23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 TEMMUZ 2008 / SAYI 1165 5 Bohem, elegan ve rahat... Moda tasarımcısı Banu Bora’nın tasarımlarını salaş, kapşonlu parçalardan ve kullandığı parlak kumaşlardan bir bakışta tanımak mümkün. Bora bu tasarımları tamamen kendi beğenisine göre yaptığını söylüyor, “Bohem bir ruh taşıyan elegan kıyafetler” olarak tanımlıyor. Ürünlerini Bebek’te ve Beyoğlu Mısır Apartmanı’ndaki butiğinde bulabilirsiniz. Bu arada, butiğinin adı Midnight Express! Deniz Yavaşoğulları rahat tasarımlar olarak tarif edebilirim onları... Kullandığı materyallerle kendi içinde lüks tasarımlar, ama lüks derken bu gösteriş için olmayan, kişiye dönük bir lüksten söz ediyorum. Göze sokulmayan, sessiz güzelliklerden tarafım. Kıyafeti değil, kişiyi öne çıkaran tasarımlar yapıyorum. İşlerim, kaliteye, tasarıma değer veren, özgün olmaktan yana insanlara hitap ediyor. Sıklıkla parlak kumaşlar kullanıyorsunuz... Benim renklerim genelde mat renkler. Dolayısıyla bu renkleri giydiğiniz zaman sizi aşağı çekebiliyor, onu engellemek için kullanıyorum bu tarz kumaşları. 12 yıldır bu sektördesiniz ama kendi adınızla tasarım yapmaya iki yıl önce başladınız, isminizi kullanarak yaptığınız tasarımlar daha önce yaptıklarınızdan nasıl ayrılıyor? Bora’nın eski sezon ürünleri de indirime dahil. Banu Bora. Fotoğraf: Vedat Arık Banu Bora parlak kumaş kullanıyor... oda tasarımcısı Banu Bora kendi markasıyla ismini git gide daha çok duyuruyor. Aslında Bora’nın moda sektöründe 12 yıllık bir geçmişi var... Onu, Network’ün ve TBox’ın yaratıcısı, Boyner’deki tasarım bölümünün kurucusu olarak da tanıtabiliriz. Tekstil tasarımı üzerine eğitimini Marmara Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra London Blake College’da moda tasarımı okuyan Bora, ofisini 2005 yılında kurdu. Bora’nın atölyesi Mısır Apartmanı’nda, aynı apartmanda eşiyle birlikte kurdukları bir de butik var. Adı da Midnight Express! Hem kıyafet, hem hediyelik eşya hem de aksesuvarların yer aldığı butiğin bir şubesi de Bebek’te açıldı. Üstelik Midnight Express’te Banu Bora ve eşi Tayfun Mumcu‘nun tasarımlarının yanı sıra Ümit Ünal, Bora Aksu, Johnny Farah, Yazbükey, Apriati ve Avshalom Gür imzalı ürünleri de bulmak mümkün... Banu Bora’yla tasarımları hakkında konuştuk... Nasıl bir anlayışla tasarım yapıyorsunuz? Kendi tasarımlarınızı nasıl tarif edersiniz? Bohem bir ruhu olan ama aynı zamanda elegan ve giyimi M 12 yıl boyunca yaptığım tasarımlar başkaları içindi. Kendi adımla yaptığım tasarımlar ise bana dönük, kişisel şeyler. Aslında kendi adımla koleksiyon yapmaya biraz geç başladım, ama bunun bana faydası oldu, çünkü işe atıldığımda kim olduğumu biliyordum, öğrenmiştim. Öğrenme süreci hayat boyu sürüyor gerçi, ama en azından büyük ölçüde ne yaptığımın farkındaydım... Kendi koleksiyonunu yapmak çok kişisel bir şey. Bu yüzden kim olduğunu çözmesi gerekiyor insanın. Ben de hep buna, yani kim olduğumu daha gerçek bir şekilde yakalamaya çabalıyorum... Adımla yaptığım tasarımlarda “Nasıl bir kadın yapsam da satsa?” diye hiç düşünmedim. Ben nasılım diye düşündüm. İçinde kendimi iyi, mutlu hissedeceğim tasarımlar yapmaya çabaladım ve çabalamaya devam ediyorum. Butiğinizin adı Midnight Express; bu ismin yurtdışında kebap, lokum ve göbek dansı gibi Türkiye’yi tanıtan bir marka olduğunu söylemiştiniz, bu kanıya varmanızda Londra’da kaldığınız dönemin bir etkisi var mı? Kişisel bir yaram yok. Türk görünce bir kere de olsa “midnight express” geyiği yapan çok yabancı var. Bu bir geyiğe dönüşmüş artık, dolayısıyla da bir marka olmuş, biz de bu duruma atıfta bulunuyoruz. Butiğimizin adını Midnight Express koyacağımızı söylediğimiz zaman bize “siz deli misiniz?” diyen çok oldu. Oysaki biz bu ismi önyargısız, bizim gibi düşünen, hayatı öyle yaşayan, belli bir espri anlayışına sahip insanları buraya çekmek için koyduk. Geldiler mi? Geldiler! İlk soruları “neden bu ismi koydunuz?”, anlatıyoruz onlara da komik geliyor. Butiğinizde başka tasarımcıların ürünleri neden yer alıyor? Bu ürünleri neye göre seçtiniz? Türkiye’de tasarımcıların ürünlerinin bir arada bulunduğu bir butik yoktu, bu yüzden koyduk... Parçaları ise, eşim Tayfun Mumcu ile beraber, tamamen kendi beğeni anlayışımıza göre seçtik. Burada yer alan her ürün bize estetik gelen ve zevkimize hitap eden şeyler. Siz de indirim sezonuna dahil oluyor musunuz? Yaptığım tasarımlar pek sezonluk işler değil de her zaman giyilebilecek işler olsa da bizde her zaman için eski sezon ürünlerin yer aldığı bir indirim bölümü var zaten. Şimdi de ilaveten yüzde 40 sezon indirimimiz var. Fiyat aralığı nedir? 45 YTL’den başlıyor, 1200 YTL’ye kadar. 200809 Sonbahar kış koleksiyonunuz nasıl olacak? Biraz spor giyimden esinlendim. İpekli jarseli değişik paltolar var ve tabii yine kapşonlu parçalar... Koleksiyon spora kaçan lüks tasarımlardan oluşuyor diyebiliriz... G Bir Türk evinde bir gece... Selçuk Erez eslekdaşım Ahmet Erözenci, “Ozon Çetesi” yazımı beğenmiş ve ona bir nazire yazmış. Hakkı Devrim Üstadın “Şaka yollu yazılmış nazirelere tezhil veya hezl denir” demesinden oldukça çekinmeme rağmen yayımlamaya karar verdim: Kızııım, Asena, artık içeri gel. Hanım! Ne diyorsun? Yemek hazır, kızı çağırıyorum. Ne demek Asena içeri gel? Ne diyecektim? Artık Asena falan yok. Bağırmak yok. Biri duyacak bir şey sanacak. Kızın adı Asena. Ne diye çağıracağım ki? M C M Y B C MY B Değiştireceğiz. Zaten sevmemiştim şu Asena ismini.. İyi misin sen bey? Dur bir dakika, cep telefonum çalıyor. Kimmiş arayan, cevaplamadan önce bak. Kemal Düzendeğiştiren arıyor, senin lise arkadaşın. Yandım ben. Bittim. Öldüm. Hem Kemal, hem Düzendeğiştiren. Ama Devlet, Kemal en iyi arkadaşım değil mi? Olmaz olsun o isimde arkadaş. Hemen sil, bir daha adını bile duymak istemiyorum. Hayırdır. Valla çok gerginsin bu aralar. İstersen hafta sonu bir yerlere gidelim. Cumartesi sabah erkenden, saat yedi gibi yola çıktık mı dört saatte yazlığa varırız. Cumartesi? Erkenden, yedide? Ne demek istiyorsun sen? Bir şey mi ima ediyorsun? Tamam, tamam sakinleş. Baba, ödevime bakmak ister misin? Nedir? Öğretmen günce tutmamızı söylemişti. Ben de geçen hafta Kurtköy’e amcamlara gittiğimizde olanları yazdım. Günce mi? Yok. Kurtulamam artık ben. Ufacık çocuk, bu yaşta günce tutmaya başlamış. Hem de Kurtköy’ü yazmış. Ver, yırtacağım o defteri. Yaa, anneee... Öğretmeninle ben konuşurum. Adı neydi? Devrim öğretmen. Yok. Her tarafım sarılmış. İçten vurulmuşum ben, haberim yok. Başka isimli öğretmen yok mu okulda, Fethi öğretmen falan? Allah bilir sen bilerek o öğretmenin talebesi olmuşsundur. Kızım, sen git ödevini yap. Biz babanla televizyon izleyelim. Tam duyamadım. Ne dedi deminki haberde? Sokaktaki enflasyon, resmi rakamlardan daha yüksekmiş. Sen bana kalp krizi mi geçirteceksin? Kapat hemen. Sesini kıs. Artık bu evde televizyonun sesi sadece reklamlarda açılacak. Sorarlarsa dün gece haberleri izlemedik de. Televizyon bozuktu de. Bey, çok gerginsin. Artık yatalım, geceyi uykusuz geçirdin. Neredeyse sabah olacak, güneş doğacak. Söyleme, söyleme... Aaa, kapı çalıyor. Bu saatte kim olabilir? Geldiler. Demiştim ben. Hakkını helal et. Kızımıza her şeyi onun için yaptığımı söyle. Baban gelmiş Devlet. Babam mı? Yaşasın! O kurtarır beni. Ah koca Devlet ah, bunca yıldan sonra kurtulmak için hâlâ babanın gelmesini mi bekliyorsun? G erezs@superonline.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear