23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 MART 2005 / SAYI 992 ŞÖHRET, VEFASIZ MİSAFİR! Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Bu yıl ise Rasim Öztekin'in oyunculukta 25. yılı. G.O.R.A., Şans Kapıyı Kırınca ve Pardon'la "şöhretliler" arasına katılan Öztekin'e göre tiyatro geriye gidiyor... "Çağdaşlaştık" iddiasında olanlara yanıtı ise: Sadece perdeyi daha hızlı çekiyoruz... Bengü Çetinkaya O Ferhan Şensoy'un yanındaki şişman, komik adam olarak bilindi yıllarca. Adı yoktu, siması vardı belleklcrde. Ta ki, oynadığı diziler, filmler, müzikaller art arda gclinceye kadar. Yine ikinci derece rollerdeydi, fakat fark edıldi ve öne çıktı. O artık Ferhan Şen soy'un yanındakl şişman, komik adam değil, bır aktör, yani Rasim Oztekin. 25 yıldır oyunculuk yapıyorsunuz, atna şöhret 45'inizde geldi. Duygularınız ne yönde? Şöhret bana daha önce de gelmişti amaben şöhretleilgilenmedim. Banaöy le ara sıra gelir. Bu yıl oyunculuktaki 25. yılımı kutluyorum. Bu yolculuk sü resinde zaman zaman sizin deyimini/le şöhret oldum, yani medyada sıkça yer aldım. Bu son günlerde tekrar gündeme oturmamın nedeni oyunculuğu yeniden keşfctmem veya oyunculuğuma tüy kondurmam değil, arka arkaya gelen kaliteli ve ses getirecek projelerde yer almam. Çünkü, seçiciyimdir ve her projede yer almayı istemem. SOYUNMUYORUM Kİ... Şimdiki şöhretinizle aranız nasıl? Şimdilik şöhrete iyi bakıyorum, elimden gelen konukseverliği gösteriyorum, çünkü nasıl olsa gidecek... Şöhret, vefasız misafirdir. O yüzden, çok başın dönmemesi gerekir. Bir sabah kalkarsınız ki yanınızdaki şöhret gidivermiş. O yüzden, aslolan kaliteli ve saygın işlere imza atmaktır. Şu anda sizi paylaşamayan medyaya karşı içten içe bir kırgınlığınız var mı? Hayır... Zaten medyanın bizimle ilgili servisleri ortadan kalktı. Şu anda çoğugazetenin "kültürsanat" servisi yok. Magazinci arkadaşlara kırgın olamam, soyunmuyorum ki gelip çeksinler. Bir diziyle şöhret olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyuncu olan kalıcı, oduncu olan gidici olur. Çünkü bir diziyle gelen şöhret en fazla 13 bölüm gider. Neredeyse hep Ferhan Şensoy'un Ortaoyuncular grubunun çalışmalarında yer aldınız. Bu bir anlamda güvenlik alanı mıydı sizin için? Hayır, dışarıda öcüler yok ki kendimi güvenliğe alayım. Ferhan Şensoy, bir okuldur. O okulun devamlılığı olan öğrencisiyim. Zaman zaman değişik konseptlerde yer alıp oyunculuğuma geniş bir yelpaze açıyorum. îşte G .O.R. A., işte "Şans Kapıyı Kınnca", işte "Yıldızların Altında" müzikali. Kendimi Türk Sanat Müziği de, türkü de okuyabilen caz sanatçısı gibi görüyorum. Ortaoyuncular'da geri planda kaldım, kendimi tam da gösteremedim, duygusuna kapıldığımz oldu mu? Ora&ı ustanın tiyatrosudur, tabii ki geride kalacaksın. Bana yıllarca, "Niye kendi tiyatronu kurmuyorsun" diye sordular. Niye kurayım, benim kuracağım tiyatro Ortaoyuncular'dan değişik olmayacak ki. Orijinali varken Ozortaoyuncular'ı veya Hakiki Ortaoyuncular'ı niye kurayım? Bundan sonra önünüze gelecek projeler için yeni kriterleriniz var mı? Artık soyunabilirim, şunu anladım ki, soyunmam, seyircinin problemi olur... Sinema ve televizyonla, daha geniş bir izleyici kitlesine ulaştınız. Yakaladığınız bu çıkışla, ağırlığı bu alanlara kaydırmayı düşünüyor musunuz? îyi olduğu ve beni ikna ettiği sürece her projede olabilirim. Son oynadığınız filmler "yönetmen fılmleri" değil, oyuncular için gidilen filmler. Hangi yönetmenin, mutlaka bir filminde yer alma hayaliniz var? "Yönetmen filmi" olgusu daha henüz Türk seyircisine yerleşmedi. Yerleşmesi de çok zor. Yönetmen, şimdilik biz oyuncular için çok önemli. Kendimi, anlaşabileceğim ve güveneceğim bir yönetmene bırakmak isterim. Genç beyinlerle çalışmak bana keyif veriyor, onlarla iyi yapımlarda buluşabiliriz. Ayrıca, en çalışmak istediğim yönetmenlerin başında Yavuz Turgul ve Atıf Yılmaz geliyor. Pardon, ilk filmini çeken, bir genç yönetmenin filmi. Sizi oynamaya ikna eden nedenler nelerdi, bu film projesinin hangi unsurlarına inandınız? Genç yönetmen Mert Baykal'ı bu işe sokan Sinan Çetin. Sinan, inanmadığı insana böyle bir fırsat vermez. Ayrıca filmin senaryosu olağanüstü, biz bu senaryoyu üç sene tiyatroda oynadık. Üç sene seyirciyle antrenman yaptık, nerede reaksiyon ahr, nerede hüzünlenir çok iyi biliyoruz... Çıkan sonuca baktığımızda ne Sinan Çe tin, ne de bizim yanılmadığımız ortada. 25 yıllık tarihiniz içinde tiyatronun seyrini değerlendirmenizi istesem... Tiyatro, benim yaptığım 25 yıl içinde hem sanat hem seyirci olarak geri doğru gitti. Bunda benim bir katkım olduğunu sanmıyorum. Bence bu problemi sadece Türkiye değil, bütün dünya yaşıyor. Bunda teknolojinin payı ne? Bence tiyatro teknolojiden yeterince yararlanamadı, teknolojiyi sadece perdeyi hızla çekmekte kullanıyor... Yani, hayatın hızını mı yakalayamadı? Bence artık tiyatroda kurguya da gerek yok. Yaşamın hızı çok değişti ve tiyatro buna ayak uyduramıyor... Bundan sonra neler olacak, Rasim Oztekin nereye koşuyor? Onümde bu yıl çckeceğim bir dizi var, ayrıca tek kişilik bir oyun yazıyorum. Yazma aşamasında bir sürü işler araya girdi ve oyun gecikti. Yeni sezona, yetiştireceğim. Çok çalışmam lazım çoook... • İmparatorun Yürüyüşü Aslı Selçuk H ayvanlar ülkesinde penguenler imparatordurlar. Uçsuz bucaksız Antarktika'nın, 14 milyon kilometrekarelik alanlarında nerdeyse tek başınadırlar. Yılın yarısı karanlıkta geçen bu yarımkürede,eksi 40,50 derecede (21 Temmuz 1983'teeksi 89.6'ıydı), rüzgârın saatte 200 km hızla estiği bir yerde yaşamak çetin bir savaşım demektir. împarator penguenlerin yuvaları deniz kıyısındadır, mevsim ilerledikçe kırılan buzulların üstünde kalarak açık denizlere doğru sürüklenirler. Kıyıdan 300 km. uzaklıkta bile izinc rastla Luc Jasquet "İmparatorun Yürüyüşü'' belgesellnde penguenlerln etklleyicl yaşamlarını anlatıyor... nan imparatorlar vardır. Üstelik yuvalarına ulaşmak, çocuklarını doğurabilmek için karaya çıktıklarında bir de 120130 km yürümek zorundadırlar. Yılın üçte birini yürümekle geçiren saf içgüdülerinin çekimindeki bu inanılmaz hayvanların tek amacı bir yavru yapıp türünün süreklıliğini sağlamaktır. Çok kısa süren Antarktika yazı boyunca iri bir yavru yetiştirmek zorundadırlar. Bundan ötürü kışın yumurtlayan imparatoriçe penguenin erkeği 64 gün yumurıanın üzerinde kuluçkaya yatar. Tek yumurtalarını, üstünde bir deri katı bulunan ayaklannda taşır, kuluçka süresince bir şey yemez ve içmez. îlkbaharın gelişiyle yavrusunu yumurtadan çıkaran erkek yavrusunu kursağından gelen salgıyla besler. Yavru, ilkbahar, yaz mevsimlerinde epey irileşir, böylece sert kışa hazırlanmaktadır. Soylarının sürmesi için bu olağanüstü yaratıkların soğuğa.dondurucu rüzgâra, sert tipiye, güçlü deniz leoparlarına karşı yaşam savaşımı gerçekten inanılmazdır. 1992'de 24 yaşındayken ilk kez Antarktika'ya gidip 14 ay boyunca imparator penguenleri inceleyen Fransız bilim adamıbelgesel yönetmeni Luc Jacquet bu sıradışı canlılarla ilgili insanbiçimcilik ve bilimsellikten uzak durarak, özgün bakış açısıyla bir belgesel çekmek istemiş. Bu düşünü gerçekleştirmcye 11 yıl sonra, 29 Ocak 2003 'te ancak başlayan Jacquet ve iki kişilik ekibi çalışmalarının sonucundan çok memnun. Her yıl penguenlerin 800 metre yakınına geldikleri Antarktika'daki Fransız bilim adamları nın Dumont d'Urville kampında geçirdikleri 13 ay süresince şaşırtıcı bir güzellikte, şiirsel, lirik görüntüler, anlar kaydetmişler. Görkemli manzaraların yer aldığı bu etik masalda, karmaşık hayvan serüveninde dişierkek penguenlerin dayanışması, özverisi, eşitliği, yaşamsal güdüleri yönetmen Jacquet'yi yoğunlukla etkilemiş. tmparator penguenlerin olağanüstü yaşam döngüsünü son derece duyarlı, şiirsel, lirik bir anlatımla sunan Luc Jacquet çekimler boyunca çok da zorlanmış: "Erkek ve dişi arasında yumurtanın geçirilmesi gibi bazı sahnelerin tekrarlanması olanaksızdı. Penguenler üç saat boyunca suya girsek mi girmesek mi diye düşünüyorlardı. Çok etkileyici yaratıklar. Koloniye ilk kez gelen gençlerle.üretimde başarısız olup eş bulamayan erkekler bize yanaşıp şanslarını bizde deniyorlardı. Aşk törenlerine girişip şarkı söylemeye başlayınca bizden yüz göremeyince de kameranın karşısına geçerek objektihn ıçındeki yansımalarını izliyorlardı". Varoluşun sürekliliğini, sarsılmaz ıradenın gücünü başarıyla aktardığı dramatik belgeseline Charles Berling(erkek), Romane Bohringer (kadın), Jules Sitruk'un (çocuk) seslendirdikleri derin ve duyarlı bir metin de ekleyen Lucjacquet'nin "İmparatorun Yürüyüşü" yakında sinemalarımızda. Bir yaşam mııcizcsi, billursu güzellikteki doğa manzaralarıyla bezenmiş, estetiğin doruğa ulaştığı, örnek alına cak bir toplumsal dayanışmanın sergilendiği bu dramatik belgeseli sakın kaçırmayın. • Imparatuı penguenler kanıera karşısında. 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear