23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 21 MAYIS 2006 / SAYI 1052 Monica Molina’dan aşkın müziği... İspanya’nın dünya müziğine kazandırdığı en güçlü isimlerinden Monica Molina, “A VidaHayata” isimli yeni albümünün Avrupa ve Amerika turnesi kapsamında 27 Mayıs’ta Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda müzikseverlerle buluşacak. Monica Molina’ya Türkiye’nin en özel seslerinden Leman Sam eşlik edecek. Ali Deniz Uslu F ado sanatçısı Monica Molina’nın son albümü “A VidaHayata” aşkı, sonrasını, yitirilenleri ve geri dönüşleri konu alıyor. Bu albümünde de aşk ve melankoliden ödün vermeyen sanatçı, Fado’nun kendini tamamladığını, melankolinin ise kendisini cezbettiğini söylüyor. Leman Sam’la düet yapacak Molina’ya İspanya’dan gelecek orkestrası eşlik edecek. Monica Molina ile yeni albümünden aşka, İstanbul konserinden Fado’ya kadar birçok şeyi konuştuk. Fado Portekizce’de “keder” anlamına geliyor. Fado’nun icracısı da dinleyeni de özel. O yüzden size ve müziğinize dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özel bir ilgi var. Fado’yu sizin için bu kadar ayrıcalıklı yapan nedir? Aslında bu albümde yaptığım tam olarak Fado özelliği taşımıyor. Çünkü Fado çok daha yoğun bir anlatım ve müziğe sahip. Bu albüm daha yumuşak ve hafif. Melankoli ise tam dozunda. Albümde hayata dair her şey, en önemlisi aşk var. Ayrılık, aşk, yitirilenler ve yitirilenlerin yeniden kazanılmasını anlattık şarkılarda. Fado’ya bağlılığım ise kendimi bu müziğe çok yakın hissetmemden kaynaklanıyor. Çünkü o beni tamamlıyor. Onun içindeki melankoli beni cezp ediyor ve müzikle bütünleşmemi sağlıyor. Aşkın müziğini yapıyorsunuz. Müzik ve aşk birbirini nasıl tamamlıyor? Aşk hayatın her anında, her dakikasında ve de her saniyesinde. Her şeyin içinde kendini yaşattığı için aşk ile yaptığımız işler her zaman daha başka. Ev işinden yemek yapmaya kadar her işe aşkı taşımak gerekli. Şarkıları da aşk ile söylediğiniz zaman karşınızdaki ne istediğinizi anlar ve sizi hisseder. Bazı duygular evrenseldir, onların bir dile ihtiyacı yoktur. Şarkı sözleri aşktan bahsetmese de müzik zaten yeterince aşk ile yüklü. Sadece enstrümanlarla, kelimeleri kullanmadan aşkı anlatabilmek ise çok önemli. “Fado” Portekiz’e ait bir tarz. Siz ise İspanyolsunuz. Ama Portekizliler bile Fado’yu sizden dinlemeyi seviyor. Farklı tepkiler aldığınız oluyor mu? Söylediğim klasik Fado değil, biraz daha İspanyol tadı var, pasa doble’yi de içeriyor. Bu yüzden onların da çok hoşuna gidiyor. Sonuçta zaman zaman politik gerilimler olsa da biz Portekiz ile iç içe yaşıyoruz. Kültürel değişim ve paylaşım hayatımızın bir parçası. O yüzden de elbette ki birbirimizden besleniyoruz. Bu da sanatsal anlamda daha zengin bir kültürel birlikteliğe ulaşmamızı sağlıyor. HER ŞEYİN ZAMANI VAR... Sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Babanız Antonio Molina 1950’li yılların önemli müzisyenlerinden. Kardeşleriniz Mick ve Angela aktör. Noel ise sizin gibi besteci ve müzisyen. Bu albümde de yanınızda. Müziğe yönelmenizde onların etkisi olmuştur herhalde... Kendimi bildim bileli sanat yanı başımdaydı, onunla beraber büyüdüm. Her tadıyla içime işlemişti, ama ilk yıllarda şarkıcı olmak aklımda yoktu. Müziğe profesyonel olarak 29 yaşında ilk plak için imzamı attığımda başladım diyebilirim. Benim için her şeyin bir zamanı var. Doğru zaman geldiğinde o kendini belli ediyor. Mesela şimdi söylediğim şarkıları 28 yaşında söylemezdim. Sinema ve tiyatro oyunculuğu yaptığınız dönemler olmuştu. Bu alanlarda yeni çalışmalar yapmayı düşünüyor musunuz? Müziğe başladıktan sonra sinema ve tiyatro defterini kapattım. Müziğe başlamam hayatımın dönüm noktası oldu. Şu an kendimi tamamen müziğe ve üç yaşındaki küçük kızım Candela’ya adamış durumdayım. Fotoğraf: VEDAT ARIK Sürekli konserlerdesiniz. Kızınız Candela’yı konserlere getiriyor musunuz? Şu an yanımda değil. Birkaç günlük seyahatlere onu almıyorum. Ondan ayrı kaldığımda çok üzülüyorum. Bir dahaki sefere onunla geleceğim. Hayattaki en önemli şey kızım. Müziğimden önce o geliyor. Programımı ona göre ayarlamaya çalışıyorum. Onunla birlikte olduğum zaman hayat bambaşka bir anlam kazanıyor. BU SEFER KENDİMİ ANLATACAĞIM Bazı sanatçıların sesleri insanların tüylerini diken diken eden bir tınıya sahiptir. Böyle olunca da ruha ve kalbe dokunmak çok daha kolay olur. Leman Sam’ın sesi de bizim için öyle. Onunla beraber düet yapacaksınız, biraz bundan bahseder misiniz? Leman ile ilk karşılaşmamızda çok sıcak bir iletişim sağladık. Zaten müziğini daha önce dinlemiştim, görüştüğümüzde ise çok eski bir dost gibi yakındık. Leman, çok yumuşak ve huzur verici bir sese sahip. Beni en çok etkileyen de bu. Ayrıca anladığım kadarıyla dinleyicisi ile yakın iletişim kurabilen bir sanatçı, ben de kendimi öyle görüyorum. O yüzden bu konserin çok keyifli geçeceğini düşünüyorum. Daha önce Uluslararası İstanbul Caz Festivali ve Kuzey Kıbrıs Uluslararası Magosa Festivali kapsamında iki konser vermiştiniz. Dinleyiciyi nasıl buluyorsunuz? İlk geldiğimde coşkulu bir seyirci vardı karşımda. Ama İngilizce konusunda yetersiz olduğum ve sahnede çevirmen kullanmadığım için şarkıların dışında kendimi iyi ifade edemedim. Şarkılar hakkında hikâyeler anlatmak istiyordum, ama anlatamadım. Konuşan ama kimsenin duymadığı bir insan gibi hissettim kendimi. Çünkü onlar müthiş bir sevgi ve heyecanla beni dinliyorlar ama kendimi istediğim gibi anlatamıyordum. Onlara “iyi akşamlar” demeyi başarıp birkaç İngilizce kelimeyi bir araya getirdiğimde coşkuyla alkışlamaları beni çok mutlu etmişti. İlk konserimdeki eksikliğimi bu konserde yanıma bir tercüman alarak gidermek istiyorum. Bu sefer şarkıların hikâyelerini ve söylemek istediklerimi dinleyenlere dilediğim gibi ulaştıracağım. inlandiya’nın müzik dünyasına kazandırdığı en güçlü grupların başında gelen Apocalyptica dört şehri kapsayan bir Türkiye turnesi gerçekleştiriyor. Apocalyptica, 25 Mayıs’ta Eskişehir 222 Park’da başlayacağı turnesine, 26 Mayıs’ta Ankara’da, 27 Mayıs’ta da İzmir Açıkhava’da sahne alarak devam edecek. Turnenin son konseri ise 28 Mayıs’ta İstanbul Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde. Geçen yıl Rock’n Coke sahnesinde performansları ile dinleyenleri büyüleyen Apocalyptica, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de geniş bir dinleyici kitlesine sahip. Finlandiya’daki saygın Sibelius Akademisi’nden mezun olan gençlerden kurulu Apocalyptica, 1996’da yayımladıkları ilk albümleri “Plays Metallica By Four Cellos”da daha önce denenmemiş bir tarzı müziklerinde yansıtmaya çalışırken eleştirmenler onları var olan hiçbir kategoriye sokamamıştı. Müzik yapmaya başladıkları ilk günden beri birbirine sıkı bağlarla bağlı olan bu topluluk, rock müziğin enstrümanda değil de, takındığınız tavırda ve doğuştan gelen o ruhta olduğunu Apocalyptica Türkiye turnesinde... F ispatlamaya inatla devam ediyor. Heavy Metal müziği, çello gibi klasik enstrümanların en zoru ile dile getiren ve sarsıcı yorumlarını katan Apocalyptica’yı canlı dinlemek gerçekten heyecan verici. Konserin dört farklı şehirde gerçekleşecek olması ise büyük şans. CUMHURİYET 16 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear