Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHUR YET PAZAR Ç N YAZDI Aslında her tasarımcının aynı zamanda bir sanatçı kimliği ve de tavrı var. Ancak globalleşmenin kendi kahramanı olarak çıkardığı tasarımcılar üzerindeki ticari baskısı onların yaratcılıklarını da kıskaca aldı. Örneğin bir sezonda dört koleksiyon hazırlamak ve buna benzer birçok zorunluluk, ruhsal bir çöküntüyü de beraberinde getirebiliyor. Son zamanlarda John Galliano buna gösterilebilecek en çarpıcı örneklerden birisi... HAKAN YILDIRIM John Galliano (üstte). Hakan Yıldırım’ın Londra ve Paris defilesinden (sağda). Toplum kendi moda kahramanlarını yaratıyor oda kimine göre, topluca giyinme eylemine yön veren bir olgu, kimilerine göre bireylerin farklılaşmasına olanak sağlayan bir özgürleşme aracı, kimine göreyse globalleşen dünyada, sınırları ortadan kaldıran toplu bir benzeşme ritüeli. Yadsınamaz asıl gerçek ise, moda endüstrisinin büyüklüğü ve sınırlar arası para akışındaki önemli rolü… Moda endüstrisi, globalleşmeden kazandığı güçle bugün hiç olmadığı kadar önemli bir yerde. Globalleşmenin tüm dünyada genel olarak görülen etkisi moda dünyasını da hızlı bir şekilde değiştirdi. Bu sayede eskiden hüküm süren moda anlayışının yerini hızlı bir markalaşma süreci aldı. Bir markanın oluşumunun en önemli parçalarından olan tasarım ve üretim artık eskisi gibi değil. Geçmişte belli bir bölgede tasarlanan, üretilen ve satılan ürünler, günümüzde sadece tasarlandığı yerle birlikte anılmakta, bunun nedeni ise üretildiği yerin dünyanın herhangi bir yeri olabilmesi. Mesela Fransız olarak tanıdığımız ve bildiğimiz herhangi bir marka, tekstilin yanı sıra parfüm, güneş gözlüğü ve saat gibi ürünlerini de dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan üreticilerine yaptırmakta ama yine de Fransız markası anılarak kendi değerini korumaktadır. Bu sayede markalar globalleşmenin de yardımıyla sadece belli başlı merkezleri değil, tüm dünyayı üretim ve pazarlama alanı olarak kullanmaktadır. Buna ek olarak globalleşme ve kitle iletişim araçları vasıtasıyla moda olan ürünlerin tüm dünyaya çok hızlı bir şekilde gösterilebilmesi, tüketimin hızlanmasını ve artmasını sağlayarak modanın eskiye göre çok daha hızlı hareket etmesine yol açmıştır. Tarihsel süreçte, soylular arasında bir benzeşme kültürü varken, günümüz dünyasında yaygın haberleşme ağı ve bilginin son derece hızlı paylaşılması ile global bir benzeşme yaşamaktayız. Geçmiş zamanlarda, toplumu oluşturan bireylerin yukarıdan aşağıya doğru keskin sınırlarla ayrılmış toplumsal rolleri kılık kıyafetlerinde kendilerini ele verirken, bugun din, etnik köken, toplumsal farklılıklar daha çok birbiri içine geçmekte ve bireylerin kıyafetleri; onların daha çok kişilikleri ve stilleri hakkında ipuçları vermeye başladı. Bu da insanların bir yandan birbirlerine benzerken, bir yandan da kendilerini diğerlerinden ayırmak için modayı bir araç olarak kullanmaya başlamalarına yol açtı. Geçmişte, üzerinde çok düşünülmeden giyilen bir kıyafet insanlara bireyin toplumsal rolü hakkında çok kolay ipuçları verirken, bugün bu mesajı vermek isteyen birey, kendi mesajını verebilmek için modayı yakından takip ediyor, daha çok alışveriş yapıyor, belli markalar ve tasarımcılar statü sembolü haline gelirken, bireyler de bu markalar ve tasarımcıların kıyafetleri ile kendi mesajını kısa yoldan ve daha hızlı veriyor. Bu döngünün içinde, belirli markalar ve tasarımcılar insanlar tarafından daha çok satın alınırken, toplum bu toplu satın alma eyleminin sürekliliği ile kendi moda kahramanlarını yaratıyor. M Birçok tasarımcı ve büyük marka bu sürece yabancılaşmamak için bu zincirlerle ortaklaşa işler yapmak zorunda kaldılar ve bunun sonucunda da, tasarım ürünlerinin daha büyük bir alıcı kitlesi ile buluşmasına sebep olundu. Bu dünya markaları sadece sattıkları ürünlerle değil, müşterinin markayla temas ettiği her noktanın tasarlanması ile yani çalışanları, dağıtımcıları, mekânları, logoları, reklamları ile müşterisi üzerinde çok daha geniş çapta bir etki alanı yaratarak, marka deneyimlerini birçok yönden müşterilerine yasatmaya başladılar. Elbette ki bu markalar kimliklerini tasarlarken ellerindeki en önemli silah olan tasarımcılar da, bu markaların yüzü olarak markanın kimliğinin en önemli parçası olmaya başladılar. Tüm bu globalleşme süreci, kendi kahramanı olarak ortaya çıkardığı tasarımcıların üzerinde; bir yandan ticari olma ve bir diğer yandan da yaratıcı olma ve tasarlama paradoksu yarattı. Moda dünyasının değişen dengeleriyle günümüzde bir koleksiyon ortaya çıkarmak gitgide zorlaşıyor. Koleksiyonlar tasarımcılarının hayal gücünü ve yaratıcılıklarını sergiledikleri uçsuz bucaksız bir oyun alanı olmaktan çıkıp, daha çok ticari ve stratejik kaygıların gölgesinde kalıyorlar. Geçmişe baktığımızda gözümüze çarpan ve en çok akılda kalan maksimal tavır modanın, tasarımcıların yaratıcılığının tüm sınırlarını zorlayarak hüküm sürdükleri bir platform olduğunu bizlere gösteriyor. Ama artık modanın günümüzdeki algılanış biçimini ve değişen dilini göz önünde bulundurursak, tasarımcıların kendilerini ifade etmek ve farklarını ortaya koymak için kullanabilecekleri seçeneklerin daha net sınırları olduğu da yadsınamaz. Bu sınırların beraberinde getirdiği zorlukların etkileri ise koleksiyonların tüm oluşum aşamalarında görülüyor. Kullanılabilirlik, yalınlık ve estetiğin korelasyonunun oluşturduğu ideal tasarım çizgisi, koleksiyonu oluştururken tasarımcının karşısına çıkan ilk zorluklardan sadece bir tanesi... Bunun yanı sıra ürünün tüketiciyle buluşması ve insanların hayatına uygun bir şekilde dahil olmasının kaygısı da kaçınılmaz... TASARIMCILAR Ş MAK NES G B GÖRÜLÜYOR Hakan Yıldırım 1994 yılında Türkiye’nin en önemli tasarım yarışması olan TK B Genç Tasarımcılar Yarışması’nda “Anadolu Medeniyetlerinde Kadın” konseptiyle birincilik ödülünü kazanan Hakan Yıldırım, kariyerinde hızla ilerledi. Bir süre önde gelen tekstil şirketlerinde tasarım direktörlüğü yaptıktan sonra, 2001 yılında Hakan Hasan Yıldırım Tekstil ve Tasarım Şirketi’ni kurdu. pekyol, Sunset, Koton ve KYO markalarına tasarım danışmanlığı yaptı, koleksiyonlar hazırladı. Moda Tasarımcıları Derneği’nin 7 kurucu üyesinden birisi oldu. 20092010 dönemi Istanbul Fashion Week çalışma komitesi üyesi de olan Hakan Yıldırım’ın tasarımları Türkiye’de kendi showroom’unda ve 3 yıldır Beymen mağazalarında A+ müşterilere ulaşmakta. 2010 Hakan Yıldırım’ın Türkiye başarılarının dünyaya açılma yılı oldu. Şubat 2010’da Türkiye’de yaşayan ve koleksiyonlarını Türkiye’de üreten ilk Türk tasarımcısı olarak Londra Moda Haftası’nda ilk resmi defilesini gerçekleştirdi. Bu başarı, dünyanın en prestijli moda ödülü olan ANDAM Ödülü ile taçlandı. Eylül 2010’da ise ANDAM ödüllü ilk Türk tasarımcı olarak Hakaan markasıyla Paris Fashion Week’te ikinci resmi defilesini gerçekleştirdi. 1 Mart 2011 tarihinde ise Paris Fashion Week’te üçüncü resmi defilesini yaptı. G PARANIN VE GÜCÜN S MGES DEĞ L 1950’lerden sonra yaygınlaşan couture giyinme alışkanlığı, maliyetleri ve çok kısıtlı bir topluluğa hizmet vermesinden ötürü zaman içinde varlığını korusa da, oldukça küçülen bir sektör haline geldi. Bizim de çokça alışkın olduğumuz mahalle terzisi kavramının, seri üretime yenilmesi ile, sayıları gittikçe azalan bu küçük atölyeler, büyük markaların düşük maliyet politikaları yanında, gün geçtikçe kan kaybetti. Toplum bir yandan daha ucuza sahip olduğunu zannederken, bir yandan da daha çok satın alma eylemine yöneldi. Kişisel moda harcamaları eskisine göre artarken, kıyafetler daha kısa süre giyilen, daha çabuk tüketilen, bir popüler kültür objesine dönüştü. Dünya pazarına ciddi anlamda yön veren H&M, Zara gibi mağaza zincirlerinin ortaya çıkması modanın sadece para ve gücün simgesi olmaktan çıkmasına neden olurken, bir zevk meselesi haline gelmesini sağladı. C M Y B C MY B Globalleşmenin moda dünyasında görülen dominant etkileri modanın ciddi stratejilerinin rol oynadığı dev bir iş sektörü haline gelmesine sebep oldu ve beraberinde birçok zorluklar getirerek tasarımcıların üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. Yaratıcılık sürecinde yeni ve ilginç tasarımlara dönüşen sanatsal ve estetiksel değerler bu zorlukların etkisiyle yerini ruhsuz ve kısıtlayıcı bir bakış açısına bırakmaya başladı... Tasarımcılar artık kendilerinden sürekli yenilik beklenilen olmaktan çıkıp global bir evrimle devleşmiş bir fabrikada iş gören makineler gibi görülmeye başlandılar ve bu da daha farklı bir psikoloji ile kendilerinden beklenilen görevi yerine getirme zorunda bırakılmalarına yol açtı bir bakıma... Birçok tasarımcının, sanat başta olmak üzere evrensel olan tüm kaynakları özümseyerek çıktıkları yaratıcılık serüveni, kuşkusuz ki her zaman kendilerini tam anlamıyla tatmin eden ürünlerle son bulamayabiliyor. Aslında her tasarımcının aynı zamanda bir sanatçı kimliği ve de tavrı var ve ticari beklentilerin doğrultusunda üzerlerinde kurulan baskıyla yaratıcılıklarının kıskaca alınması söz konusu. Örneğin bir sezonda dört koleksiyon hazırlamak ve buna benzer birçok zorunluluk, ruhsal bir çöküntüyü de beraberinde getirebiliyor. Son zamanlarda John Galliano buna gösterilebilecek en çarpıcı örneklerden birisi... Sektörün global olarak markalara kazandırdığı hız tasarımcılara olan ihtiyacını arttırsa da, tasarımcılar üzerindeki baskı gün geçtikçe artmaktadır. Markalar, tüketiciye yansıtmak istedikleri kimliklerini ifade etmek için, tasarımcılarının aracılığı ile sanatın, estetiğin ve yaratıcılığın tüm olanaklarından faydalanıyor. Yaptıkları kampanyalar, şovlarla tüm dünyada tam anlamıyla baştan çıkarıcı görsel şölenler sunsalar da, kendilerini her geçen gün daha da güçlü kılmak adına uyguladıkları stratejilerin doğrultusunda, satışa çıkardıkları ürünlerde bu perspektifin derin izleri görülmüyor. Sonuçta sanatı, nihai ürün dışında her şeye entegre eden yaklaşım, söz konusu ürün olduğunda tamamen ticari bir perspektifle yaklaşarak, ürünün kendisinde değil pazarlama stratejilerinde ve tüketici ile buluştuğu mecralarda sanata yakın duruyor. Ürünün de o çizgide olduğu hissini uyandırarak, tüketici üzerinde yaratacağı sıradanlık hissini yok ediyor. Moda diye elimizde kalan ise birbirine benzeyen ürünlerden ibaret oluyor desek sanırım yanılmış olmayız. Bireysel tavırlarla, tasarımcıların türlü zorluklara rağmen sanatçı taraflarını işlerine aktarmaları ise azınlıkta kalan bir çabadan ileri gidemiyor. G