22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 2 1/11/07 14:42 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 2 4 KASIM 2007 / SAYI 1128 Handan İpekçi’nin kadınları... Berat Günçıkan “Saklı Yüzler” Handan İpekçi’nin üçüncü filmi. Filmin kahramanı Zühre’de, Güldünya’dan, Şemse Allak’tan, yani “namus” adı altında öldürülmüş kadınlardan izler var. İpekçi, namus cinayetlerini Doğu’ya ait sorun olarak görmüyor, “Cinayetlerin nedeni kadın bedeni üzerinde tahakküm kurma mantığı” diyor. Bu mantık Doğu ya da Batı tanımıyor, üstelik kadınları öldüren erkekleri de yaralıyor... yeniliyor. Aslında filmde yenen yok, herkes yeniliyor, çünkü bunun sonu yok. Erkeklere kadınları öldürtürseniz, erkekler kazanmıyor, yaralanıyor. Hastalıklı bir toplumuz, kadınını öldüren, yarısını öldüren bir toplum nasıl sağlıklı olabilir? Karakterleriniz arasında güçlü kadınlar da var, yenge, savcı… Bu sorunun çözümü sizce kadınlarda mı? Başta savcı karakteri de erkekti. Fakat, özellikle Avrupa ülkelerinde, kadınların Türkiye’de sadece katledilen figürler konumunda olduğunun vurgulanmasının önüne geçmek için kadın yaptım. Bu bizim gerçeğimiz, Türkiye’de kadınlar katlediliyor, ama kadınlar gazeteci, yönetmen, savcı… Feodal ilişkiler içerisinde güçlü bir kadın figürü de çizmek istedim, çünkü namus cinayetlerinin önüne geçebilmenin oradaki kadınların bu meseleye sahip çıkmasıyla mümkün olacağını düşünüyorum. değer taşıması suçtur... Bunları önce kadının içselleştirmesi gerekiyor, ancak bundan sonra bunun mücadelesini verebilir. Kentli, eğitimli kadın da belki yukarıda sıraladıklarınıza inanıyor, ama bir yer geliyor, kadın kendini kollamaya başlıyor, sokakta, ilişkilerinde, bütün enerjisini “namuslu” kadın olduğunu göstermek için harcıyor, neden? İster istemez hepimiz, bu ben de olabilirimkendimizi korumak adına da tutuculaşıyor olabiliriz. Bazı şeyleri söylemekle yaşamak çok farklı, yaşamak çok zor… Filme dönecek olursak, Büyük Adam Küçük Aşk’tan izler taşıyor, örneğin savcı, oyuncularınız, Füsun Demirel, Dilan Erçetin… İz sürmek için yola çıkmıyorum, ama sonuçta aynı beyin ürettiği için çakışma oluyor. Mekân olarak Hilvan’ı seçmeniz de geçmişinize dönüş değil mi? Senaryodaki köyü bulmak için Harran’da çok dolaştım, en son beni Hilvan’a götürün dedim, gerçekten de kasabanın arkasında bizim kullandığımız mekânı buldum, kullandığımız evden kasaba görünüyor. Filmde savcının oturduğu ev, biz Hilvan’da yaşarken bizim oturduğumuz ev. Anılarınızdaki Hilvan’ı bulabildiniz yani… Hilvan çok fazla değişmemiş, eskiden elektrikler sık kesilirdi, film çekerken de eğer jeneratörümüz olmasaydı, çekimi yapamazdık, oysaki beş kilometre ötesinde baraj var. Hilvan halkı, belediyesi, babamı tanıyan kişiler çok yardımcı oldular… Öyküye nasıl tepki verdiler? Bize çok yardımı olan biri senaryoyu aldı, okumadı, ama çerçeveletip evine astı. Z ühre olmak ayıp değil, elbette! Handan İpekçi’nin “Saklı Yüzler” filminin ana karakteri Zühre, Nâzım Hikmet’in “Tahir ile Zühre” şiirini hiç okumadı, hatta efsaneyi bile duymadı, ama sevmenin, gövdeyi sevdiğinden esirgememenin ayıp olmadığını biliyor. Bedelinin ne olacağının da farkında. Seviyor, sevişiyor, hamile kalıyor… İpekçi, Zühre’yi yaşatmak için çırpınıyor senaryo boyunca, ama “namus” peşine düşenler rahat bırakmıyor… İzleyiciyi soluksuz bırakan film 23 Kasım’da gösterime girecek. Yönetmen İpekçi ise çekmeyi kafasına koyduğu dördüncü filminin oyuncularını, mekânını düşünüyor, soruyoruz, yanıtlıyor: Üç yıl gibi uzun ve zorlu bir süreci var “Saklı Yüzler”in, hikâyeyi yazarken namus gerekçesiyle öldürülmüş hangi kadınlar etkiledi ve yol gösterdi size? Çok belirgin olan Güldünya ve Şemse Allak var. Gazetelere yansıyan cinayetler, Urfa’da bir genç kızın sinemaya gitti diye, bir başka kızın pantolon giydi diye öldürülmesi… Ben aslında namus cinayetleri ile ilgili bir belgesel çekmek, bunu da öldüren baba, amca ve ağabeylerle yapmak istiyordum. Çünkü her ne kadar toplumsal baskıyla cinayet işleyip namuslarını temizlediklerini söyleseler de vicdanlarının bir yerinin sızladığını düşünüyorum. Fakat sonra ne kadar gerçeği söyleyecekler endişesi ağır bastı, belgesel çekme isteğim de filmdeki belgeselci karaktere dönüştü. Dicle Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, pek de pişman olunmayacağını gösteriyor gibi, üniversite öğrencilerinin çoğu cinayetleri meşru görüyor ve onaylıyor… Aynı araştırma İstanbul’da yapılsa… Aşağı yukarı benzeri çıkacak. Doğu ve Güneydoğu’da belki daha katı, kentlere geldikçe biraz daha yumuşuyor, ama sonuçta bu cinayetler toplumun kadına bakış açısından ve kadın bedeni üzerinde tahakküm kurma mantığından kaynaklanıyor. Yani “namus” cinayetleri sadece Kürtlerin meselesi değil! Bunun çok yanlış bir bakış açısı olduğunu, sorunu etnik bazda alırsak yanlış noktalara gideceğini düşünüyorum. Cinayetler tamamen oradaki üretim ve aşiret ilişkilerinden kaynaklanıyor, feodal ve ekonomik ilişkiler cinayetleri körüklüyor ve besliyor. İnsanlar Batı’ya da göçse oradaki değerleriyle birlikte göçüyor, belki daha da tutuculaşıyorlar. Siz de kahramanlarınızı Batı’nın Batı’sına, Almanya’ya taşıyorsunuz, ama yine de namus gerekçesiyle cinayet işliyorlar… Bence namus cinayetlerinin temel sebebi, insanların birey olamama hali. Öyküye köyde, feodal ilişkilerin merkezinde başlayıp Almanya’da kapitalizmin en yoğun olduğu yere taşıyarak aradaki çelişkiyi biraz daha ortaya çıkarmak istedim. Ailenin bir bölümü de İstanbul’a göç ediyor, ama bir şey değişmiyor, kimse birey olamıyor. “Saklı Yüzler” filminden... ÇÖZÜM KADINLARDA... Cinayeti savunan amca kente uyum sağlamış, birey olmayı başarmış görünüyor, o iktidarın peşinde sanki… Evet, namusunu temizleyerek aşiret üzerinde bir iktidar kurmak istiyor. Birey olmak mücadelesi onun açısından kötüyü oynayarak iktidar olmak. Zühre karakteri öldürülen kadınların, aslında başkaldıran kadınlar olduğunu gösteriyor… Zühre başta çok isyankâr, köy koşulları içerisinde evlilik dışı ilişki yaşıyor. Yüzü Batı’ya dönük, ama sonuçta Annelerin yani… Anneler aslında çok suçlu, çoğu kadın sessiz kalarak çocuklarının katledilmelerine ya da katil olmalarına göz yumuyor. Namus cinayetlerine onay veriyorlar. Mevcut koşullarda nasıl sözünü geçirebilir ki? Sözü geçmezdi, ama kendi bedenini kızının ya da oğlunun önüne koyma kararlılığında olması gerekirdi. Jenerikte, kadın örgütlerinin değiştirilmesi için çaba gösterdiği, cinayetlerin önünü kesmekten çok meşrulaştırmaya yarayan “tahrik indirimi”ni de vurguluyorsunuz, sizce ağırlaştırılmış cezalar cinayetlerin önüne geçebilir mi? Cezaları artırmak tabii ki caydırıcı bir unsur olabilir, ama biliyoruz ki öldürenlerin çoğu pişmanlık duymadığı gibi hapishanelerde itibar da görüyor. Bütün bunlar için mücadele etmek gerekiyor, ama Meclis’teki kadın oranına baktığımda da, sadece yasalarla sonuca varabileceğimizi düşünmüyorum. Kadının bedeninin sahibi kadındır, başkası değildir. Kadının sevmesi, sevilmesi, kendi iradesiyle sevişmesi suç değildir. Kadının mal gibi alınıp satılması, “temiz” çıktığında daha fazla Evet, tutuculaşıyoruz... Çalışan, sadece işe gidip gelmek için bile olsa sokağı kullanan kadın sayısı giderek artıyor, ama bir yandan da toplum muhafazakârlaşıyor, bu sizi endişelendiriyor mu? Evet, toplum giderek daha da tutuculaşıyor, ben de biraz kaygılıyım. Bu sadece örtünme meselesinden kaynaklanmıyor, bedensel ve zihinsel olarak tutuculaşma artıyor, ama kadının örtünmesi de bir özgürlük değil, bence… Ne peki, tercih mi? Tercih… Acaba kadın kendi tercihi olarak mı örtünüyor, o da kafamda bir soru işareti. Bir kadını 18 yaşına kadar açık bırakıp 18 yaşında ister kapan, ister açık kal derseniz, bu onun tercihi olur, ama bir çocuğun kafasını dokuz yaşında örterseniz bu onun tercihi olmaz artık, bu ona dayatılan bir şeydir. Bu bizim mi, başını örtenlerin mi sorunu, bu kavgayı onlar mı vermeli, biz mi? Bence hepimizin sorunu. Gonca Kuriş’i biliyorsunuz, o içerden eleştiren bir kadındı, olayın çok ayrıntısını bilmiyoruz, ama onun öldürülmesi de bir tedirginlik unsuru olabilir. Meclis’te başı örtülü bir kadını görmeye tahammül edebilir misiniz? Görmek istemem, tahammül edebilirim. Niçin örtünür kadın, saçının teli bir erkeği ne kadar tahrik edebilir? Bu düşünce bana ters geldiği için görmek istemem.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear