25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 5 1/11/07 17:15 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 4 KASIM 2007 / SAYI 1128 Kendi oyuncağını kendin yap... Esra Açıkgöz yun, çocuklar için sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda duygularını, düşüncelerini dışa vurma yöntemi de. Bu yüzden pedagoglar annebabalara çocukların oyun oynamalarını engellememelerini, hatta onlarla birlikte oynamalarını öneriyor. Oysa çocukların büyük kısmı oyuncaksız büyüyor, hatta hiç oyun oynayamadan hayata atılmak zorunda kalıyor. İşte Sibel Akkulak da, hem bu sorunu göstermek, hem de herkesin yapabileceği bir şeyler olduğunu anlatmak için bir proje hazırladı: “Kendi Oyuncağını Kendin Yap”. Akkulak, proje kapsamında 913 yaş arasındaki yoksul, yoksun ve zorunlu göç mağduru çocuklara kendi oyuncaklarını yapmayı öğretti. Bu esnada da onları kameraya çekerek, umutlarını, planlarını, hayatlarını anlattırdı... Önce sizi tanıyalım… Ressamım, bir devlet okulunda resim öğretmenliği, 10 yıldır da zorunlu göç mağduru çocuklara gönüllü eğitmenlik yapıyorum. Dört yıldır da Başak Kültür ve Sanat Vakfı’nda yoksul, yoksun, dezavantajlı, zorunlu göç mağduru çocuk ve gençlere yönelik projeler yürütüyorum. Sanat yoluyla, çocuklara kendilerini ifade etme, yaratıcılıklarını geliştirme, toplumsal yaşama dahil olma, sosyal çevreyle bütünleşme, farklılıkları anlama ve farklı olana saygı gibi evrensel değerleri aşılamayı amaçlıyorum. “Kendi Oyuncağını Kendin Yap” atölyesi de bunlardan biri. Nereden çıktı çocuklara oyuncak yapmayı öğretme fikri? Almanya’da 5. sınıfta okurken, okulda ahşaptan bir kukla yapmıştım. Özene bezene bitirmiştim. Hiçbir oyuncağımı onun kadar sevmedim. Hâlâ yanımdadır. Yaparken duyduğum haz, içimdeki çocuğu hep taze kıldı. Oyuncakların çocukların zihinsel ve psikolojik gelişiminde önemli bir rolü var. Göçün çocukları, erken büyümek zorunda olan çocuklar. Büyük bir kısmı, sokaklarda çalışmaya küçük yaşlarda başlıyor. Oyuncaklarını erken bırakıyorlar, hatta bir kısmının hiç oyuncağı olmamış. Birazda olsa onların çocukluklarını uzatalım istedik. Göçün, yoksulluğun çok olduğu iki şehirde oyuncağa ulaşma imkânı olmayan çocukların oyuncaklarını kendilerinin yapmalarına zemin sunmak, yaratıcılıklarını artırmak, el becerilerini geliştirmek, yaptıkları oyuncaklarla kendilerine güvenlerinin artmasına yardımcı olmak projenin genel amacıydı. Sibel Akkulak... Hangi şehirleri seçtiniz? Diyarbakır ve İstanbul. Bazı koşulların oluşmasını beklemektense, var olan koşulları değerlendirelim istedik. Proje, derneklerin, kahvehanelerin kullanılmayan bölümlerinde, hatta sokakta gönüllü eğitmenlerin, marangozların desteğiyle gerçekleştirilebilirdi. Böylece proje, Başak Kültür ve Sanat Vakfı yürütücülüğünde, Diyarbakır Sur Belediyesi ortaklığı ile başladı. Diyarbakırlı gönüllü eğitmenler atölyeyi hâlâ devam ettiriyorlar. İstanbul’da Fikirtepe Mahallesi, Başak Kültür ve Sanat Vakfı, Tarlabaşı Toplum Merkezi, Yenisahra Mardin Savur Sürgücüler ve Çevre Köyleri Derneği ile Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği’nde çalıştık. Projeye katılan çocukların profili ile ilgili neler anlatabilirsiniz? 913 yaş arasındaki yoksul, yoksun, zorunlu göç mağduru 180 çocuk atölye çalışmalarında yer aldı. Çoğu sokakta çalışıyorlardı veya çalışmışlardı. Kürt, Rumen, İstanbullu, Karadenizli, farklı yerlerden gelmişlerdi. Çocukların en büyük sorunları nelerdi? Çocukların hayallerine yetişkinlerin hayalleri bulaşmıştı. Bu beni çok etkiledi. Birileri “gerçeği” tıka basa sokmuştu hayallerine, uçmak isteyen tek çocuk yoktu. Çocuklar, en çok kiracı olmaktan ve hırsızlardan şikâyetçiler. Oynayacak mekânlarının olmayışına üzülüyorlar. Öğretmenlik, doktorluk gibi toplumsal hayatta ihtiyaç duydukları meslekleri tercih ediyorlar. Yaşadıkları mekânda kendilerini güvende hissetmiyorlar. İstanbul’da, Diyarbakır’dan farklı olarak, gücü temsil eden meslek seçimleri yaygındı. Sibel Akkulak “Kendi Oyuncağını Kendin Yap”, projesiyle yoksul, yoksun ve göç mağduru çocuklara, oyuncak yapmayı öğretiyor. Amacı, erkenden büyümek zorunda kalan bu çocukların çocukluklarını az da olsa uzatabilmek ve herkesin bu konuda bir şey yapabileceğini göstermek. Fotoğraflar: Hıdır Durman O BU OYUNCAĞI BEN YAPTIM... Mizgin Orhan, Sude Nur ve ablası Merve Nur Koçak, Hatice Öncü ile Kinem Aydın da belgeselin kahramanlarından. Kayışdağı’nda oturuyorlar. Sibel Akkulak’la yolları Başak Kültür ve Sanat Vakfı’nda kesişmiş. Mizgin Orhan’ı atölyeye gitmeye arkadaşı ikna etmiş, “İlk günüm çok güzel geçti, tahtaları birleştirip boyadık. Kelebek ve kız bebek yaptım. Çok oyuncağım yoktu, şimdi oldu” diyor. Atölyede öğrendiği tek şey oyuncak yapmak değil, “İnsanların birbirine küsmemesi gerektiğini, kardeşliği öğrendim” diyor. Altı yaşındaki Sude Nur Koçak da onaylıyor onu. Kendine bir araba yapmış. Ablası Merve Nur Koçak 12 yaşında. Kendine kelebek ve bebek yapmış. “Oyuncaklarımızı kardeşimle birlikte kullanıyorduk” diyor Koçak, “Artık kendime çok oyuncak yapacağım”. Kinem Aydın vakfın her kursuna gitmiş, resim, dans, gitar ama oyuncak atölyesinin yeri ayrı. Aydın, “Kendime bir kız çocuğu yaptım, kardeşime de yapacaktım, ancak sürem yetmedi. Umarım kurs devam eder” diyor. 13’ündeki Hatice Öncü, kendine ağaç, kuş ve çocuk yapmış. Onlar, Öncü için sadece oyuncak değil. “Bence” diyor, “insan bir düşüncesini, duygusunu oyuncağı ile anlatabilir. Pazarda satılan oyuncakları hiç sevmiyorum, onlarla eğlenemiyorum. O yüzden çok oyuncağım yoktu. Kendi yaptığım oyuncakla oynamayı öyle seviyorum ki... ”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear