29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 TEMMUZ 2006 / SAYI 1060 5 EĞER İHD OLMASAYDI... SELVİ GÜLMEZ Oğlum Ali Gülmez 12 Eylül’de tutuklandı, Metris Cezaevi’ne götürüldü. İHD’yle cezaevinin kapısında tanıştım, sonra da hep onlarla birlikte oldum. Ali, cezaevinden kaçtı, sonra yakalandı, dört yıldır da Sincan’da tek kişilik hücrede. Böbreklerinden rahatsız, ama cezaevi idaresi bir daha firar eder gerekçesiyle tedavisini engelliyor. Kızım Nergiz’i de 2001’de ölüm oruçları eyleminde kaybettim. Tüm bu sorunları yaşarken İHD bize hakkımızı ve sorunlarımıza çözüm aramakta büyük destek oldu. ŞABAN DAYANAN Mersin’de, 1981’de, 13 yaşında cezaevine girdim, 90 gün gözaltında kaldım,15 yaşında çıktım. Tahliye olduğumda birtakım sorunlar yaşadım. Emil Galip Sandalcı’nın başkanlığındaki İHD tedavimde destek oldu. Okula dönmek istedim, ama dönemin askeri yönetimince “Okula alınması tehlikelidir” gerekçesiyle engellendim. İş de bulamayınca İstanbul’a geldim. 17 yıldır İHD’de çalışıyorum. 48 defa gözaltına alındım. 11 Kasım 2001’de derneği basan silahlı bir ülkücünün açtığı ateşle yaralandım. 2002’de ise Human Rights tarafından İnsan Hakları Ödülü’ne değer görüldüm. Dönüp geriye baktığımda, bazen “İyi dayanmışız” diye düşünüyorum... EBRU İHD’ye 80’li yılların sonunda katıldım. Baskılar hep vardı, bugün de var. İHD’ye ilk katıldığımda “Bu ibnelerin burada ne işi var” diye tepki göstermişlerdi, oysa biz belki onlardan çok daha devrimciydik... DEMET İlk ayrımcılığı sosyalist kimliğim nedeniyle aile içinde yaşadım. 80’li yıllarda sol hareketin içindeydim, eşcinsel kimliğim yüzünden örgütten atıldım. Önce travesti, sonra transseksüel oldum. Yeşil Barış Hareketi’nin içinde olduğum seksenli yılların sonunda, Yeşilyurt köylülerine dışkı yedirilmesini protesto eyleminde İHD’lilerle tanıştım ve derneğe üye oldum. Önce Pürtelaş Sokak’ta, sonra Ülker Sokak’ta sıkıntılı günler yaşadık. Defalarca alındığım gözaltıların birinden sonra işkence gördüğüme dair rapor aldım ve dava açtım. Bunun üzerine dönemin başkomiseri Süleyman Ulusoy (Hortum Süleyman) bir komplo düzenledi ve tutuklanmama yol açtı. İki ay hapis yattım. Ben Hortum Süleyman hakkında açtığım davayı kazandım, o 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı, afla çıktı. 30 yıldır, yani kimliğimi açıkladığımdan bu yana şiddet ve ayrımcılık yaşıyorum. Bugün geçmişe göre esnemeler olsa da yükselen milliyetçilik ve İslam yine bizi tehdit ediyor. HÜRRİYET ŞENER İstanbul Şubesi Başkanı 1991’den beri İHD’deyim. İlk yıllar, zaman zaman kendi eski politik refleks ve alışkanlıklarımla, daha sonra da İHD içerisinde olmaması gereken yaklaşım ve/veya anlayışlarla çelişkiler yaşadım. Fakat, geçen 20 yıllık zaman içerisinde hem kurum olarak hem de o kurumda yer alan kişiler olarak insan hakları mücadelesinin hiçbir çifte standarda yer vermemesi gerektiğini, ezilen sınıf, ulus, cins ve bireyden yana taraf ama objektif olmak zorunda olduğunu öğrendik. İHD bir yandan otoritenin hak ihlallerinin karşısında dururken öte yandan da toplumda insan hakları bilincinin oluşabilmesine çalıştı. Buna yönelik sayısız broşürle (“Haklarınızı biliyor musunuz?”, “Gözaltına alınırsanız”, “İşkenceye Uğradıysanız” vb.), panel ve konferanslarla (Kürt Sorunu, Azınlık Hakları, Çocuk Hakları, Ev İçi Şiddet, İşkence, Cezaevleri, Cinsel Kimlikler, Çalışma Yaşamı, Hasta Hakları, Çevre, Düşünce Özgürlüğü, İnanç Özgürlüğü, Vicdani Ret, Militarizm vb.) insan hakları bilincinin toplumda yerleştirilmesine gayret etti. İstanbul Şubesi’ne her yıl ortalama en az 15 ayrı konuda başvuru yapan 1200 kişinin sorunlarıyla ilgileniyoruz. Geçen yıllar zarfında, gördük ki, tüm engellemelere ve çarpıtma çalışmalarına rağmen İHD toplum tarafından özellikle toplumun ötelenmiş, haksızlığa uğramış, belli ölçülerde dışlanmış kesimleri tarafından tanındı, bilindi ve çare aranan bir kapı olarak kavrandı. Hiçbir şeye “şiddet”le karşı değiller, kimseyi “şiddet”le kınamıyorlar. Çünkü şiddetin her halini herkesten iyi onlar biliyor. Bir yılda 1200 kişi, şiddete ya da hak ihlaline uğradığı için kapılarını çalıyor. Yine en çok onlar eleştiriliyor, tehdit ediliyor, saldırıya uğruyor. 20 yıl içinde 14 üye ve yöneticisini “faili meçhul” cinayetlerde kaybeden İnsan Hakları Derneği 20. yılını doldurdu. Emil Galip Sandalcı, Didar Şensoy’la 12 Eylül şiddetinin en uzun yaşandığı cezaevlerinin önünde başlayan mücadele, herkesi kapsıyor, kocasından dayak yiyen kadını, işçiyi, memuru, işkence gören öğrenciyi, oğlu hapisteki anneyi, kardeşi kaybedilen ablayı, transseksüeli, Ermeni’yi, Rum’u, Türk’ü... Berat Günçıkan Y. B. 34 yaşındayım. Diyarbakırlıyım. 14 yaşında, ailemin zoruyla kendimden 16 yaş büyük bir akrabamızla evlendirildim. Ben yatılı okul sınavlarını kazanmıştım, okumak istiyordum. Evlendikten bir yıl sonra da İstanbul’a geldik. Dövüyor, tecavüz ediyordu, birinde makatıma altı dikiş atıldı. Ben kendimi geliştirmek istiyordum, kitap okuyordum, kızıyordu. İki kızım oldu, ama şiddeti eksilmedi. En son 2003’te bir gece kitabımı parçaladı, sonra dövdü, karakola gideceğim deyince kapıyı kilitledi. Ertesi sabah karakola gittim, savcılığa sevk ettiler, bir haftalık da rapor verdiler. Hakkında kamu davası açıldı, üç aylığına evden uzaklaştırma cezası verildi, ama yine geldi, yine dövdü, bıçakla üzerime yürüdü. Sonra hem onun hem de benim ailemin baskıları başladı, sürekli takipteydim, “Bizim ailede böyle şey olmaz” diye ölümle tehdit ediliyordum. Seyyar satıcılık yapmaya başladım, çocuklarımı geçindirmek için, onu da engellediler, bütün komşularımı, arkadaşlarımı tehditle benden uzaklaştırdılar. Boşanmak için bir avukatla anlaştım, ama onu da tehdit ettiler ve ilk duruşmaya girmedi. Sonunda bir arkadaşımın önerisiyle İHD’ye başvurdum. Bir avukat bulundu ve boşandım. Ancak tehditler hâlâ sürüyor. Ailem de “Biz elimizi kana bulamadan, kim öldürecekse öldürsün” diye düşünüyor. Biliyorum ki şimdi ortalık yatışsın diye bekliyorlar, sonra bir fırsatını bulup öldürecekler. HASAN ARVAZ Abim Mehmet Arvaz 1994’te köyümüz yakılınca dağa çıkıp PKK’ye katıldı. Bir yıl sonra da Bitlis yakınlarında 27 arkadaşıyla birlikte çatışmada öldü. Bir akrabamız cesedini teşhis etti, ancak cenazeleri bize verilmedi. Askeri bölge ilan edildiği için de ailemizin gidip cenazeyi alması söz konusu değildi. Biz cenazelerin devlet tarafından kaldırıldığını düşünüyorduk. 2004’te Özgür Gündem gazetesinde “Burası Kosova Değil” başlıklı bir haberde, abimin öldüğü çatışmanın olduğu alanda altı toplu mezarın bulunduğu yayımlandı. Biz Bitlis Cumhuriyet Savcılığı’na başvurduk, bir ay sonra cevap verildi. İHD’lilerle birlikte cesetlerin çıkarılmasına katılmak istedik, ama izin verilmedi. Mezar 20 Ekim 2004’te açıldı, 22 Ekim’de de cenazeler DNA ve kimlik tespiti için İstanbul Adli Tıp’a gönderildi. Ancak o günden bugüne hiçbir tespit yapılmadı. Dava, AİHM’de sürüyor. (Bugüne kadar 12 toplu mezar saptandı, Kulp’taki toplu mezardan çıkarılan 11 köylünün cesedi tespit edildi.) ÜMİT EFE 12 Eylül’de tutuklandım. 90 gün Gayrettepe’de işkence gördüm. Sesimizi, olup biteni duyuramıyorduk, haklarımızı aileler arıyordu, ama yalnızdılar. İHD işte o karanlık günlerin üzerinden doğdu. Giderek tüm insan haklarını kucaklayan, diri bir tanıklığa dönüştü. Ben İHD’de 10 yıl profesyonel çalıştım, binlerce insanın iktidar karşısındaki gücü, siperi olduk. Bir kez ölümden döndüm, defalarca tehdit edildim, edildik. O dönemdeki genel başkanımız Akın Birdal silahlı saldırıya uğradı. En çok ’96 ölüm oruçlarında etkilendim; ölüm oruçlarına karşı olmamıza rağmen eylemin sona ermesi için çok uğraştık. İHD binasında yatıp kalkıyorduk, aileler sürekli bizden bilgi almak istiyordu. Eylemin bittiği gün cezaevine gittik, bir aileye tam sevinçli haberi verecektik ki, çocuklarının ölüm haberi geldi. Sevinçle acı birbirine karıştı. Bir başka günde kaybedilen bir gencin, elleri arkadan bağlı bırakıldığı yerde bulunduğu haberi geldi. Gidip onu aldık, peşinde olduğumuz bir insanı sağ bulmak inanılmaz mutluluktu. HÜSEYİN YAMAN Ben Tuzla tersanesinde işçiyim. Kölelik koşullarında çalıştırılmayı protesto için direnişe geçmiştik. Sigortasız çalıştırılma, ücretlerin verilmemesi, güvenlik alınmaması, işçi sağlığının önemsenmemesi, tazminatlarımızın verilmemesi gibi sorunlarımız vardı. Polis sık sık direnişimize müdahale ediyordu. Biz 55 işçi bir aydan fazla direndik, altı kez gözaltına alındık. İHD’liler direniş sırasında ziyaretimize geldiler, orada tanıştık. Onların gelmesi apayrı bir şeydi. Çoğu işçi onları beklemiyordu, o zaman anladık ki, nerede bir insan hakları ihlali varsa, İHD’liler orada... HÜSNİYE OCAK ACAR İHD’ye, 90’lı yılların RAFFİ A. HERMANN Ben 12 Eylül darbesinin savurduğu insanlardanım. ’80’e kadar Demokrat ve Politika gazetelerinde çalıştım, Ermeni kökenli tek muhabirdim. Uzun yıllar yurtdışında kaldım. Beş sene kadar da Ermenistan’da yaşadım. Sonunda Türkiye solundan aldığım enternasyonalist ruhla, beni besleyen ülke nostaljisiyle Türkiye’ye döndüm. Her yerde, her zaman enternasyonalist ruhumu korudum ve genelleştirmelere, herkesin aynı kefeye konulmasına karşı çıktım, “Hayır” dedim, “orada da billur gibi insanlar var.” Türkiye anlamında ne kadar mefhum varsa, ona karşı çıkanlara da bu düşüncelerle yanıt verdim. Uzun yıllardır İHD’deyim, beş aydan bu yana da “Azınlık Haklarını İzleme Kurulu”nda çalışıyorum. Bence İHD gayrimüslimler de dahil olmak üzere bütün insanlar, bütün “öteki”ler için korucuyu melek. (Bugüne kadar İHD’ye yaklaşık 20 gayrimüslim çeşitli nedenlerle başvurdu.) başında kocam gözaltına alındığında başvurmuştum, sonra salıverildi, bir daha da uğramadım. Kardeşim Hasan Ocak 1995’in Mart’ında kaçırıldığında yine İHD’ye geldik, ondan sonra burası bizim evimiz, hak arama kapımız gibi oldu. Kardeşimi ararken de, cesedini bulduğumuzda da İHD hep yanımızdaydı. Ankara’da annem tutuklandığında, açlık grevi yaptığımızda da bizimleydiler. (Kayıp yakınları 200 hafta Galatasaray Lisesi önünde, her cumartesi, 12.00’de eylem yaptı, İHD de düzenleme komitesinde yer aldı. 12 Eylül’den bu yana, 1994 yılı yoğun olmak üzere 1228 kişi kaybedildi.) CUMHURİYET 05 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear