01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 KASIM 2011 / SAYI 1339 7 Ayvalı hindi tas kebabı Hindi hikâyesi SELÇUK EREZ Kaddafi neden yakalandı? L ibya’nın kırk yıllık diktatörünün nasıl ele geçirildiğini ayrıntılarıyla biliyoruz: Kaddafi, kaçarken konvoyu Fransız uçaklarınca vurulunca, yakınındaki bir lağım kanalına sığınmıştı. Burası Kaddafi karşıtlarınca sarılmış, isyancılar, onu bulunduğu yerden dışarı çıkarmışlardı. Kaddafi, kendisini yakalana “Ben Kaddafi değilim!” dediyse de onun bin yönden çekilmiş resmini görmeyen, burnunun ucunu görse bile onu tanımayacak Libya vatandaşı yoktu... Bu sözü de sonradan söyledikleri de kimseyi etkilemedi... Kaddafi, bir cipe atıldı, sonra başına gelenleri biliyorsunuz. Kaddafi’nin yakalanışı bana İtalya’nın diktatörü Mussolini’nin sonunu hatırlattı: İkinci Savaşın sonuna doğru bir Alman harp aracıyla İsviçre sınırına doğru kaçmakta olan Mussoli’nin konvoyu komünist partizanlarca durdurulmuştu. Partizanlar, Mussolini’yi, Alman askeri üniforması giymiş, kafasına da bir miğfer geçirmiş olduğu halde tanımışlardı. Mussolini, kısa bir süre sonra kurşuna dizilmiş, cesedi Milano’da halka gösterilmişti. Halkından kaçarken böyle tanınıp yakalanan başka diktatörler, başka zorbalar da vardır: Fransız İhtilali sırasında, 21 Haziran 1791’de Fransa Kıralı 16. Lui işlerin iyi gitmediğini kavrayıp bir sabah eşi Mari Antuanet ile bir at arabasına binmiş, sınıra doğru yola koyulmuştu. Kral ile kıraliçe köylüler gibi giyinmişlerdi. Ancak yolda tanındılar. Kralı bir postane müdürü tanımıştı. Kaddafi de Mussolini de iktidarları sırasında her resmi dairede, her okulda asılı resimleri nedeniyle tanınmışlardı. Peki, fotoğrafın henüz icat edilmediği bir çağda 16. Lui nasıl tanınmıştı? O da paralardaki resmi yüzünden yakayı ele vermiş, eninde sonunda giyotini boylamıştı. Öyleyse diktatörseniz ve bir gün peşinize düşüldüğünde yakalanmamak istiyorsanız, eski diktatörler gibi memleketinizin duvarlarını, billbordlarını resimlerinizle doldurtmayın, her köşede kendinizi görmeye bayıldığınızı biliyoruz, ama buna rağmen iyiliğinizi düşünüyor ve öneriyoruz: Yandaş gazete sahiplerine rica edin, her gün öyle boy boy resimlerinizi basmasınlar, TV’lerde de o kadar sık görünmeyin. Milletin sizi böyle bellemesi, eninde sonunda size yaramayabilir... [email protected] ir kere kafasına takılmıştır. Neden hindi? Daha doğrusu İngilizce söylenişi ile “Turkey”. Amerika’nın neredeyse milli sembolü olan bir kuş, nasıl olup da başka bir ülkenin adını taşımaktadır. Türkiye’yi yakından tanıyan, hatta iyi Türkçe konuşan araştırmacı Giancarlo Casale, Şükran Günü’nün yaklaştığı bir kasım günü bu sorunun cevabını aramaya niyet eder. Malum Amerika’da her din ve ırktan insanın kutladığı tek ortak bayram olan Şükran Günü tamamen Amerika kıtasının yerli yiyecekleriyle kutlanır, dolayısıyla da ana yemek her zaman hindidir. Zira tavuk, kaz, ördek, koyun, keçi, domuz, dana gibi besi hayvanlarının hepsi eski kıtadan Amerika’ya gelmiş, bir tek hindi tamamen AYLİN Amerikalı bir yerli olarak ÖNEY TAN sofralarda varlığını sürdürmüştür. Hatta 1621 yılında, bilinen en eski Şükran Günü yemeklerinden biri olan şölende, Avrupalı koloniciler ve yerli Kızılderililerin birlikte paylaştıkları kutlama yemeği kızarmış hindi olmuştur. Gerçi ilk Şükran Günü sofrası ile yaklaşık 300 yıl sonra kurulacak Türkiye’nin bağlantısını kurmaya çalışmak pek akıl kârı gibi değildir ama gene de iz sürmeye değer. Giancarlo Casale, sağlam bir kaynağa danışmak gereğini hissederek Harvard Üniversitesi’nden Prof. Şinasi Tekin’e başvurur. Tekin, kolonicilerin Anadolu’nun en lezzetli av kuşlarından olan çulluk ile hindiyi aynı kuş zannettikleri için böyle adlandırdıklarını söyler. Amerika’nın yerlisi hindi kıtaya ilk ayak basanlar için kısa zamanda önemli bir yiyecek olmuştur. Ancak yeni lezzeti adlandırmaya gelince besbelli o dönemde de kafalar karışmıştır. Yeni kıtanın yeni sakinlerinden İngilizler, Afrika kökenli bazı av kuşlarına özellikle Gine Tavuğu’na Türklerden geldiği varsayımı ile Türk Horozu (Turkey cock) veya Türk Kuşu (Turkey fowl) demektedir. Hatta Anadolu’dan getirdikleri çulluk için de benzer şekilde kısaca Türk işi anlamında Turkey ismini B kullanmaktadırlar. Bu yüzden Amerikalı hindiye de aynı adı yakıştırmışlar, böylece damarlarında tek damla Türk kuşu kanı dolaşmayan hindi Türk oluvermiştir. Yeni kıtanın yeni sakinlerinden Portekizliler ise Türk fikrine biraz uzak durmuşlardır. Baharat yolunu Türklere kaptırdıkları için olsa gerek hemen Türk damgasını vurmamışlar, coğrafyayı hepten karıştırarak hindiye Peru Kuşu demişlerdir. Casale araştırdıkça giderek daha da eğlenmeye başlar. Türkçe hindiye adı üstünde Hindistan’dan anlamında Hintli dendiği için Hintli arkadaşlarına danışır. Elbette Hindistan’da böyle bir kuş yoktur ve haliyle adı da yoktur. Oysa sadece Madem hindiye Türklüğü yakıştırmışlar bir kere, Türk usulü hindili tas kebabı yapmak da mümkün. 500 g kuşbaşı hindi, 300 g arpacık soğan, 2 adet ayva, 2½ bardak pirinç, 100 g tereyağı, 2 tatlı kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı yenibahar, 1 fiske tarçın Soğanları ayıklayın, ayvaları soyun ve dilimleyin. Hepsini et, tuz, biber ve baharatlarla karıştırın. Bakır bir tas veya çelik veya cam bir kâseyi ağzına kadar basarak ayvahindi karışımı ile doldurun. Kabı baş aşağı ters çevirerek geniş ve derin bir tencerenin ortasına oturtun. Tasın üzerine kıpırdamasını önleyecek şekilde bir ağırlık koyun. Tencereye taşın hizasına gelecek şekilde su ilave edip kapağını kapatın ve çok hafif ateşte 2 saat kadar pişirin. Bu arada pirinci tuzlu kaynar su ile ıslatın. Ilınınca süzüp yıkayın. Tasın etrafındaki suya sonra pirinci ekleyin. Su çok eksilmişse pirincin yüzeyini ancak geçecek tadar suyu tamamlayın. Tereyağını da ekleyerek tencerenin kapağını kapatın ve pilavı demlendirin. Servis tabağına ters çevirerek servis yapın. Türkler değil Fransızlar da hindiye önceleri Hint Horozu anlamına Coq d’Inde, sonraları da kısaca ‘dinde’ yani Hindistan’dan tanımını yakıştırmışlardır. Karışıklığın cevabı çok açıktır. Hindistan’a ulaşan yeni bir rota arayışıyla yola çıkan Kolomb’un gemileri Hindistan diye vara vara ancak Amerika’ya varmıştır. Bir süre yeni kıta Hindistan zannedilerek yerli Kızılderililere bile Indian yani Hintli denmiş, sonraları buralarının hepten yeni bir yer olduğunu keşfedilince de yeni kıtaya uzunca bir süre Batı Hint adı verilmiştir. Bu yüzden Türkler gibi pek çok Avrupalı da Batı’dan gelen yeni ürünlerin çoğuna Hint yakıştırmasını yapıştırıvermişlerdir. Hindinin en sevdiği yiyecek olan mısır ise apayrı bir macera izler. İşgücü için Afrika’dan gelen köleler yeni kıtanın yeni ürünü mısır ile takas edilir. Böylece köle ticareti ile Amerika’nın keşfinden çok kısa bir süre sonra mısır Afrika’da yaygınlaşır. İskenderiye Limanı’ndan İstanbul’a gelen ürün ise elbette geldiği ülkenin adıyla anılacaktır. Ancak mısırı ilk kez Osmanlı tacirlerin sayesinde tadan İtalyanlar için bir başka kafa karışıklığı söz konusu olur. İtalyanlar için mısır, Grano Turco yani Türk tahılı olarak kalır. [email protected] ardin Müzesi’nde kurulan “Çocuk Müzesi” Arkeopark’ta çocuklar, kendileri için ayrılan kazı alanında kazı yapıyor, sikke basıyor, taş yontuyor, eser restorasyonunu, çiviyazısını öğreniyor. Geçen öğretim yılında il merkezindeki okullardan 500 öğrenci Arkeopark’ta eğitim görmüş. Yaz aylarında da 500 öğrenci müze eğitimi almış. Bu FİGEN öğretim yılında da ATALAY “Arkeopark’ta Bir Gün” adlı projeyle, ilçe ve köylerden 1500 öğrenci müzede konuk edilecek. Mardin Müzesi’nin yeni yapılan ek binasında geniş bir atölye mekânı ve Çocuk Müzesi için bölümler ayrılmış. Arkeopark çalışmaları, müzedeki arkeologlar ve atölyelerde de usta öğreticilerden oluşan 6 kişilik bir ekiple yürütülüyor. Küçük arkeologlar işbaşında M Mardin Çocuk Müzesi’nde uygulanacak “Arkeopark’ta Bir Gün” projesiyle 1500 öğrenci müze eğitimi alacak. Demokrasisentır Misafir şair Dostları özlemle kucaklamayı unutma Çocuk sevmeyi çiçek koklamayı unutma En zorlu anındayken bile kavganın Gökyüzüne bakmayı unutma.. Ataol Behramoğlu (Dörtlükler) He de fle r Çocukta müzenin öneminin kavranması, Çocukta sanat ve estetik duygusunu geliştirme, Çocukta el becerisini geliştirme, Çocukta kültürel mirası tanıma, koruma, yaşatma bilincini kazandırma. Lav sıtori GİZDÜŞÜM el etme öyle aşk bu şakaya gelmez ben daha gözlerinin yarısındayım Tekin Gönenç (Gönlü Güvercinli Kadın) Arkeopark’taki eğitimleri, sınıf öğretmenliği deneyimi de bulunan müze müdürü arkeolog Nihat Erdoğan veriyor. Halen bir “Müze Eğitim Paketi” hazırladıklarını söyleyen Erdoğan, Yoksulluk çok pahalı bir lüks.Maliyetini karşılayamayız. [email protected] C M Y B C MY B Arkeolojik bir kazıyı tüm süreçleri ile birlikte uygulama, Kazılarda ele geçen buluntuları restore etme, Kil tablet üzerine çiviyazısı yazılması, Kil kalıbı baskı, Sikke basma, Kök boyayla beze baskı, Taş yontma, Seramik yapma, Duvar resmi yapma, El değirmeninde un yapma, Valla ben yapmadım aabi!. İbrahim Ormancı Neolitik ev yaşantısını inceleme, Oyuncak yapma, Müzik atölyesinde arbani çalma, Ebru yapma, Müze anı bölümünde antik dönem kıyafeti modelleriyle fotoğraf çekmek, Müzede eser avı. Sahibinin sesi Misafir çizer: Erdoğan Başol Petşop Müzede neler yapıyorlar? “Arkeopark ve müzeyi bir eğitim ortamı olarak kullanmaları için öğretmenleri teşvik ediyoruz ve her türlü imkânı sunmaya gayret ediyoruz” dedi. Arkeopark, başta 714 yaş arası çocuklar olmak üzere, meraklı tüm ziyaretçilere arkeolojik çalışmalar ve tüm aşamalarıyla ilgili bilgi verilecek şekilde düzenleniyor. Neolitik döneme ait bir kerpiç evin de yer aldığı Arkeopark’ta, bir kazı alanı da bulunuyor. Bu alanda beş ayrı açma ve altında gizlenen mimari yapı ve bazı seramik parçaları yer alıyor. Önce kazı hakkında bilimsel yöntemleri öğrenen öğrenciler, daha sonra ellerindeki malzemelerle kazıya başlıyorlar. Kazıda çıkardıkları eserlerin; temizlik ve restorasyonunu, çizimlerini yapıyor, fotoğraflarını çekiyor ve eserlerden elde edilen bilgileri bilimsel rapora dönüştürerek müzeye sunuyorlar. Arkeopark’ta ayrıca, Mezopotamya bölgesinde antik dönemlerde yaşamış olan uygarlıkların ulusal kıyafetleri ile giydirilmiş çocuk figürleri de bulunuyor... Fırsat..Fırsat.. Peynirde inadına indirim. Kredi kartı geçerlidir. Liberal keçi Para bulup denizde, havuzda yüzemiyoruz, borç içinde yüzüyoruz ya yetiyor bize!.. Tecrübe konuşuyo
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear