Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 2 28/12/06 14:56 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 2 Bir ressam değil, bir mucit olarak izledi İstanbullular Leonardo da Vinci’yi. Pek çok savaş aygıtının mucidi olduğuna inanmak zordu dehanın, ama doğanın dört elementiyle baş etmenin yollarına dair buluşları daha da şaşırtıcıydı... İzleyici, ilgisiyle “Leonardo: Evrensel Deha” sergisini bir hafta daha uzattı. Sergi 7 Ocak’ta bitecek. Ayşe Sağlam 1084 Görünmeyeni göstermek... R ahmi M. Koç Müzesi, zamanında bu kentte, İstanbul’da bulunmayı çok istemiş bir sanatçıyı, Leonardo da Vinci’yi bir bilim adamı kimliğiyle ağırlama süresini bir hafta daha uzattı. Nedeni izleyicinin isteği ve merakı… “Leonardo: Evrensel Deha” sanatçının çocukluğunda başlayan keşfetme, cevapsız olanın üstüne koşar adım gidip; cevaplarla yeni sorular ve sorunlar yaratma tutkusu, onun bugün bu sergi aracılığıyla şaşkınlıkla izlediğimiz çalışmalarının temelini oluşturuyor. Amcası Francesco’nun doğa ve hava olaylarına olan ilgisi, küçük Leonardo’nun o yıllarda duvarın arka tarafında neyin olduğu sorusuyla didişmesine zemin oldu. Bulunduğu dönem için kimsenin anlam veremediği taş, metal parçaları, tuhaf bitkiler, iskeletlerle dolu odası, onun dünyaya açılan kapısıydı. İleriki yıllarda giderek güçlenecek olan anatomi ve matematik bilgisi, her şeyde, hatta resimde bile bir bilim adamı titizliğiyle saptamalar yapması, çözümcü buluşlar ortaya koyması demekti. Bu, hemen hemen tüm işlerine yansıyacaktı. Bütün bu beslendiği kaynakları ustalıkla çalışmalarına yansıtıyor; insan anatomisini incelerken coğrafyadan esin alabildiği gibi mimari projelerinde de insan bedeninin dehlizlerinde dolaşıyormuş izlenimi yaratabiliyordu. Zamanla adı kralın mimarı ve mühendisi olarak anıldı; ressamlığı geniş yankılar uyandırdı, ama o tüm hayatını esas olarak bilim alanında sorular ve çözümsüzlükler üzerine giderek geçirdi. Bu nedenle bilim adamı kimliği, ressamlığının önüne geçti, resim yapmaktan ziyade geceleri gündüzlere ekleyip günümüzdeki birçok mekaniğin ve teknik donanımın öncülü projeler oluşturdu. Bu projeler o dönemde devrim sayılabilecek denli ilk ve benzersizdiler. Aynı bölümde asıl akıllarda yer edense teknoloji devriminden çok önce tasarlanmış robot… Bütün bunların dışında video gösteriminden sanatçı hakkında belli ipuçları almak mümkün. Bunlardan biri, Da Vinci’nin Bronz At Heykeli gibi asla hayat veremediği bazı projelerinin bulunuyor oluşu. Sergi keşfetme ve merak duygularının soluğunu duyuruyor izleyiciye. Öyle ki en dikkat çeken izleyici grubunu, merak ve keşfetme arzusuyla dolu olan çocuklar oluşturuyor. Sabırla sorular sormayı başarabilmek, Leonardo’nun yaratılarına bakabilmenin asıl koşulu. Çocuklar bunu, yetişkinlerden daha dikkatli bir gözle gerçekleştirebiliyor. Karanlığın ve yalnızca eseri aydınlatan ışığın aracılığıyla sanatçının belleğinde uçsuz bucaksız bir serüvene çıkıyoruz. Kimi kez paraşütleri kuşanıp uçmanın ne olduğunu soruyor, kimi kez de zırhlı savaş aracının içinde yolculuk yapıyoruz. Matematiğin girift sonsuzluğunda aklımız mekanik bir düzeneğin parçaları arasında dolanırken, suyun üzerinde durmayı imgeliyoruz. Leonardo da Vinci bu sergiyle akıllarda, bilindiğinden daha fazlası yer ediniyor. Dehanın sanatla harmanlandığı bütün işlerinde mutlak olan tek şey yaratma ve keşfetme tutkusu. Bu duygunun neye benzediğini iliklerine dek hissetmenin tek yolu şimdilik, Haliç kıyısından geçiyor. Unutmayın, sadece bir haftanız var! Perdeli Eldiven... İşte sergi de tüm bu bilgilerin ışığında ondaki dehanın ipuçlarını vermekle kalmıyor; şu an kullanılmakta olan pek çok araç ve mekanizmanın ilk örneklerini sunuyor. Leonardo bu yönüyle bir bilici gibi görünse de aslında anatomi, matematik ve geometriyle nasıl beslendiğini ve yaşamda herhangi bir “imkânsız”a geçit vermediğini okutuyor izleyiciye. PERDELİ ELDİVEN Da Vinci’nin 2500’e yakın icadından 40’ı seçilerek beş bölüm olarak düzenlenen sergideki yapıtlar, Leonardo’nun sağdan sola yazdığı ve bir ayna yardımıyla okunabilen metinleri ve orijinal desenleri aracılığıyla ıhlamur, köknar, kayın, Avrupa meşesi gibi ağaç çeşitlerinden birebir oranlarda üretildi. İlk bölüm, mekanizmalar’da şu an kullanmakta olduğumuz pek çok aletle yeniden karşılaşıyoruz, günümüzden yüzyıllar önce tasarlanmış halleriyle… Diğer bölümleri, Da Vinci’ye ilham veren ve asıl ilgi çekici olan makinelerin bir arada bulunduğu dört doğa elementi oluşturuyor: Ateş, Hava, Su, Toprak… Ateş elementi için hazırlanan projelerin hemen hepsi savaş malzemeleri ve araçlarından ibaret. Oysa Leonardo da Vinci savaşı, “hayvansal bir delilik, vahşi bir cinnet” olarak tanımlıyor. Bu durum, Leonardo’nun hiçbir çözümsüzlüğe dayanmayan analitikbilimci yanının sonucu. Döneminin savaş gerçeğiyle karşı karşıya oluşu, onu bu konuda çözüm aramaya itti, havan topu, zırhlı araç da bu çözümlerden bazıları. Suya ve havaya olan tutkusu da pek çok yaratıyla sonuçlandı. Su, doğanın, karşı çıkılması, baş edilmesi en zor gerçeğiydi ve belki de onu en zorlayan projeleri bu konuda verdi. “Suyun Üzerinde Yürümek İçin Şamandıralar”, “Perdeli Eldiven” serginin ilgi çekici elemanlarından. Hava bölümünde ise “Kuşların yapabildiğini insan neden yapamasın?” sorusuna aradığı yanıtları ve bunun için nasıl formüllerle kendine çıkış yarattığını görme olanağı buluyoruz. Paraşüt ve planöre ilham olan modellerde işini ne denli önemsediğinin işaretleri okunuyor. Toprak’ta da tarıma, köy hayatına yönelik, vinç, yağ presi ve bir de matbaanın bulunuşundan sonra Suyun Üzerinde Yürümek İçin Şamandıralar... geliştirdiği matbaa makinesi var. Proje toplumunun sanal kadınları... A margi, üç ayda bir yayımlanan feminist bir dergi. Feminizmin güncel sorunlarını tartışmayı, bu konuda sürdürülen tartışmaları derinleştirmeyi varoluşunun nedeni sayan Amargi’nin üçüncü sayısının dosya konusu “Proje ve Projecilik”. Dosyada 90’lardan sonra yalnızca kadın kurtuluş hareketi açısından değil, bütün siyasi özneler için önemli bir başlık halini alan proje konusu çeşitli alt başlıklar içinde inceleniyor; Görevimiz Gönüllülük, Proje Toplumunun Sanal Kadınları, Türkiye’de Projecilik Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme, Projeler: Yeni Bağlam, Eski Sorunlar, Feminist Proje Girişimleri... Proje ve Projecilik dosyasında Yasemin İpek, Nükhet Sirmen, Nazan Üstündağ, Aksu Bora, Zehra F. Kabasakal Arat ve Zelal Yalçın’ın yazıları yer alıyor. Amargi, erkek egemen bir konu olan militarizme de farklı bir bakış açısı getiriyor. “Cinsiyetçilik Her Zaman Militarist mi?” adlı makalede millitarizmin cinsiyetçiliği her zaman besleyebileceğini, yeniden üretebileceğini ama onu inşa edemeyeceğini anlatıyor. Yazıda Gülnür Acar millitarizmin ancak belli erkeklik biçimleri içinde cinsiyetçiliği değişik öznellik haline getirebileceğini açıklıyor. Ayrıca Gülru Çakmak, “Batı’da Akademik Feminizmin Müdahale Başlığı” adı altında ataerkil ideolojik dayatmalardan bağımsız, kadın bireyleri edilgen değil etkin kılan bir kadınlık modelini temsil etmek olası mıdır sorusuna yanıt arıyor. “Kadın Katliamı Milliyetçi Prizmadan Bakmak” adlı yazı ise töre konusuna dikkat çekiyor. Dergide makalelerin yanı sıra çeşitli röportajlar da yer alıyor. Pınar Selek’in Tunuslu Demokrat Kadınlar Derneği’nden Ahlem Belhadi ile yaptığı söyleşi ile Aslı Zengin’in İnternette Feminist Yaklaşımlar’ı dikkati çekiyor.