22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 HAZÎRAN 2005 / SAYI1003 17 Görüntüsü köpük gibi olan pofuduk bezelere işte bu nedenle karşı koymak zor. Özellikle şekerli şeylere çok diişkün olan çocuklar beze yerken dur durak bılmıyor, gerıde bir kırıntısını bile bırakmıyor. Bu lezzetın sırrı ise çok basit: yumurta akı ve şeker. Ancak insanoğlunun bu ikiliyi yan yana getirmesi ve köpüğıin sırrını keşfetmesi kolay olmamış. SOFRA • * . : ' ' . MEKAN Köpükten öpücükler BEZE Beze için yumurta akı başına yaklaşık 5060 gr. şeker gerekir. Birkaç püf noktasına dikkat ederseniz beze yapmak bizim kızın deyişiylebel^k işidir. Çocuklarınız da kolaylıkla yapabilir. Yeter ki neyin neden yapıldığını tam olarak izah edin ve onlara güvenin. Bu "buseler" ise yeni yaşına hazırlanan tnutfağunızın küçük ustası Ulya için. Tarifi bizden, pişirmesi ondan. 3 yumurta akı, 175 gr pudra şekerı, 1 tatlı kaşığt lımort suyu, ısteğe göre 1 paket vanılya veya ıstenılen aromada birkaç damla şekera esansı ve boyast Yumurtalar oda ısısında olmalı. Oda sıcaklığındaki yumurtanın akı sansından daha kolay aynlacak ve daha akıcı kıvamda olacağından daha kolay köpürecektir. Yumurta aklarını ayırırken bir damla bile sarısının karışmamasına dikkat edin. Yumurta sarısi yağ içerir ve ak içindeki protein moleküllerinin açılıp hava zerreciklerini çevreleyerek ağ oluşturmasını engeller, yani iyi köpürmesine engel olur. Yumurta akı ve limon suyunu elektrikli çırpıcı ile büyük bir cam veya metal bir kapta iyice çırpın. Şeklini koruyacak hale gelinceye kadar çırpmaya devam ederek şekeri azar azar ekleyin. îstediğiniz aromayı da bu aşamada ekleyebilirsinız. Yağlanmış unlanmış ya da yağlı kâğıt döşenmiş bir tepsiye sıkma şırıngasıyla istediğiniz şekil ve büyüklükte bezeler sıkın. Tatlı kaşığı ile topaklar halinde de dizebilirsiniz. 8090 dereceye ayarlanmış (asla 100 dereceyi aşmayın) fırında iki saat kadar tutun. Süre sizi şaşırtmasın, bezelerin pişmekten ziyade kuruması gerekiyor. İÇİ BOŞ TADI HOŞ "Beze" kelimesi "öpücük"ten geliyor. Fransızca 'öpmek' anlamına gelen "Baiser" kelimesi, adeta bir öpücükle eriyen bu tatlıya münasip görülmüş. Ancak bezeye sadece Almanca konuşan ülkelerde "baiser" deniliyor. Fransızlar ise sadece birbirine krem şanti veya çikolata ile yapıştırılmış, adeta öpüşür gibi duran minik bezelere bu adı veriyorlar. Ilginç olan Fransızcada beze anlamındaki "Meringue" kelimesinin de Almancadan gelmiş olduğu iddiası... Yumurta akını sansından ayrı olarak çırpmak ve fırında kurutarak beze yapmanın ilk kez Isviçreli pastacı Gasparini tarafından 1720 yılında icat edildiği söyleniyor. Gasparini bu buluşunu bugün Almanya'da kalan Mieringen kasabasında gerçekleştirdiği için, bu ağızda dağdıveren tatlı köpüklere kasabanın adı verilmiş. Halbukı, Fransız yazar Massialot tarafından 1691 yılında kaleme alınan kitapta aynı şekilde yapılan bir yumurta köpüğü tatlısı bulunuyor. 16. yüzyılın başlarında da yumurta akı ve sarısını ayrı ayn çırparak yapılan başka tariflere de rasdanıyor... Mereng kelimesinin kökeni hakkmda bir başka iddia ise Alman linguist Ottojânicke tarafından ortaya atılmış. Janıcke "mereng"in Latince 'merenda' kelımesınden geldiğinı öne sürüyor. Kuşluk vakti atıştırılan hafif yıyecek anlamına gelen "merenda" zamanla "merınga"ya dönüşmüş. Kuşluk atıştırmalıkları genellikle ekmek, peksimet, bisküvi gibi yiyeceklermiş. Yumurtalı şekerli bu tatlılara da başta bu atıştırmalıklara benzediği için böyle denilmiş. Kökeni ne olursa olsun bezeler kısa sürede Fransa'da büyük sükse yapmış. Marie Antoinette'in bezeyi çok sevdiği ve bızzat kendısinin yaptığı söylenir. Ama ekmek bulamayan yoksullara beze yemelerini tavsiye etmediği kesin. Çocukluk da köpük gibi göz açıp kapayıncaya kadar uçup gıdiyor. Okul yılının sonuna gelındı. Çocuklar tatılden dönene kadar biraz daha büyüyecekler, köpüklü güzel günlerinın bir kısmını daha geride bırakacaklar. Okul yaşında çocuklarınız, torunlannız varsa onları tatıle çıkmadan 'öpücüklere' boğun, yoksa biraz köpuğün, her ruhu hafiflettığini unutmayın, kendıniz için ağızda eriyen bezeler yapın. Unutmayın sevgi dolu bir buse bezeden bile olsa mucizeler yaratabilir! 0 aylinoneytan@hotmail.com Şehirde, ama sessiz ve sade F erhat Restaurant şehrin karmaşası ve gürültüsünden kaçıp sade ve samimi bir ortamda zaman geçırmek, sessiz bir ortamda yemek yemek isteyenler için yeni bir mekân. Kadıköy Bahariye'de olmasına karşın, dekorasyonunda seçtiği sadelık ve kır kahvesi havası nedeniyle, şehirden uzak kalmak isteyenler için küçük bir sığınak. Bahçesindeki ağaçların altındaki sessiz ve gürültıiden uzak yemeğinize ve sohbetlerinize cumartesi akşamları 21.00.00.30 saatleri arasında fasıl eşlik edıyor. îkı katlı mekânın alt kaundaki barda ıçkilennizı yudumlarken dev ekranda maç keyfi yapabilirsiniz. Aylin Öney Tan azı tatlar köpük gibi. Ağza alındığı gibi yok oluyor. Eriyip gıdiyor Ağızda enyip giden tatlar hep şaşkınhk yaratmış, insan ları cezbetmiş. Elbette çıtır çıtır gevrek lezzetler için de aynı çekicüik söz konusu... Gevrek ve ağızda eriyen bir lezzet, bir de bal gibi tatlı olunca cazibesi de katlaruyor elbette. B Mönüsünün genişliğiyle de dikkat çeken Ferhat Restaurant'ta balıktan pizzaya, soğuk me/elerden pideye kadar damak tadınıza uygun her yemek ve salata çeşideri var. Yerli ve yabancı içkUer de... Ferhat Restaurant ocakbaşında kebap yemek isteyenler için de ıdeal bir mekân. • Osmanağa mah Bahartye Caddesi Kırtasiyecı Sok No.48/2 Kadıköy 0 216449 79 80/81 Beklenmeyen şeyler yaptığımda... Aylin Kotü e demektir sizden ya da senden hiç beklemezdim? Hayal kmklığına uğratsam sevmeyi keser misiniz beni? Mesela beklemediğiniz bir şey yapsam... Bir günlük hatta bir anlık mükemmel olmasam, bunun için çaba göstermiyor olsam... Benim annem, benim kızım, benim tanıdığım, yapmaz böyle şeylerin dışına çıksam? Çok mu hayal kırıklığı olur sizin için? Haksızlığa bu sefer medenice tepki vermek istemesem? Ya da mesela onurumla oynayanla dalga geçmek istesem... Sürekli bitmesi gereken işlerden, sürekli yapılması gerekenJerden biraz uzaklaşsam... Hem doğru kimin doğrusu ki? Beş milyar insan varsa, kabaca beş milyar da doğru yok mudur? Bir de evrensel doğrular var, unuttum... Ama uzaktan bakınca evrensel olan doğrular, içinde yaşayınca kendi evrenimden taşıyorsa... Bastırmalıyım, "Hayır dur" demeliyim... Sadece gühnek istediğimde gülsem ve keyfim yoksa zoraki gülmesem... Sınırlenmeyeyim diye gırgıra almak istesem, çok mu basit bulursunuz beni ya da ağlamak istesem, kendimi güçsüz bulup... Peki benim kalıplarıma uymayanlara bana verdiğiniz tepkiyi verecek misiniz? Güvenebilir miyim size? Bana haksızlık yapılmışsa, ben incinmişsem, bana yakıştıramadığımz gibi onlara da bunu söyleyecek misiniz? Sakın meyve veren ağaç taşlanır demeyin... Çünkü o taşlar beni incitenlerden daha çok canımı acıtıyor... "Dır"lar koymak istemıyorum hayatıma... Koymayanları da kınamamaya çalışarak geçirmek istıyorum günlerimi... Hadi diyelim ki elimde olmadan koydum böyle dırlar, onun "dır"ı benim "dır"ıma uymayabilır, uymazsa senden beklemezdim demek hiçıstemiyorum... Çunkü insanız... Insanım... Kötü şaka yapabilme payım bile olmalı... Hatta hata yapabilme payım da... Sevmediniz mi bu söylediklerimi? Pekı, kendi mükemmellerinizi sevin... Öfke değil bu, yanlış anlamayın... Ama tepki vermesem, hata yapmasam, kalıpların dışına çıkmasam, yalnız kalmak istersem, kötü davranırsam bazen, alaya alırsam; kendimi, sızı... Mükemmel olmak istemesem... Yakıştıramaz mısınız bana? Ama yakıştırmasanız da bakın yapıyorum. Çünkü hep düz çizgi çizmek istemiyorum. Bazen yan, bazen zikzak, bazen de... Ne olursa! aylin@kotilsarigul.com • ^^ • R026AR £S£R •• • HAKANÇELIK fhakancelik@mynet.com . NoouOu N ^ ^ & m ) 1 '^ r^ ^K s~5~~ ir^C PSUf >* 1 6u
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear