24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 Alternatif performans 20 KASIM 2011 / SAYI 1339 ADNAN BİNYAZAR Mutluluk arayışları İ lk denememe neden André Gide’in günlüklerinde rastladığım “Mutluluk anlardadır” özdeyişini başlık yaptığım yıllar sonra aklıma takıldı. Beğenisine inandığım bir dostumun o yazıyı okumak isteyişinin de etkisi olmuştur bunda. Ya da öyle bir başlık seçmekle, denemeyi yazdığım andaki ruhsal durumumu da merak etmiş olabilirim... Yazar, hastalığın nedenini araştıran bir ruh hekimi gibi, ele aldığı kişilerdeki ruhsal iniş çıkışları, konusal sapmaları, düşünsel çelişkileri, seçtiği sözcükleri sürekli denetleyerek amacını gerçekleştirmeye çalışır. Yazıda, iç dünyasında duygudan duyguya atlayan insanı çözümleyip, ondaki ruhsal değişimlerin temeline inmenin başka yolu da yok. Halk arasında, “İnsan, bedeninin hekimidir,” diye bir söz dolaşır. Yazar ise, yalnızca bedeninin değil ruhunun da hekimidir. Ruh hekimi nasıl hastalarına iç dünyalarının kapısını aralayıp gerçeğin aynasını tutuyorsa, yazar da kahramanının duygu dünyasına inip onda evrensel insanlığın hallerini arar. Kendimizi gerçek romancıların yarattığı kahramanlarla özdeşleştirmemizin, onda evrensel insanı görme düşlerimizin nedeni bu olmalı... Konu bu açıdan alınırsa, yazdığım ilk denemeye “Mutluluk Anlardadır” başlığını koyuşum sanırım açıklanmış olacak. Mutsuz bir çocukluk, mutsuzluktan da beter bir ilkgençlik dönemi geçiren benim gibi biri için mutluluk, ona ulaşılmazlık paranoyasıdır. Oysa insanın hep ulaşamayacağının ardında olması ruhsal yapısının gereğidir. Mutsuzluk, aldatıcı düşlerden uyanıp gerçekle yüz yüze gelme sırasında yaşanan duygu çöküntüsünün sonucunda doğuyor. Mutsuz kişiler, dışarıdan mutlu gibi görünseler de, ne yapsalar kendilerini kötümserlik sarmalından kurtaramıyorlar. Hayal meyal anımsıyorum; denememde amacım, mutluluğun nasıl bir duygu olduğunu somut verilerle açıklamaktı. Mutluluğu anlarda aramak isteyişimin temelinde de elbette mutsuzluğum yatıyordu. Mutluluk, algılama dünyamda belki de bir tür kaçış, mutsuzluğu gizleme çabasıydı. O yaşlarda, gençlik düşlerinin aldatıcılığına kapılıp, mutsuzluğumu mutluluk görüngesiyle gizlemiş de olabilirdim... Ancak şu yaşlarımda anlıyorum mutluluğun bir soyutlama, anlık coşkulara kapılma, iç dünyamızın karmaşalarından uzaklaşma oyunu olduğunu. Mutluluk, uzaktan sıcak sanılıp yanına yaklaşınca ısıtmadığını gördüğümüz saman alevinden başka ne ki! Euripides de 2500 yıl önce “Mutluluğun ömrü kısadır, gelmesiyle gitmesi bir olur,” dememiş miydi? Bir duygular laboratuvarı olan geçmişe sığınma duygusunun dibinde yatan da belki bu... Klasikleri okuduğum dönemde, okulumuzda okuma saatleri düzenlenirdi. Dünyamı karabasanlar sarardı o saatlerde. Oku diye dayatıldı mı, iç dünyamızı beslediğini varsaydığımız kitaplar bile, dünyayı karartan nesneye dönüşebiliyor. Dale Carnegie hayranı olan öğretmenimiz, yalnızca erkek öğrencilerden oluşan yatılı okul ortamında ruhsal değişimlerin bunalımıyla kıvranan bizlere onun Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak adlı kitabından bölümler okurdu. Üzüntüyü bırakmak istesek de bırakabilir miyiz? Soruyorum; maskeyle gizlenmemişse, her an güleğen ya da her an acıyla kıvranan bir yüz var mıdır çevremizde? Mutluluk gibi, mutsuzluk da içimize yerleşen anlık yansımalardır. Cervantes, gücünü güçsüzlüğünden aldığını ileri sürer Don Quijote’de. Spencer, “Mutlu domuz olmaktansa mutsuz insan ol,” öğüdünde bulunur. Biz de niye doğal mutsuzluğu bizi arsızlaştıran yapay mutluluğa yeğlemeyelim?.. Soframızdaki kuru ekmeğin tadına varmanın başka yolu da yok zaten! binyazar@gmail.com Bienal EBE SOBE “Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin” sloganıyla yola çıkan 12. İstanbul Bienali Vehbi Koç’un Kenan Evren’e yazdığı ve 12 Eylül darbesine karşın hâlâ sendikal faaliyetlere devam eden işçiler hakkındaki endişelerini dile getirdiği mektupla açıldı, Saklambaç oynamaktan başka amaçları olmayan gençlerin yaka paça dışarı atılmasıyla sona erdi. Kapanıştan birkaç gün önce Soldan sağa: Saklambaç Projesi için Bienal alanında Ege Okal, Hazal perukları ve beyaz kostümleriyle toplanan Kızıltoprak ve on genç performanslarını gerçekleştirmek Dila Yumurtacı isterken güvenlik kendilerini eylemci Fotoğraf: sanarak mekanın dışına attı. Hikayenin geri VEDAT ARIK kalanını Ege Okal, Dila Yumurtacı ve Hazal Kızıltoprak’tan dinleyelim. Saklambaç Projesi nasıl başladı? İstanbul Bienali bu sene “Bakmadan göremezsin, Ege Okal: Sanat öğrencileri olarak bienale gidiyoruz, bir sürü görselle görmeden bilemezsin” sloganıyla yola çıkmıştı. Ancak karşılaşıyoruz ve bu sene hepimiz sloganın içerikle pek alakasının olmadığı kapanıştan bienalden sinirli çıktık. Bazı işleri birkaç gün önce yapılan bir performansla ortaya çıktı. anlayamadık. Artık çağdaş sanatı anlamak için bir metne ihtiyacın oluyor. Çevredeki izleyicinin de hiçbir şey anlamadığını görüyorum. H. Kızıltporak: Ben İzleyicilerin tepkisi nasıldı? Sokakta yaşanan birçok H. Kızıltoprak: “Irkçı mısınız?” diyen oldu. gerçekten öyle yaptım. Ama gerçek problem var. Hepimiz benim güvenlik görevlim daha Peruklar sebebiyle “eşcinsel eğilimler var” orta üst sınıf ailelerden iyiydi, galiba. Yakalanmadan diyenler oldu. geliyoruz, iyi eğitim alıyoruz E. Okal: 10 Kasım’dı ve Atatürk karşıtı sobelememe izin verdi. ama bizim de kafamızda E. Okal: Kostümler de ilginç olduğumuzu düşünenler vardı. dolanan böyle sorunlar var. Saymayı bitirince herkes dağıldı mı? bir konu. Sanat terminolojisi Gerçek problemleri olan H. Kızıltoprak: Birkaç odaya dağıldık. belli ve biz de sanat kuramı insanların arasına girip okuyoruz. Halkla birleştirmeye Zaten çoğu arkadaşımız o anda yakalandı. simülasyon yaşamayı da tercih DENİZ çalışırken bir yandan sanat İki üç kişi oynayabildi sanırım. edebilirdim ama bunu da ÜLKÜTEKİN Bir de duvarla bütünleşip kamufle dünyasının da anlaması için samimi bulmuyorum. olmaya çalışanlar olmuş. uğraşıyoruz. Beyaz gerçekten Fikir sürecine gelirsek... E. Okal: Evet saymayı bitirdikten sonra sendromu olan bir renk. Dila Yumurtacı: Bence güzel D. Yumurtacı: Müzelerdeki o çağdaş ben insanları aramak için koşmaya olan oyun fikriydi. Yaptığımızın bir eylem sanat denilen şeyin belli kalıplarının olması başladım. Peşimden de güvenlikler. İki üç olduğunun zannedilmesi biraz sinir çok rahatsız edici. Kostümde onun eleştirisi oda sonra ben de yakalandım. O sırada bozucuydu. de vardı. Başka bir ülkede olsa güvenliğin Hazal da yakalanmıştı ve “Durun E. Okal: Bu kesinlikle bir deneydi. müdahale süresi daha uzun olacaktır. Oysa sobeleyeceğim” diyordu. Sanırım bir şekilde tartışmaya yol açtı ki D. Yumurtacı: Biz de o sırada beş altı kişi direk ve kötü bir şekilde müdahale edildi. benim istediğim de oydu. Sınıfta bile bir E. Okal: Bazen aptal olduğumu yemekhaneye götürülüyorduk. Rahatsız tartışma ortamı arıyorum. Kimse yorum düşünüyorum. Çünkü diğerleri güvenlik edici şekilde sorguya çekildik. Tuhaf bir yapmadan dersi dinliyor. Üstelik ben bir görevlisinin farkındaydı. Ben bienale de durumdu. Sonra da kapı dışarı edildik. şey yapmıyor olmaktan çok sıkıldım. E. Okal: Antreponun merdivenlerinden inanmıştım. Hayalperestim belki de. Düşünüyorum da bilgisayardan kafamı Toplandık, güvenlik görevlileri üzerimize izliyordum. Başımdan aşağı kaynar sular kaldırıp sokağa çıkmam, şurada gelmeye başladığında kendime, “Ege döküldü. Çünkü nereye götürüldüklerini saklambaç oynarken bile sırtımdan birkaç saymaya başla, yoksa bu oyun bilmiyordum. Güvenliklerin başı bir yandan ter akması çok güzeldi. İzleyicinin de onu başlamadan bitecek” dedim. Direğe “İnsanları korkutarak sanat olmaz” diyordu. yapmasını isterdim. Biraz koşturalım kan Güvenlik de böylece sanata bakışını yaslandım, elliye kadar saydım. Güvenliğin dolaşımımız hızlansın. belirtmiş oldu sanırım. varlığını hissediyordum ama bana Hazal Kızıltoprak: Beklenti de aslında H. Kızıltoprak: Aslında izleyicileri dokunmadı. Ne olacağını bilmiyordu. izleyicinin ve bienal çalışanlarının Saymayı bitirip bomba da patlatabilirdim. korkutanlar güvenliklerdi. vereceği tepkiyi görmekti. Tabii ki Korktuğunu hissettiniz mi? Bu olaydan sonra aslında bienaldeki güvenliğin bu olaya müdahale edeceğini E. Okal: Evet çok gergindi. Aynı şekilde tüm işler ne kadar sert ve eleştirel olsalar biliyorduk. da hükümsüz hale gelmiş oldu. saymayı bitirdikten sonra “önüm, arkam, Bienal temelde sanat yapmak isteyen E. Okal: Her ne kadar bir iş aykırı olsa sağım, solum” diye devam ettiğimde insanlara sunulan özgür bir alandır. insanlardaki rahatlamayı da hissettim. O da, kurgusal platformun içine girince E. Okal: Benim savunmam da oydu. noktada olay artık komikti. Saklambaç anlamını yitiriyor. Oyuncular bana “Peki Ege, diyelim H . K ı z ı l tporak: Aslında her şey çok soğuk oynandığını gördükleri an “bunlar güvenlik geldi, ne yapalım” diye sordular. saklambaç oynuyor, durup izleyelim” bir kurgu içinde sunulmuş, gördüğün şeyi Ben de “Biz saklambaç oynuyoruz, oyuna diyebilirlerdi. İşte buna inanmıştım. organik yapısı içinde algılayamıyorsun. devam edin” diye cevap verdim. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr Dil öğrenmek isteyenlere 115 öneri DENİZ TÜRKÜLER KARAYILMAZ T uğba Karataylı Zehir, ODTÜ Yabancı Diller Yüksekokulu öğretim görevlisi. İngilizceyi öğrenmek isteyip defalarca yarı yolda bırakanlar ya da bu işe nasıl başlayacağını bilmeyenlerin hayatını kolaylaştıracak bir kitap kaleme aldı: “İngilizce (Kullana)Bilmek?” Kitap, eğlenceli bir kılavuz niteliğinde. Zaten Zehir de, öğrencilerinden eski lise arkadaşlarına, trafikte aracını çeviren polis memurundan eve tadilata gelen mimara değin pek çok insandan konuyla ilgili aldığı soru ve öneriler üzerine kitabı yazmaya karar vermiş. “Yani bu kitap ihtiyaçtan doğdu” diyor. Komik anılarını da yazarak renkli kişiliğini de yansıtmış Zehir. Ona göre dil öğrenmek, gramer kitaplarını ezberleyerek ya da her akşam bir saat test çözerek üstesinden gelinecek bir iş değil. “Öncelikle dil öğrenmenin resim yapmak ya da yüzme öğrenmek gibi bir “beceri” olduğunu kavramak gerekir” diyor, “Dili kullanabilmek, örneğin bir yabancıyla konuşabilmek, metinde geçen bilinmeyen kelimeleri tahmin edebilmek, düşüncelerini yazarak ifade edebilmek, ancak bu beceriyi geliştirmekle mümkün.” Bunun için de kitabında birbirinden farklı ve kullanım amacına yönelik 115 öneri sıralıyor Zehir. Özellikle öğrenmeye vakit ayıramayacak kadar meşgul kimselerden çok olumlu yorumlar aldığını söylüyor Zehir. “Bir arkadaşım önerilerimden kendince etkilenip eve koşu bandı aldığını, karşısına da bir DVD oynatıcı yerleştirdiğini ve spor yaparken sürekli İngilizce diziler izleyerek hem dinleyip anlama becerisini geliştirdiğini, hem de bir çok kelime veya kalıbın kullanımını sindirdiğini söyledi. Bir başka okuyucum ise işe gidip gelirken veya ev işleriyle ilgilenirken aynı zamanda İngilizce kayıtlı metinler dinlemenin genel İngilizcesine çok büyük katkı sağladığını söyledi.” Eğer siz de İngilizceyi kullanabilmek isteyenlerdenseniz Sait Munzur’un karikatürleri ve başarılı grafik tasarımı sayesinde keyifle okunan bu kitabı okuyarak işe başlayabilirsiniz. Şu anda ikinci kitabına odaklanan Zehir, bu nedenle uzun süredir uğraştığı ve kişisel sergiler açtığı resme de ara vermiş durumda. Ama çocukken başladığı baleye 41 yaşında yeniden döndüğünü söylüyor. “Bu saatten sonra çocukluk hayalim olan Kuğu Gölü’ndeki Siyah Kuğu’yu oynamam pek mümkün görünmese de, kitabımın Black Swan selfhelp series’ten çıkmış olması beni oynamış kadar mutlu etti” diyor. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear