Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 MART 2006 / SAYI 1041 7 PINK’TEN AMERİKA’YA İHTARNAME Elena Kononenko, hayatını müziğe adamış bir soprano. Bugüne kadar pek çok operada rol almış. Ona göre Mozart, dünyanın en zor ve özgün bestecisi. Çünkü insana dair tüm duygulara açık ve ses aralığı bununla birlikte genişliyor... Fotoğraf: VEDAT ARIK Ben daha ölmedim Ali Deniz Uslu A Müzik hayattır Esra Açıkgöz E lena Kononenko, ender bulunur seslerden biri olan koloratur soprano. Müziğe altı yaşında piyano eğitimi alarak başlamış, 1993’te Belarus Devlet Konservatuvarı’nı, 1996’da Rusya Devlet Gnesin Müzik Akademisi’ni bitirmiş. Son on yıldır Boris Pokrovsky yönetimindeki Moskova Devlet Akademik Oda Müzikal Tiyatrosu’nda solistlik yapıyor. Eylül 2000’de, Moskova ve St. Petersburg’da ünlü tenor Jose Carreras ile birlikte verdiği konserin ardından Bolşoy Operası’ndan davet almış. Dünyanın pek çok yerinde konserler veren Elena Kononenko, eşi piyanist Aleksey Nesterenko ile birlikte Aksanat’ın davetlisi olarak Mozart’ın 250. doğum yılı anısına bir konser vermek için İstanbul’daydı ve sorularımızı yanıtladı. Kariyerinizden yanıtınızı tahmin etmek zor olmasa da ben sormak istiyorum; müziğin anlamı ne sizin için? Tek kelimeyle hayat, bütün hayatım. Şarkı söylemeden, müziksiz asla yaşayamam. Bence müzisyenin düzeyi her ne olursa olsun, eğer “Ben müziksiz de yaşarım” diyorsa bu işi yapmamalı. Bence sadece “Ben onsuz yapamam” diyenler yani ömrünü bu işe adayanlar müziğe yenilikler katabilirler. Yeni bir esere başlarken nasıl hazırlanırsınız? Müziğe çalışmanın dışında nasıl beslenirsiniz? Hayat durur. Sadece esere odaklanırım ve onun dışında hiçbir şey kalmaz. Gece, gündüz, her yerde sadece bunu düşünürüm. Çünkü eseri önce benim içime almam gerekir ki seyircilere aktarabileyim. Bugüne kadar en çok zorlandığınız eser hangisi oldu? En zor operalar Mozart’ınkiler, çünkü ses aralıkları çok geniş. Örneğin Sihirli Flüt operasının “Gecenin Şehzadesi” bölümü, dünyadaki operalar içinde en zorudur. En sevdiğim eseri Don Giovanni ve Donna Anna karakteri. Hazırlanırken çok zorlandım, ama beğenildi ve ben de çok sevindim. Tüm dünyada konserler vermek ve evden uzakta yaşamak bu sanatı icra edenler için sıkıntı yaratır diye biliyoruz. Peki, eşinizle birlikte çalışmak nasıl bir duygu? Kolaylıkları ya da zorlukları neler? Birlikte ürettiğimiz ve yardımlaştığımız için çok rahatız. Ayrıca gece yarısı kalkıp bir deneme yapma şansımız oluyor. Üretkenlik anlarında yaşanan sıkıntılarda birbirimizi anlıyoruz, ama bu yoğunluğun sonunda bir boşanma da yaşanabilir tabii... (gülüyor) Şaka bir yana ben çok memnunum. Birbirimizi daha iyi hissettiğimiz için birlikte müzik yapmak daha kolay. Sanata ve dünyaya aynı yerden bakmak da ilişkimize yansıyor. Siz Sovyetler Birliği döneminde başladınız müziğe. Müzik eğitimi açısından nasıl bir fark yaşandı? Sovyetler Birliği döneminde çok kolaydı, çünkü ücretsizdi. Ben piyanoyla başladım ve ücretsiz eğitim aldım. Şan eğitimi almaya daha sonra karar verdim ve bunun için para ödedim. Bugün Rusya’da ya da herhangi bir yerde eğer bu sanatta başarılı olmak istiyorsan, çok eğitim alman, çok çalışman ve bunlar için para harcaman da gerekir. EKMEK, MÜZİK VE DEVRİM... Rusya’nın kültürel altyapısı Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde nasıl bir etki yarattı? İlk bir iki yıl çok zordu, boş salonlara söyledik. Oysa Rusya’da salonlar hep dolu olurdu. Yine de insanlar plaklarını dinlemeye devam ettiler, küçük bir azınlık da salonlara gelebildi. Ne mutlu ki o kısa dönemin ardından eski haline geri döndü. O süreçte insanlar bir parça ekmeği bulmayı düşündüler, ama bu kültür sayesinde hem dertlerini bir süreliğine erteleyebiliyorlardı hem de daha umutlu olabiliyorlardı. Yeni hayata alışmakta da kolaylık sağladı. Pop müziği nasıl buluyorsunuz? Nasıl insanlar farklıysa, farklı müzik türlerinin olması da normal, yeter ki iyi yapılsın, emek verilsin, güzel yorumlansın. Beğendiğiniz bir isim var mı? Radyoyu açtığımda müziği beğenirsem dinlerim. Aksi taktirde radyoyu kapatır kendi müziğime geçerim. Ancak Fado sanatçısı Mariza’nın sesini, yorumunu ve şovunu çok beğeniyorum. Hatta kendisiyle iki yıl önce Mısır’da aynı sahneyi paylaşma şansım oldu ve onun Moskova’daki konserine koşarak gittim. Normalde bu tür konserlere gitmiyorum. Bir de Madonna’yı beğeniyorum. Pop kültür ya da pop müzik içinde diyelim, bence işini en iyi yapanlardan biri ve kendine özgü. Kaldı ki sanatta, özgünlüğü yakalamak temel amaçtır. Peki Mozart’a dönersek, sizce onun en özgün yönü ne? Klasik müziğe katkısı sizce ne oldu? Onun dehası, dünyada klasik müzikle hiç ilgilenmeyen bir insana da müziğini dinletme becerisinden geliyor bence. Irk, din, dil, milliyet üzerinde bir besteci. Bir de Mozart, insanın bütün duygularını müziğinin içine sokmayı başardı. İnsana ait tüm duygulara kapısı açık; eserlerinde hüzün de var şaka da. Bu da onun herkes tarafından dinlenebilmesini sağlıyor, çünkü insanlar ve duygular her yerde aynı. merikalı pop şarkıcısı Pink’in nisan ayında yayımlayacağı dördüncü albümünün adı “I’m Not DeadBen Daha Ölmedim”. Pink albümünde George Bush, Amerikan politikaları, savaş, estetik çılgınlığı ve Hollywood’a göndermeler yaparken kürtaj, eşcinsel hakları, evsizler gibi konulara da değiniyor. Müzik kanallarında dönen ilk klibi “stupid girlsAptal Kızlar” ise popüler kültürün dayatmalarıyla dalga geçiyor. Asıl adı Alecia Moore olan Pink geçtiğimiz günlerde, uzun süredir beraber olduğu erkek arkadaşı Carey Hart ile evlendi. Aslında bu evlilik hayranlarını şaşırtmadı da değil. Çünkü hayranları onun gibi ele avuca sığmayan birinin evliliğe uzak olduğunu düşünüyorlardı, ama ne de olsa aşk sınır tanımıyor. Albümün nisan ayının ilk haftası gelecek olması ise işin bizi ilgilendiren kısmı. Daha önce Tuborg Modern Rock Müzik Festivali 2004 kapsamında Kilyos Solar Beach'te izleyip sempati duyduğumuz Pink’in, “I’m Not DeadBen Daha Ölmedim” albümünden çıkan ilk single “stupid girls”, müzik dünyasına bomba gibi düştü. Popüler magazin malzemesi şarkıcılarla ve klişe cinsellik numaralarının öne çıkartıldığı kliplerle dalgasını geçen Pink, zaman zaman özeleştirisini de yapıyor. Kendine özgü tarzı, asi ama sevimli görünüşü ile imaj tacirlerinin müzik dünyasına kazandırdığı en renkli isimlerden Pink, yeni albümünde sözünü esirgemeyen tarzıyla bazılarını çok kızdıracak. Pensilvanya doğumlu müzisyen, “Pink” ismini daha küçük yaşlardayken lakap olarak kullanıyordu. Müziğe ilgisi ise babasının ninnileri sayesinde başladı. Rap tadında şarkılar söyleyerek gençlik yıllarını geçirdi. Babası, annesinden ayrılmadan önce ona gitar üstünde önemli bilgiler verip, Janis Japlin, Shirley Murdocuk ve Dona Hathaway gibi müzisyenleri dinletti. Kavga gürültü bir ergenlik dönemi yaşayan Pink, çıkışı müzikte görmeye başladı. Küçük yaşına rağmen orta karar plak şirketlerinin kapısını aşındırdı. Geçinmek için McDonald’s tan Pizza Hut’a ve benzin istasyonlarına kadar pek çok farklı işte çalıştı. Henüz 20 yaşına gelmişti ki ilk albümü “Can’t Take me Home” yayımlandı. Albüm Amerikan listelerinde üst sıralara kadar tırmandı. Bu albüm Pink’e çift platin plak kazandırdı ve Pink’in tek kasetlik popüler bir isim olmayacağının da sinyallerini verdi. Daha sonraları ise “Missundaztood”, “Try This” gibi kendi adını dünyaya duyuran albümleri yayımladı. “There You Go”, “You Make Me Sick”, “Get The Party Started”, “Just Like a Pill”, “Family Portrait”, “Trouble” gibi klasikleri müzik dünyasına armağan etti. Çok sevilen “Moulin Rouge” filminin müziklerinde “Lady Marmalade”i, Christina Aguilera, Mya, Lil’ Kim, Missy Elliott ile birlikte yorumladı. Bu filmin gücü ve klibin çekiciliği Pink’i daha da görünür kıldı. BUSH’A MEKTUP Pink müzikal olarak taraf değiştirdiği ikinci albümü “Missundaztood”la kendi kimliğine ulaştı. Bu albümün 12 milyonun üstüne çıkması plak şirketini dahi şaşırtmıştı. Şirketi, Pink’in tarzı üzerinde değişiklik yapmasına karşıydı, ama sonuç etkileyiciydi. Rock soundu öne çıkarken, popüler müziğinden farklı olarak dillerden düşmeyen şarkılara imzasını atmıştı. İlk single “Get The Party Started” çok tutuldu. “Just Like a Pill” ise rock formunda harika bir parçaydı. Kimliğini bulduğunu söylediği bu farklı bir söylem ona yeni hayranlar da kazandırdı. “Family Portrait” aile içi çatışmalardan bir çocuğun nasıl etkilendiğinden yola çıkarken, “My Vietnam”da kendi iç çatışmaları ile Vietnam arasında bir ironi kuruyordu. Üçüncü albüm “Try This” ise daha gerçekçi bir yaklaşımla hayattan hikâyelerle doluydu. Albümden çıkan “God Is A Dj” popüler popun ürünü olsa da seçilmiş bir şarkı olarak aradan sıyrılıyordu. “Trouble”, “Last To Know” ise Pink’in en iyi parçaları arasında yer alıyordu. Şimdi ise nisan ayında yayımlanacak olan “I’m Not Dead” ilk klibi ile ortalığı karıştırdı. Albümdeki diğer şarkılarında aynı söyleme sahip olduğunu düşünürsek Pink bu sefer gerçekten farklı. “Dear Mr President” şarkısı ise George Bush’a bir mektup. Bakalım albüm yayımlandığında nasıl tepkiler gelecek? Ama bildiğimiz bir gerçek var, o da düşündüklerini korkmadan söyleyen ve popüler Amerikan kültürüne sağlam eleştiriler getiren bir Pink çıkacak karşımıza. Çocuklar tiyatro ile buluşuyor... D alin, çocukları tiyatro ile buluşturmayı sürdürüyor. Çocuk Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Çizmeli Kedi” çocuk müzikali geçen yıl 23 bin tiyatro sever ile buluşan Dalin bu yıl da “Benim Tatlı Meleğim” adlı çocuk müzikalini sahneye koydu. 12 yaşında Selim adlı içine kapanık bir çocuğun hayal dünyasına dalarak yaşadığı değişimi anlatan oyun, 30 Nisan tarihine kadar her cumartesi/pazar Terakki Vakfı Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak izlenebilecek. Metin Arslan’ın yazıp yönettiği oyunda, tiyatronun ünlü ismi Alev Gürzap rol alıyor. Kostüm tasarımı ise, Ümit Ünal’a ait. Diğer oyuncular, Gülsüm Soydan, Sevi Algan, Umut Kurt, Kaan Erten, Nejat Kanter, Perihan Kurtoğlu, Ayça Öztürk, Murat Eken, Onur Öztay. Tiyatronun duayenlerinden Cihan Ünal’ın sesiyle renk kattığı “Benim Tatlı Meleğim” çocuk müzikali, yetişkinleri de derinden etkileyecek. Müzikali izleyebilmek için yapmanız gereken şey, rezervasyon yaptırmak. Rezervasyon Tel: 0 212 276 11 31 (Hafta içi: 08.0017.00) 0 212 351 00 44 (Hafta sonu: 09.0013.00 ) CUMHURİYET 07 CMYK