25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 PAZARIN PENCERESİNDEN 5 MART 2006 / SAYI 1041 Başbakan ithal edeceğiz! Selçuk Erez Değerli Dostum, Başkanı olduğum takımın bu sezonda tüm maçlarını kaybetmesi, oyuncularından dördünün uzun süreli oynamamalarını gerektiren cezalar almaları nedeniyle istifa etmemin gerektiğini söylüyorsun. Niçin istifa edecek mişim? Gerektiğinde istifa etmenin faziletinden bahsetmiş ve 2003’te Irak’ın işgalini onaylamadığı için İngiltere’nin Avam Kamarası Liderliğinden istifa etmiş olan eski Dışişleri Bakanı Robin Cook ile malvarlığı konusunda kuşkular gündeme geldiğinde Romanya’daki Sosyal Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Adrian Nastase’yi ve sence “istifanın uygar ve onurlu birdavranış olduğunu sergilemiş” kimseleri örnek göstermişsin. Saydığın örneklerin tümünün yabancı olması, bu istifa dediğin şeyin ulusal niteliklerimiz arasında yer almadığını yansıtmaz mı? Çok eskiden başlayalım: Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı toprakları her yönden işgal edilmeye başlandığında Padişah istifa mı etmişti? Yoksa Teoman Ergül’ün “İşgal” başlıklı kitabında nefis bir şekilde sergilemiş olduğu gibi işgalcileri, çevresine “Bu kimseler Padişah Efendimizin konuklarıdır” diye tanımlatıp bundan sıyrılmış mıydı? Daha yakın zamanlara gelelim: Geçen yıl İsviçre’yle oynadığımız milli maçlarda sergilenmiş ve centilmenlikle, insana ve spora saygıyla bağdaşmayan, ülkemizi dünyanın sporseverleri gözünde küçük Hasan Âli Yücel... düşüren davranışlar karşısında hangi bakan, hangi yönetici istifa etti? Sonra tren yetersiz koşullarda hızlı sürdürüldüğünde oluşan kazada otuz sekiz yolcu ölünce bakan mı, proje yöneticisi mi istifa etmişlerdi? Kabahatı makiniste yükleyivermişlerdi... Belleğimiz bu konuda sayabileceğimiz çok sayıda örnekle doludur: 93’te Sıvas’ta Madımak Oteli’nde insanlar yakıldığında kim istifa etmişti? Vali mi, Emniyet Müdürü mü? Bakanlar mı? Başbakan mı? Çocuk yurdunda bilmem kaç çocuğun çırılçıplak soyulup dövüldüğü anlaşıldığında bu işlere bakması gereken Devlet Bakanı ne yapmıştı? Gördüğün gibi başarısızlıklar, sorumluluğumuz kapsamına girmiş olumsuzluklar karşısında istifa etmek “gayri milli” bir davranıştır ve benden böyle bir gâvur oyunu oynamamı beklememen gerekir! Evet, 26 Şubat’ta kırkbeşinci ölüm yıldönümü nedeniyle andığımız Hasan Âli Yücel’in 1946’da partisinde ilkeleriyle bağdaşmayan davranışlar ağır bastığında Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki görevinden istifa ettiğini de hatırlatmışsın. Üstelik onun şiirimsi gerekçesini de eklemişsin mektubuna: “Olmuştu kör döğüşü o devirde siyasetİktidar acz içinde bataktı muhalefetBiri gitmemek için, diğeri gelmek içinUğraşıp dururlardı milleti çelmek için..Sallamadım birini, boş verdim cümlesineHakka Hakta kavuştum ben onların tersine!” Ama Hasan Âli’ye komünist demezler miydi? “Kaç kişi bilir bizde komünist kime derler? Komünizmi bilmeden boşuna laf ederler...” diye bu ithamda bulunanları reddettiğine inanma ve benden komünistlik bekleme! Dün dündür, bu gün de bugün. Baksana: Bakanlarımız, Başbakanımız sağlık sistemi çökmeye yüz tuttuğunda istifa mı ediyorlar? Yoksa “Başka ülkelerden doktor ithal edeceğim!” mi diyorlar? Sağlıkçılarımız bu laf üzerine istifa mı ediyorlar, yoksa biri çıkıp “Öyle ise biz de başbakan ithal edelim de sorunlar bir an önce düzelsin!” gibi sözler mi söylüyorlar... Ben bunları görmeden istifa filan etmem, sen avucunu yala! Bu gece Oscar’ın... er genç sanatçının yaşamında öyle bir nokta gelir ki, artık büyümek zorundadır. Jake Gyllenhaal, geçen ay 25 yaşına girdi ve büyümeyi herkesin görebileceği şekilde başardı, birbirinden çok farklı iki filmde oynadı. Sam Mendes’in yönettiği Jarhead filminde deniz kuvvetlerinden bir asker olarak karşımıza çıkan Gyllenhaal, Ang Lee’nin “Brokeback Mountain” adlı yapımında bir erkeğe ilgi duyan genç bir rodeocuyu canlandırıyor. Venedik Film Festivali’nde Brokeback Mountain filmine Altın Aslan ödülü verilirken, kutlamalarda bira içerken bile yaşı içki yaşına erişmeyen biri olarak görünüyordu. Saçlarını “Jarhead” için kısacık kestiren Jake, adeta kendi jenerasyonunun üniformasını taşıyordu, boynunda ince bir altın zincir ve parmağında iki küçük yüzük vardı Jake, Nicholas Cage ve Harrison Ford gibi aktörlerin aksine kahraman rollerini sevmiyor ve bu onu izleyici için daha ilginç bir oyuncu haline getiriyor. Körfez savaşını konu alsa bile Jarhead alıştığımız savaş filmlerinden değil. Jake’in dikkatli olması gerekiyor, Jarhead savaş karşıtı bir film olduğu için Amerikalıların tepkisini de çekebilir. Ablası Meggie 11 Eylül saldırısı sonrası bu olayda Amerika’nın da hatası olduğunu söyleyince web sitesinde tehditler ve hakaret içeren mesajlarla Bu gece NTV’de karşılaşmıştı. Askeri konular ile yakından ilgilenmediğini ve ailesinde asker bulunmadığını Oscar törenini belirten Jake, “Deniz Kuvvetleri’nde birkaç arizleyebilirsiniz... kadaşım var ve biri Irak’tan yeni döndü” diyor. H En iddialı filmlerden biri Jake Gyllenhaal’ın başrollerinden birini paylaştığı “Brokeback Mountain”. En iyi yardımcı erkek oyuncu adayı Gyllenhaal’ın rol aldığı üç film vizyonda... BÜTÜN HAYATI SUÇTU... Brokeback Mountain filminde Jack Twist karakterini canlandırmak birçok genç sanatçıyı zorlayabilirdi ama Jake’e göre filmin çekiciliği de burada zaten.Filmde Heath Ledger’in oynadığı karaktere âşık olan Jack Twist, onu yazın görür ve çekingen biri olan bu adamın gay olduğuna inanamaz. “Bence bu film aşkın zorluğunu anlatıyor. Heteroseksüel veya homoseksüel olmanız hiç fark etmiyor, iki insanın birbirini sevmesi her zaman karmaşık ve çok zordur. Filmlerde genellikle aşkın sınırı yoktur diye anlatılır, ama bu bence saçmalıktır” diyor. Peki bu karakterle hayranlarının kafasında soru işareti olmasından korkmuyor mu? Korkmadığını, üstelik bu filmi severek yaptığını ve senaryosunu çok beğendiğini söylüyor, ama film Jake, “Brokeback Mountain”daki rolünde... gösterime girdikten sonra cinselliğinin tartışılacağının da farkında. Jake’ın babası Stephen Amerika’da ünlü bir yönetmen. Paris TroutBütün Hayatı Suçtu, WaterlandSu Kenti ve A Dangerous WomenTehlikeli Bir Kadın eserlerinden sadece bazıları. Annesi Naomi Foner senarist ve 1988’de Running on Water filmi ile Oscar’a aday olmuştu. “Annem bana bir sanatçının işinin iyi bir hikâye anlatmak olduğunu söyler hep. Ama babam görevimin konfor içinde yaşayanları rahatsız ederken rahatsızlara kon for sağlamanın olduğunda ısrar eder.” Kariyerine 1991’de “City SlickersŞehirli Züppeler” filminde Billy Crystal’ın oğlu olarak başlayan Jake’a ailesi 8 yıl yeni filmler için izin vermedi. 17 yaşında October SkyEkim Düşü ile yoluna devam etti, Homer Hickam adında füze yapmak isteyen bir genci canlandırdı. Birkaç filmden sonra ablası gibi Columbia Üniversitesi’ne girdi ve Uma Thurman’ın babasının bölümünde “Doğu Dinleri”ni okudu. Gençliğinde bazı filmler çeviren Jake’nin bu filmleri pek ilgi görmedi. Aynı adlı karakteri canlandırdığı Donnie Dark ile ünlenmeye başlandı. Bu filmde Donnie’nin kardeşini oynayan ablası Maggie ile kısa süre sonra babalarının yönettiği A Dangerous WomenTehlikeli Bir Kadın filmi ile yeniden kamera karşısına geçtiler. Ablasına olan saygısını sık sık dile getiren Jake, ikisi için de: “Biz hem para kazandıracak hem de tartışılacak filmler yapmak istiyoruz ve ikisinin arasındaki dengeyi sağlamaya çalışıyoruz” diyor. Jake’nin bir sonraki filmi Zodiac kesin tartışma yaratacak türde. SevenYedi filminin yönetmeni David Fincher ile çalışacak olan Gyllenhaal, bir katilin peşine düşen yazarı canlandıracak. Bu filmde gerçek bir hikâye anlatılıyor. Yazar Robert Graysmith hakkında Jake, “kendini hiç düşünmeden yıllarca katilin peşinde koşmuş, gecelerce evinde bir şeylerin olmasını beklemiş. Bu cesur ama aynı zamanda aptalca bir şey. Adam hiç egoistlik yapmamış. Bu muhteşem bir kişilik ve ona gerçekten saygı duyuyorum” diyor. Eğer Jake’nin suçlanmayacak bir yönü varsa o da egosudur herhalde. Film Review’den çeviren: MEHTAP CENGİZ “Jarhead” savaş karşıtı bir film, ama Gyllenhaal askeri konularla pek yakından ilgilenmediğini söylüyor... GEORGE CLOONEY, bu kez en iyi yönetmen Oscar’ına aday... İyi Geceler, İyi Şanslar eorge Clooney’i sadece aktör olmaktan çıkaran ikinci filmi “Good Night and Good Luckİyi Geceler, İyi Şanslar” altı dalda Oscar’a aday gösterildi. Siyah beyaz film, en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi özgün senaryo, en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi sanat yönetmeni dallarında iddialı... Clooney bu filminde televizyon anchorman’i olan babası Nick Clooney’in hayatından alıntılar yapmış. Babasının iki yıl önce spikerlikten ayrılıp siyasete başlamasını ise şöyle anlatıyor: “Babam başarılı bir anchorman’di ve galiba işini haberlerin kalitesi düştüğü için bıraktı. Haber G “İyi Geceler, İyi Şanslar” McCarthy dönemini anlatıyor. lerlerin haber olmaktan çıkıp gittikçe magazin ve eğlence programlarına dönüştüğü inkâr edilemez bir gerçek ve bence en büyük tehlike birçok insanın haberleri bugün sadece TV’den alması”. “İyi Geceler, İyi Şanslar” haberlerin ciddiyetini henüz yitirmemiş olduğu senelerde geçiyor. CBS’in haber yapımcısı Edward R. Murrow, 1950’li yıllarda Senatör Joseph McCarthy’nin peşine düşer. Yeni ekibi, prodüktör Fred Friendly (George Clooney), Joe ve Shirley Wershba (Robert Downey Jr. ve Patricia Clarkson) ile ülkede paranoyak bir atmosferin hâkim olduğu bir zamanda Murrow (David Strathairn) halkın sesi olur. “Ben bir Murrow hayranı olarak büyüdüm, konuşmaları ve o zamanı hayranlıkla izlememek mümkün değil" diyen Clooney, bu filmde, bugünkü ABD yönetimine de benzerlikler nedeniyle göndermeler yapmakla suçlanıyor. Bu eleştirilere "Bu filmin bugün olanlara benzediğini biliyorum, ama ben sadece o zaman gerçekten yaşanmış bir olayı anlatıyorum” diye cevap verse de tartışmaların yaşanmasını olumlu bulduğunu da belirtiyor. Clooney’in bir CIA görevlisini canlandırdığı ve Stephen Gaghal’in yönettigi “Syriana” filminin konusunun petrol için yapılan savaş olması ise Clooney’in artık yoğun biçimde siyasi konularla ilgilendiği şeklinde yorumlanıyor. Oyuncu ise “Şu bir gerçek ki” diye değerlendiriyor bu yorumları “Irak savaşı hakkında soru sordum ve tartışmalara katıldım, bu da bazı insanları rahatsız etti”. Clooney siyasi içerikli filmler yapmanın kendi tercihi olduğunu, yaptığı her şeyin arkasında durduğunu belirtirken, insanları kutuplaştırmayı amaçlamadığını, ama haksızlıkların protesto edilmesi gerektiğine inandığını söylüyor... ABD yönetimini hedef alan bir başka yapım “Three Kings”, yönetmen David O’Russel tarafından 1999’da çe George Clooney... kilmişti. Clooney bu filmde yer almasını ise şöyle değerlendiriyor: “Bu tür filmler daha keyifli, çünkü insanları düşünmeye zorluyorlar ve tartışmalar oluyor. Yaşadığımız bu günler, sivil hakları tartışmanın en önemli olduğu günlerdir ve korkunun insanların haklarını nasıl elinden aldığı ortada. Bunun doğru yol olup olmadığı kesinlikle herkes tarafindan düşünülmeli ve tartışılmalı.” 7.5 milyon dolar gibi Hollywood için dar bir bütçe ile çekilen İyi Geceler, İyi Şanslar, ABD’de 2006’nın başından beri 23 milyon dolarlık hasılat yaptı. Film Review’den çeviren: MEHTAP CENGİZ CUMHURİYET 06 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear