Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 KASIM 2009 / SAYI 1235 5 Yalancı gerçek: DUYGU SİNEM DÖNMEZ 25 Haziran 2009... Michael Jackson’ın öldüğü haberi bir anda patlak verdi. Hemen bütün medyalarda yayınlanmaya, blogları beslemeye başladı. Haber portalları dakika dakika bilgi verdi, internet kullanıcıları forumlarda toplandı. Birkaç dakika içinde altı milyar kişi dünyayı saran bir üzüntü dalgasının, psikolojik bir tsunaminin içinde buldu kendini. M.J’den hoşlanan hoşlanmayan, pedofiliyle suçlandığı dönemde kendisinden nefret edenler bile, Paris televizyona çıkıp mükemmel babasından bahsettiğinde gözyaşlarını tutamadı. Peki televizyon ya da bilgisayar başında kapıldığımız duygular samimi mi? Aslında ağladığımız, üzüldüğümüz, sevinçten havalara uçtuğumuz, dünyayla aynı anda kapıldığımız duygular biraz da kendimizle ilgili. Bizi kendi hikâyemize, bilinçli ya da bilinçdışı arzularımıza, en samimi beklentilerimize götürüyor bu duygular. Bu yüzden Barack Obama “Yapabiliriz” diyerek umudun kapılarını açıp, 4 Kasım 2008’de Amerikan Başkanı seçildiğinde bu kadar çok insan sevinçten dans etti ve mutluluktan gözyaşları döktü. 2004’te tsunami yüzünden hep birlikte yas tuttuk, 1997’de Lady Di öldüğünde hepimiz onun için gözyaşı döken yakın arkadaşlarıydık sanki. Hiç kuşkusuz, son yıllarda birtakım olaylardan sonra hüzün, neşe ya da sinir duygularıyla toplandığımız, tüm dünyayla bir araya geldiğimiz durumlar arttı. Duyguyu dünyaya yayma yöntemlerimizi geliştirdik bu yıla dek. Duyguyu gizlilikten, özel hayattan çıkarıp, toplumsal hayata sokmayı biz icat ettik. Facebook’ta kendini ifade etmek için yazılan duvarlar, twitter’daki mesajlar, web forumları... Bunlar duygularımızı kolayca döküp saçtığımız, etkilendiğimiz ve insanları etkilediğimiz platformlar. Tüm yaptığımız, cezalandırılma ya da onaylanma korkusu olmadan kendini ifade ederek rahatlamak. Psikanalist Serge Tisseron’a göre, sosyal, kültürel, cinsel ya da politik işaretlerimizi kaybettiğimiz bu çağda duygularımıza tutunuyor, gerçek “ben”i tasvir etmek, gerçekliğe yeni bir anlam yüklemek için uğraşıyoruz. Duyguların bulaşıcılığı domuz Kitlesel felaketler ya da popüler kültür sembolü olmuş kişilerin ölümü karşısında verilen tepkilere bakın. Neredeyse tüm dünya ekranlarının başına geçip yas tutabiliyor. Elbette kitleleri ortak duygularda buluşturan hikâyelerin kendimize ait bir parçası da biziz. Obama Amerikan Başkanı seçildiğinde tüm dünya sevince kapıldı. film ya da trajik bir öyküyle onlara neşe ya da keder hissettirebiliyorlar. Duygular hakkında kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey var. O da 24 saatimizin 24’ünde de Michael Jackson’ın ani ölümü herkesi yasa boğdu. bizimle birlikte oldukları. Hava gribinden çok daha güçlü. Etrafımızda durumundan daha değişken duygularımız bizi gördüğümüz insanların duygularından gün içinde sinirden küplere bindirip birkaç çocukluğumuzdan beri etkileniyoruz. saat sonra neşeden çığlıklar attırabilir. 1950’lerden bu yana psikoterapilerin de Duygular bizi harekete geçiriyor ve gelişmesiyle duyguların uzun bir konuşmadan üzerimizde hâkimiyetleri var, hem de bizim çok daha iyi bir benlik tercümanı olduğuna onların üzerindeki hâkimiyetimizden çok karar verdik. Etrafa en çok yansıttığımız ruh daha fazla. Reklamlardan etkilenip ürünleri hali bizim için bir etiket haline geliyor: “Aslı satın almamız da bu yüzden. Reklamcılar çok neşelidir”, “Emre de çok melankoliktir”, duygularımızın üzerine oynuyorlar çünkü. “Sinem de sinirlenmeye yer arar”... Peki duygularımıza bu kadar güvenmeli miyiz? YA DUYGULAR OLMASAYDI Aktörleri düşünün mesela, hiçbir duyguyu hissetmeden o duyguya kapılmışçasına Fazla duygusallığınızdan bıkıp keşke değiştirebiliyorlar yüzlerini. Psikologlar duygularım olmasaydı, demiş olmanız gönüllüleri kolaylıkla istedikleri duygu mümkün. Peki onlarsız hayatımız nasıl durumuna sokabiliyor örneğin. Komik bir olurdu? Duygular olmadan yaşayabilir miydik? Darwin’e göre genlerimize kayıtlı olan duygularımız türümüzün devamına yardım etti. Korku, yaklaşan tehlikenin habercisi; atalarımızın mağaralarında vahşilerden kaçınmalarına yardım etti. Rekabet duygusu hayatlarını devam ettirebilmelerine yaradı. Ve biz hâlâ, anlamlı bir yüze bakarak nasıl bir tavır takınmamız gerektiğine karar veriyoruz. Nöroloji sayesinde duygusallığımız olmadan doğru düşünmemizin imkânsız olduğu anlaşıldı. Duygular olmadan sezgileri ve hassasiyeti olmayan robotlara dönüşürdük. 90’larda algılama ve duygularımızı ifade etme sanatı yani “duygusal zekâ” özel olarak araştırılan bir bilim olarak ortaya çıktı. Duygusal zekâ olaylar karşısında nasıl davranacağımızı kestirmemizi sağlar. Duygusal zekâ sayesinde takımımız kazandığında, sevinçten çığlık atmamız gerektiğini, toplantı başladığında susmamız gerektiğini biliyoruz. Ama bazen duygu makinesi şaşırıyor elbette. Aşırı duygusallık ya da tam tersi hissizlik söz konusu olduğunda ne yapmamız gerekiyor? Öncelikle bu konu hakkında konuşmayı deneyin: Kendinden bahsetmenin terapi etkisi var. Ne kadar korkularımızdan, üzüntülerimizden, utançlarımızdan konuşursak o kadar ruhsal durumumuza entegre edebiliyoruz. Üstelik duygulardan bahsetmek bizi sevimli kılıyor. Her zaman bizi güvenilir bulan insanları seviyoruz. Duyguları bastırıcı davranışlar etkisiz ve tehlikeli. Eğer bir duygu bilincimizden kaybolduysa da o bizim yakamızdan düşmüyor aslında. Pek çok çalışma, sinir, üzüntü ve suçluluk duygusunun geri itilmesinin fiziksel rahatsızlıklara neden olduğunu kanıtladı. Şaşılacak bir şey yok aslında, duyguların bastırılması sinir sistemini tüketiyor, bağışıklık sistemine zarar veriyor. Psikologların büyük çoğunluğu önemli olanın duyguların ani ve sert bir şekilde değişmesini engellemek ve bizi bu duyguya itenin ne olduğunu anlamamız için kendimizi dinlememiz gerektiğini düşünüyor. Duygularımızı değiştirmek için duygularımızı değil düşüncelerimizi değiştirmeye çalışmamız gerekiyor. G ALTI BİRİNCİL DUYGU Peki duygu nedir? Aşk onlardan biri midir? Darwin, bir birincil duygular listesi yapmıştı: Neşe, sinir, üzüntü, korku, sürpriz ve tiksinme. Pek çok psikolog hâlâ ilk dört duyguyu önemsiyor. Bir duygunun birincil sıfatını hak etmesi için evrensel, ilk bakışta tanınabilir, kalp atışının hızlanması, yanakların kızarması, kasların kasılması gibi dakik ve fizyolojik etkilere neden olması gerekiyor. Ayrıca bu duygunun maymunlarda da görünmesi gerekiyor. Bazı araştırmacılar bu listeye yüzden belli olduğu için utanç, suçluluk, mutluluk, gurur duygularını da ekliyor. Aşk bunların arasında değil, çünkü yüzden belli olmuyor, hiçbir mimikten anlaşılmıyor. “Beni seviyor musun” sorusunun çıkış noktası da bu zaten... G TARİHTE BU HAFTA 22 Kasım 1963: ABD Başkanı John F. Kennedy Dallas’ta halkı selamlarken uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. 1986: Ünlü boksör Mike Tyson henüz 20 yaşındayken “Dünya Ağır Sıklet Boks” şampiyonu oldu. 23 Kasım 1936: İlk floresan ampul Amerika’nın başkenti Washington’da kullanıldı. 1947: İstanbul Dolmabahçe’de inşa edilen İnönü Stadyumu hizmete girdi. 24 Kasım 1928: Atatürk’e “Başöğretmenlik” unvanı verildi. 1934: Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadı verildi. 25 Kasım 1926: İtalya Başbakanı Benito Mussolini idam cezasını tekrar yürürlüğe soktu. 1973: Yunanistan’daki ayaklanmalar sonunda darbe oldu. Başbakan Georgios Papadopulos cunta tarafından devrildi. 26 Kasım 1926: Türkiye’nin ilk şeker fabrikası Alpullu’da törenle açıldı. 1954: Kapalıçarşı’daki bir yorgancı dükkânında başlayan yangın 2 gün sürdü. Kapalıçarşı’nın üçte ikisi kül oldu. 27 Kasım 1904: Alman oyuncu ve şarkıcı Marlene Dietrich dünyaya geldi. 1950: Kore’deki 25. Amerikan Tümeni’ne bağlı olarak Kunuri Muharebesi’ne katılan Türk Tugayı 718 kayıp verdi. Çok sayıda Türk askeri de yaralandı. 28 Kasım 2002: Ünlü şair Melih Cevdet Anday hayata gözlerini yumdu. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ C M Y B C MY B