Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Anadol sevdalıları sergide buluştu İnek yesin de görelim Anadol hakkında birtakım şehir efsaneleri vardır. M. Yıldırım: İnek meselesi. M. Aydın: Anadol’la Türkiye’nin birçok yerini gezdim, hiç yolda kalmadım. Şartları değerlendirirsek o dönem bugünle kıyaslanamaz tabii ama ineğin yemesi diye bir şey yok. Ben her zaman iddia ederim, gelsin bir inek yesin, ben de ne isterlerse yapacağım. M. Yıldırım: “Anadol kışın çalışmaz, yazın su kaynatır” denir. Bunun da gerçekle alakası yok. 30 yıldır yaza girerken bir bakım yaparım, kışa girerken bir bakım. Ne yolda kalır ne su kaynatır. M. Aydın: Bazı insanlar 15 sene elimi sürmeden gitsin istiyor. Hiçbir makine o kadar uzun çalışmaz. Senede bir kere bakım şart. Bir de şu var, üretim devam etse araç daha da gelişirdi tabii. G. Nalbur: Anadol’un Çağdaş modeli var, 1983’te üretilen. Hiç piyasaya sürülmemiş. Dört cam otomatik, hidrolik direksiyon, klimasına kadar var. 1976’da Koç ailesinin fabrikada ürettirmiş olduğu klimalı Station vagon bir Anadol var. Dört yıl kullanmışlar. İki tane üretilmiş biri de Ecevit’in makam aracı olmuş. Onun akıbeti belli değil. Ancak öbürü hâlâ trafikte. G Soldan sağa: Gürcan Nalbur, Mithat Aydın, Ertan Eker ve Melikşah Yıldırım. Fotoğraf: VEDAT ARIK irport Outlet Center’da şu sıralar oldukça ilginç bir sergi var. Altmışlı ve yetmişli yılların gözde arabası olan, ilerleyen yıllarda serbest pazar ve ithalatın gelişmesiyle üretimi duran Türkiye’nin ilk yerli arabası Anadol otomobiller birer klasik olarak “Anadol Bu Memleketin Otomobili” sergisiyle karşımızdalar. Araba sahiplerinin tutkusu ve arabaları için yaptıklarıysa başlı başına birer hikâye. Gelin Anadol tutkusunu onlardan dinleyelim. Nasıl başladı Anadol sevdanız? Melikşah Yıldırım: Aslında farkında olmadan. 1966’da üretilecek ilk yerli araba için bir isim yarışması yapılmıştı. Ben de “Asena” ismiyle katılmıştım. Çok da iddialıydım. Anadol kabul edildi, daha güzel bir isim gerçekten. İlerleyen yıllarda yurtdışında eğitim aldım. Döndüğümde 30 yaşımda ilk defa araba sahibi olma şansına kavuştum. Maddi imkânlar kısıtlıydı, 74 model bir Anadol aldım. Bir yıl kullandıktan sonra 81 Anadol aldım. Şu an hâlâ sahip olduğum arabadır. Başka da arabam olmadı. İki sefer Almanya’ya gittim 40 bin kilometre yaptım, herhangi bir problem çıkmadı. Onun dışında beraber yaşadığımız bir yaşam var. Araba biraz yıprandı. “Bakım yaptıralım” dedik, Mithat Usta’yı bulduk. Görünürde hiçbir şeyi yoktu. Ancak söktük baktık, ister istemez metal yorgunluğu oluşmuştu. Sağolsun usta hepsini yeniden yaptı. Gürcan Nalbur: 20 sene arabaya sahip olmayı bekledim. Gece yatarken kafamda tasarlardım arabayı. Mahallemde duran EDA 68 plakalı arabayı hayal ederdim, sonunda ona sahip oldum. Şimdi “Kaça satarsın” diyorlar. Bunu parayla ölçemezsiniz. Ertan Eker: Anadol’la tanışmam 1987’de babamla dayımın ortak aldığı 81 model “balta burun” tabir ettiğimiz arabayla oldu. Şöförlüğü onunla öğrendim. Sonra ortaklık bitti, satıldı araba. 1999’da babam yolda spor bir STC (Süper Türk Canavarı) gösterdi, “Bak bu da Anadol” dedi. O gün o arabayı satın almaya karar verdim. Civardaki apartmanlara soruşturdum. Sahibini buldum. Adamcağız satmıyor. O da bizim gibi. Daha çok spor araba meraklısı. Çok defa rahatsız ettim. En sonunda kovuyordu beni. Sonra araya tanıdıklar soktuk, bir şekilde kabul ettirdik. Değerinin dört katına aldım. Arkadaşlarınız bu tutkunuzu nasıl karşıladı? E. Eker: Ailem çok karşı çıktı. “Oğlum bu arabayla uğraşılmaz” diye. Sonradan bayağı bir tutku olduğunu anladılar. Benim gelin arabam, yeğenimin sünnet arabası hep STC’dir. Gençlerin modifikasyon anlayışı hazır parçayı alıp takmak. Benim kendi STC’m diğerlerinden ayrı olsun diye DENİZ bu değişiklikleri yaptım. Kendi düşüncemi ÜLKÜTEKİN yansıtıyor. Abilerim bana kızabilirler “niye orjinalini bozdun” diye. Siz karşı çıktınız mı? Mithat Aydın: Ben karşıyım. Zevkini alsın yine orjinale çevireceğim. O modelleri genelde ralliciler çok kullanırdı. Hâlâ kullananlar var. G. Nalbur: A1 de benim günlük kullandığım model. Onu da yağmursuz havalarda kullanıyorum. Kıyamıyorum açıkçası. Yoksa sorun yaşamama açısından değil. Anadol’u farklı kılan özellikler nedir? E. Eker: Bir kere fiberglas malzemesinin saça nazaran daha uzun ömürlü olması. Bir de aksamının tek şasi üzerinde olması. M. Aydın: 60’ların hobisi Amerikan arabalarından sonra Türkiye’nin ilk yerli arabası Anadol’du. Gözde bir arabaydı. İsterdim ki üretim devam etsin. Ben de kapanana kadar Anadol fabrikasında çalıştım. Yani bundan hayatımızı kazandık, hâlâ da kazanmaya devam ediyoruz. Anadol Fabrikası’nın kapanacağını öğrendiğinizde ne düşündünüz? M. Aydın: 1980’de araba üretimi durduruldu. Kısmet kamyonet yapımı sürdü. 1990’da o da tamamen kaldırdı. O camiadan gelip emek verdiğimiz için bizi üzdü tabii. G. Nalbur: Şu anda piyasada bulunan sağlam Anadollar’ın yüzde 90’ı Mithat ustanın elinden çıkmıştır. Şu an Türkiye’de belki motor tamir ettirebilirsiniz ama şasi tamiri konusunda aktif olan tek Mithat ustadır. M. Aydın: Orjinalin dışına çıkmadan tabii. Çünkü tamamen klasik bir modeldi. Şimdi yedek parça sıkıntısı yaşıyoruz. Eskiden Anadol’a parça üreten firmalar bu üretimi durdurdu. Az da olsa yapsalar keşke. G. Nalbur: Belgesel kanallarında izliyoruz. Adam 55 model Chevrolet topluyor. Bayisini arıyor “şu model şasiye ihtiyacım var” diye. Hemen getiriyorlar. Ciddi bir sektör aslında. Biraz da yeni anlaşılıyor klasik olduğu sanırım. E. Eker: Kesinlikle. 44 yıl olmuş. Türkiye’nin ilk yerli üretimi. Yeni jenerasyon da yeni tanıdı bu modelleri. İnsanların kafasında kamyonet olarak kalmış maalesef, zamanında birçoğu kesilip kamyonet yapıldığı için. Bizim jenerasyon da “araba modeli var mıymış bunun, ne güzelmiş, yazık etmişler” demeye başladı. G. Nalbur: Çamur atanlar için söylüyorum. Eğer Anadol sağlam bir araba olmasa kesip kamyonet yapmazlardı. Anadol sayesinde insanlar senelerce kömür, odun, eşya taşıdılar. Adam iki ton yükü vuruyor, araba bana mısın demiyor. Türkiye’de Anadol üretilirken ABD’de Corvette üretiliyor. İkisi de aynı malzeme. Tamamen fiber. G A C M Y B C MY B