01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 9 NİSAN 2006 / SAYI 1046 Şiddet, okullarda ve sokakta tırmanıyor. Buna gerekçe olarak yoksulluk ve eğitimsizlik gösteriliyor. Peki kendi içinde sosyal eşitliğin sağlandığı, eğitimin “iyi” okullarda alındığı Bağdat Caddesi’nde durum ne? Görünen o ki, bu korunaklı semtte de gençler şiddetten muaf değil. Suçun artmasından şikâyetçiler, kendilerini Furkan Gök, Caner Genç, Ufukcan Erdem ve Canâ Yanık... güvende hissetmiyorlar... Cadde’de neler oluyor? iselerde, üniversitelerde, sokakta, Hakkâri’den İstanbul’a insanın olduğu her yerde şiddet var. Bugünün haberlerini aklımızda tutup, geleceğin “yöneticileri”ne başvurmak üzere yola çıkıyoruz. Bir ülkenin gidişatını elitleri belirler sözünü pusula edinip meşhur bir caddeye giriyoruz. Burası hayatın kesintisiz aktığı, vitrin mankenleriyle yolda yürüyenleri ayırt etmenin güç olduğu, eğitimin kalitesinin “özelleşme”yle yükseldiği varsayılan bir cadde. Kepenklerin hiç kapanmadığını ve kolay kolay kapanmayacağını bildiğiniz bir cadde... İdeal Türkiye’nin minyatürü, yani Bağdat Caddesi... Biraz geriye dönüp baktığınızda pirü pak bir tablo görmüyorsunuz elbette; otomobil yarışlarının ölümle biten çarpışmalarla “finish”lendiği, varoşların çocuklarıyla girdikleri bıçaklı kavgaları henüz belleklerde taze. Yine de uzun süredir Bağdat Caddeli gençlerin sesi soluğu çıkmıyor. Ne yapıyorlar, ne düşünüyorlar, olup biten caddeye nasıl yansıyor? Sinirlerini aldırdılar mı, yoksa onların da gizli ya da açık şiddetleri, öfkeleri birikiyor mu? Onlar da Kurtlar Vadisi’ni izliyor mu? Gençler arasında giderek yükselen “milliyetçilik” onları da kendine çekiyor mu? Bu soruların yanıtlarını ancak onlar verebilir. Üniversite öğrencisi yirmili yaşlarında dört gence sorduk... Önce onları kısaca tanıtalım. Canâ Yanık (19) şiddetin kaynağının “değer” kaybında olduğunu düşünüyor. Furkan Gök (20) medyanın “kötü” etkilerinden şikâyetçi. Caner Genç (21), kendisini Karadenizli olarak tanımlıyor. Bunun içinde, delikanlılık ve sinirlilik de var. “Biri kız kardeşime yan gözle baksa, ne yaparım bilmiyorum” diyor. Ufukcan Erdem’e (22) göre caddenin iki idolü Sedat Peker ve Polat Alemdar. Biz, şiddetin kaynağını onların gözünden görmek, geleceğin “yöneticileri”nin bugününe tanıklık etmek için yola çıkmıştık. Onlar, kara bulutların toplandığını haber verdiler... L radaki apartman görevlilerinin çocukları da sonuçta burada yaşıyor. Bir de çevre semtlerden gelenler var” diye ekliyor. Peki, sözünü ettikleri “güzel ortamda” kendilerini güvende hissediyorlar mı? Yanıtları ortak: “Hayır”. Çünkü kapkaç, gasp artmış. Ufukcan, bıçakla tehdit edilip parasının çalındığını anlatıyor: “Caddenin üzerinde neyse, ama ara sokaklarda kendimi güvende hissetmiyorum. Herkes aynı şekilde giyindiği için, kimin önünüze geçip sizi soyacağını bilemiyorsunuz”. Özlem Altunok Özgür Erbaş ZENGİNLE YOKSUL SUÇTA BULUŞTU! Canâ karışıyor söze. “Zengin aile çocukları istedikleri her şeyi elde edebileceklerini düşünüyorlar” diyor. “Cahil insanlarsa bunu kendilerine hak görüyorlar. Kavgaları sadece cahil gençler değil, zengin aile çocukları da çıkarıyor”. Peki ya sebep? “Çünkü” diyor Canâ, “Her şeyleri var, neye isterlerse ulaşabiliyorlar. Bir arayış içine giriyor ve çevrelerindeki yanlış insanlardan etkileniyorlar”. İşlenen suçların cezasız kalmasının, insanların “adaleti tecelliyle görevli olmaya” ittiğine inanıyor Canâ. Furkan konuya farklı bir bakış açısıyla katılıyor, “Maddi duru mumuz, aile yapımız belli, buraya gelince bir kafa karışıklığı yaşamamak mümkün değil. İhtiyacın olmasa bile yanlış şeyler yapabiliyorsun. İnsan bu yaşlarda kendini ispatlamak, bulunduğu ortamda göstermek istiyor. Bunun için de kız arkadaşını ya da herhangi bir olayı bahane edebiliyorsun”. Caner’in suçluluğun artışına ilişkin tespiti diğerlerinden farklı, kendince daha “adil” davranmaya çabalıyor: “Erkeklik bıçakla, silahla olurmuş gibi Polat Alemdar havasında dolaşıyorlar. Ayrımcı değilim, ama genelde Doğulu tipler sorun çıkarıyor. Geçen gün manken gibi bir çocuk ve kız arkadaşı Doğulu oldukları belli iki tiple çarpıştı, birden üstlerine çullandılar. Hepimiz korkudan bakakaldık. Başımıza ne geleceğini bilemediğimiz için müdahale edemedik. Bu, bence zengin sınıfın abartılı yaşamasından da kaynaklanıyor. Taşralı da bunu görünce etkileniyor”. Bağdat Caddesi’nde “zıtların birliği” suçluluğu arttırıyor mu, sorun sadece bu mu diye soruyoruz. Yanıtlardan anlaşılan o ki zenginler ve yoksullar, uyuşturucu ve suçta eşitlenmiş! Caner, “İnsanların zaten hayattan beklentisi yok, bir de kokain, uyuşturucu kullanıyorlar. Sadece eğitimsizi değil, zengini de suçlu. Anne baba ara bayı altına çekmiş, ellerinde son model cep telefonu, kafalarına göre takılıyorlar” diye açıklıyor durumu. Tabii “serde erkeklik” olduğunu eklemeden geçemiyor. Ona göre “kimse kız arkadaşına bakılmasını, laf atılmasını kendine yediremez”, ama Furkan, “kendini ispat çabasında kız arkadaşın da bahane” olduğunu düşünüyor. ÜLKÜCÜLER ARTIYOR Kafa karışıklığı ve adaleti kendinden menkul görmek, idolleri de belirliyor anlaşılan. Ufukcan, Cadde’de ülkücülüğün zenginler ve yoksullar arasında giderek yükseldiğini söylüyor. “İki idol var; Sedat Peker ve Polat Alemdar. Şu sıralar en popüler sloganlarsa, ‘En iyi Kürt, ölü Kürt’tür’, ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’, ‘Irak’a girmek ABD’nin değil, bizim hakkımızdır”. Ayrıca sol görüşlü ailelerin çocuklarından da ülkücü ya da mafya özentisi çıkabildiğini söylüyor. “Herkesin ağzında, vatan, bayrak, millet lafları dolaşıyor, ama altını dolduran yok. Vatan için ne yaparsın dediğinde, ‘ölürüz, öldürürüz’ diyorlar. Silahlarında altın ya da sedef işlemeli bayraklar var.” diyor. Ailesinin sol görüşte olduğunu, kendisinin ise komünist olduğunu söyleyen Ufukcan, Kurtlar Vadisi’ndeki Çakır tiplemesinden etkilendiğini gizlemiyor. Bu nasıl mümkün olabiliyor, sorusuna yanıtı açık: “Belki Karadenizlilik, belki de Çakır’ın tarzı ya da kendine göre bir adalet duygusunun olması.” Peki, Çakır’ın Alaattin Çakıcı’yı andırıp andırmadığının farkında mı, Ufukcan? “Tam olarak bilemiyorum” diye yanıtlıyor “Bana sempatik geldi”. Ülkücülerle politik tartışmalar yaptığını anlatıyor. Aralarında geçen bir diyaloğu da şöyle özetliyor: “Onlara vatanımı sevdiğimi söyledim, bana ‘O zaman sen de ülkücüsün’ dediler. Komünist olduğumu söylediğimde, ‘O zaman vatanını seviyor olamazsın’ diye karşı çıktılar. Anladıkları bu işte...” İdol, kahraman yaratmakta Bağdat Caddesi’nin diğer caddelerden bir farkı var mı? Soruyu Caner yanıtlıyor: “Öyle bir yerde yaşıyoruz ki, herkes kendine seçtiği kahramanın peşinden gidiyor. Neden herkes liseye bıçakla gidiyor, çünkü basının, televizyonun abartmasından kaynaklanan bir isim yapma isteği var. İnsanlar korkutmak, dikkat çekmek için bunları yapıyorlar.” Diğerleriyle arasındaki farkı ise “bıçak sırtı” bir durumla açıklıyor: “Ben de Karadenizliyim, öfkelendiğim olmuştur, ama kimseyi silahla vurmadım”. Canâ, Erenköy’de internette başlayan kavgaları silahla yaralamaya uzanan genç kızları tanıdığını söylüyor. Kızlardan birinin akrabası mafyaymış, diğeri ise zengin bir ailedenmiş. “Düşünsenize” diyor şaşkınlıkla “Yaralayan kız ‘pişman değilim, yine yaparım’ demiş”. Peki onların silahlarla ilişkisi ne? Yine Karadenizli olmakla söze başlıyor Ufukcan, “Benim de silahım var, ama bu zevkin tehlikelerinin farkında olduğum için taşımıyorum” diyor. Tehlikenin farkında olmayanların da farkında elbette, örneğin lise öğrencisi kardeşinin evde düzenlediği doğum günü partisine gelen sınıf arkadaşları. Yarısından fazlası partiye kurusıkıdan bozma silahlarıyla katılmış. Silahlarına altın ya da sedef kakma ay yıldız işletmişler. “Hepsi ağır abi, racon kesiyorlar” diye yorumluyor bu hallerini. ? ? Siyaset bitti, holiganlar geldi... CADDEDE TAKILMAK... Bağdat Caddesi size ne ifade ediyor, diyerek başlıyoruz söze. Canâ, alışveriş ve gezmek için geldiğini söylüyor. “En fazla gece 12’ye kadar buralardayım” diyor. “İlk gelen için güzel olabilir, oturacak kaliteli yerler, hoş ortamlar var, ama benim için önemli olan arkadaşlarla birlikte olmak. Zaten hep aynı şeyler, kızlar erkeklere bakıyor, erkekler kız kesiyor”... Furkan, hafta sonlarını “kendine uygun arkadaş ortamları ve kafelerde” geçiriyor. “Adı üstünde” diyor, “Bağdat Caddesi... Gelir seviyesi yüksek, kaliteli insanlar geliyor, mekânlar da kaliteli. Bunlar bize cazip geliyor. Babam memur, annem ev kadını, orta düzeyde bir aileyiz, ama buraya da bir şekilde ayak uyduruyoruz”. Caner’in itirazı caddeye “herkesin” gelmesine. Bunun sakıncasını, “tezatlıkların üst noktaya çıkması” ile açıklıyor. Lisedeyken, “isim yapmak, yani marka giymek ve kız ayarlamak” için caddeye geldiğini anlatıyor. Mekânın yeni müdavimlerinin koşullara ayak uyduramadığını söylüyor ve “Bütün günü bir kahve içerek geçirenler var. Sonuçta buradaki mekânlar iyi, mağazalar kaliteli, atmosferi güzel. Ben çevrem burada olduğu için geliyorum” diyerek ortamın “doğal” sahibi olduğunu belirtiyor. Ufukcan da gelenleri “maddi durumu elverişli olanlar ve buna özenenler” olarak ayırıyor ve “Bu C engiz Esmer, Bağdat Caddesi’nde doğup büyümüş. Şimdi 38 yaşında, 15 yıl öncesinin caddesini masum kavgaların mekânı olarak görüyor. Bugünkü karmaşayı ise medyaya, yoksulluğa ve göçe Cengiz Esmer... bağlıyor: Özellikle bizim zamanımızda caddeli olmak, zamanında Beyaz Gölge’yi izler, spora gönül verdik. Şimdi biraz da Fenerbahçeli olmak demekti. Tribünde başlayan Kurtlar Vadisi gibi dizilerle Türkiye’ye büyük kötülük gruplaşma ve kendini kuvvetli hissetme durumu, ister yapılıyor. Dizide birisi yanlış konuşunca diğerinin boğazını istemez sokağa da taşıyordu. Tek başına hiçbir şeysin, 20 kişi kesti ya, benim kardeşim dediğim bir genç de ertesi gün aynı olunca ise her şey. Dolayısıyla kavgalarda da kuvvetli olan şeyi yaptı. Şimdi içeride... Bu gençler, yaratılan yapay bir haklı çıkıyordu. Diğer semt çocuklarını buraya sokmaz, çay kahramana hayran oluyorlar. Ben bu sebepsiz şiddeti bahçelerinde buluşur, basket oynar, maçlara giderdik. Kız medyaya bağlıyorum. Ayrıca yaygınlaşan uyuşturucu arkadaşlarımıza yanlış yapıldığında, kavga çıktığında bir kullanımı da, çocukları rahatlığa, vurdumduymazlığa itiyor. araya gelirdik. 80 sonrası siyasi olaylardan kurtulduk, ama Zaten şimdiki gençler extasy’den, haptan konuşmayı bu sefer de futbol ve holiganizm siyasetin yerine geçti. beceremiyor. Dolayısıyla belindeki silahın da ne anlama Ekonomi, göç, fakirlik, eğitimsizlik arttıkça burası da geldiğini bilmesi mümkün değil. bozulmaya başladı. Diğer semtlerden pek çok genç artık Ülkücüleri sevmiyorum, ama bir zamanlar onlardan biri burada, çünkü oturdukları yerde kahveden başka bir şey burada eroin satıcısı bir adamı öldürdü ve bence bu yok. Biz o zamanlar elma soymak için kullanılan, ufak Bursa hareketiyle Türk gençliğini kurtardı. Onun sayesinde Bağdat bıçaklarından taşırdık, adam öldürmez, korkutmaya yarardı. Caddesi’ne uzun bir süre uyuşturucu girmedi. Ben sol Şimdiki çocuklarsa çok bilinçsiz, uzun bıçaklar, silahlar görüşte biri olmama rağmen onu çok takdir etmiştim. kullanıyorlar. Bunda medyanın da payı büyük. Biz CUMHURİYET 08 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear