Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Avrupa’da eriyen sosyal devlet Sosyal devletin en güçlü olduğu Avrupa’da da eriyen bir sosyal devletten bahsediyoruz. Öğrenciler, işçiler sokaklara dökülüyor... Bugün bütün dünyada koşullar değişiyor. Sosyal devlet, sosyal politika, demokrasinin toplumla bütünleşmesinin amacı, devletin gelirin yeniden dağılımında rol alma ihtiyacı duyması demiştik, küreselleşme bunlar üzerinde ciddi değişiklikler yarattı. Mesela, ekonominin yönetimini, kararlarını ulus dışına çıkardı. Küresel rekabet arttı. şgücü piyasası da küreselleşti. Farklı yerlerdeki işgüçleri kıyaslanarak yatırımlar yapılıyor. Bu üçü, emeğin gücünü azalttı. Sermaye küreselleştikçe bağımsızlaştı, ulus devletten koptu. Emek ise hâlâ yerinde duruyor ve ulus devletten derman bekliyor. Yine de eylemlerin ses getirdiği düşünülürse, emeğin dengeleri değiştirme gücü var gibi gözüküyor. Emek geçmişte oynadığı rolü hatırlarsa, kendi bilincinin farkına varırsa, tabii ki olur. Ancak emek kavramını yeniden düşünmek lazım. Evde oturup, çocuğuna bakan kadınınki de, bir dernekte sosyal yardım için çalışan gönüllününki de emek, artık toplumsal emekten bahsetmeli, kitlelere bunun üzerinden ulaşmalıyız. Ayrıca bugünkü dünyanın bize işlemeye çalıştığı anlayış; aynı gemide olduğumuz, batarsak birlikte batacağımız ama öyle değil, bunun bir çatışma olduğunu bilmeliyiz. Yine de tek tek ülkelerde yapılan mücadelelerin gücü sınırlı, devletin yapacakları da sınırlı, onun ötesinde küresel bir güç var, artık üretim zincirlerinden söz ediyoruz. Buradakini Çin’de, Meksika’da da üretebilirsiniz. Bu üretim zincirlerinde domino etkisi yapacak bir mücadele başlattığınızda başarıya ulaşırsınız. G Emek, gücünü yeniden hatırlamalı Hayat şartları zor. Üstelik her geçen gün daha da zorlaşıyor, yoksulluk ve işsizlik artıyor. Bu zorluklar içinde herkes tek başına, çünkü Türkiye’de bir sosyal devletten bahsetmek mümkün değil. Parti başkanları seçim konuşmalarına başladı, ancak sosyal devletten bahseden yine yok. Biz de Prof. Dr. Meryem Koray’la sosyal devlet ve Türkiye üzerine konuştuk. eçimler yaklaşıyor. Parti başkanları çoktan seçim gezilerine başladı; kimi şehre havaalanı açma sözü veriliyor, kimine baraj! Tek tük de olsa, sosyal politikalardan da bahsediliyor ancak hep eksik, yarım yamalak. Hoş, şimdiye kadar sosyal devlet anlayışına yaklaşamamış bir ülke Türkiye. Ancak bu sorun giderek daha yakıcı bir hal alıyor, hayat şartları ağırlaşıyor, yoksulluk ve işsizlik her geçen gün artıyor. Biz de, partilerin seçim vaatlerine başladığı şu günlerde sosyal politikaları hatırlatalım istedik, Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası lişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meryem Koray’la konuştuk. Türkiye’de sosyal politikalar bir devlet sistemi olmaktan ziyade, yardımseverlik anlayışıyla, merhamet duygusuyla yürüyor. Buraya nasıl geldik ya da zaten hep burada mıydık? “Türkiye’de sosyal politika niye yok ya da niye bu halde”yi anlayabilmemiz için önce sosyal politikanın nasıl başlayıp, geliştiğine bakmalıyız. Sosyal yardımdan söz edilirse ilkel çağlara kadar gidebiliriz. mparatorluklarda da, krallıklarda da sosyal yardım anlayışı vardı. Ancak sosyal politika modern bir kavram. Ulus devletle, demokrasiyle gelişen devlete ait bir sorumluluk. Demokrasi, bütün bireylerin devletle bütünleşmesi için sosyal vatandaşlık anlayışını gerekli kılıyor. Ayrıca sosyal politikalar, sermayeemek çatışmasının da bir sonucu. Bu çatışmada, devrimin dışındaki evrimsel gelişim bazı sosyal hakların ortaya çıkmasına yol açıyor. Ben bu devletle barışacaksam, eğitim, sağlık parasız olmalı, sosyal güvencem olmalı... Sosyal politikalar bir yanıyla demokrasinin supabı yani... Öyle de denilebilir. Kapitalizmin incir çekirdiği ya da emeğin sermayeyle yaptığı demokrasi içindeki güç savaşının ürünü olduğu söylenebilir. Emeğin kapitalizmle uzlaşması için siyasetin değişmesi de denebilir. Nereden baktığınıza göre değişir bu. Bir barışma, anlaşma olduğunu kabul etsek de emeğe sağladığı yararlar inkâr edilemez. Bazı sosyal hakların ESRA hayata geçtiği ülkelerde gerçekten gelir dağılımındaki AÇIKGÖZ adaletsizliğin daha azaldığını, çalışma hakkının hayata geçtiğini görüyoruz, toplumsal anlamda eşitlik ve adalet anlayışının gerçekten kök saldığını görüyoruz. Yine ilk soruya dönelim o halde, Türkiye’de neden bu sağlanamıyor? Türkiye’de sosyal politikalar iradi bir mesele gibi. Başlarda devlet çok egemen olduğundan, 61 Anayasası’nda da nitelikler sayılırken bir de sosyal devlet olsun dendiğinden... Batı’da olduğu gibi ciddi bir sermayeemek çatışmasına dayanmadığı, siyasal güç meselesinin ortaya çıkardığı bir ürün olmadığı için zayıf. Sosyal devleti, politikayı güç ilişkileri olarak anlamak gerekiyor. Bu güç ilişkileri siyasal, toplumsal mücadele olarak siyasete yansımalı, yalnız sendikalaşma yetmiyor. Sosyal devlet olmanız için ekonomiye müdahale etmeniz şart. Mülkiyeti değiştirmeseniz bile üretimin bölüşümünü değiştirmelisiniz. Oysa seçimler de yaklaştı. Partiler birbiri ardına seçim vaatlerini sıralıyor. Bu vaatler içinde sosyal politikaya yaklaşan hiç bir vaat yok mu? Maalesef artık sadaka devletini yaşıyoruz. Yoksullara yardım, sosyal yardım ağırlıklı bir anlayış var. ktidar, hep sosyal devlet anlayışında olduğunu iddia ede dursun, ilkçağlarda yapılan yardımdan bir farkı yok bunun. Sosyal devlet için, gelirin dağılımına müdahale ilk vergi politikasında başlar ancak hükümetin vergi politikaları daha baştan adaleti bozuyor. Sosyal devlet olsalar, sağlık, eğitim, konut gibi bazı hizmetler piyasa dışına çıkarılırdı, oysa aksine bir piyasalaşma sözkonusu. En önemlisi de işsizlik. Sosyoekonomik hakların başında çalışma hakkı vardır çünkü. Sadece hükümetin değil diğer partilerin de böyle bir vaadi yok. CHP'nin aile sigortası söylemi, iyi niyetli, ancak yeterli değil. Mesela 600 lira geçinmek için yeterli mi? Ayrıca sana iş veremiyorum ama biraz para veriyorum demek vatandaşın devlete bağımlılığını daha da arttıracaktır. Yapılması gereken çalışma saatlerini indirerek insanlara iş imkânı yaratmak. G Prof. Dr. Meryem Koray S mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B 34850 Esenyurt / stanbul