22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

11 NİSAN 2004 / SAYI 942 TOPLUM BAŞKENT GÜNLERİ Bahar umudu yeşertiyor Müşerref Hekimoğlu ahar yağmurlan fırçaları da yeşertti, sergilerde yeşilin egemenliği var. Nadide Akdeniz de yeşil tablolarla, ycşili vurguluyor. Renk olarak yeni bır yeşil dalgasıyla selam verıyor, yeşil yapraklar. Aslında bir özlemi de yansıtıyor Akdeniz'in sergisi, yeşerme umudunu yansıtıyor, ancak umudun gerçeklcşmesi çok kolay görünmüyor. Benim paskalyam Bu benim ilk vaftiz annemsiz Paskalya yortum. Çocukluğumdaki paskalyaları özlediğimi fark ettim, "Büyük Perhiz"de yediğimiz her şeyde çikolata tadı alışımızı, erkek kardeşimle yumurtaları deliler gibi tokuşturuşumuzu, vaftiz annemin armağanlarını... 1975 yılında vaftiz annemin (solda gözlüklü) evinde kurulmuş bir Paskalya sofrası. B Son günlerde güzel olaylar yaşadım, beş kuşak bir araya geldik, başkent güzellemesi yaşadık, aile ve dosdarla. Ben de güzel izlemler aldım, güzel • buluşmanın uyarısı mir) Yakın çevremde her kuşaktan bireyler var ve yan yana gelince topluluğumuzda güzel bir kesit oluşuyor. Karamsarlığa değil iyimserliğe yöneliyor, yan yana gelmekten, birliktelikten mutuluk duyuyoruz. Bu nisan gününde karamsarlığa düşmeden kuşkusuz daha mutlu, daha umutlu olabiliriz, elbet olacağız. Cîelecek günler neler getırecek, neler götürecek, bekleyerek göreceğiz. Belki de ektiğimizi biçeceğiz, ama kimin ektiğini? Bahar, sevgileri umudu da yeşertiyor. Belki de fırçaların uyarısı bu. Örneğin, Büyükelçi Engin Türkeri BosnaHersek halkına "daima barış" tabloları sunuyor. Büyümek bu olsa gerek. Anneannesinin kucağındaki çocuk, Nena Çalidis bir gün büyüdü ve bu yazıyı yazdı. Nena Çalidis B Barış ve sevginin uyarısını sunuyor. Sanatçı dışa vurumcu duyarlılıktaki yapıtlarında, Mostar Köprüsü'nün iki yakasına uzanan ve huzura havalanan kanatlar simgeliyor, barışı ve sevgiyi yakaJayıp koruyabilmenin önemini vurguluyor. Engin Türkeri'nin ressamlığı sekiz yaşında Ankara'da açtığı bir sergiylc başhyor, şimdiye kadar yurtta ve yurtdışında birçok sergi düzenledi. Ayrıca Tokyo, Stockholm ve Istanbul Sanat Fuarlarında da yapıtlar sergiledi. Nadide Akdeniz'in yeşil mavisi küçük kedileri, beyaz çiçekleriyle yeni uyarılar veriyor bize. Belli konulara sert fırçalar vuruyor. Kuşkusuz belli tartışmalara yol açmak istiyor. • * * >v ugün paskalya, Hz. Isa'nın dirildiği ve gökyüzüne çıktığı gün. Bu aynı zamanda vaftiz annemsiz geçırdiğim ilk paskalya yortusu...Eksikliğinıen çok yortularda hissetmeye başladım... Anneannemin Atına'da oluşu da burukluğumuzu arttırıyor. llkkezçocukluğumdayaşadığım paskalyaları özlediğimi fark ettim. Büyümek bu olsa gerek. 40 günlük 'Büyük Perhiz'in ardından hafta boyunca tüm Hıristiyanlar gibi biz de paskalya hazırlıklarımızı tamamladık... Genellikleçocuklarpaskalyadan önce ki 'Büyük Hafta' boyunca perhiz yaparlar. Perhize 'Büyük Pazartesi'den başlar, Isa'nın son akşam yemeğiniyediği gün olan 'Büyük Perşembe' sabahı kiliseyegidipkinoniamızı (Hazreti Isa'nın kanını ve bedenini temsil eden şaraplı ekmek)aldıktan sonra bitirirdik. Bu üç gün boyunca annem ve anneannem beni ve erkek kardeşimi zor zapt ederlerdi. Bizim perhiz pek katı sayılmaz, bir tek hayvansal ürünleri yemeyiz... Gel de çocuklara bunu anlat. Perhiz boyunca yediğimiz her şeyden çikolata kokusu alır, rüyamızda çikolatadan yapılmış evlerde yaşadığımızıgörürdük. J Bahar çiçekleri, mutluluğu da $imgeliyor, dost çevremde de güzel Jjlaylar kutlanıyor. Büyükelçi Oktay J\ksoy ve eşi de aile nüfusunu £oğaltmanın sevincini yaşıyor. Kerem J\ksoy baba oluyor, bence bu da önemli J)ir olay. Yaşam kolay değil, ama J;üçlükleri göze almaktan geri kalmıyor genç kuşaklar. Bu da güzel bir uyarı değil tni? Güçlükler var, ama görevi tistlenmekten geri kalmıyor genç kuşaklar. Kaç gündür aile çevremde £ençlerle buluşuyor, ilginç söyleşiler, tartışmalar yapıyorum. Genç kuşağın yaşam koşulları hiç kolay değil, ama güçlüğü üstleniyor, karamsarlığa, tımutsuzluluğa düşmeden yolculuğu iürdürüyorlar. Bu da güzel bir yürek çarpıntısı hepimizi için. Odün verenleri affetmeyeceğiz ama savaş gücümüzü jitirmeden! Sevgili okurlarım, yazı yazmak giderek güçleşiyor, ama yazmaktan vazgeçmek yok diye içimden gelenleri aktardım size, yakında daha güzel koşullarda buluşmak, tartışmak umuduyla hepinizi selamlıyorum. Yarın başka bir gündür. • SENt ÜZDÜYSEK, AFFET... Annem birkaç gün önceden bize paskalya için güzel giysileralırdı... 'Büyük Perşembe' sabahı annemin ,babamın yanaklanna birer öpücü k kondurur, dedem ve anneannemin elini öptükten sonra doğruca vaftiz annemizin evine gidip "Nouniça mou (vaftiz anneciğim) seni şimdiye kadar üzdüysek bizi affet" derdik. O da bütün sevecenliği ile "Olur mıı öyle şey çocuklar" deyip bizi öper, harçlık, paskalya gecesi kilisede yakmak için özel olarak yapılan süslü 'lambada'larımızı (büyük süslü mum) verirdi. Sonra daannemızle birlikte kilisenin yolunu tutardık. Kinoniamızı aldıktan sonra da hemen güzel bir kahvaltı yapardık. 'Büyük Perşembe' hâlâ kendimi farklı hissettiğim özel günlerden biri; çünkü o gün sirkeli mercimek pişirir ve Hz. Isa'nm kanını temsil eden kırmızı yumurtalarımızı boyanz. Her mercimek Meryem Ana'nın Hz. tsa için akıttığı gözyaşlarını sembolize eder. BOYALIYUMURTALAR Yumurtalar bir başka keyif olurdu. Ben ve kardeşim kilise dönüşü başlardık, anneannemin kafasını şişirmeye 'Yaya (anneanne) hadi yumurtaları boyayalım'... O da bütün sevecenliği ile bizi mutfağa çağırırdı. Önce yumurtalar soğuk suda haşlanır, sonra bir başka sıcak, boyalı suya daldırılır, bir kaşığın yardımıyla boya bir kaç kez yumurtdnın üstune akıtılırdı. Ne zaman ki yumurta boyanır, o zaman anneannem bizim elimize yağlıbırbez tutuşturup "Hadiyumurtaları parlatın" derdi. Yumurtalar önce kırmızıya boyanırdı sonra da laciverte. O zamanlar şimdıkı renkli boyalardan satılmazdı Istanbul'da, teyzem anneanneme Atina'dan yazdığı mektupların ıçine koyar, yollardı. Anneannem ilk boyadığı yumurtanın Meryem Ana için olduğunu söyler ve o zamanlar mutfaktabulunan ikonostasine (ikonaların saklandığı özel camlı dolap) koyar, eski yumurtayı alıp denize yada kilisede bulunan sobanın içine atardı. Boyadığımızyumurtalarıngerikalanmı güzel bır sepetin içinde masaya taşırdık. Cumartesi gecesi 24.00'e kadar ciğercinin kedisi gibi masanın etrafında dolaşır, bir yandan da "Yaya cumartesiye daha kaçgünvar" diye sorardık. Bir deçörek var... Yayamız mıs gibi mahlep kokan çörekleri 'Büyük Perşembe' sabahı erkenden yoğururdu. Ve biz bu mis gibi çöreği cumartesi gecesine kadar yiyeme diğimiz için masanın etrafına gidip koklamayıyeğlerdik. MELEKLER VE ÇOCUKLAR... 'Büyük Hafta' boyunca her akşam îstanbul'un bütün kiliselerinde ayinler düzenlenir. Ama en güzel ve en dokunaklı ayin bizler için Hz. Isa'nın çarmıha gerildiği gün olan 'Büyük Perşembe'. Kilisedeki yaşh kadınların ellerindeki mumlar ve Inciller bir başka hüzün veriyor bu özel güne. Yas tuttuğumuz için bu özel günde papaz duaları siyah rasosuyla (siyah cüppe) okur. Ayininortalanna doğru kilisedeki bütün ışıklar söner. Herkes elindeki mumlarla koca kiliseyi aydınlatmaya çalışır. Papaz, apsisin (Kilisenin en kutsal bölümü) oradaki sol nefteki kapıdan kilisenin içine doğru yönelir. Elinde tahtadan yapılmış ve çarmıha gerilmiş Isa, Meryem ve Aziz Ioannis yontularım taşıyan iki papazla birlikte kilisenin içinde üç kez dönülür. Arkalarında ise ellerinde taze çiçeklerden yapılmış çelenkler taşıyan ve melekleri sembolize eden çocuklar olur. Bu yontular kilisenin tam ortasına, çocuklann taşıdıkları çelenkler de bunların üstüne konulur. Işıklar yanar. Herkes sırayla yontuları öper Çocuk aklımızla çelenklerimizi yerine koyar koymaz kıliseden ayrılmak isterdik. Annem ve anneannem 'çocuklar şimdi ayin bitıyor' gibi sözlerle bizi oyalamaya çalışırlardı. Bu yıl ilk kez tek başıma kiliseye git tim Gözlerim her zaman bizi beklediği yerde anneannemı aradı, kilisenin orta kapısının ilk sağında... Ama yoktu... Onuneksikliğini birazcıkgidermek için rahmetlı büyuk papaz amcamın hafif yıpranmış bordo Incil'iyle anneannemin sırasında oturdum. Az sonra babam geldi. Elimde beyaz mumum... Işıklar sönüyor...Havakurşungibiağır... Dualar.tütsü kokusu... 21.00 civarında eve vardığımda yemek masasının üstündeki yumurta sepetıboştu. Gözlerim çocukluğumdaki yumurtaları aradı. Ikonostasımde geçen yıldan kalma kırmızısı solmuş yumurtam duruyor. Içim burkuluyor, anneannenıi, annemi, kardeşimi, vaftiz annemi, teyzelerimi özlediğimi fark ettim. Soğıık Mcktup içinde annciu.nenıc Atina'dan renkli boyalar yollayan teyzem ve eşi. En altta 1973 yılında Arnavutköy'de bir paskalya kutlaması... suyun içineyumurtalarıkoydum. Anneannem gibi yumurtalarımı boyamaya çalıştım ama ruhları eksikti. Görünürde her şey güzel, ama... Galiba büyüyorum. Kızı Tına Teyzem uzun süredir vaftiz annemin görevini üstleniyor. Bana olduğu gibi güzel hediyeler aldı, beyaz üstünde çiçekleri olan bir lambada verdi. Ben "Teyzebenartıkbüyüdüm" desem deo " Olur mu öyle şey, bunlar senin " diyor. Büyük Cuma, ise Hz. Isa'nın cenazesinın yapıldığı gündür. O gün nerede ise kilisenin dışına çıkılmaz, ayin sabahtan akşama kadar devam eder. 3 7 kilise dolaşılır ardından da mezarlığa gidilir. Anneannemle çocukken çok dolaşırdıkkiliseleri, sonra da beni ahr ailemezarımızın bulunduğu Şişli Mezarlığı'na götürürdü.Buyıl maalesef ben gidemedim, bu görevi teyzem üstlendi. Artık çocuk değilim IKinoniayı almak için'BüyükCumartesi'sabahınakadar dayanabilıyorıım. Bu kez elini öpeceğim değil, çıçek götüreceğim bir vaftiz annem vardı. Sabahın erken saatlerinde en sevdığı çiçek olan bir buket gülle Şişli'dekı mezarına gittim. Duamı ettim mezar taşının üstündeki fotoğrafını öptumve eskisigibi aynı cümleyı kurdum; " Nouniça mou seni üzdüysem beni affet "... Cevap alışık olmadığım türdendi: Sessizlik. PASKALYA GECESt, KÎLÎSEDE... Bu yıl paskalyayı ben, babam ve yakın dostlarımızla birlikte kudadık. Tam bir Istanbul sofrası kurduk; zeytinyağlılar, mezeler, kuzu eti. Çocukluğumun kalabalık paskalya sofralarını düşündüm. Bütün sevdiklerimiz aynı sofradaydık. Gece birlikte kiliseye gider evden aldığımız yumurtaları tokuştururduk bütün kuzenler. 23.30 civarında elimde mumum kilisenin yolunu tuttuk. Gece kiliseye gıderken artık kırmızı yumurta almıyorum yanıma. O heyecanı kaybettim galiba. Kurtuluş'taki Agios Dimitrios Kilisesi bir önceki yıla göre biraz daha boştu. Galiba gıtgıde eksiliyoruz. Saatler 24.00 'u vurduğunda ise Despot elindeki kutsal ışıkla bahçeye çıktı. Üç kez 'Hristos Anesti' (Isa dirildi), 'Alithos Anestı' (Isagerçekten dirildi) cümlelerini tekrarladıktan sonra babamla birbirimize sarılıp öpüştük. Elımizdeki kutsal ışığı hiç söndürmeden evımize kadar götürdük, önce dai remizin giriş kapısına mumun isi ile bir haç yaptık. Sonra da kandili yaktım. Renkli yumurta, çay ve çörekten oluşan soframızı kurduk. Bu kez deli gibi her çatlayan yumurtayı kenara atıp hadi bir kez daha tokuşturalım dediğim katdc şim de yoktu yanımda... Bugün paskalya... Bu sabah tüm kiliselerde ayin var... Babam ve ben saat 17.00'de, babamın çocukluğunun geçtiği Boğazın en ücra köşesi Büyükdere'deki AyiaParaskeviKilisesi'nde olacağız. Duamı edip bütün dünya için barış dıleyeceğim Tanrı'nın bu evinde. Yo1 u oraya diışen herkese açık olan bu kilisede elbette ayin sonunda herkese verilecek kadar kırmızı yumurta da olur.#
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear