimiz ne olacak? Cevap dünyanın neresinde olduğunuza göre değişiyor. Kim Jong (sol altta). Buzullara yakında veda edeceğiz. Putin daha uzun süre siyaset sahnesinde... ADNAN B NYAZAR Varoluşsal gerçeklik ir süre önce bu köşede yazdığım “ nsandır her şeyin başı!” başlıklı yazımda, Aydınlanmacı kafaların Anadolu’da slami etkilerin eleştiri süzgecinden geçirildiği bir dönemde Hacı Bektaş Veli’den bir dörtlük aktarmış, dörtlüğün içeriğini o çağın düşünsel gelişimini, o çağın değerlerini göz önünde bulundurarak yorumlamıştım. Bu bağlamda, ileriki günlerdeki bir yazımda da, yaratılış gerçeğini, beden ve ruh bütünlüğünü varoluş gerçeğinde arayan Yunus Emre’nin “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / steyene ver sen anı / Bana seni gerek seni” dörtlüğüne gönderme yaparak konu üzerinde ayrıca düşüneceğimi belirtmiştim. Yahya Kemal Beyatlı, “Sessiz Gemi” adlı şiirinde, “Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, / Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden.” dediğine göre, oradan da dönen olmadığına göre cehennem de pek korkulacak yer değil. Gauguin’in bir resmi geliyor gözümün önüne. Geçmiş, yaşanan ve gelecek zamanı iç içe düşündüren bir anlam taşıyordu resim. Hayatı dinselliğin belirleyici olduğu dönemlerde, insanlar hep geleceklerinin karanlığını düşünmüşlerdir. Öyle bir çağda Hacı Bektaş’ın, “Hararet nardadır, sacda değildir Keramet hırkada, tacda değildir / Her ne ararsan kendinde ara / Mekke’de, Kudüs’te, hacda değildir” dediği gibi, Yunus Emre de yukarıdaki dizelerinde varoluş gerçeği doğrultusunda düşünüp cennetteki hurileri, melekleri bir değer olmaktan çıkarabiliyor. nsanı “insan” olarak algılayan bütün düşünürler bu görüşte olmuşlardır. Bağnaz kafalılara göre, Hacı Bektaş da Yunus da kutsal sayılan bu kavramları inkâr ederek sapkınlığa yol açıyorlar. Oysa bu iki ozan da, yerleşik değerleri aşarak, Aydınlanma düşüncesinin temeli olan varoluş gerçeğinin gereğini yerine getiriyorlar. Çünkü varoluş, insandan, daha varlığı bilinmeyen B Watson bu öngörülerini geliştirmek için benim yaptığımdan çok daha tutarlı bir çalışma yapmış. Şu mahremiyet konusuyla ilgili yaptığı araştırmada verdiği bir örnek ilginç. Çipli spor ayakkabılar. Buna kim ihtiyaç duyabilir diye dünşünebilirsiniz. Altı yaşındaki çocuğu sokağa yeni çıkmaya başlamış bir anne olabilir mi? Çip sinyalini Google’a girecek ve Google Earth’de çocuğunun yerini bulabilecek. Bahsettiğim geleceğe yönelik bir teknolojik gelişim değil. Şu an var olan tek eksiği yaygın olmaması. Watson’ın bahsettiği karşıt akım teorisinde mahremiyetin karşısına güvenlik endişesi dikiliyor. Çokları için birileri tarafından izleniyor olmak ya da sevdiklerini izliyor olmak özel yaşam kriterlerinden öncelikli bir dert. Aslında mahremiyet eksikliği şu an popüler olan pek çok akımın da yavaş yavaş yok olmasına sebep olacak. Günümüzün popüler internet akımı bloglar için Watson’ın tahmini 2022’de işlevlerini kaybedecekleri yönünde. Yani Maldivlerin yok olacağı yılda ve Paris R. Watson Hilton’un da hayatta olmayacağını öngördüğü 2023’ten bir yıl önce. Kuzey Kore’nin fantastik lideri Kim Jong’un ölüm yılı 2026, Rus lider Putin’eyse 2038’e kadar ömür biçilmiş. Putin’in ölüm yılı aynı zamanda Avrupa Birliği’nin dağılacağı yıl olarak da kayıtlara geçebilir ve tahmin edersiniz ki fazlasıyla ironik olur. Ancak Avrupa Birliği’nin yıkılması o sıralar bizi çok da ilgilendirmiyor olabilir. Çünkü henüz bir yıl öncesinde son kalan buzul parçalarının da yok oluşunu izlemiş olacağız. Dolayısıyla Hollanda’nın sular altında kalması, New York’un yok oluşu gibi olası felaket senaryolarının gerçeğe dönüşünü izliyor olabiliriz. G Geleceğin akımları Yaşlanmak: Her sekiz saniyede bir ABD’de birileri 50 yaşına giriyor. Bu da demek oluyor ki dünya yaşlanıyor. Ancak şirketler hâlâ gençlere yönelik pazarlamayı sürdürüyor. Bunun gelecekte de sürmesi pek imkân dahilinde görünmüyor. Güç doğuya geçecek: Çin belki de önümüzdeki yarım yüzyılın yeni cazibe merkezi ve kültür odağı olabilir. 2015’te Çin’e yapılan yatırımın 2.2 trilyon dolar olması bekleniyor. Umman, Kuveyt ve Katar gibi körfez ülkelerinde de pek farklı bir durum yok. Yapay bulut gibi teknolojiler sırf bu ülkelerin vatandaşları için tasarlanmıyor anlayacağınız. Küresel iletişim: Başlık sıradan görülebilir, ama bunun ne demek olduğunu şu şekilde açıklayalım: Bilgi kaosu ya da çok fazla bilgi. Bilgi kavramına anlamını kaybettirecek kadar çok bilgi etrafınızda olacak. Öngörüye göre iletişim kanalları o kadar gelişecek ki ortaya “akıllı toz” diye bir kavram çıkacak, dünyada olup biten hiçbir şey sizden habersiz olmayacak. G hücreye kadar bütün yaratıkları kapsar. Bu ozanlar yaşadıkları çağda, cennet ve cehennem kavramlarının gerçekte yaratıcı imgelemde bir soyutlama olduğunun farkına varmışlardır. nsan ölçü alındı mı, varoluş gerçeğinin dışında tasarlanan her şey, imgelemde yaratılan hayali görüntülerdir. Örneğin “bahçe, çok ferah havadar yer” anlamına gelen cennet; “cennet bahçeleri” anlamına gelen cannâti adn kavramı da, aynı anlama gelen bihişt de öyle. Nitekim XVII. yy. divan şairimiz Nef’i’nin şu ikiliğinde behişt, bir betimleme öğesi olarak geçiyor: Erdi yine ürdi behişt oldu hevâ anbersirişt Âlem behişt ender behişt her guşe bir bağı rem Bu tantanalı söyleyişin anlamı şu: Nisan gelince doğa yeniden yaratılmış gibi oldu, etrafa anber kokuları saçıldı, dünyanın her köşesi rem bağına döndü. Çölde yaşayan, elbet üç beş ağaçlı vaha vaat etmeyecek; rem bağları gibi, her an yemyeşil, ortasından berrak suların aktığı bahçeler vaat edecek... Yunus, Anadolu ortalarında yetiştiğine, Hacı Bektaş Nişabur dolaylarından geldiğine göre onların Şaman kültürünün izlerini taşımaları doğaldır. Belh kökenli Mevlana bile, şiirlerinde örnekleri hayvanlardan, bitkilerden verir. Hakk’tan söz ederken, “Hak, ipekböceğine verdiğini file vermemiştir,”|“ şte önümde benim ayran tasım, el âlemin bal şerbetinden bana ne!” demiştir. Böyle düşünen bir düşünürün, içinde büyüttüğü özgürlük duygusunu düşünün!.. Yunus Emre’nin sezgi gücü şundan bellidir ki; büyük ozan, sekiz yüz yıl önce, insanı padişahların hayatına özendiren huriler, melekleri gibi değerleri aşıp, “Beni bende demen bende değilim / Bir ben vardır bende benden içeri” diyerek, varoluşsal yaratıcılığa sığınıyor. G binyazar@gmail.com 23 Nisan’da uçacak gibi oluyorum... n Be Ben bir çiçeğim, Aileme, arkadaşlarıma en güzel hediyeyim. Ben bir yemeğim, Aç olan kim varsa doyurmak için beklemekteyim. Ben bir öğretmenim, Çocuklarıma sınırsız bilgiyim. Ben bir silgiyim, Arkadaşlarımın kötü anılarını silerim. Ben bir balonum, Havadaki renkli kuşum. Ben bir yasayım, Çocuk haklarının korumasıyım. Ben bir çocuğum, 23 Nisan’ın çiçeği, yemeği, öğretmeni, yasası ve balonuyum. Ama unutmayın ki ben bir çocuğum, Geleceğin koruyucusuyum. Treysi Tekok figenatalay@yahoo.com C M Y B C MY B 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı dün kutladık. Gazetemiz, her yıl olduğu gibi bu 23 Nisan’da da, tamamen çocukların çalışmalarıyla hazırlanan özel ek çıkardı. Ancak, ne yazık ki, çocukların birbirinden güzel yazı ve resimlerine sayfalarımız yetmedi. Bu nedenle bugünkü sayfamızı, Ulus Özel Musevi I. Karma Ana ve lköğretim Okulu öğrencilerinin Çocuk eki için hazırladıkları yazılarına ayırdık. 23 Nisan deyince aklıma Atatürk’ün demokrasiyi ve çocukları ne kadar çok sevdiği aklıma geliyor. Ayrıca cumhuriyete ne kadar değer verdiğini de anlıyorum Atatürk’ün. TBMM’nin açıldığı günü çocuklara armağan etmesi de güzel bir olaydır. Cem Aktel 23 Nisan deyince çocukları, cumhuriyeti, şenlikleri aklıma getiriyorum. Çünkü Atatürk 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açtı ve bu günü biz çocuklara armağan etti. Haymi Mendeş Benim aklıma cumhuriyetin kuruluşu geliyor. Aksel Katalon 23 Nisan deyince aklıma demokrasi, cumhuriyet ve adalet geliyor. Pelin Alvo 23 Nisan deyince aklıma TBMM geliyor. Çünkü o gün meclis F GEN kuruldu. Semi Aşkın 23 Nisan deyince, hürriyet ATALAY deyince aklıma, halkımızın yarı aç yarı tok şekilde, Kurtuluş Savaşı’nda bir sürü şehit vererek ülkemizi bağımsızlığa kavuşturması ve Atatürk geliyor. 23 Nisan geldiğinde bunları hatırlayarak, kendimi uçacakmış gibi hissediyorum. Keysi Kuzir Larisa Saduk’un resmi. 23 Nisan deyince aklıma Atatürk geliyor. 23 Nisan’ı Atatürk biz çocuklara armağan etmiştir. Bu günde tüm çocuklar bir araya gelip eğlenir. Pia Kasavi 23 Nisan deyince aklıma, çocuklar, devrimler, Atatürk ve eşitlik geliyor. Bu bayram çocuklara armağan edildiği için biz çocuklar çok şanslıyız. Her 23 Nisan gelince, çocukların kalbi sevinçle dolar. Alisa Seneor 23 Nisan deyince aklıma Atatürk geliyor. Çünkü Atatürk ve Türk milleti Kurtuluş Savaşı’nı kazandı. Sonra Atatürk devrimler yaptı onun için bu bayram çok önemlidir. Alvin Yeşilbahar Aklıma Atatürk, çocuklar, demokrasi, özgürlük ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması geliyor. Meclis 23 Nisan’da açıldığı ve Atatürk çocukları çok sevdiği için, 23 Nisan’ı çocuklara armağan etmesi geliyor. Yoel Kohen Sera Habif’in resmi. 23 Nisan deyince aklıma çocuk bayramı geliyor ve Atatürk geliyor. Atatürk olmasaydı cumhuriyet olmazdı. Tutku Torun 23 Nisan deyince aklıma bağımsızlık ve devrimler geliyor. Atatürk sayesinde Türkiye bağımsız bir ülke oldu. Devrimler sayesinde de daha rahat ve iyi yaşıyoruz. Mark Mitrani Aklıma dünya çocukları ve gençler geliyor. Atatürk’ümün bize armağan ettiği gün geliyor. Semih Mişulam