22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 3 11/10/07 17:24 Page 1 PAZAR EKİ 3 CMYK 14 EKİM 2007 / SAYI 1125 3 İnanılmayan gerçek, Burma çağım, şiddetli yağmur altındaki Rangoon’a vardığında nelerle karşılaşacağımdan emin değildim. Askeri hükümet, kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceklerini düşündüğü şeyi yapıp rahiplerin başını çektiği protestocuların üzerine ateş açmıştı. Bundan sonra neler olabileceği hakkında herkes şüphe içindeydi. Kente ulaştığımda gördüklerim şok ediciydi. Otelde, Amerikalı bir kadın “Burada olanlara kimse inanamıyor” dedi. Bu duyduklarımdan sonra yerel halktan çok kimsenin röportaj yapmak isteyeceğinden artık emin değildim. Yabancı basın kuruluşlarının, Burma’da röportaj yapması yasaklanmıştı ve benimle konuşacak olan herkes hapse girme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bazıları bana sadece üzgün gözlerle bakıyordu. Ancak birtakım insanlar tüm risklere rağmen konuşmak için istekliydi. Çünkü orada neler olup bittiğini tüm dünyanın bilmesini istiyorlardı. İnsanlardan edindiğim izlenim gelecek hakkında kaygılı, ama ellerinden gelen her şeyi de yapmak için kararlı oldukları yönündeydi. Rangoon’a 2006’nın ortalarında yaptığım son ziyaretten beri yeni yapılan havaalanı dışında pek fazla şey değişmemişti. Fakir bölgelerde hâlâ şok edici derecede bir sefalet vardı. Toplu taşıma yetersizdi ve kentin büyük bölümüne, elektrik kesintili olarak veriliyordu. Ancak başka bir yönden de büyük farklar vardı. Protestolardan sonra merkezde ağır ordu baskısı hâkimdi. Rahiplerin sayısı ise bir hayli azalmıştı. Aslında manastırlar da hemen hemen boşaltılmıştı. Yerleri tespit edilen rahipler ya evlerine dönmüşler ya da saklanıyorlardı. Ben de turist gibi gözükmek istediğim için şehir rehberinde tavsiye edilen manastırları ve tapınakları ziyaret ederek işe koyuldum. Ancak rahiplerle bağlantıları sebebiyle buralar da boşalmıştı. U Şehrin en büyük Budist merkezi olan Shwedagon tapınağında genelde yüzlerce insan olurdu, ama bu kez sayıları sadece 20’ydi. Halk korkmakta haklıydı, hafta boyunca, hükümetin protestolara müdahalesi öncesi son defa görülen ve şimdi bir yerlerde alıkoyulduğu tahmin edilen insanların arkadaşları ve akrabaları tarafından anlatılan hikâyeler duymuştum. Birisi bana birkaç kayıp arkadaşı olduğunu ve kendisinin de onları takip edeceğinden korktuğunu söyledi. “Gece yarısı kapısı askerler tarafından çalınan sıradaki kişi olmak istemiyorum”... Burma’dayken, hükümetin halkı her şeyin normal olduğuna nasıl ikna etmeye çalıştığını çok daha iyi anlıyorsunuz. Yerel medyaya göre sokaklarda toplanmış yüzlerce insan cuntayı desteklemek için gösteriler düzenliyor. Hükümet, gerçekleşen şiddetli müdahalelerin de birkaç yıkıcı protestocuyu durdurmak istemelerinin sonucu olduğu görüşünde. Ancak Rangoon’da bunlara inanan kimseyle karşılaşmadım. Konuştuklarım neredeyse sözbirliği etmişçesine protestoların çekilen açlığın ve sıkıntıların sonucu olarak ortaya çıktığını söyledi. Gösterilerde yer alanların çoğunluğu da Ulusal Demokrasi Birliği’nin ya da diğer muhalif grupların aktif üyeleri değil, sadece rahipler ve sıradan sivillerdi. Şu anki durum şüphesiz aileleri de ikiye bölmüş durumda, çünkü birçok ailede hem rahipler hem de askerler var. Bu bölünmelere Burmalılar hiç de yabancı değil. Gençler ve çocuklar bile en yakın arkadaşları dışında kimseye güvenmemeyi öğrenmiş. Bir yıldan daha uzun bir süre sonra yeniden Burma’ya gitti BBC muhabiri Kate McGeown. Rangoon’da yeni havaalanından başka bir değişiklik yoktu, sefalet hâlâ göreni şok ediyordu. Hükümetin “kaybettiği” Burmalılar vardı, herkes “sıradaki” olmaktan korkuyordu, ama kendilerine ve birbirlerine inanıyorlardı, daha iyi bir hayat için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerdi… CESARET Bir kadın bana en inanılmazının gösterilere katılan herkesin birbirine inanması olduğunu söyledi. Bunun uzun süredir yaşamadığı bir şey olduğunu belirtti. Telefonlaşıp yardımını istediğimiz herkes risklerini bilmelerine rağmen bizimle birlikte olmayı kabul etti. Aslında bazıları sormamıza gerek kalmadan risk aldı, bir keresinde çok az İngilizce bilen bir adam, beni dürttü ve kimsenin bizi izleyip izlemediğini kontrol ettikten sonra eliyle ateş eden bir silahı taklit ederek basitçe “hükümetten nefret ediyorum” dedi. Bana göre bu umudun işareti. Şimdi Rangoon'daki insanları belirsiz bir gelecekle baş başa bıraktım, ama biliyorum ki her ne olursa olsun bu insanlar daha iyi bir hayat için verdikleri mücadeleden kolay kolay vazgeçmeyecekler. Çeviren ve derleyen: DENİZ ÜLKÜTEKİN EDİTÖR’DEN çaktan inerken görmüştük sedyeyle, ölüme bulanmıştı boydan boya. Son bir soluğu kalmış gibiydi, vermek için gelmişti zaten, verecek ve gidecekti. Gitmedi. Doktorların ölümü için verdikleri takvimi yırtıp attı. “Yukarı Mezopotamya toprağının, Diyarbakır’ın bana şifa olacağından emindim” dedi, “halkımın moral desteği ile bugünlere geldim”. Diyarbakır’da, tedavisinin sürdüğü hastanede, birkaç dakikalık görüşmemizde, ölümün artık uzak bir ihtimal olduğunu düşünmüştüm, hastanenin önüne kurulan çadırlardan yükselen dengbejlerin sesleri, umutla yattığı odanın camına çevrilen yüzler, çiçekler, isimli isimsiz ziyaretçiler sayesinde hastalığı alt etmiş gibiydi… Ama doktorları da, Mehmet Uzun da biliyordu ki bu sadece bir savuşturmaydı. Diyarbakır ona ölümden on beş ay çaldırdı, yaşamdan dört yüz otuz yedi gün bağışladı… İlk röportajımızı 1998’de yapmıştık Uzun’la, öyküsünü anlatmıştı; 1953’te Siverek’te doğduğunu, ilkokula kadar birkaç kelimesini bildiği Türkçeyle “otoriter” tanışmasını, sonra dili sevişini, Türkçe düşünmeye ve kendini anlatmaya başlayışını… 17’sinde eski dili eski bir yara gibi kendini hatırlatınca Kürtçeyi öğrenmenin peşine düşmüş, Kürtçe şiirler yazmış, 12 Mart’ta ve 12 Eylül’ün öncesinde tutuklanmış, sonra da İsveç’e sürgüne çıkmıştı… Sürgünün hüznüyle yazarak başedebilmişti, üstelik artık üç dilliydi, Kürtçe, Türkçe ve İsveççe. 1985’te ilk romanı “TuSen” yayımlandı, sonra “Yaşlı Rind’in ÖlümüMirina Kaleki Rind” ve “Yitik Bir Aşkın GölgesindeSiya Evine”. Yaşar Kemal bu son romanın önsözüne “Mezopotamya’nın yaşayan en eski dili olan U zengin Kürt dilinden böyle bir roman bir halk için mutluluktur” diye yazdı. Uzun, Kürtçe yazıyordu, çünkü kendine ve vicdanına dürüst davranmak istiyordu… Kitaplar birbirini izledi, “Evdalê Zeynikê'nin Günlerinden Bir Günroman, 1991”, “Kalemin Gücü ve GörkemiDenemeler, 1993”, “Bir Yiğidin DestanıAğıt1993”, “Tüm Dünya İsveç’teEdebiyat Antolojisi, M. Grive ile Birlikte, 1995”, “Kürt Edebiyat AntolojisiAntoloji, iki cilt, 1995”, “Kader KuyusuRoman, 1995”, “Nar Çiçekleri,Deneme, 1996”, “Dengbêjlerim, Deneme, 1998”, “Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık Roman, 1998”, “Dicle’nin Yakarışı”, “Dicle’nin Sürgünleri”, “Dicle’nin Sesi”, “Zincirlenmiş Zamanlar Zincirlenmiş Sözcükler”... Kitapları Almanca, Fransızca, Norveççe, Farsça, Yunanca ve Arapça da dahil yirmiyi aşkın dile çevrildi. “Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık” ve “Nar Çiçekleri” kitaplarında “bölücülük” yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açıldı. Oysa onun kaygısı insani, evrensel eserler ortaya koymaktı. “Günlük siyasetin kodlarına göre çalışmam. Hele hele rejimler, örgütler için asla yazmam” diyordu “Yazarlık kaygılarım var. Bu benim ahlakımdır, namusumdur”... Ahlakı ve namusu olarak gördüğü bir konu da barıştı. Yaşamı boyunca barış için çalıştı… Oysa öldüğü gün Agos gazetesi yöneticilerine 301. maddeden bir yıl hapis cezası verildi, sınır ötesi operasyon için adımlar atıldı, polis tarafından vurulan 19 yaşında bir genç felç oldu… Bayram ölüm ve savaş haberleriyle geldi… Yine de kutlu olsun… Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu (0212) 251 98 74 75 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear