Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 27 HAZİRAN 2010 / SAYI 1266 İstatistikler futbol tanrılarına karşı Ulusal tarzlar yok oluyor “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”de kültürel kimliklerin ülkelerin futbol oynama tarzlarındaki etkilerini araştırıyordunuz. “Futbolun Şifreleri” kitabı bu araştırmanın bir adım ilerlemiş hali mi? “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”de ülkelerin sebep ulusal kültür veya her neyse neden farklı tarzlarda oynadığını araştırıyordum. Ancak bu dediğim 1994 yılındaydı. Sanırım artık ulusal futbol oynama tarzları çağını terk ediyoruz devamlı top sürme ve çalıma dayanan eski Türk tarzı futbolun nasıl yok olduğuna bir bakın ve her takımın uyguladığı tek bir uluslarüstü tarzın hâkim olduğu çağa giriyoruz. Bu tarzda futbol çok hızlı, fiziksel, tek dokunuşlu ve her oyuncuya düşen defansif görevler üzerine kurulu. Futbolda kendini yeni göstermeye başlayan Kuzey Kore, Yeni Zelanda ve ABD gibi ülkeler bu tarzda ustalaşarak futbolun tarihsel devleriyle başabaş oynamayı başardılar. Sanırım bu yeni defansif tarz İspanya'nın İsviçre’ye neden yenildiğini anlamak için yeterli. Sizce çoğu maçta futbol kalitesinin kötü olmasının sebebi nedir? Futbol sezonunun çok yoğun hale gelmesiyle artık futbolcular bu tip turnuvaları eskisi kadar ciddiye almıyor olabilirler mi? Bazı takımların yorgun olduğu doğru, özellikle İngiltere ve Fransa. Ancak diğer yandan kupa için 32 takım bence çok fazla. Nijerya ve Danimarka gibi bazı görece zayıf takımlara bakarsanız Avrupa’daki büyük kulüplerde çok az sayıda oyuncularının olduğunu görürsünüz. Çoğu ortalama takımlarda oynuyor. Eğer iyi oyuncularınız yoksa belki organize bir futbol oynayabilirsiniz ama gösterişli futbol oynayamazsınız. Sizce bu turnuvada parlayacak oyuncular kimler olabilir? Hâlâ Messi’nin (solda) performansının bu turunvada belirleyici olacağını düşünüyorum. Arjen Robben (sağ üstte) de sakatlığından kurtulduğunda Dünyanın en bilinen futbol yazarlarından Simon Kuper’in ekonomist Stefan Syzmanski’yle birlikte yazdığı “Futbolun Şifreleri” isimli kitap, dünyanın en popüler oyunu hakkındaki klişeleri sorguluyor. Biz de Kuper’e ulaştık ve yerinde izlediği Dünya Kupası hakkında birkaç soru sorduk... Hollanda için büyük bir fark yaratacaktır. Keşke İngiltere de Joe Cole’u sahaya sürseydi, bence aradıkları yaratıcı oyuncu oydu. Sizce Türkiye Güney Afrika’da olsa nereye kadar gidebilirdi? Demin bahsettiğim tarzda ustalaşsalar “ki Hiddink'le birlikte bunu rahatlıkla başaracaklarını düşünüyorum” bir yerlere gelebilirlerdi. Ancak bu turnuvada herkes aynı taktiklerle oynadığı için kazananları öngörmek de bir hayli zor. “Küçük takım diye bir şey yoktur” belki eski bir futbol klişesi ama artık kesinlikle doğru. O yüzden Türkiye, Yeni Zelanda’ya kaybedebilirdi ama İtlaya’yı da yenebilirdi. G Simon Kuper’e göre artık İngilizler uzun toplarla oynamıyor. utbol tam anlamıyla klişeler üzerine kurulu bir oyun. Atamayana atarlar, Fenerbahçe Kadıköy’de Galatasaray’ı hep yener, Almanlar hep kazanır, İngilizlerin başına hep talihsizlikler gelir. Elbette doğası gereği çok basit bir oyun olan futbolun kitlelerce bu kadar büyük bir tutkuyla benimsenmesinde bu klişelerin de rolü var. Bazısı futbolun kendi içinde oluşan uçsuz bucaksız kültürü, bazısı şehir efsanesine dönüşmüş öngörüler üzerine kurulu bu klişeler aynı zamanda doğruluğu ve belirleyiciliği istatistiki verilerle kanıtlanmayı bekleyen birer iddia. Ancak söz konusu futbol olunca istatistikler diğer spor branşlarına oranla fazlaca önemsiz bulunuyorlar. Bunun bir sürü farklı sebebi olabilir tabii. Futbolun diğer tüm bireysel ve takım sporlarına göre akıcı bir yapısı olması, istatistiği tutulacak kriterlerin de olabildiğince az olması anlamına geliyor. Veya futbolla ilgili meslek erbabının futbolcular ve eğiticiler de dahil diğer sporlara göre daha düşük bir eğitim seviyesinden gelmesinin istatistiğin değerli bir kaynak olarak görülmemesinin sebeplerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bu futbol ve istatistik üzerine konuşmaların sebebi “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” isimli kitabıyla futbol ve edebiyat arasındaki ilişkiye yeni bir boyut ekleyen gazeteciyazar Simon Kuper’in ekonomist Stefan Szymanski’yle birlikte yazdığı yeni kitabı “Futbolun Şifreleri”. Kuper ve Szymanski kitapla birlikte geçmişten bugüne kadar var olan popüler futbol klişelerini rakamlar eşliğinde sorguluyorlar. Nasıl mı? İngiltere’nin hemen her Dünya Kupası’ndan dramatik bir şekilde elenişini ve talihsizliklerın asla yakasını bırakmadığına yönelik DENİZ inanışın aslında galibiyet yüzdeleri göz önüne ÜLKÜTEKİN alındığında çok da geçerli olmadığını ortaya koyuyorlar. Bu inanışı geçerli kılansa İngiltere'deki kimsenin takımlarının elinden gelenin en iyisini yapmasına karşın bir Dünya Kupası kazanacak kapasiteye sahip olduğuna inanmak istememesi. Bu yüzden uluslararası alanda hep beklenenin altında performans gösterdiğine inanmak bir şekilde İngiliz halkının kendilerini futboldaki en büyük ülke olduğunu sanmasını sağlıyor. Kitap gerçekten fazlasıyla ilginç ve yeni bir bakış açısıyla yeşil sahaya bakmanıza olanak sağlıyor. Rakamlar ve mitler arasındaki soğuk savaşta da oldukça tutarlı bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Yine de söz konusu futbol olunca her zaman yanılma payı vardır. Aslında kitabın Türkiye baskısı için yaptığı röportajda Kuper de bunu gözardı etmiyor. Futbolun Şifreleri kulüplerin genç futbolcu transfer etmelerini böylece ilerleyen yıllarda yükselen performans gösterecek bir futbolcu kazanmış olacaklarını söylüyor. Ancak sorulduğunda Galatasaray’ın 30 yaşını dolduran Hagi’yi İstanbul’a getirdikten dört yıl sonra Romen yıldızla birlikte kazandığı UEFA Kupası’nı açıklamakta biraz zorlanıyor. Elbette kitabın amacı da yaşlı futbolcuların tamamiyle başarısız olacağını söylemek değil ama konu Hagi ve istatistikler olunca ister istemez kurt hoca Metin Türel'in sözleri akla geliyor, “Hagi sana kırk metreden bir çakar, nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri.” G F C M Y B C MY B