Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 SUNAY AKIN 22 KASIM 2009 / SAYI 1235 Düşlerle alınan duş! B ir günde, aynı müzeyi kaç kez gezersiniz? Emekli öğretmen Servet Günay şunları yazmış, İstanbul Oyuncak Müzesi’nin ziyaretçi defterine: “Son derece güzel, son derece büyüleyici... Arkadaşlarımın da çocukluklarına dönmeleri, kendi oyuncaklarını bulmaları için aynı gün onlarla birlikte ikinci kez gelerek gezdim...” Oyuncak Müzesi’nde çocuklar, her biri döneminin tanığı olan oyuncaklar arasında eğlenerek, büyülü bir kitabın sayfaları arasında yürür gibi tarihi öğreniyorlar. Peki ya “büyük”ler? Onlardan biri, Fırat Akkan veriyor bu sorunun yanıtını: “Beni çocukluk yıllarıma, o güzel, saf ve temiz duygulara götüren bu anlamlı müze için söylenecek sözüm yok. Hiç bitmemesini istediğim o yıllara muazzam bir dönüş yaşadım.” Büyükler, çocuklarına hoşça vakit geçirtmek düşüncesiyle geliyorlar, Oyuncak Müzesi’ne... Oysa, ne büyük bir yanılgıdır bu! Hiç unutamayacakları, tiryakisi olacakları, tekrar gelmek düşüncesiyle ayrılacakları bir mekâna doğru gittiklerini elbette bilemezler. Yeşim Çetinberk, kızının ödevi için gelmiş müzeye... Ama!.. “6. sınıf öğrencisi olan kızımın sosyal bilgiler ödevi için bir müze gezisi yapmamız gerekiyordu ve kızım bunun için Oyuncak Müzesi’ni seçti. Ne de iyi yaptı. Çocukluğumun o güzel günlerine geri dönmenin mutluluğu, varlığını bile unuttuğum oyuncaklarımı hatırlamanın keyfiyle tüm odaları gezerken, gözlerim doldu. Kızıma eskiden oynadığım birçok oyuncağı gösterip, onlarla ilgili anılarımı anlatırken, sesimin titremesine engel olamadım...” Hayatında oyuncak müzesi görmeyen bir insanın, uzun süre yıkanmayan bir bedenden farkı yoktur. O denli yorgun, hayatın tozu ve kiriyle iç içe yaşıyor demektir. Ruhumuzun da duşa gereksinimi vardır; düşlerle alınan bir duşa... Bunu da ancak oyuncak müzeleri sağlayabilir... Ve, dünyanın en güzel, en önde gelen oyuncak müzelerinden biri İstanbul’da!.. Ebru Bulut’un ziyaretçi defterindeki yazısını okuyoruz: “Uzun zamandır müzenizi ziyaret etmeyi çok istiyordum. Bugün kısmet oldu. Kapıdan girdiğim andan itibaren adeta zamanda yolculuğa çıktım. Öyle bir yolculuk ki, sadece kendi çocukluğumu değil, annemin, babamın hatta anneanne ve dedemin çocukluklarını yaşadım. Sanırım, ancak bu kadar güzel yaşatılır bu anılar. O kadar canlılardı ki! Şu an 40 değil, 4 yaşımdaki halimle çıkıyorum buradan. Burnumun direği sızlayarak, gözlerim dolu dolu... En kısa zamanda tekrar, doya doya gezmek için geleceğim.” Kadriye Gürsoy da diyor ki: “Böyle harika bir oyuncak müzesi için, böyle mükemmel bir kültür hizmeti için çoook teşekkürler. 80 yaşındaki annem kendi oyuncaklarını, 55 yaşındaki ben kendi oyuncaklarımı ve 2530 yaşlarındaki çocuklarım da kendi oyuncaklarını burada gördüler! Çok ama çok mutlu olduk, sağ olun.” Kule Canbazı okurları defterin sayfalarında kendilerini belli ediyorlar. İşte onlardan biri, emekli öğretmenimiz Sabiha Yılmaz’ın duyguları: “Cumhuriyet’te yazılarınızı sürekli okurum. Tek kişilik oyununuzu izledim. Ne güzel bir müze... Çok duygulandım, çok beğendim. Torunlarımı da getireceğim...” İstanbul Oyuncak Müzesi, bir yazarın kurduğu ilk müze olduğu için (benim bildiğim kadarıyla!) ziyaretçi defterinde Çağla Göksu gibi okurlarımın düşünceleri de yer alıyor: “Büyük bir sabırsızlıkla çıkacak ‘Ay Hırsızı’ kitabını bekliyordum. Bir günde bitirdim. Bazen satırlarda gülümsedim, bazen gözlerim doldu... Bitmesini istemedim. Babam uzun yol kaptanıydı, çocukluğumda yanımda hiç olmadı. Annem bana oyuncak bir bebek almıştı, ben akşamları ona sarılıp uyurken aslında avuçlarımda babamın elleri vardı. Burada pek çok şeyi hatırladım. Emeği geçen herkesin eline, yüreğine, emeğine sağlık...” Arkadaşlarından ayrılan Servet Torun ve Ahmet Torun Oyuncak Müzesi’ne geldi... Tercihlerini ve duygularını defterden öğreniyoruz: “İstanbul’a ‘Oto Yedek Parça Fuarı’ için İzmir’den geldik. Ekip arkadaşlarımız Adalar’a gitti, biz çok görmek istediğimiz için buraya geldik. En üst kattan başladık gezmeye. 58 yaşındayım, o bebeklerle oynayasım geldi. Bizler bez bebeklerle idare ederken Avrupa ve ABD en ince detayına kadar yapılmış oyuncaklarla oynuyormuş, bizim yaratıcılığımız mı iyi, onların mı, bilemedim. Buradan hayranlıkla ayrılıyorum. 196070 oyuncakları arasında tahtadan yapılmış ‘puzzle’ı görünce, ‘A! Benim oyuncağım’ demek çok güzeldi. Çok güzel duygularla ayrılıyoruz buradan.” “Oğuz Bey ve Aslı Hanım” ise şunları yazmış: “Çok güzel bir yer ama Pinokyo eksik”. Müzenin en üst katında, uzay odasının hemen karşısındaki camekânda, Pinokyo oyuncakları sergileniyor. Hem de, tüm oyuncak müzeleri arasında en zengin, en bulunmaz örnekleriyle... Üretilen ilk Pinokyo oyuncakları müzemizde açıldığı günden beri ziyaretçilere gülümsüyor... Ama, bu Pinokyo çok oyuncu bir çocuk... Sevgili ziyaretçilerimiz “Oğuz Bey ve Aslı Hanım” geldiklerinde bir yerlere saklanmış olabilir!.. G Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin (zafertemocin@gmail.com) C M Y B C MY B