Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 6 KASIM 2005 / SAYI1024 PİLOTLAR Ö ŞÖVALYELER GİBİDİR... Kokpitte hayat nasıl geçer? Otomatik pilot ne işe yarar? Pilotlar kaza anında ne hisseder? Ve daha pek çok sorunun yanıtını Tuncay Doğaner'den aldık. O hem bir kaptan hem de bir yönetici. Uçmanın zorluklarını da biliyor, hayatta kalmanın kıymetini de... Bir zamanlar en büyük hayali astronot olmakmış. Hatta bunun için NASA'ya mektup bile yazmış. Ama bugün başka bir hayalini gerçekleştiriyor. Türkiye'de havacılığın gelişmesi için çalışıyor... Uçacağınız giinleri siz mi belirliyorsunuz? Sabah uçup, öğleden sonra bütçe yapmak zorunda kalabiliyorum. Sürekli yurtdışına çıkmam gerekiyor. Bunlar da biraz kendi günlerimi belirlememi gerektiriyor. Uçarken ne hissediyorsunuz? Uçmak hem özgürlük hem de keyif. tçinizde uçma sevgisi yoksa bu işi yapamazsınız. Ama bu da hastalıklı bir sevgi. Ben haftada bir iki uçmazsam rahatsız oluyorum. Araba kullanmak gibi oluyor mu bir zaman sonra? îkisi karşılaştırılamaz tabii. Uçmak çok ciddi eğitim ve disiplin gerektirir. Herkes cerrah olabilir belki, ama beyin cerrahı olamaz. Bunun gibi herkes kaptan da olamaz. Ayrıca uçmak sürekli disiplin ve tekrar ister. Ben 1 yıl uzak kalsam, yeniden uçarken zorlanırım. Bu işin en iyileri, benim taptığım pilotlar uçak gemisi pilotlarıdır örneğin. Neden? Gecenin zifiri karanlığında, küçücük bir mekânda uçuyorlar. Denizin ortasında kalkıyorlar, iniyorlar. Burada 3 km.lik pistte inemeyip, pistten çıkanlar var... Ben de çok isterdim, ama Türkiye'nin böyle imkânları yok. Ama yeniden doğsam gider Hava Kuvvetleri'nde pilot olurum. Savaş uçağı kullanmakla yolcu uçağı kullanmak arasında duygusal olarak ne fark var? Dağlar kadar fark var. İki kurumun misyonu farklı. Burada önemli olan güvenli bir uçuş gerçekleştirmek. Oncelik yolcunun konforu ve uçuş emniyetidir. Hava Kuvvetleri'nde konfor diye bir şey yok. Ama dünyanın teknik olarak en donanımlı uçağıyla uçuyorsunuz. Aslında o uçak değil, bir silah. F16'da uçarken de birinci ilke hayatta kalmak, ikincisi ise karşı tarah yaşatmamak. Peki sivil pilotlarla asker kökenli pilotlar arasında bir fark var mı? Hava Harp Okulu'nu bitirdiğimizde 34 kişi pilot olduk. Herkes uçuş emniyetinden söz ediyordu, ama bize hiç ölmeyecekmişiz gibi geliyordu. ilk şehidimizi verip onun tabutunu, şapkasını, resmıni gördüğümüzde hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu anladık. Biz ölümü hem görüp hem çok yakınından geçiyoruz. Tabii bunu kimsenin yaşamasını istemem, ama biz daha temkinli davranıyoruz. F16'LARLAKIZİSTEDİK... Böyle bir yolcu uçağı ne kadar hızla gidiyor? Rüzgâra bağlı olarak değişse de 800 ile 1000 km. arasında bir hızla gidiyoruz. Uçak macerası anlatan filmlerde kaptana bir şey olur ve arkadan cevval bir yolcu gelir, kuleyle konuşarak uçağı indirir. Bu mümkün mü? Söz konusu bile değil. Bu uçağı ya iki kaptan ya da kaptan yardımcısıyla uçuruyoruz. Bu iki kişi uçağı tek başına indirip kaldırmaya muktedirler. Bunun dışında bunu ancak Bruce Willis filmlerde yapar. Ben sıze şu kadannı söyleyeyim, benim 15 bin saatlik uçuşum var ve başka model bir uçağa binsem önce bir etrafa bakınırım... Mahallemizdeki bir genç kızın pilot nişanlısı geçeceği saati söyleyip cama çıkmasını istertli. Onlar evlenene kadar üzerimizden 3'erli nizamda epey F16 uçtu. Siz de yaptınız mı böyle şeyler? Buna disiplinsizlik denir, ama yapmadım diyen yalan söyler, yapan da yaptım demez... Havacılık şövalyelik gibi. Size şu kadannı söyleyebilirim, yasak olmasına karşın, gizlice de bunu yapacak olsak brif ing verir, plan yapardık. Eğer birkaç uçak yan yana uçacaksanız, bütün uçuşu en ince ayrıntısına kadar planlamanız gerekir. Peki siz ne yaptınız? Benim kayınpederim havacı general. Kayınvalidem öğretmen ve demiş ki, kızlarım öğretmen olmayacak ve pilotla evlenmeyecek. Büyük kızı öğretmen oldu, küçük kızı pilotla evlendi... Ben de eşimi istemeye gittiğimde, kayınvalidem rest çekip Akçay'da yazlığa gitti. Biz de 4 kişilik bir ekiple evin yerini öğrenip epey bir üzerinden geçtik. Sonunda komşuları, "Paşa mı geçiyor" diye sormuşlar. O da "paşanın uçacak hali mi var, damat geçiyor" demiş. Ama sonunda kızı aldık. Benim de bir kızım var ve bu konuda asla büyük konuşmam. Onun tercihi. Peki eşinizin sizi göremediği için şikâyeti oldu mu? Evlendikten 4 gün sonra görev için ABD'ye gittim. Sonra başka görevler oldu. Ama eşim üniversiteden itibaren çalıştı. Emekli olunca, benim evde olmadığımı fark etti. Biz de apar topar ona bir iş bulduk. Şimdi ikimiz de mutluyuz... (gülüyor) Öncesinde arada sırada görüşüyorduk. Hatta bu nedenle tek çocuk yapabildik. Sonuçta ben evde yokum, kızımızı tek başına büyüttü. Ama ara sıra görüşünce sevgi daha uzun sürüyor... (gülüyor) Bu işin bir yaşı var mı? Bence 65. Ben de ondan sonra uçmayı düşünmüyorum. O yaşa gelince kendime zaman ayırmak istiyorum. Astronot olmak ister miydiniz? NASA'ya mektup bile yazdım, ama kaale almadılar. • Özgür Erbaş T Fotoğraf: Uğur Demir uncay Doğaner, bir pilot. Hava Harp Okulu'nu dönem birincisi olarak bitirmiş. En biiyük hayali astronot olmakmış, hatta bunun için NASA'ya mektup bile yazmış. Uçak gemisi pilotlarına hayran. Bu aşkına mani olansa Türkiye'nin uçak gemisi olmaması. Büyük bir kaza atlatmış ve sivil havacılığa geçmiş. Bugün Atlasjet Havayollan'nın genel müdiirü. Ona göre uçmak büyük bir keyif ve özgürlük. Hatta bu sevginin bir parça hastalıklı olduğunu söylüyor. Haftada birkaç kez uçmazsa kendisini rahatsız hissediyor. Onun bu uçuşlarından birine biz de katıldık. îzmir Adnan Menderes Havalimanı sis altında olduğu için rötar yapan uçakta başladığımız röportajımızı, kokpitte sürdürdük. îstanbultzmir arasındaki her bir kara parçasını isim isim sayıyor Doğaner. Biz de 5 bin 100 metre irtifada, çaylarımızı içerek dinliyoruz onu. Bir ara telsizden Fenerbahçe hakkında konuşmaya başlayınca, şaşırıp "Kuleyle mi konuşuyorsunuz" diye soruyoruz. Meğer Adasjet filosunun iç haberleşmesiymiş, hatta arada sırada birbirlerini işletiyorlarmış. Bir diğer bilgi de havacılık camiasının, otomatik pilota "George" demesi. Ama "taktım otomatik piJota gidiyorum" denmiyor, çünkü oto matik pilota ne yapması gerektiğini sürekli söylemeniz gerekıyor. tşte bu ve benzeri pek çok ayrıntıyı Doğaner'e sorduk, o da yanıtladı. Sis yüzünden iki saat gecikmeli uçmak zorunda kaldık. Askeri uçağa binseydik, uçar mıydık uçtnaz mıyd.k? Siste savaş yoktur. Kesinlikle uçağa binilmez. Sisin faydaları da var demek ki... Sis deyince insanın aklına kaza geliyor. Kaza anında pilot ne hisseder? Pilotun o anda hiçbir şey hissetmemesi lazım. Eğer hissederse ölür. Eğitim bunun üzerine kurulu. Allahım düşüyoruz demen ya da hayatının film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesi falan mümkün değil. Hiç öyle olmuyor. Nasıl oluyor? Yoğun bir adrenalin var ve zaman duruyor. Sorunlar başladıktan benim atlamama kadar geçen süre taş çatlasa 1 dakikadır, ama ben size 1 yıl boyunca anlatabilirim. Altınızdaki jet son derece hızla gidiyor, ama zaman duruyor. îşte o anda, alt beyne işlenen o bilgiler ortaya çıkmaya başlıyor, bazısını farkında olarak, bazısını olmayarak yapmaya başlıyorsun. Siz ne yaptınız? Tam uçak yere vurmak üzereyken paraşütle atladım ve çıktım. Benim arkamdan uçak yere vurmuş. Sonra rüzgâr beni sürüklemiş, paraşütümü üzerimden atıp kaçmışım. Tüm bunlan beni havadan izleyen ikinci uçaktaki arkadaşım anlattı. Bende böyle bir kayıt yok. Ama tüm bu harekederi yapmak, eğitiminiz varsa mümkün. Tekrar uçmaya başlamak sorun oldu mu? Kesinlikle hayır. Bu olaydan sonra 15 bin saat uçtum. Sivil havacılık bundan sonra sanırım... Evet, ilk önce Istanbul Havayolları'ndan kaptan olarak çalışmaya başladım. Sonra yaklaşık 14 yıl genel müdürlük hariç tüm birimlerinde hem idareci hem de kaptan olarak çalıştım. Geçen yıl ETS Grubu, Öger Grubu ve ben Adasjet'i satın aldık. Kaptanlık ve yöneticilik bir arada nasıl gidiyor? Kaptan olarak uçmak ve yöneticilik ayrı işler. Ama hem uçağın kaptanısın, hem de şirketin yönetim kurulu başkanısın ve gittiğin yerde şirketi temsil ediyorsun. Bu işin hem hukukunu, hem ticari yanını bilmek zorundasın. Temel i§, güvenle yolcu taşımak. Ben de önceki deneyimlerinden yararlanıyorum. Türkiye'nin tarifeli uçan, IACA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) üyesi ilk özel havayolu biziz ve bunu bir yılda başardık. PAZARIN PENCERESİNDEN ÇILGIN KURBAĞA... ir taraftan briç oynuyor, bir taraftan Rah5 a n m kestaneli pastalarını yiyorlardı. Gözlerimin altındaki şu torbalar beni deli ediyor! Benim eltimde de vardı. Her akşam, ayak bileklerinin altına üç, dizinin altına iki, belinin altına da bir yastık koyup yattı. Başının altına yastık filan koymadı. Böyle başı alçakta, ayakları havada uyuyarak bir yılda yoketti torbalarını. Serra'nın telefonu cırtlak bir moped sesiyle çaldı; o "alo!" dedi. Rahşan, sordu: " Aman ne hoş.. Nereden buldun bu Çılgın Kurbağa melodisini?" Serra iki işi birden yapamaz: yani hem telefonda eltisine laf yetiştirip hem de briçe gelmiş "kız"lara cevap veremez. Sadece eltisiyle laflamayı sürdürdü: Peki yüzün için ne yaptırdınr1 Hım, hım, hım. Telefon görüşmesi yirmi dakika devam etti. Diğerlerinin konuştuklarını kaçırdı. Aralarına döndüğünde sınıf arkadaşları bir taraftan pasta yiyor, çay içiyor ve Kadriye'nin meme ameliyatmdan bahsediyorlardı: Kadriye'nin göğüsleri çok büyüktü, şekilleri de tuhafti; ben jimnastik derslerinde ona bakar, "Bu kızın başına mutlaka bir şey gelecek" derdim. Onun nedeni var: Çocukken "Memem doğru büyüsün" diye göğsümüze kap kacak bağlarız ya. O, annesinin bir kalp, bir de yıldız şeklindeki kurabiye kalıplarını kullanmış ve bu yüzden memeleri böyle farklı ve çarpık çıkmış.. Zavallı Kadriye'yi tanıyanlar, memelerini bilenler Serra'ya hak verdiler. Söz kısa bir süre sonra yüz estetiğine döndü. Rahşan, yüzdeki kırışıklıklan önlemek için ne yapılması gerektiğini yogo hocasından öğ renmişti: Tahta kaşık kullanmalı. Biz yerken madeni kaşık kullanıyoruz, bu madeni ağzımıza yaklaştırıp uzaklaştırırken vücudumuzun elektromagnetik alanlarını bozuyoruz. Bu da insanın "chi"sini mahvedip "chackra"sını kapatıyor... Peki ne yapmalı? Her yerde tahta kaşık yok ki.. Madeni kaşığı ağzımıza karşıdan değil masanın kenarından gizleyerek getirmeli, sonra ani bir hamleyle ağzımıza sokmalı ve burada bir süre bekletmeli ve de... Yukarı doğru çekerek uzaklaştırmalıyız ağzımızdan.. Ancak, kaşık, ağzımızdayken ona bakarsak hem şaşılaşır, hem de yüzümüzde çizikler oluştururuz. En doğrusu bu sırada sadece karşı duvarda bir noktaya bakmaktır! Tabandaki nasırlar yere yanlış basmaya yol açarak yüzde çizgi oluştururmuş.. Nasıl? Nasırlar yürürken canımızı acıttıkça yüzümüzü buruştururuz ve kırışıklıklar çoğalır.. Ondan evde yumuşak terlik giymeli ve nasırları hemen aldırmalıyız. Nazan evinde hep yalınayak gezer ama yüzü iyi mi? Serra, televizyon kanallarında sağlıklı yaşam sırlarını kısık sesle anlatan doktorların programlarını kaçırmadığından bu konuda yeterince bilgiliydi: Onda kırışıklıktan çok tüylenme var.. Çaresi farklıdır. Nedir? Hava meydanlarındaki güvenlikçilerden biriyle anlaşacaksın.. Bir hafta boyunca her gün bu hafif röntgen ışınlı kapılardan kırk kere geçeceksin.. Yüzündeki bütün tüyler dökülür.. Saçın da dökülmez mi? Kafanı folyo ile örtüp koruyacaksın. Folyonun üstüne peşmina filan ve bir eşarp örtebilirsin.. Biraz sonra dağıldılar: Biri Feldenkeris'a, bir aeorobik'e, ikisi berbere, Serra da eltisine gidecekti. Ne doğru dürüst briç oynayabilmiş, ne başka konularda görüşebilmişlerdi ama bol pasta yemiş ve sağlık konusunda çok yararlı şeyler öğrenmişlerdi. • V