22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

11 HAZİRAN 2006 / SAYI 1055 İki ressam, bir öykü ergi Deniz Gezmiş’le başlıyor, Deniz Gezmiş’le bitiyor. Arada, yani Karşı Sanat Galerisi’nin bütün odalarında, koridorlarında sergilenen resimler ise yakın tarihin bir toplamı gibi. Hem vukuatlar var, hem bu vukuatların karşısında çaresizleşen kendine ya da doğaya kaçmaya çalışan birey... Vukuatların anlatıcısı Nalan Yırtmaç, bireyin sözcüsü ise Fulya Çetin. Serginin adı ise “Bahar Temizliği”. Ağır geçirilmiş kışların yükünü atmak, biraz soluklanmak, umutlanmak için... “Bahar Temizliği”ne birlikte mi hazırlandınız? Fulya Çetin: Biz zaten çok yakın arkadaşız, hatta komşuyuz. Mimar Sinan’da da aynı dönemde öğrenciydik. Birbirimizin işlerini hep takip ettik. Bu serginin fikri ise geçen yıl oluştu. 2004 2006 arası yaptığımız işleri sergiliyoruz. “Bahar Temizliği” neyi ifade ediyor? F. Çetin: Aslında bir yeniden başlama. Ben çok taşınan bir insanım, tuvallerimi de her yere taşıyorum, ama artık ortaya çıksınlar, görünsünler istedim. Nalan Yırtmaç: Bir odada sırf benim arkadaşlarımın portreleri var. 2004’te Münih’te sergilenmişlerdi, ama İstanbul’da izleyici karşısına çıkmamışlardı. Portreler birikip bütün odaları doldurunca sergilenme zamanları da geldi. Bunlar sizin kişisel “bahar temizliği”niz... İşlerinize bakınca Türkiye’nin sırtında yük olan, yorulduğumuz, artık kurtulmak istediğimiz öyküleri de görüyoruz, Susurluk, resmi Nevroz kutlamaları, kurbanlar... N. Yırtmaç: Evet, böyle de bir yanı var. Örneklerini verdiğiniz işlerim, gazetelerin ana haberlerinde kullanılan fotoğraflardan esinlenmeler. “Kurban odası”ndaki tüm fotoğraflar 2005 yılının Kurban bayramında yayımlanmıştı. Dehşet verici fotoğraflardı ve onları birebir yansıttım... Nevroz ise tarihin donmuş, ironik bir özeti gibiydi, el ele tutuşmuş bir garnizon komutanı, bir vali, belediye başkanı... Sizin tuvallerinizde ise Nalan’ın konu edindiği olayların bireylerde bıraktığı izler var, umutsuz ve güvensizler... F. Çetin: Bireysel, içe dönük figürler onlar. Daha çok psikolojik Nalan Yırtmaç: Orhan Baba sıkıntı ve çöküntü yaşayan insanlar... Bu içsel bir umutsuzluktan çok, dışarının etkisi değil mi? N. Yırtmaç: Evet, o yüzden resimler birbirini tamamlıyor. Fulya’nın karakterleri sosyal olayları içselleştiren bireyler. Hüzünlü, yalnız çiftler, öğrenciler, erkekler... Eşcinseller... F. Çetin: Evet, çiftlerin arasında homoseksüeller, lezbiyenler ve heteroseksüeller var, çünkü sonuçta hep beraber yaşıyoruz... Ya güreşçiler? F. Çetin: Aslında güreş değil de orada duran üç kişi ilgimi çekti. Nalan da ben de fotoğraflardan çalışıyoruz. Onların fotoğrafta hareketsiz, bitik duruşları beni çok çekti. Tepkisizlerdi ve bekleme halleri, çok etkileyiciydi. Sanırım bundan sonra bekleyen erkeklerin resmini yapacağım. S Nalan Yırtmaç ve Fulya Çetin’in sergilerinin ismi “Bahar Temizliği”. Bu ismin nedeni serginin bahara gelmesi kadar Yırtmaç ve Çetin’in birikmiş işlerini artık izleyiciye çıkarma, bir anlamda onlardan “kurtulma” arzuları. Sergideki işler gösteriyor ki, Türkiye de artık ağır geçirilmiş kışların yükünü atmalı... Sergi 18 Haziran’a kadar Karşı Sanat’ta.... Berat Günçıkan Nalan Yırtmaç (solda) ve Fulya Çetin... (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Siz neredeyse her malzemeyi kullanıyorsunuz resim için... N. Yırtmaç: Kesip biçtiğim şablonları çeşitli malzemeler üzerine uyguluyorum, sadece tuval değil, örneğin duş perdeleri, dantelli örtüler, çarşaf, nevresim, plastik masa örtüleri, duralit, sunta, ahşap... Hatta bu yıl düşüp çatlattığım kuyruk sokumu röntgen filminin üzerine bu şablonları uyguladım. Mimar Sinan’da okuduğum yıllarda linolyum baskı atölyesinde çalıştım ve buralara oralardan geldim. Hayatta her şey sanata dönüştürülebilir mi? N. Yırtmaç: Ben bir çöpçüyüm, toplarım ve kullanırım. Siz yalnızca tuval üzerine çalışıyorsunuz, değil mi? F. Çetin: Evet, yalnızca yağlıboya... Sistemin dışında durmaya çabalarken, nerelerde, nelere tosluyorsunuz, umutsuzluğa kapıldığınız olmuyor mu? F. Çetin: Umutla ya da umutsuzlukla resim yapmıyorum. Resim yapmaya ihtiyacım var, yapıyorum, onlar birikince rahatsız oluyorum, göstermek paylaşmak istiyorum... N.Yırtmaç: Fulya haklı, resimlerinizi göstermek ve paylaşmak istiyorsunuz, ama pazarın dışında kaldığınızda hareket alanınız öylesine dar ki... Peki neden sergide bizi Deniz Gezmiş portresi karşılıyor? N.Yırtmaç: Sergimizin bahara denk gelmesiyle ilgili. Biliyorsunuz, 6 Mayıs, yani bahar, Deniz Gezmiş'in ölüm yıldönümü. O yüzden girişte ve çıkışta o var. HAFRİYAT VE KOOPERATİF... Erkekten hareketi kaldırdığınızda erk de mi yok oluyor? N. Yırtmaç: Bir gün ada vapurunda karşımızda oturan maço görünümlü adamlar dikkatimizi çekti, saf saf turistlere bakıyorlardı, o an adam olduklarını unutmuşlardı... F. Çetin: İşte o “an” önemli benim için, kısa, ama güzel... Kendilerine baktığımızı fark ettiklerinde hemen toparlandılar ve yine adam oldular! Fulya Çetin’in çalışması... Zeki Müren ve Orhan Gencebay’la derdiniz ne? N. Yırtmaç: Tam karşılıkları yok, sadece ikisini de çok seviyorum. Bazı fotoğraflarla karşılaştığımda “Ne güzel fotoğraf” diyorum, o yeterli oluyor, gerisinde bir anlam yok. Herkesin, elbette sanatla uğraşanların da “Yaptığım iş politik değil” dediği ve bunun artık pek aykırı kaçmadığı bir dönemde, bu kadar “politik” işler yapmak bir hayli cesaret istiyor... N. Yırtmaç: Kendi bildikleri dilden paslaşıp duran ressamlar benim canımı sıkıyor. Ben böyle bir şey yapmak istemedim. Zaten onların dilinden de konuşamıyorum. Gördükleriniz ironik ve çok sanatsal fotoğraflar, ben onları ikonlaştırmak istedim. O fotoğrafçılara da çok teşekkür ediyorum, yani ben bir şey yapmış değilim! O fotoğrafların toplumda bir gücü ve etkisi var, izleyici sizin bu tersyüz edişinizi nasıl karşılıyor? F. Çetin: Evet, bizim yaptığımız anlamı tersyüz etmek, yaşananın iki tarafını da göstermek... N. Yırtmaç: İnsanların sergiyi gezerken gülümsemeleri bana çok iyi geliyor. Sanırım onlarla aynı şeyleri düşünüyoruz... Hüznün anlatımının size düşmesine bir itirazınız yok anlaşılan? F. Çetin: Sergiyi gezen biri “Nalan’ın ‘şeftali yiyen kız’ odasından çıkarken karşıma sizin hüzünlü, gözleri ağlamaklı portreniz çıktı. Tam eğlenirken onu gördüm ve bir anda duraksadım. Farklı duyguları aynı anda yaşatıyorsunuz” dedi. Bu çok rahatlattı, beni... N.Yırtmaç: Biz iki benzemeziz, ama birbirimizi tamamlıyoruz. F. Çetin: O başka taraftan vuruyor, ben başka bir taraftan... Siz Kooperatif grubunun da üyelerindensiniz, manifestonuz nedir? F. Çetin: Biz, bağımsız, kişisel üretim yapan insanlarız, ama bir araya gelirsek bazı işleri daha kolay yapabileceğimizi düşündük... Beş altı kişiyle başladık, 20 küsur kişi olduk. Birlikte sergiler açtık... Sizin de bir grubunuz var: Hafriyat. N. Yırtmaç: Evet, ben 1999’da katıldım onlara. Hafriyat’ın amacı küratörsüz sergi yapmaktı, küratörlere ve galerilere meydan okuyordu. 2030 kişi, Tünel’de boş bir binayı kiralayıp büyük bir sergi açmış, küratörsüz sergi yapabileceğimizi göstermiştik. Bizim bu çalışmalarımız gençleri de etkiliyor, bizi örnek alıyorlar... CUMHURİYET 05 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear