22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

9 MAYIS 2010 / SAYI 1259 11 Fevzi Karadeniz: 33 yıl önce Taksim’de ölmüştüm SELÇUK EREZ Depremin nedenleri G eçenlerde Tahran Üniversitesi’nde konuşan bir hoca, Kazım Sadeghi, “Zelzeleler, açık saçık giyinen iffetsiz kadınlar yüzünden oluyor” dedi. Bazı Batılı kadınlar bu sözleri hemen hafife aldılar: Biri, “Herhalde İzlanda’daki yanardağ da, oradaki kadınlar kim bilir ne biçim dekolte dolaştıklarından patlamıştır!” dedi. Biri de tuttu, “Önümüzdeki cuma, hep beraber dar ve kısa etek, dekolte bluz giyip dolaşalım; bakalım ne biçim bir zelzele olacak” deyiverdi . Oysa bu görüş öyle hafife alınmamalı, yerbilim derslerinde anlatılanlarla çeliştiğine bakılıp hemen mizah konusu yapılmamalıdır: Sezen Aksu Maryland’da konser verdiğinde oranın gazeteleri “Türk popstarı, Strathmore’u salladı!” diye başlık atmamışlar mıydı? Örovizyon temsilcimiz Hadise, Bosna’yı bir güzel sallamamış mıydı? Ya Beach Club da şarkı söylediğinde Demet Akalın Kuşadası’nı ne yapmıştı? Allah’tan bu ülkenin erkekleri, kadınların ne biçim sarsıntılara yol açabileceklerini iyi bilirler: Mahzun Kırmızıgül, böyle bir depremin merkez üssüne yakın bir yerde altı kat enkazdan AKUT tarafından kurtarıldıktan sonra “Yıkılmadım, ayaktayım!” dememiş miydi? Çok eskiden İran’da bile zelzelenin sebebinin kadınlar olduğu bilinmezdi: Gazneli Mahmud’a hediye ettiği “Şahname” adlı eseri nedeniyle İran edebiyatının temel direği sayılan Firdevsi, 973’te, “Dünya, bir boğanın boynuzlarında durur, boğa yorulunca kafasını oynatır, zelzele işte bundan olur!” demişti. Aslında mesele bağnaz olmamak, aklımızı, fikrimizi bütün olasılıklara açık tutmaktan ibarettir. Mesela biri çıkar, kırımkongo hastalığının fazla et yemekten, domuz gribinin bu hastalığa karşı aşılanmaktan ileri geldiği ileri sürerse ya da kopya çekmenin avuçlarımızda kıl bitmesine, terli terli su içmenin de Alzheimer’e sebep olacağı ileri sürerse neden hemen karşı çıkalım? Sonra Baykal, “Bu tür siyasi davalar darbe dönemlerinde yaşanır.. Hitler’in ...iktidarını pekiştirdiği dönem gibi.. Topluma mal olmuş kişileri birden gözaltına alamazsın. Bu ancak darbe dönemlerinde, rejim kesintilerinde yaşanır Türkiye’nin geldiği nokta budur. Bugün gözaltına alınanlar laik cumhuriyete inananlar, Atatürkçüler” deyince, buna değil de şimdi alabildiğine demokratik bir ortamda yaşadığımıza neden inanmayalım? Ve Başbakan, “Hitler’e birini benzeteceklerse kendi eski genel başkanlarının fotoğrafına baksın. Orada kendisine Milli Şef dedirten genel başkanlarını görecekler” der, yani İsmet İnönü’nün Hitler’e benzediğini ima ederse biz aslında bambaşka gerçeklerin geçerli olabileceğini niçin düşünmeyelim? G selcukerez@gmail.com Fotoğraf: Vedat Arık ESRA AÇIKGÖZ Y ıllar sonra yine aynı yerdeydi Fevzi Karadeniz. 1 Mayıs 1977'de kaybettiği arkadaşlarını hatırladı bir bir. 33 yıl sonra yeniden Taksim'de 1 Mayıs'ı kutlamasını sağlayan bugünün mücadeleci insanlarına şükran duydu... Niye mi? Diyarbakır’ın bir köyünde, 1952'de başlıyor hikâyesi. Ekin biçerken, harman kaldırırken, bağbozumunda herkesin birbirine destek olduğu bir köy bu. Zenginleyoksulun farkına ilkokula başladığı Ergani'de varıyor. Bekçipolis dayağını da bu yıllar da tanıyor, evde konuştuğu Kürtçenin okulda yasak olduğunu da. Bunlar onu “sol”a götürüyor, ama önce onun “sol” tanımını dinleyelim: “Eğer ‘Sol’ eşitliği, adaleti, hümanizmi, güçsüzün yanında olmayı, onlara üzülmeyi, elmandan bir parça vermeyi, onu da oyuna katmayı, ‘fakir sofra’da oturmayı içeriyorsa, sola ilgim o yıllarda başladı”. TİP’teki, Devrimci Doğu Kültür Ocakları’ndaki Kürt aydınlarını, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar'ı izlemesi, Tarık Ziya Ekinci, Canip Yıldırım, Musa Anter, Mehdi Zana gibi isimlerle tanışması da cabası. Deniz Gezmiş, sonradan komşusu olup tabutunu taşıdığı Harun Karadeniz o yıllardan hatırladıkları. İlk sendikal faaliyetine, 1971’de başlıyor. Sonraki yıl İstanbul Hukuk’a giriyor. Bir yandan Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu’nda çalışıyor. İşyeri sendika Fevzi Karadeniz, yıllardır Türkiye'den uzakta, baştemsilciliğine seçiliyor. İlk grevini de Fransa'da yaşıyordu. 12 Eylül'ün gurbete mahkum orada yapıyor, üstelik bir yıl boyunca tek ettiği insanlardan sadece biri o. Yıllar sonra yine başına! Sosyalİş’in sözleşme görüşmeleri Türkiye'deydi, hem de 1 Mayıs'ta Taksim'de ve... anlaşmayla sonuçlanmayınca grev kararı alınıyor. arama kararı olduğu halde... Sonrası, yurtdışı... Gerisi Karadeniz’den: Fransa’ya yerleşiyor. Boş da durmuyor, cezaevindeki “Büro, İmar İskân Bakanlığı’na bağlıydı. Grev DİSK, Barış Derneği ve TÖBDER yöneticileri, TKP, uzayınca Bakanlık baskıya başladı. ‘Bu işyerinde bir DevYol, Kürt aydınlarının tutuklu olduğu siyasi Amerikalı 80 bin, bir Türk Mühendis 3000, bir işçi davalar, Kürt sorunuyla, gençlik ve kadın hareketi 1200 lira maaş alıyor’ diye pankart asmıştık. Bakanlık davaları için kampanyalar, mitingler düzenliyor. 'devletin gizli sırlarını açıklıyorsunuz' diye tehdit Yurtdışından yolladığı yazılar yüzünden yargılanıyor, etmeye başladı. Her gün polisler grev yerinde bizi ceza alıyor. Yıllarca Türkiye’ye gelemiyor. 33 yıl sonra, rahatsız ediyor, tartaklıyordu. Faşistler grevi 1 Mayıs’ta Taksim ya da onun bıraktığı adıyla 1 Mayıs basacakları haberini bize iletiyor, ölümle tehdit alanındaydı. Gözlerinde buğu... Elinde karanfillerle, ediyordu. Bakan Adalet Partili Nurettin Ok’tu. Biri ona, Kazancı Yokuşu’nda durdu. “33 yıl önce ben orada ‘Bu grevi ancak Fevzi Karadeniz bitirir’ demiş. Beni ölmüş, yeniden dirilmiştim” diyor o anı anlatırken, aradı. Grevci arkadaşlarım başımıza toplanmıştı. “Mucizelere inanmam ama öyle. Orada yakınımda ‘Evladım!..’la başlayan, ‘hemen Ankara’ya gel, ihya ölen arkadaşlarımın acısını hiç unutmadım. Eşlerini, olursun'la devam eden, tehdide varan konuşmasını babasız büyüyen çocuklarını, annebabalarını, kestim, ‘Satılık işçi yok’ diyerek telefonu kapattım. kardeşlerini hep düşündüm. Devrimcilerde ‘ateş Baskılar giderek arttı. Grev kırıldı, arkadaşlarım düştüğü yeri yakar’ diye bir söz yoktur. Anneağlayarak işbaşı yaptı. Bir yıl tek başıma grevde babamızı, kardeşimizi her ölüm yıldönümünde kalmam kuru inat değildi. İşbaşı yapmadığım sürece anmayız ama mücadelede yitirdiklerimizi unutamayız. işyerinde DİSK’e bağlı Sosyalİş yetkili kalacaktı. Meydanda en çok onları düşündüm. O gün konuşan İşverense Türkİş’e bağlı sendika sokmak istiyordu. Kemal Türkler’i, görkemli mitingi yöneten ve olay Bakanlık bir yıllık grevimi işyerini taşıyarak bitirdi”. sırasında konuşmalarıyla kitleyi sakinleştiren, belki Takvim, 1 Mayıs 1977’de... Karadeniz, DİSK’e bağlı binlerce insanın ölümünü engelleyen Sıtkı Coşkun’u TEKNİKİŞ İstanbul Şube başkanı. Masa, sandalye, ve aramızda olmayan diğerlerini”... daktilo koyup, kadın üye sekreterini oturttukları Acıyı ve mutluluğu aynı anda yaşadı o gün kamyonla giriyor 1 Mayıs alanına, Gümüşsuyu’ndan. Karadeniz. Bir de şaşkınlığı... Bırakalım o anlatsın: Kazancı Yokuşu’ndalar. Kamyonda, megafonla “Kortejde yanıma gelip dolu gözlerle sarılan kadına, slogan atarken duyuyor silah seslerini. “Kamyonun ‘kusura bakmayın tanıyamadım’ deyince, ‘1 Mayıs çevresine binlerce insan birikince hareket eder diye 77’de Teknikİş kamyonetinin üzerindeki üyenizdim’ korktum, atladım” diyor, “20 civarında insan ölü veya demez mi? Gel de bu hayatı, mücadeleyi, insanları baygın yerde yatıyordu. Atladığımda yere düşsem sevme? Velhasıl güzel duygularla, tazelenen anılarla, büyük ihtimalle ezilecektim. Koşarken, otoparktan yeni umutlarla ayrıldım 1 Mayıs Meydanı’ndan”. G çıkan, dört kişinin bulunduğu beyaz Renault’tan ateş açıldı. Ülker sokaktan Gümüşsuyu’na oradan meydana çıktığımda meydan savaş alanıydı. Kadınerkek, çocuk, yaşlı, genç on binlerce insan yerde, sağa sola koşuşturuyor. Görevliler sloganlar atıyor, ağlıyor, yaralıları kucaklıyor, panzerlerin altından çekiyor... Sıtkı Coşkun kürsüden, ‘Sular idaresinden, İntercontinental’dan ateş edildi, güvenlik görevlilerini uyarıyorum’ diye bağırıyordu. Sular idaresinden uzun namlulu silahlarla tulum gibi siyah elbiseler giymiş 56 şahıs yavaş yavaş indi. Olaydan sonra DİSK’in gösterdiği tanık olarak adliyede ifade verdim”. 1978 1 Mayısı’ndan sonra Diyarbakır’a yerleşiyor Karadeniz. BANKSEN DoğuGüneydoğu Temsilcisi iken Kemal Türkler öldürülüyor. 22 Temmuz 1980. Üyelerin protesto için direnişe geçmesiyle sendika binası basılarak gözaltına alınıyor. 20 gün Devegeçidi kampında gözaltında kalıyor, tutuklanıyor. Diyarbakır 5 No’lu cezaevine götürülüyor. “Darbe olunca DİSK Davasından arandım” diyerek anlatıyor gülsün mü ağlasın mı bilemeden, “Annemi, babamı, kardeşlerimi gözaltına alıyor, sendika binasının bulunduğu hanın kapıcısını sorguya çekiyorlar. Cezaevinde olduğumu söyleyince ‘bizden iyi mi biliyorsun’ diyerek dövüyor”. Ekimde mahkemeye çıkarılıyor. Dünya Sendikaları Federasyonu serbest bırakılması için mesaj gönderiyor, “250 milyon üyemiz” adına diye başlayan mesaja takılıyor savcı, bu kadar insanı nereden tanıdığını soruyor. Tahliye oluyor Karadeniz, hakkında Espirisentır Misafir şair PARASIZLIK İçime dek işler sesi Para paraya değince Öyle zoruma gider ki Şu tiridine bandım türküsü Para verdim aldım deyince Niyazi Börklü Bir meslek bir proje KALECİ: Emekli olunca bir KALEydoskopa yerleşicem. Off the record Kör adam topala, nasıl gidiyorsun diye sordu.. topal köre, gördüğün gibi diye yanıt verdi. Argodan al haberi Fazla viraj almak: Çok yalan söylemek. Fındık: Hileli zar. Fotoğraf çıkarmak: Arabayı toslamak. Petşop Fotosentır Misafir çizer: Akdağ Saydut Politikacıdan acil Az kullanılmış sınırlı miktarda küfür, acilliyetten satılıktır. Anadın mı?! Topus Yuvarlanan top çim tutmaz. Foto: Mehmet Ünal C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear