29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

15 ŞUBAT 2004 / SAYI 934 INSANLAR 5 Herkesi baştan çıkaran babam! Casus romanlarının tanınmış yazarı JOHN LE CARRE, bu kez kötü adamı gerçek hayatta aradı. Kaleme aldığı çocukluk anılarında felaket bir adam olan babası Ronnie CornwelTi anlattı. Karılarını döven ve dolandırıcılığı sanat haline getiren Ronnie bir yolunu bulup herkesin gönlünü çelmeyi başarmıştı. olduğumda bana Londra'da bir işayarlaGercekadıDavidCornıvellolanjohnLe Carre'nın çocukluk amlannt übserverMa maya söz verdi" dedi. Ronnie, Hong gazine dergisinden kısaltarak aktarıyoruz. Kong'daki gardiyanını bile baştan çıkarmanın yolunu bulmuştu. Kadınlar onun ellerine hayrandı. O da nnemin adı Olive olduğu halde ceket cebinden asla eksik etmediği tırnak babam ona hep Wiggly (kıpır makasıyla sürekli tırnaklarını düzeltirdi. kıpır) derdi. Ben de ilerleyen Hiç bir zaman fazla saçı olmamıştı. Olan yıllarda gözüme daha az ürküda siyah, güzel kokulu bir nehir gibi geniş tücü görünsünler diye kadınlara aptalca alnına akardı. Yaşlandıkça o nehir önce isimler takmaya başlayacaktım. Ben 5, ağabeyim Tony 7 yaşındayken bir gece ya griye döndü, sonra da tamamen kurudu ancak yaşının ve dolu dolu yaşadığı yıllansı evi terk edip karanlığa karışan annemrın meyvesi olan kırışıklıklar hiçbir zaman le aramızda hiçbir zaman tensel bir temas ortaya çıkmadı. Olive'in anlattığına göre olmamıştır. Ayrı geçen 16 yıldan sonra niRonnie ellerinden olduğu kadar başından hayet annemi bulduğumda istasyonda da gurur duyardı ve evlendikten kısa bir birbirimize doğru ilerlerken onu neresinsüre sonra parasını hayattayken almak şardentutacağımıbilemedim. Gerçekten de tıyla başını tıp için bağışladı. Annem bana hatırladığım kadar uzundu ancak sanki bunu ne zaman anlattı hatırlamıyorum. her tarafı dirsekti ve tutulacak bir yeri Ancak duyduğum andan itibaren Ronnie'ye adeta bir celladın başını gövdesinden ayırmaya hazırlandığı mahkuma baktığı gibi bakmayabaşladım Boynuçokkalındı. Kafasını uçuracak olsam baltayı nereye vuracağımı hesaplamaya çahşırdım. Büyük olastlıkla onu asla aradığım yerde bulamayışımdan kaynaklanan bir öfkeydibenimkisi. A John Le Carre: "Babatnın başı nasıl uçurulabilir diye cliişündüğüm çok oldu!" yoktu. Bizi kucaklayan, bize sarılan hep Ronnie'ydi. Olive kokusu olmayan bir anneydi, Ronnie ise kaliteli sigar ve briyantin kokardı. Burnunuzu onun terzi elinden çıkma takım elbiselerinden birine gömdüğünüzde hayatındaki diğer kadınlann da kokusunu alırdınız sanki. Ronnie ödenmemiş borçlar ya da çevirdiği dolaplar yüzünden defalarca hapis yatıp çıkmıştı. Cezaevleriyle ilgili ilk anım, 5 yaşında Olive'in beni elimden tutup (ancak her ikimizde de eldiven olduğundan yine tensel bir temas olmamıştı) Exeter'a babamı ziyarete götürmesidir. Yıllar sonra bir roman için gittiğim Hong Kong'da tesadüfen onungardiyanıyla tanışıyorum. Bana, "Babanızmüthiş bir insan. Emekli Olive ağabeyim Tony için doldurduğu bir banta Ronnie'yle hayatınıanlatmıştı. Annem bundan 20 yü önce öldü ama ben hâlâ o kaseti dinlemeye dayanamıyorum. Bölük pörçük duyduğum kadarıyla Ronnie'nin onu nasıl dövdüğünü anlatıyor. Ronnie, ikinci karısını dövmeyi de alışkanlık haline getirmişti. Bazen sırf karısını dövmek için gecenin olmadık saatlerinde eve gelirdi. Şövalyecebiriçgüdüylekendimikoruyucu ilan eden bense elimde golf sopası oda kapısının önündeki paspasın üzerinde uyurdum. Gerçekten de Ronnie'nin o ipotekli başına vurabilir miydim ? Ronnie elbette beni de dövdü ancak sadece bir kaç kez. Büyüdüğümde de beni dava etmeye kalkışmıştı (ki bence bu da şiddetin maskelenmiş şeklidir). Gerekçesi de şuydu: Hayatımla ilgili bir TV belgeseli izlemiş ve belgeselde her şeyimi ona borçlu olduğumu söylemeyerek kasıtlı olarak onu karaladığıma karar vermiş. Olive ile Ronnie, milletvekili olan Alec dayım sayesinde tanışmışlar. Anne babası nı çokküçük yaşta kaybeden Olive'i ondan 25 yaş büyük Alec yetiştirmiş. Ronnie yine bir takım dalaverelerle dayımın konağına hizmetçinin arkadaşı olarak girip Olive'i baştan çıkarmış: "Oyle yalnızdım ki hayatım. Ronnie de gerçekten çok ateşliydi." Bir otobiyografide Ronnie şöyle anlatıl mışti: "Ronnie,gelrniş, geçmişen usta dolandırıcıydı. Dışarıdan bakıldığında 'hayatta tanıdığım en güven verici insan' dedirtirdi. Ronnieherşeyi ayarlayabilirdi kupa finaline bilet, Ascot at yanşlarında özel loca, kentin en saygın restoranında bir masa... Ne var ki her şeyi sahteydi." Babam şeytan tüyü ve tatlı dili sayesinde onu umutsuzca seven herkesi sömürerek, "öteki' yaşamını yarış atları, Monte Carlo kumarhanelerinde geçen geceler, partiler, kadınlar ve lüks arabalarla dolduruyordu. 21. yaş günümde, yani Olive'in bizleri terketmesinden 16 yıl sonra onu bulabilmem yine dayımın sayesinde olmuştu. Bu buluşmadan 40 yıl sonra ağabeyim Tony ile sohbet ederken, onun da 21. yaş gününde an nemi bulmak için AJec'ten yardım istediğini, aynı istasyonda . Olive'le bul uştuğunu öğrendim. Tony neden annemi bulduğunu benden gizlemişti? Ya ben neden ona anlatmamıştım? Bu soruların tekbir yanıtı var: Ronnie korkusu. Psikolojik ve fiziksel gücü ve korkunç cazibesinden kaçmak imkânsızdı. Ronnie yaratırken yıkardı. Ne zaman onu hayranlıkla anacak olsam Gençlik yıllarında John Le Carre (üstte) ve babası Ronnie 50'li yıllarda... (aşağıda) aklıma kurbanları gelir. Kendi annesi, ikinci karısının annesi (Ronnie her iki dul kadmındakocalarındankalantümmirası çalmıştı) ve Ronnie'ye güvenen, ona kanan onlarca onlarca insan.... Onun için o anı yaşamak önemliydi. Ölümsüzlerin yarına ihtiyacı olmaz. Be nim tercih ettiğim ikinci yanıtsa: Ronnie aslındakendisinidekandırıyordu. Yaptığı her üçkâğıda yürekten inanıyordu ve Eyfel Kulesi'ni de satmaya kalksa ona da kendiniinandırırdı. "Ronnie'nin etkisinden nasıl kurtuldum? tabikurtulduysam" Işte.benimha yatımın hikâyesi. Ronnie'nin arkasında bıraktığı 'ölülerin' sayısı hızla artıyordu. Gerçekten parçalanmış hayatlar ve kınlmış kalpler. Tüm emekli ikramiyesi ve hayat boyu biriktirdikleri parayı yatırım yapması için güvenip Ronnie'ye veren Sir Eric ve eşi vardı. Soylu ailesinden mi raskalan tabloları, değerbiçtirmesi için Ronnie'ye emanet eden yaşh kontes vardı. Ronnie'nin babasının ölümünden sonra soyup soğana çevirdiği kendi ailesi vardı. GORDON'UN İNTİHARI... Bir de Gordon vardı. Gordon tahminimce Ronnie'nin çevirdiği tüm dolapların en büyük kurbanıydı. Gordon'u birçok değişik takma isimle romanlarımda tekrar tekrar kullandım. Ronnie'ye sahibini kaybetmiş bir köpek gi bibağlıydı. Kısa süre sonra bunun sebebini anladım. Ronnie onun da her şeyini almıştı ama Gordon hâlâ inkâr halindeydi. Ronnie'yiseviyorduveyakınında olursa bir şekilde işlerin düzeleceğine inanıyordu. Onun yerinebahis yatırıyordu, onun için yalan söylüyordu ama işler yine de yoluna girmiyordu. Ve bir gün Gordon gerçekten korkunç bir şey yaptı. Bir hayat kadını kiraladı, onu büyük bir otele götürdü ve kendilerini Sir Gordon ve Lady Jones diye kaydettirdi. Muhteşem biryemek, harika şaraplar, her şeyin en iyisini ısmarladı. Sabaha karşı kızı eve yolladı ve kendini vurdu ya da zehir içti. Hangisi emin değilim. Çünkü Ronnie artık Gordon'dan hiç söz etmiyordu. KİRANI ÖDEYECEĞİM 60'lann sonlanydı. Ronnie'nin acil çağrısı üzerine Viyana'ya uçuyorum ve lüks bir restoranda ona yemek ısmarlıyorum. Ona kesin bir dille, gözüne kestirdiği o araziye yatırım yapmayacağımı söylüyorum. Asla bir daha onun entrikalarına para yatırmayacağımı söylüyorum. Bundan böyle sadece günlük harcamalarını ve kirasını ödeyeceğimi bildiriyorum ona. Hıçkırıklar içinde masaya yıkılıyor. Onu zor bela kapıya kadar götürüyorum." Bir taksi evlat" diyor "tek istediğim beni bir taksiye bindirmen ve ailene, zenginliğine sana sağladığım tüm avantajlara geri dönmen." Ben de onu bir taksiye yerleştiriyorum, karşılıklı hıçkırıklar içinde birbirimizden aynlıyoruz. Aradan birkaç yıl geçiyor. Ronnie ölüyor. Ben de babama yer verdiğim yarı otobiyografik bir roman yazmak için yeniden Viyana'yagidiyorum. "Eyvah yagarsonlar bizi hatırlarsa " korkusuyla o günkü restorana gidemiyorum. Ama kaldığım otelin yaşlı kapıcısı beni havaalanına uğurlarken yumuşak Viyana Almancası'yla "Babanız büyük bir adamdı. Ona çok saygısızlık ettiniz" diyor. • Çeviren: AZE MARŞ AN VILÖNCE JJJ i i JJ ii jj d J / Darülfünunda yeni bir kürsü Darülfünun emini (rektörü), şehreminine (belediye başkanına), şehir namına bir kürsü açılmasını teklifetti. Darülfünun emini lsmayıl Hakkı (Baltacıoğlu) Bey.muhtelifmeselelerhakkındabirmuhamrimize ber vechi ati(aşağıdaki gibi) izahatta bulunmuştur; "Maarif kanununuhazırlamaktaolankomisyonlarımızın müsveddelerini birkaç güne kadar bitirmeleri memuldur (olasıdır). Budapeşte Darülfünunu, Maarif vekâletine müderris mübadelesi için müracaatta bulunmuştur. Bizim göndereceğimiz müderrislere mukabil onlar da bize müderris gönderecekJerdir. Bir komisyon teşkil ettik, yakında Budapeşte'ye cevap vereceğiz. Rıza Paşa, Maarif, Darülfünun, Yıldız kitaphanelerini toplayarak takriben 200 bin ciltlik umumi bir Darülfünun kitaphanesi açıyoruz. Eski Medresetül Kuzat'ta harici bazı tamirat yaparak bu kitapları buraya toplayacağız. Bir iki güne kadar Yıldız kitaphanesini nakil etmek için, şehremini beyin verdikleri kamyonla işe başlayacağız. Dün şehremini beylegörüştüm. Kendilerine Da rülfünun namına bazı tekliflerdebulundum. Avrupa darülfünunlannda her şehrin bir kürsüsü vardır. Mesela Paris'te "Paris Tarihi Kürsüsü" vardır. Bu kürsünün müderris maaşlarını ve sair masrafını tamamen şehir kabul etmiştir. Şehir namına Istanbul için de böyle bir kürsü yapılmasını emin beye teklif ettim. Bundan başka Yıldız Sarayı'nın bir hayvanat, nebatat (botanik) bahçesi haline ifrağ edilmesini (dönüştürülmesini) ve Darülfünun'un bununla ilmi ve fenni bakımdan ilgilendiğini söyledim. Avrupa'da olduğu gibi, talebe mahalle ve apartmanları yapılmasını, taşradangelecek olanlannsıkıntı çekmemeleri için bunun sağlanmasılüzumunu aynca kaydettim. Bunlan nazarı itibara alan şehremini Emin Bey bu babda (konuyla ilgili) bir liste tanzim etmekliğimizi söyledi ve bugün yazdık gönderdik." 23 Hazıran 1924 GAZETEDEN BAŞLIKLAR H30 Haziran Kadıköy'ün elektrikle aydınlatılması Mussolini ekseriyet kazandı Rus komünist fırka kongresinde Avrupa'ya karşı tniifrit ihtilaici siyasetin devaını kararlaştırılmıştır. Elektra sineması yandı. Sahipleri filnı tecrübe ederken ateş almış ve bütün sinema tamamen yanmıştır. Kuyruklu yıldız geliyor Amerika reisicumhuru kim olacak? Adnan Işık Kadınlann tahsil ve meslek sahalarında erkekler ile rekabetleri doğru mudur? Dün Tıp Fakültesi müderrislerinden Asaf Derviş Paşa tarafından Darülfünun konferans salonunda kadınlann hıfzüssıhhası (sağlığını koruma) ve hürriyetinisvan (kadınlann hürriyeti) hakkında bir konferans verilmiştir. Salonda 18 hanım ve ekserisi tıbbiye efendileri (öğrencileri) olmak üzere 40 erkek hazır bulunmuş idi. Müderris paşa kız çocuklarının çocukluk devresinde kemik hastalıklarma istidatlan(eğilimleri) olduğunu ve doğuş itibariyle erkeklerden daha küçük olduklarını söylemiş ve bu yaştaki çocukların ihmali yüzünden bilnetice(sonuç olarak) kadınlarımızın da doğurma kabiliyet ve mukavemetinin azalmakta olduğunu izah etmiştir. Derviş Paşa, alelumum (genel olarak) çocukların ancak7yaş,ından sonra mektebegönderilmelerine taraftar olduğunu söylemiştir. Bilhassa 1213 yaşın daki kızların bu senelerde büluğ hadiselerine maruz kalacakları cihetle yevmiye(günde) dört saatten fazla ders görmemelerini ve ebeveynin bu devrede çokmüteyakkız (dikkatli) bulunmaları lazım geldiğinianlatmıştır. Müderris paşa bundan sonra, hürriyeti nisvan bahsine geçmiştir. 1718 yaşına gelen hanımların âli(yüksek) tahsil görmeleri için lazım gelen şartları zikretmiş ve şunları söylemiştir; Bir kadının hür olarak hayatını kazanması, servetleri müsaitolanlarla olmayanlara göre değişir. 1 Kadınlann hepsi âlim olursa eve kim bakacakr Bunun için evleneceklerle âli tahsil görecekler ayrılmalıdır. Hvleneceklerleevlenmişolanların vebunlardan bilhassa zengin olanların âli tahsil görmeleri muvafık (uygun) değildir. Çünkü bunlardan beklenilen vazife daha âlidir. Hiç evlenmeyeceklerin tahsili ise tedrisat itibariyle yaşlarına göre fasılalı olmalıdır. Zira kadınlann erkeklere nazaran maruz kaldıklarıfizyoloji halleri daharahatsızedicidir. Bir de kadınlann erkeklerle gerek tahsil ve gerek meslek sahasında rekabet etmeleri caiz değildir. Her mesleğin hafif olanlannı seçmeleri sağlık itibariyle elzemdir. Aynı zamanda bu hususta kadın hiçbir zaman ruhi vasıflanndan ve tabii vazifelerinden uzaklaşmanıalıdır. îş hayatında kadın daha başka şartlara tabidir. Bunlan hükümet sıyanet etmelidir (koruma altına aknahdır). Hastalık, loğusa sigortalan yapılmalıdır. Bu esaslar haricinde kadın her suretle sukuta(düşüşe)mahkuındur,l)ununneticesidetenakus (eksik) nüfustur. Almanya, Italyagibimemleketler kadın sağlığını korumaya riayetleri hasebiyle nüfusları her sene müthiş surette tezayüd etmektedir(artmaktadır). Müderris paşa, kadın hastalıkları hakkında izahat verdikten sonra konferansa nihayet vermiştir. Müderris paşanın kadınların serbestisi bahsinde dermeyan ettiği (açıkladığı) fikirleri tasvip ettiğimiz için değil, bir ilim adamımızın noktai nazarını neşretmiş, olmak için dercetmekteyiz (buraya almaktayız). 6 Haziran 1924 17 yaşından küçük mektep talebesi futbol oynayamıyacak Maarif vekili Vasıf (Çınar) Bey, 17 yaşından küçük mektep talebesinin futbol oynamasını men etmiş ve bu hususta bütün mekteplere bir tamim göndermiştir. Bedeni teşkilatı müsait olan mezkur (belırt ilen) yaştaki küçük çocuklar bu memnuiyetten (yasaklamadan) istisna edileceklerdir. 19Haziran 1924
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear