25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 EYLÜL 2009 / SAYI 1226 5 2004 açıklamasında Karzai, “hazineleri gözlerimle gördüm” diyecek, önceki yıl da “hazinelerin bir süre sahte duvarlarla perdelenmiş bir kör kuyuda, 1986’dan itibaren de Merkez Bankası’nın kasalarında gizlendiğini” bildirecekti. 4. sayfanın devamı İşte ne olduysa, Kâbil Ulusal Müzesi’nde sergilenen bu hazinelere “gizli” damgasını vurduran siyasal olaylar Afganistan’ı karıştırmaya başladıktan sonra birdenbire oldu! 27 Nisan 1978’de Afganistan’da bir askeri darbe, ülkede bugünlere kadar sürüklenen kargaşanın ilk kıvılcımını çaktı. Bu hazineler darbeden bir yıl sonra gereken özen gösterilmeden, gelişigüzel paketlenerek bir bakanın evine taşınarak koruma (!) altına alındı. 26 Aralık 1979’da Ruslar Afganistan’ı işgal etti. Hazineler, Kâbil dışında bir onarım merkezine götürüldü. Cam ve tahta kutular zarar görmüş, bereket hazinelerdeki yapıtlara bir şey olmamıştı. Rus ve Afgan uzmanların onardığı parçalar Ulusal Müze’de yeniden sergilendi. 1981’de Celalabad Müzesi yağmalandı ve yakıldı. 1992’de müzelerde yeni bir yağma dalgası yaşandı. 1994’te Ulusal Müze’de roket yağmuru sonucu yangın çıktı. BBC, Kâbil’den yaptığı bir yayında Afganlı aydınların “Afganistan öz çocuklarını gömebilir; ama kültürünü asla!” dediklerini bildirirken tüm ulusları Afganistan’a yardıma çağırdı. Bu arada 40 bin kadar sikke müzelerden çalındı. 1996’da yönetimi ele geçiren Taliban hükümeti, görevlilerin müzeye gidişlerini bile yasakladı. İşsiz kalan müze müdürü, pazarda patates satar oldu! Müzelerdeki ünlü eski Afgan halıları da yok oldu. 2001’de müzedeki 2500 sanat eseri tahrip edildi. Taliban, Bamiyan’da 38 ve 55 m yüksekliğindeki iki dev Buda heykelini dinamitledi. Kâbil Ulusal Müzesi’ndeki bu görkemli hazineler 1985’te saraya taşınarak güvenlik altına alındı. Ancak ondan sonra bir daha bu hazineleri gören olmadı. PAZAR SÖYLEŞİLERİ DÖRT AFGAN 6 Anadolu’da edebiyat dergileri ATAOL BEHRAMOĞLU u “Anadolu” sözü Ankara’yı ve İzmir’i de kapsamalı mı, bilmiyorum. Bir de Trakya’mız var. Coğrafi anlamıyla değil ama, başta İstanbul olmak üzere üç büyük kentimizin dışındaki kentlerde yayımlanan dergilerden, bu yörelerdeki kültürsanat etkinliklerinden söz ederken, bir genellemeyle tümüne “Anadolu” diyebilir miyiz? Anadolu dergilerini; özellikle İstanbul’un kültür alanındaki tekelini kıran kültür kardelenleri, ateşböcekleri olarak görürüm. Ankara ve İzmir dergileri de bence bunların arasındadır. Bu sütunda geçen yıl “Büyük Kentlerimiz Dışında Sanat ve Kültür” başlıklı bir yazım yayımlanmıştı. O yazıda sözünü ettiğim dergilerden “İçel Sanat Kulübü”nün aylık bülteni, Anadolu’daki bu tür yayınların en oturmuş, en düzenli yayımlananlarından. Aynı yazıda adı geçen “Gediz” (Manisa Halk Evi dergisi) yayınını sürdürmekte midir, bilmiyorum. Devam etmiyorsa, üzülürüm. Çünkü zengin içerikli, güzel bir dergiydi. Üç büyük kentimizden Ankara bir zamanlar edebiyat dergiciliğinde İstanbul’la at başı giderdi. Bir tek “Dost” dergisi bunu örneklemeye yeter. Bu gün de öyle mi? Özgen Kılıçarslan’ın yönettiği “Hayal”, Abdülkadir Budak’ın “Sincan İstasyonu”, Aydın Şimşek’in “Deliler Teknesi” aklıma ilk gelenlerden. Bunlara “Patika” ve “Lacivert” adlı dergileri de eklemeliyiz. Ahmet Yıldız’ın “Edebiyat ve Eleştiri”si bu alanda büyük bir yayın olayıdır. Bu ay 100. sayısının son sayı olarak yayımlanacağını üzüntüyle öğrendim. “Edebiyat ve Eleştiri” gibi bir dergiyi yüz sayı yayımlayabilmek büyük başarıdır. Yine Ankara’da yeni bir dergi, “Dilge”, yayın yaşamına başladı: Sahibi ve Yazı işleri Müdürü İlkim Odabaş. Bana gelen 2. sayıda “Sürgün Kalemler” başlıklı dosya ilginç. Ziya Gökalp, R. H. Karay, Halikarnas Balıkçısı ve Nâzım Hikmet’in sürgünlüğüne ilişkin yazıların yanı sıra, benimle de bu konuda bir söyleşi yapma inceliği gösterdiler. İzmir’de bu alanda şu süreçte ne gibi yayınlar var? Veysel Çolak “Dize”sini sürdürüyor. “İle” ve “Agora” dergilerinin yayınları ne yazık ki sona ermiş. “Alaz”ın bir değişim geçireceği söyleniyor. Başkaca Anadolu dergileri arasında “Kertenkele” ilgimi çekti. ÜnyeOrdu’da hazırlanan, Samsun’da yayımlanan dergiyi Muammer Yavaş yönetiyor. Elimdeki 16. sayıda (HaziranAğustos 2009), başkaca yazıların yanı sıra “Selim İleri’nin Romanı ve Romancılığı” (M. Hüküm), “İkinci Yeni Şiirinin Mahiyeti” (M. Celep) başlıklı yazılar ilgiyle okunabilir. Son olarak Uğur Pişmanlık’ın Tarsus’ta yayımladığı “Aratos”tan söz edelim. Adının altındaki alt başlığa yaraşır biçimde bir “Tarih Felsefe Kültür Sanat” dergisi bu. Elimdeki 34. sayı (TemmuzAğustos 2009) arkeoloji ağırlıklı. Dergi “Aratos Kitaplığı” başlığı ile kitapçıklar da yayımlıyor. Bu sayı ile birlikte “Edebiyatımızda Çeşmeler” başlıklı güzel bir kitapçık veriyor okura. (“İsmini Çeşmelerden Alan Sokak ve Caddeler” başlıklı kaynakçadaki bazı sokak ve cadde adları ise, izleri sürülüp de şiir ya da öykü yazdıracak kadar esinleyici...) Edebiyat dergiciliği alanında Bursa ve çevresinde de bir hareketlilik var. Onlardan ve başkalarından daha sonra söz ederim. Şairliğe ilk adımlarımı bir küçük Anadolu kentinde attığım için, metropoller dışındaki kültür etkinlikleri, özellikle de edebiyat dergiciliği beni her zaman heyecanlandırmıştır. G İşgal, ayaklanma, iç savaş, yağma olasılıklarını dikkate alan dört vatansever Afgan yetkili, “Bir ülkenin kültürü yaşarsa o ulus da yaşar!” inancıyla hazineyi kargaşa içinden uzaklaştırıp gizlice Merkez Bankası’na taşımış, tüm söylencelere kulaklarını tıkayıp ağızlarını da kilitlemişlerdi! Karzai, “Kendi ülkemizde, yıllarca rehin olan bu hazinelerden tek parça bile kaybolmadı” derken, Merkez Bankası yetkilileri ve müzeciler, sandıklardaki mühürlerin ilk günkü gibi durduğunu doğruladılar. B SERGİLER İLE AÇILIM 8 7 ÜNLÜ KAYIP HAZİNELER! Ardından ülkede ve dünyada tıpkı 1945’de 2. Dünya Savaşı’nın sonunda kaybolup 1991’de Moskova Puşkin Müzesi’nde ortaya çıkan Troia Hazineleri gibi çeşitli söylentiler dalga dalga yayılır oldu. Hazineler çalınmıştı... Karaborsada satılmıştı... Ülke dışına kaçırılmıştı. Altınları eritilmişti... İşgalci Ruslar hazineyi Moskova’ya taşımışlardı. Hazine Taliban’ın elinde rehindi... Çelişkili söylenceler, Afganistan sınırlarını aşarak uluslararası sorunlar yumağına dönüşmüştü. Savaşın yaralarına, bir de bu hazinelerin yok oluşunun acısı eklenmişti. Sonraki yıllarda Irak’ın Kuveyt’i; ABD’nin Irak’ı işgalinde müzelerden yağmalanan hazineler, sanat yapıtlarında da benzeri söylentiler dünyayı kaygılandıracaktı! Ağustos 2003’te Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai halkına ve dünyaya beklenmedik, önemli bir açıklama yaptı! Merkez Bankası’nın kasalarında Ulusal Müze’deki hazineler ile bağlantılı bazı sandıklar bulunmuştu! Hazinenin yok oluşundan yıllarca sonra yapılan bu açıklama Afgan halkı ile birlikte dünyada hem sevinç, hem de yeni sorular yarattı! Bunlar, eritildiği sanılan gerçek hazineler miydi? Merkezi Vaşington’da olan “National Geographic Society (NGS)” uzmanı Fredrik Hiebert ile Tillya Tepe Hazinesi’ni bulan Rus arkeolog Victor Sarianidi Afgan hükümetinin yardımına koştular. Sonuç: Bunlar gerçekten “Kabil Ulusal Müzesi’nin ünlü gizli hazineleri” idi... 9 9 Bundan sonra hazineler, iki Fransız askeri nakliye uçağı ile onarım için Paris’e götürüldü. 5 Aralık 2006’da Karzai “gururla” dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile birlikte, beş ay sürecek sergiyi açtı. Karzai, “Bu gizli hazineler sergisi tam anlamıyla bir mucizedir” dedi. Sergi daha sonra KAAÖ çatısı altında Afganistan’a yardım eden İtalya ve Hollanda’da da sergilendi. Ardından Atlantik’i aştı... Mayıs 2008’de önce Vaşington’da, sonra San Francisco, Houston ve son 10 olarak da Nev York Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergilendi. İşte bu pazar günü bu görkemli, gizemli, gizli hazinelerin Atlantik ötesi sergisi sona eriyor! Ya bu hazineler yağmalansaydı! Ya dağılıp altınları için eritilseydi! Ya o dört vatansever Afganlı olmasaydı! İnsan düşünmek bile istemiyor! Şimdi gelelim Türkiye’ye! Afganistan ile köklü tarihsel bağlantıları bugün de süren Türk halkı, acaba bu gizli hazineleri “İpek Yolu”nun son noktası olan Boğaz’da, Sakıp Sabancı Müzesi’nde görebilecek mi? G ataolb@cumhuriyet.com.tr TARİHTE BU HAFTA 20 Eylül 1934: Ünlü İtalyan Oyuncu Sophia Loren (altta) doğdu. 1951: NATO Konseyi toplantılarında Türkiye ve Yunanistan’ın birliğe davet edilmesine karar verildi. 1961: Arjantinli yüzücü Antonio Albertondo Manş Denizi’ni yüzerek İngiltere’den Fransa’ya geçti. Ardından dinlenmeden yüzerek tekrar İngiltere’ye döndü. 1969: John Lennon, Beatles grubundan ayrıldı. 1985: Türk Halk Müziği sanatçısı Ruhi Su hayata veda etti. 1988: Naim Süleymanoğlu, Seul Olimpiyatları’nda halterde altı dünya rekoru kırdı. 21 Eylül 1938: İlk televizyon haber programı, İngiliz BBC kanalında yayımlandı. 1947: Korku ve gerilim romanlarıyla ünlenen Amerikalı yazar Stephen Edwin King doğdu. 1975: Resim ve şiirleriyle ünlü Bedri Rahmi Eyüboğlu hayata gözlerini yumdu. 1991: Heybeliada’da bulunan 19. yüzyılın ortasında yapılmış Halki (Bakır) Palas yandı. 22 Eylül 1932: Ünlü gazeteci ve yazar Ahmet Rasim hayata gözlerini yumdu. 1980: Irak savaş uçaklarının Tahran Havalimanı’nı bombalamasıyla İranIrak Savaşı başladı. Sekiz yıl süren savaşta bir milyona yakın kişi öldü. 2001: “Bu Kalp Seni Unutur mu?”, “Gönül”, “Zaman” gibi birçok şarkısıyla gönüllerde taht kuran şarkıcı ve söz yazarı Fikret Kızılok (altta) hayata gözlerini yumdu. 23 Eylül 1930: Amerikalı efsanevi müzisyen Ray Charles (üstte) doğdu. 1931: Ekonomik kriz yüzünden iki gün boyunca kapatılan Londra Borsası açıldı. 1939: Psikanaliz uzmanı Avusturyalı Sigmund Freud (altta) hayata gözlerini yumdu. 1969: ODTÜ öğrencisi Mustafa Taylan Özgür kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından İstanbul Üniversitesi öğrenci birliğinin Beyazıt’taki kongresinde silahla vurularak öldürüldü. sanatçısı Zeki Müren TRT’nin kendisi için düzenlediği tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ C M Y B C MY B 24 Eylül 1949: Ünlü İspanyol Yönetmen Pedro Almodovar dünyaya geldi. 1981: Türkiye’nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği’nin bulunduğu binayı ele geçiren ASALA mensubu dört kişi 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Güvenlik görevlisi Cemal Özen’i öldüren, Başkonsolos Kaya İnal’ı yaralayan teröristler 7’şer yıl hapis cezası aldı. 1996: Türk Sanat Müziği 25 Eylül 1925: İlk Cannes Film Festivali yapıldı. 1982: Türkiye’nin ilk kadın Büyükelçisi Filiz Dinçmen, Amsterdam’da görevine başladı. 2007: Ünlü Fransız pandomim sanatçısı Marcel Marceau (sağda) hayata gözlerini yumdu. 26 Eylül 1950: Türkiye Kore’ye ilk askeri birliklerini yolladı. 1990: Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşar Yardımcılığı’na kadar yükselen Hiram Abbas kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından vurularak öldürüldü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear