Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 ARALIK 2005 / SAYI 1031 Bizi müzik ayakta tutuyor... m • «''/"ivVjîŞy M Deniz Ozbey ve Tuğrul Akyüz'den oluşan Vega'nın üçüncü albümleri "Hafif Müzik"intam da adına uygun bir çabası var. Hafif müziğe yüklenen ifadeleri ironiyle sorguluyorlar. Ortaya çok çalış, az konuş çıkıyor... Albümün ağırlıklı imgesi ise yalan... Sert, hırçın sözleriyle işte Vega... Deniz Durukan Tuğrul: 1 lem kapalıyız hem de bu kadar açık ınsanlarız işte. Deniz: Ne varsa onu kullanıyoruz. Albüm yapalım diye oturmuyoruz müziğin başma. Içimizdekıler müziğe dönüşüyor. Müzikte matematik kadar sezgi de önemli. Tuğrul: Evet, ama o sezgide bile matematik var aslında. Bilinçaltından akan bir şey bu; farkında olmadan sezgiye matematik giriyor. Mantık var, oran var... Hayal gücünde bile belli bir ölçüde mantık var. Benim hoşuma giden de bu. Bu iddiasızlığın içindeki iddia... Deniz: En büyük idealimiz, yaptığımız şeyin "iş" gibi olmaması. Bizi ayakta tutan yegâne şey müzik. Dolayısıyla buna kimsenin müdahale etmesine, piyasa için bizi kimsenin zorlamasına izın vermek istemiyoruz. Bunu başardığımızı zannediyorum. Bize müdahale edildiği zaman uzaklaşıyoruz. Özümüzü korumak bizim için çok önemli. YA MEGALOMAN OLURSUN... Çalışma biçiminiz nasıl? Deniz: Tuğrul tek başına, yalnız olmayı talep ederek başladı çalışmaya. Hatta benim evde olmadığım zamanlarda çalışmayı tercih ctti. Iki kişilik bir grupta kendi şahsiyctini korumak da önemli. ( )nun kafasından çıkan kıvılcımlar beni çok heyecanlandırdı. Birlikte çalışsak bile ayn ayrı içsel gelişimler geçiriyoruz. Bana paralel olarak, Tuğrul beni kamçılayacak çalışmalar çıkardı. Bir yıl önce Serdar Hökenek'le çalışmaya karar verdik. O bizi aldı, legoyu tamamladı. Seçtiği duygular bıze paraleldi. Bu anlamda bohem takılabildik. Mesela Tuğrul çok havalıydı o sıralar. Biz onu fişe takıyorduk, çalıyordu. Tuğrul daha özgürdü. Bunu nerede, nasıl kullanacağım, diye düşünmedi. C) işi Serkan'la ben üstlendim. Athena grubundan Gökhan "Prodüktör sizi cümle gibi kuran adamdır" diyor. Ne dersiniz? .•• • V ega üçüncü albümü Hafif Müzik ile bu yıla son noktayı koyarken, önümüzdeki yıla da damgasını vuracak bir çalışmaya imza attı. Hafif Müzik'le ustalığını kanıtlayan grup, iki binli ydların müziğinde de öncü olan isimlerden. Ozellikle Deniz Ozbey hem masum, hem hırçın ifadesiyle alternatif müziğin en iyi kadın seslerinden biri. Tuğrul Akyüz ve Deniz Özbey müzikteki evliliklerini hayata taşıyor, dinleyende derin anlamlar bırakjyor. Hafif müziğin hafif meşreple karşılaştırması var albümde. Elbette hafifi tnüziği yermiyorsunuz, bence bu müziğe yüklenen ifadeye ironik bir yaklaşım sunarken, kalıplara veya "şu tarz, bu tarz" diye isimlendirmelere de gönderme yapıyorsunuz. Eğer söz konusu hafif müzikse, işte size hafif müzik gibi bir sonuç da çıkıyor buradan. Deniz: Biraz itham var bu şarkıda; çok konuşuyorsunuz, az iş yapıyorsunuz... Türkiye'de her konuda daha çok iş yapılmalı, az konuşulmaiı, daha sakin olunmah. Biraz sükunet gerekli. Grup olarak kendimize de biraz sükunet telkin ediyoruz. Çünkü kendini koruyarak müzik yapmak zor. Tuğrul: Müzik, temelinde hem çok basit hem de çok ciddiye alınması gereken bir şey. Müzik fonksiyonel olmalı. Güzel müzik dinlersen o günün iyi geçer. Yani çok derdi olan bir müzik yapayım diye uğraşmaya, kendini o anlamda kasmaya gerek yok. Şarkı sözlerinizin genelinde sahip olamama ya da bilerek olmama gibi bir duygu var. Sevgili, eş, yaşam... Hepsi ödünç gibi. Deniz: Sahip olamamak değil, bile bile sahip olmamak, kimseye ait olmamak. Ve kimseyi de temelli istememek... Sahip olmamanın verdiği tatlı bir gerilim var şarkılarda. TATLI SERT'TEN SONRA... Ama bir ilişki içersinde sahip olduğunu ya da sana sahip olunduğunu hissettirmek zorundasın, yoksa ilişki yürümez. tşte o zaman yalan devreye girmiyor mu? Deniz: En büyük yalan hayatın kendisi. Şahsen bu problemle daha çok uğraşıyorum. Ağzımdan çıkan her şey bana yalan gibi geliyor. Karşımdakini yargılamaktan, sorgulamaktan çok, kendi ağzımdan çıkanlar benim için önemli. Bu şarkılara da yansıyor. •Herkesin sanki bu hayatta bir yalanı varmış gibi... Tuğrul: Olduğundan farklı gösterme çabası var. Deniz: Hayır, farklı göstermek değil, annenin babanın seni neden doğurduğuna kadar varan, sorgulamaya giden bir yalan bu. Sen mi tercih ettü>dünyaya gelmeyi? Sen tercih etmedin ama sana verilen her şeyi sen tercih etmişsin gibi yüklenmek zorundasın. Daha önceki albümde, Tatlı Sert'te uyku imgesi ağırlıktaydı. Bu albümde yalan var. O halde yalan ile uyumak arasındaki bağlantıyı sorsam... Uyuyor olmak, aslında uyumadığın halde uyuyor gibi gözükmekle, yalanı bilip, inanıyor gibi davranmak arasındaki benzerlik nedir? Deniz: Bir yalan daha duymak için, ya da bir yalan daha söylemek için uyanırsan; bir tek yalan bile günü geçirtir insana. Günde bir yalan. Yalanını kendin seç! Yalan aslında kendini olduğun gibi kabul etmekle alakalı. Işin özü, albümde şu düşünce var: Merak etme, sen nasılsan öyle davran; ben mecburen seni kabul etmek zorundayım. Sen de bana aynı şeyi yapmak zorundasın. Başka şekilde birlikte nefes alamayız. Yalan o anlamda... Ursula K. Leguin "Hayatta tek bir yalan vardır, o da uyumaktır" diyor. Tuğrul: Doğru demiş. Kafandakini söylememen, saklaman da bir yalan olabilir. Deniz: Tersi de doğru olabilir. Belki bu söylediklerimiz de yalan. Peki sanattaki yalan... Deniz: Kendini kandırabilen insan, o gününü güzel geçirir. Sanatta da öyle. Sanat kendini kandırma yollarının en güzeli, en estetik olam. Sen inandığın kadar etrafındakileri de inandmyorsun. Kendini ne kadar kandırdığmla ilgili bu. HIRÇINLIK VE GEL GİTLER... Bu albünı diğerlerine göre daha sert bir söyleme sahip. Fişini çek, hayatın dudağından öpeceğim, bileğini bükeceğim.. gibi ifadelere rastlıyoruz. Ancak bu sertliğin içinde belli bir nahiflik, o tatlı sertlik devam ediyor. Deniz: O tatlı sertlik bizim ruhumuzda var. O nedenle albümün kıvamı çok güzel. Orantıyı kurabiliyoruz. Bu bizim için çok önemli. Tuğrul: En sert şarkılarda bile bir duygusalhk gizli. Altta başka bir katman var. Evet, lirizm dozu yüksek şarkılar bunlar. Hırçınlık, ikinizin arasındaki gelgitler, inişler çıkışlar müzikteki evliliğinize de yansıyor. Tuğrul: Doğru söylüyor. Birinin size dışandan bakması önemli. Çünkü kendi yaptığınız işte her zaman bir tatminsfljlik duyarsınız. Bu nefret etmeye kadar gidebilir. Dışarıdan bir gözlemcinin sana değer vermesi önemli. Yaptığın işe şüpheyle bakabiliyorsun. Aslmjir da bu işin iki ucu var. Ya megaloman olutfsun ya da sürekli kendinden şüphe edersin. O anlamda prodüktörün işlevi önemli. Sokaklar Tekin Değil'e gelelim istersen... Tuğrul: Albümde en sevdiğim, başından beri inandığım şarkı bu. O şarkı, Altay Ök* tem'in bize pas atmasıyla başladı. Şarkıda Altay Oktem'in Sokaklar Tekin Değil adlı şiirinden birkaç alıntı var. Benim o sözlerden esinlenip yazdığım bir şiir bu. Daha önceden, Altay Oktem'in Sokaklar Tekin Değil adlı kitabındaki remikslere katılanlardan biri olarak, kitabın eki olarak verilen kartonette yer almak bizim için gurur kaynağı oldu. Sonunda, bu şarkıyı yapmamıza yol açtı. • Zekeriya S. Şen Bir şükran nidası... P op müziğinin en sıra dışı söz yazarı/sanatçısı, Kate Bush, cn son 1993 tarihli The Red Shoes albümü ile karşımızdaydı. Kendi eşsiz dünyası realizm, nefsi ve bazen sadece bilimkurgu içinde var olan, her hangi bir kalıba sokulamayacak, 47 yaşındaki yalnız başına kalmayı seven sanatçı, moda ve kitlesel akıma her zaman ayrı düşmüştür. 12 yıl boyunca evinde inzivaya çekilip sadece çocuğu ile ilgilenen sanatçı, şimdi tekrar "esrarengiz/garip" unvanını bıraktığı noktadan devralmaya geldi. Belirli aralıklarla on iki yıl süren bir çalışma sürecinden sonra, sanatçı sekizinci stüdyo albümü Aerial ile tekrar bizleri büyülemeye hazır. EMI/KENT etiketi ile ülkemizde de satışa çıkan bu yeni çalışma, Kate Bush'un 12 yıl boyunca aklında bir oraya bir buraya savurduğu hayallerinin müziksel bir hikâyesi. Bu süre zarfmda dünyamız tepetaklak olurken Kate Bush'un adeta yerinde donmuş olması, müzikseverler için eşsiz bir nimet. Uzun süre bizi umutlar içinde bekleten sanatçı, günün sonunda bizleri kesinlikle yüz üstü bırakmadı. Hâlâ Yaşıyor" söylentisini Elvis'in görünmez bünyesi ile yeniden canlanan kıyafetleri yardımıyla araştırıyor. Matematiğin en şöhretli sayısından yola çıkarak, rakamların birbirleri arasındaki romantik aşktnı irdeleyen Pi parçası, dinlemesi ayrıcalıklı bir çabşma. 3.14159265358979323846264338 rakamlarını inanılmaz bir ahenk ve ses ile söyleyen sanatçı, istedikten sonra her şeyin bir parçası olabileceğini kanıtlıyor. Oğlu için yazdığı Bertie parçası, "İşte gün ışığı geliyor / îşte oğlum geliyor / İşte her şeyim geliyor / Bu onun için bir şarkı ve şarkı" sözleriyle bir annenin evladına olabilecek en saf aşkı dile getiriyor. KRALHÂLÂYAŞIYOR... Derinliği, kalitesi ve geniş görüşlülüğü ile Aerial, Kate Bush'un arzularını, günlük olağan yasantısını yansıtan bir müzik kutusu. A Sea Of Honey ve A Sky Of Honey isimli iki bağımsız "perdeden" oluşan bir oyun. 38 dakika süren ve yedi parça ile süslenen ilk perde, şu ana kadar sanatçının ürettiği, en farkh ve ilgi çekici müzik şöleni. 42 dakika süren ve dokuz parça ile süslenen ikinci perde ise hiç bitmeyen akıcı fantastik bir kitabın müziğe uyarlanışı. Her köşesinde bir güzelük barındıran albümün en büyük özelliği ise yoğun bir şekilde Kate Bush'un domestik yaşamından kesitler sunması. Kate Bush, albümün ilk 45 'liği olan King of the Mountain parçasında, Elvis Presley ve Yurttaş Kane'i kurcalıyor. Elvis'in efsanesi ile bütünleşen sanatçı, arkada fısıldayan rüzgâr eşliğinde "Kral EV KADINININ FANTEZİSİ... Genellikle ölümcül şekilde can sıkıcı olarak değerlendirilen ev kadınlarının gündelik yaşamından bir kesit sunan Mrs. Bartolozzi parçası, bir fırtınadan sonra ev temizliği yapan, kendisinin ve aşkının çamaşırlarını makinede yıkarken yaşadığı seksi fantezinin mükemmel bir anlatısı. "Dönüp dönüp durmalarını izliyorum / Benin bluzum senin pantolonuna sarılıyor" gibi sözlerin Kate Bush'un seksi tonlamaları ile en olağan şeyin bile anlatacak bir öyküsünün olduğunu gösteriyor. A Sea of Honey'nin doruğu hiç kuşkusuz evcimen hayatın sunduğu gizemlerin sihre dönüştüğü How to Be Invisible parçası. "Arkasına basılmış anorak / Şebboy sapı / Paspas'ın saçı / O düşen sonbahar yaprağı mı? / Yoksa senin eve gelişın mi.''" gibi sözler içeren parça tek kelime ile nefes kesiyor. Kate Bush'un hayal gücünden çıkan kelime KATE BUSH pop müziğinin en sıra dışı söz yazarı, müzisyeni. 12 yıl süren inzivasına son verdi ve "Aerial" albümüyle geri döndü. Albüm, Bush'un arzularını, günlük olağan yasantısını yansıtıyor. Görülen o ki, o hâlâ ileri görüşlü bir hayalperest... leri kullanışı ve müziğine uygulamasını dinlemek ayrı bir zevk. Sesi her zamanki gibi saf ve esnek (bir kısık fısıltısı bile büyüleyici boyutlara yükselebiliyor) olan sanatçı, daha ticari bir havada olan A Sea of Honey ile dinleyenlerin içini ısıttıktan sonra asıl dünyasının kapılarını A Sky of Honey'de aralıyor. Keyifli yayh düzenlemelerin, piyano ve gitar ile süslendiği bu öyküsel perde tam bir meditasyon niteliğinde Aşk, evlilik, dram, huzur, doğa ve olağan yaf şam üzerine tasarlanmış müziksel bir aktarım. Bu perdede dikkat çeken parçaların arasında caz sınırlarma giren, flamenko gitarın süslediği Sunset parçası yer alıyor. Gölgelerin ve yıldızlann şahitliği altında birbirini keşfeden iki sevgilinin hikâyesini anlatan Nocturne ise bir aşk serüveni. Aerial ancak Kate Bush'un cesaret edebileceği ayncalıklarla dolu. Her an herkesi memnun etme tasasından uzak olan sanatçı, bunun vermiş olduğu rahatlık ile kendi koşulları altında diğer sanatçılar için riskli olarak nitelendirilebilecek diyarlarda başarıyla dans ediyor. Ne kadar araya zaman girmiş olursa olsun Kate Bush hâlâ yaratıcı, günümüz sanatçılarını parmağmda oynatabilecek, ileri görüşlü bir hayalperest. Dinleyen için yaratmış olduğu normal, gündelik hayatın müziksel efsanesi tıka basa sihirle dolu. Ufkunuzu açacak olan Aerial (bu arada; albümün kapağındaki ses dalgalarının şifreli bir mesaj içerdiği söyleniyor, ama bunu ancak albümü alınca çözebileceksiniz), hemen sahiplenebileceğinız sıcak bir müzik içeriyor. Kate Bush müziğin karanlık döneminde herkesin daha uyuduğu zamanda erken uyanmış olan bir deha. •