23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 MART 2005 / SAYI 992 1BER fttın USA HÛ • Hayvan hakları, dünyada biiyük tartışmalara, ilginç eylemlere konu oluyor. Ancak Türkiye daha yeni bir Hayvanları Koruma Kanunu'na sahip oldu. Ustelik onun da ne kadar yeterli olduğu tartışmalı... Fotoğraf: REUTERS İyi insan olmak için... Y ard. Doç. Dr. Karanfil Soyhun. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim elemanı. New York'ta Rochester Üniversitesi'nde Dil Felsefesi üzerine doktora yapmış. Etik ve günlük yaşamdaki etik problemler üzerine de çalışmaları var. Hayvanlarla ilgilenmeye küçük yaşlarda başlamış. Şimdi de Matilda adında bir köpeği var. Soyhun, epilepsi hastası. O hastalanınca Matilda'ya da bir görev düşmüş, ambulans çağırmak, epilepsi krizi gelmeden önce Soyhun'a haber vermek... Soyhun için Matilda, artık aileden biri, bir dost. davrandığımız, bizim ahlaki açıdan nasıl biri olduğumuzu belirler. Bu başkaları sadece acı çekebilen canldarı değil, bence birtakım bitkileri bile kapsıyor. Evcil beslemenin tarih içindeki yeri ne? tnsanlar evcillere neden ihtiyaç duyuyorlar? Insanlık, bütün tarihi boyunca doğaya, hayvanlara yakın olmuştur. Evcil hayvanlar, uzun zamandır yaşantımızın önemli bir parçası. Bu işin tarihçesi ile ilgili birkaç tartışmalı teori var. Yakın zamana kadar kabul edilen teori, kurtların bir türünün insanlara avda ve korumada yardımcı olması için evcilleştirilerek günümüz köpeklerinin yaratıldığıydı. Daha yeni bir teori ise, Raymond Coppinger'ın. Ona göre, köpekler kurtlarla sadece uzaktan akraba. Onları evcilleştirip zararlarla başa çıkmasını kolaylaştırıyor. Felçli bir arkadaşımın köpeği onun için alış verişe bile giderdi. Buzdolabından istediğini getirebilirdi. Ayrıca istatistiklere göre, kedi veya köpek besleyenler diğer insanlara göre daha uzun ve sağlıklı yaşıyor. Bir hayvanı okşarken kalp atışlarınız ve tansiyonunuz düşüyor, sakinleşiyorsunuz. Hayvanların deneylerde kullanılması ve yemek olarak görülmesi etiğe ne kadar uygun? Bence tavuk gibi "modern" hayvan çiftliklerinden gelen etleri yemek, hem ahlaki hem de sağlık açısmdan yanlış. Bu hayvanlara işkence yapıldığı kuşkusuz. Çok sıkışık ortamlarda, tabiatlarına aykırı bir şekilde yaşıyorlar. Hasta olmamalan için de epey antibiyotik tedavisi görüyorlar. Çin'de yapılan bir araştırmaya göre günlük hayvanlardan sağlanan protein oranı yüzde 10'u geçerse kanser olma olasılığı çok fazla. Tabii kalp hastahkları oranı da... Kısacası hayvanların yenmesi değil, yaşamlarınm nasıl geçtiği önemli. Eğer hayati bir bilgiyi başka türlü öğrenemeyeceksek, belli etik standartlara uyulması koşuluyla deneylere karşı değilim. Ama makyaj malzemesi için hayvanlarda deney yapılması çok yanlış. Özellikle şempanzeler gibi maymun türlerinde yapılacak deneylerde insanlarınkine benzer kriterler temel alınmalı. Hayvanların aşağılanması durumu dilimize de yansımış. Kızdığımız, hakaret etmek istediğimiz zamanlarda kullanırız hayvanların adlarını. 90'h yülarda Rochester New York'ta iki yangın çıkmıştı; biri evde, diğeri boş bir binadaydı. Evdeki yangında, anne baba pencerelerden atlayıp kurtuldular, ama çocukları evden çıkamadı. Boş binada ise, bir sokak kedisi yanan binaya 5 kez girip tek tek yavrularını dışarı çıkarmıştı. Insanların üstünlüklerinden bahsedıldiğinde aklıma bu olay geliyor. Bütün insanlar böyle, hayvanlar şöyle gibi bir şey söylemiyorum. Ama kendimizi hak etmediğımiz yüksekliklere ve hayvanları da hiç hak etmedikleri yerlere koyuyoruz. Prof. Dr. HÜSEYİN HATEMİ Ulanbul Vntvenıtem Hukuk Bölümü Öğretım Üyest Vejetaryen oldum, çünkü... Hayvanları Koruma Kanunları göstermelik. Mesela, hepsinde "Her hayvan eşittir" diye gülünç bir slogan var. Kabul edilen kanun da böyle. Tanm Bakanlığı'nm da müdahalesiyle neredeyse hayvan hakları kedi, köpeğin korunmasına indirgenmiş. Tanm hayvanlarını korumak için kısıtlama yok. Olan hükümler de açık değil. Oysa gerçek bir Hayvanları Koruma Kanunu, "dişi ve erkek çiftlik hayvanlan üretme kabilıyetini kaybetmeden kesilmemeli" şeklinde bir hüküm içermeli. Ben, böyle olmadığı için vejetaryen oldum. Ya&anın 11. maddesınde "Hayvanlan dövüştürmek yasaktır" dendikten sonra "Folklorik amaca yönelik, şiddet ıçermeyen geleneksel gösteriler..." diye devam cdiyor Bu yoruma açık, kimıleri "Horoz dövuşü bizim geleneğımiz" deyip, kitaba uydurmaya çalışabilir. 9. maddede fse "BaşJcaca bir seçenek olmaması halinde, hayvanlar bilimsel çalışmalarda deney hayvanı olarak kuilanılabilir" deniyor. Ama nedir bu başkaca seçenek? Bunları denetleyecek mekanizma da yok. Kaldı ki, yapılması halinde verilecek ceza her hayvan için 1 milyar lıra. En kötüsü de, "Yavrulama, gebelik ve sut anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez" şeklındeki 13. madde. Yani bu durumlar dışındaki hayvanlar öldürülebilir gibi bir sonuç çıkıyor. Bu özellikle sokak hayvanlarının korunmasını zorlaştıracak. Oysa kanunla, her ilçe belediyesi bünyesinde hayvan merkezleri kurulması ve hukümet bütçesinde bu işler için fon aynlmalı, daha da önemlisi hayvanların canlı olarak, hayata saygı ilkesinden faydalanmaları sağlanmalıydı. Önce kendimizden koruyalrm P Hayvan haklarının felsefi akımlar içinde yeri nedir? Hayvanlara yapılan kötü muamelelerin değişmesi, onlara daha duyarlı, daha iyi yaklaşmamız gerektiği konusunda herkes hemfikir. Tarrışma, bu değişikhğin ne tür bir ahlak teorisine oturtulacağı yönünde. Haklar neye göre temellendirilecek, ne tür hayvanları içerecek, bitküeri kapsayacak mı? Ben bu konuda, hem Kantçı anlayıştan hem de Aristo'nun erdem felsefesınden yola çıkıyorum. Bence hayvanlara saygı ve duyarlılıkla yaklaşınak, iyi insan olma koşullarından biri. Başkalarına nasıl değiştirmedik, onlar kurtların yanında ayrı bir tür olarak bulunmaktaydı ve birtakım özellıkleri bizim ihtiyaçlarımızla iyi ortüştüğü için yaşamımızın bir parçası haline geldıler. Bu ihtiyaçlardan biri sanayileşmiş toplumda, yalnızlaşan insanın hayvana sığınması mı? Olabilır, ama bu sadece yalnızlaşma da dcğil. Artık hayvanlar daha fonksiyonel hale geldi. Mesela, bazı hastaların, körlerın, özürlülerın yardımcısı konumundalar. Yarattıklan güven duygusu kişınin hastalıklarla ve hastalığın yarattığı psikolojik rof.Dr.TamerDodurka,veteriner Aynızamanda, Hayvan Hakları Platformu'nun sözcülerinden. îşletme fakültesi 3. sınıftayken, hayvanlara olan sevgi ve ilgısi nedeniyle okulu bırakıp, veterinerük okumuş. Hayvan iç hastahkları profesörü ve hayvan psikolojisi uzmanı. Köpek Psikolojisi adlı bir de kitabı var. "Günümüzde yaşayan hayvanlar toplumumuza adapte olmuş, ama davranış biçimlerinin ancak yarısını değiştirebilmişler. Dığer yarısı hâlâ vahşi hayata ait O yüzden, onlara haklarını vermek, bizim gıbı yaşamalarını sağlamak değil, doğal ortamlarında yaşama imkânı vermektir. Onları önce kendimizden korumalıyız. Türkıye'nin hayvan hakJarı karnesi çok kötü ama Avrupa'ya göre daha özel bir ülke, çünkü kedi, köpekler sokakta. Doğaya daha yakın olduğumuzu hissettiriyoı lar. Hayvanların kobay olarak kullanılmasına gelince, deneylerin gerekliliği, etik olup olmadığı tarafsız kurullarca denetlenmeli. Türkıye'de bu tip kurullar yeni yeni kuruluyor, fazla yetkıleri de yok. Çoğu bir deneyi durdurmanın etik olduğuna inanmıyor. Pek çok deney başka bir çalışmanın kopyası. Bilimden ziyade, kişinin kariyerine hizmet ediyor. Çiftlik hayvanları ise, et fabrikası durumundalar, soframıza gelene kadar isimlerı değişip, ürün haline geliyorlar; kuzu, koyun değil; pirzola, bonhlo oluyorlar. Kendimizi böyle kandırıyoruz. Oysa ufak işletmelerde, her hayvanın bir ismi bulunur, "sarıkız", "karagöz" gibi. Hayvan çiftlikleri ise Nazi kamplan gibi. Bu kötü muamelelerin durması, tüketicinin bilinçlenmesine bağlı. O yüzden platformun ilk amacı, halkı büinçlendirmek."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear