25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

>6 ARALIK 2004 / SAYI 979 Yeni bir para standardı belirleniyor. 17. yüzyılın sonunla büyük başlayan, ama enflasyonla değeri azalan kuruş, rtık küçük birim oluyor. 100 gümüş kuruş da 1 altın lira ıiarak tanımlanıyor. Lira, ilk kez 1844 yılında piyasaya süüliiyor. Bu operasyon başarıya ulaşıyor mu? Pek başarılı olduğu söylenemez. Kısa bir süre sonra Kıım savaşı patlak verince, Osmanlılar tağşiş yerine bu kez lışandan kredi almaya başlıyorlar. Borç kısa sürede çok büük bir yük haline geliyor. Bir süre sonra Batılılar, Osmant maliyesinin önemli gelir kaynaklarına el koyuyorlar. Tüm bunlar neden oluyor, Osmanlı öziinde kaynaklaını verimli ve rasyonel kullanamıyor mu? Kaynakların rasyonel kullanımı modern çağın kavramı. )smanlıların inandıklan, korumaya çalıştıkları bir düzeni ar. Kaynak dağılımında belirli öncelikler söz konusu. BuniT, padişahın kendisi, bürokrasi, ordu ve loncalar. Sistem >öyle işliyor. Ancak 17. ve 18. yüzyıllarda taşranm giicü arlyor. Devlet bir hayli esnek biçimde taşradaki güçlü grupırla uzlaşıyor, vergi pastasını onlarla paylaşıyor, paylaşnak zorunda kahyor. Bu ortaklık sayesinde imparatorlu,1in daha uzun ömürlü olduğu söylenebilir. 19. yüzyılda 'anzimat'tan sonra merkez tekrar güçlenmeye başlıyor. Prof. Dr. OĞUZ TEKİN iü R Tarihi Anabilim Dalı Para devletleri çözer... Para neden icat edildi, bu ihtiyaç nasıl doğdu? Değer ölçüsü olarak ele alındığında aslında her şey para. Günümüz bozuk parası anlamına gelen sikkeden önce de insanoğlu alışveriş yapıyordu. Değiş tokuş (takas) yaparak... Ama üretim ya da ihtiyaç kalemleri çoğaldıkça sorunlar baş gösterdi. Diyelim ki birisinden buğday alıp koyun vermek istiyorsunuz. Ama karşınızdakinin koyuna ihtiyacı yok. O zaman alışveriş gerçekleşemiyor. Böyle olunca da birtakım standart şeyler, örneğin, potansiyel üretici olan büyük ve küçük baş hayvanlar ödeme aracı olarak öne çıktı. Odeme aracı hayvanlar mı oldu? Bir değer ölçüsü olarak diyelim. Örneğin Homeros'un (MÖ 8. yüzyıl sonları) llyada'sında '5 ya da 10 öküzlük silah...' gibi ifadelere rastlarız. Bir süre sonra buna farklı bir meta katılıyor: Metaller. Altın, gümüş, tunç (bakırkalaybirleşimi)gibi... Ister yüzük, ister ufak bir parça ya da külçe şeklinde... Sikkeye nasıl gelindi? Antik çağın demokratik kent devlet lerinin sikkenin kullanımını hızlandırdığı kabul edilir. Eğer bir devletseniz kamu çalışanlannız vardır. Belediyede, tapınakta, kent meclisinde, emniyet teşkilatında... Ustalar, işçiler, rahipler, jüri üyeleri vb... Bu sistemde insanlar kent adına çalışıyorlar. Maaşların düzenli ödenmesi, aynı zamanda vergi toplanması önem kazanıyor. Sürekli metal külçe ya da keçikoyun ile bunu yapamayacağınız ortada. Ama sikkeyi Lidyalıların icat ettiği bilinir. Antik yazarlardan Herodot, sikkenin icadını, Lidyalılara bağlıyor. Sonuçta bu para biçimini monarşik sistemde yaşayan Lidyalılar yarattı belki, ama kullanım alışkanlığını, yaygınlaşmasını sağlayanlar asıl lonya yani Batı Anadolu'nun demokratik kent devletle'ri oldu. Bu antik Yunan toplulukları sayesinde MÖ 6. yüzyılda tüm Akdeniz dünyası sikkeyi tanıdı. Nasıl tanımlanıyorlardı? Genelinde, sikke üzerinde kentin simgesi yer alıyor. Örneğin kentin kutsadığı bir tanrı, tanrıça ya da önem verdiklerı bir hayvan, bir bitki gibi. Tabii sikkenin basıldığı yerin ismi de, ama kentin/devletin değil halkının adı yazılıyor. örneğin 'Ephesion' yani "Efeslilerin" gibi... Yazıtlar da "Kent Meclisi ve Halk" diye başlar. Eskiçağda kentin adından çok içinde yaşayan halkın adı önemli. Bu gümüş ve altın sikkeler kendinden menkul bir değere sahip. Devlet garantisinde gramları birimlere göre standartlaştırılıyor. Yüzde 510 gibi çok az bir üst değer yükleniyor. Ama paranın üstünde belirtilmiyor. însanlar ağırlığına, boyutuna bakarak biliyorlar. Sikke bağımsızlığın, devlet olmanın simgesi aynı zamanda. Roma döneminde durum değişiyor. Para propaganda işlevini de üstleniyor. Imparatorların portreleri, zaferleri, yaptıkları önemli işler sikkeler üzerinden aktarılıyor. tlk kent devletlerini yaratan Mezopotamya kültürleri... O zamana dek, Mısırlıların, Sümerlerin ya da Asurluların sikke kullanmadıklarını biliyoruz. Her şey, tarımsal ürünler, hayvanlar tek bir elde toplanıp oradan tekrar dağıtıma geçiyordu. Buna tapınak ekonomisi diyoruz. Yunan kentlerinde de tapınaklar vardı... Evet, daha önce tapınak iktidarın bir sembolü. Sarayın arka bahçesi gibi... Rahipler kralın emrinde. Önce ona pay veriyorlar. Ama Yunan demokratik dünyasında tapınak, yalnızca din işlevini yerine getiren bir yapıya dönüşüyor. Parayla doğrudan ilişkisi kalmıyor. Sikke, kullanıma geçtikten sonra nasıl bir gelişim izliyor, sistemde ne gibi değişikliklere yol açıyor? Bence en önemli olay, bronz sikkenin basımı. MÖ 4. yüzyıl ortalarından itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanıyor. Nominal, yani isim değeri olan bugünkü çağdaş para sisteminin kökeni. Bu sistem aslında ilk kez Çin sikkelerinde uygulanmıştır Bu anlamda ekonomide bir devrim niteliğindedir. Şöyle ki, bronz, altın ve gümüş gibi değil, günümüz kâğıt paraları gibi, üzerine yapay olarak bir üst değer koymanız gerekli. Demek ki güvenirliliğini yani karşılığını sağlamışlar. Diğer deyişle, devlet kasasında, günümüz Merkez Bankası anlayışında, piyasaya sürdüğüne eş değer altın külçe tutmuş. Kasa açık verdiğinde ne oluyordu? Bunun neden ve sonuç ilişkileri başlı başına ayn bir konu. Ama çağımızdaki gibi, siyasal istikrarsızlıklar, güç dengeleri, ekonomik ve politik eğilimler o dönemde de devlet hazinesini boşaltıp dolduran etkenler. Enflasyon var mıydı? Elbette. Yalnız kent devletleri sürecinde durum o kadar vahim değil. Ama Roma döneminde, başlangıçta gümuş sikkeler yani denariuslar saf basılırken daha sonra bakır karıştırılıyor. Altın sikkeye de... Roma imparatoru Caracalla'nın (MS 3. yüzyıl) çıkardığı ve 'Antoninianus' adını taşıyan sikke, zamanla, dışı gümüşle kaplı bakır paraya dönüşüyor. însanlar sikkelerin gerçek olup olmadığını anlamak için bir kenarından kesiyorlar. Özellikle MS 4. yüzyıl başında, yüzde 300400'lere varan korkunç hızlı bir enflasyonun yaşandığı görülüyor. Para tamamen pul olmuş. Roma imparatoru Diocletianus'un MS 301 yılındaki ünlü narh (azami fiyat) kararnamesi çok büyük bir olaydır. Enflasyona karşı, ürünlerin tek tek nyatlarının sabitlendiği bu emirname, imparatorluğun tüm eyaletlerinde taş yazıtlara kazılıyor. Ama başarılı olmuyor. Çünkü halk malını pazardan çekiyor, satmıyor. Fiyatları örneklesek? 1 kg buğday, 100 denarius; yarım litre kaliteli şarap 30 denarius; 325 gram sığır eti 8 denarius; çiftçinin günlüğü 25 denarius; katiplerin ücreti (100 satırlık yazı için) 20 denarius. Bu kararnamenin Roma imparatorluğunun çöküşünü hazırladığı belirtilir. Siz de aynı görüşte misiniz? Olası tabii. Bu kararnameden sonra da imparatorluğun toparlanamadığını görüyoruz. Paranm değeri sürekli düşüyor. 395'te ikiye bölünüyor. 476'da da Batı Roma yıkılıyor. Sistem yavaş yavaş çöküyor. Bizans'a baktığımızda, onların da ilk başlarda çok güzel, saf altın dan solidusları var. Ama son dönemlerde (12.,13. yüzyıllar) beyaz altın denilen altıngümüş karışımına, elektrona dönüşüyor. Para olaylan ve devletin çözülmesinde hep bir paralellik söz konusu. 0 CAĞIT PARALARIN İTİBARI Ama başı sıkıştığı anda tağşişe başvuruyor, ödemeleri apıp kurtuluyor. Enflasyona yol açacaklarını bile bile naıl yapıyorlar bunu? Bütçe dengesini kurmak için. Son otuz yılda da Turkie'de siyasetçiler için enflasyonla yaşamak, bütçeyi denkiştirmekten daha kolay bir çözümdü, bunu yeğlediler. Osmanlı kâğıt paraya geç geçiyor. Neden? Altın ve gümüş sikkeler, hem değişim aracı hem de 1 '^ÜBLJ''" Yeni padişahın egemenlik simgesi. Padişahın adını uzak i kuruş, bölgelere taşıyor. Devlet 1 y«ü cedid. olmasa da sikkenin gümüşü, gümüştür. Tüccarı, köylüsü.onueriti kullanaAkçe: bilir. Ancak kâğıt para ay1415. yy. nı itibara sahip değil. OsÇap: j manlı 1830'lardanitibaren 10 mm ' kâğıt para girişimlerinde 0.72 gr. bulunuyor, ama bunlar çok büyük miktarlarda baAltın lira: sıldığı için sonuçlar hep olumsuz oluyor. Kâğıt paI dirhem ralar halkın elinde kalıyor. f bir Türkiye'de kâğıt para ançekirdek. cak Cumhuriyetin ilk yıllarında itibar kazanıyor. ıflH mffl mSm Her şeye karşın, sikkeler enflasyona karşı koruma araı olmuş. Ama bizim böyle şansımız yok gibi görünüyor... Osmanlı döneminde kentlerdeki toplumsal muhalefet ığşiş ve enflasyonun daha hızlı olmasını engellemiş. Bir anımda Osmanlı'da enflasyona karşı muhalefet son otuz yıı oranla çok daha güçlü ve etkin olmuş. Çünkü o çağlara toplumu enflasyona karşı koruyacak döviz hesapları, cret ve gelirlerin endekslenmesi gibi yöntemler yoktu. on dönemde bu yöntemler devreye girince, yüksek enfısyonla çok daha uzun bir süre yaşamayı kabullendik. Tağşişin nedenlerinden biri savaşlar diyorsunuz. Giiümiizde ABD en güçlü silah ve savaş üreticisi, ama paısının değeri düşmüyor... Eğer bir ülkenin mali kaynakları çok güçlü ise bazen saaşlardan parasının değeri düşmeden çıkabilir. Ama Vietam gibi Irak savaşı da Amerika'ya pahalıya mal oluyor. )olar son iki yılda Euro karşısında yüzde 35 değer yitirdi. Peki, YTL'nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaşadığımız enflasyon ve borç deneyiminin benzerlerii Osmanlı tarihinde Öe görüyoruz. Tüm bunların ışığına YTL'nin geleceğine ihtiyatlı bir iyimserlikle bakıyorum. '.n temel konu, devletin gelir ve gider dengesini kurabilıesi ve koruyabilmesi. Bugün sırtımızda önemli bir borç ukü var. Bütçe dengeleri tekrar bozulursa, çok kısa süre ,inde kriz çıkar. Öte yandan AB ile entegrasyon süreci lumlu ilerlerse, daha fazla siyasal istikrar sağlanabilir. Siasal istikrar da bütçe dengelerinin korunmasını kolaylaşrır. • 1000000 f»»H M I L V O N fimin « A M . R İ m MHNf2 BANKAU Prof. Oğuz Tekin antik dönemde de TOMCİVt CUNMUMVtî MttKUMMNASI enflasyon olduğunu söylüyor. Roma İmparatorluğu'nu çökerten nedenlerden biri de yüksek enflasyondu... Prof. Dr. TÜRKEL MİNİBAŞ İÜ İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi TL'yi kimin için YTL yaptık, belli değil \ YTL'ye geçilmesi her yenilikte olduğu gibi toplumda panik duygusu yarattı. Insanlar "bunu becerebilecek miyiz" ya da "başımıza ne gelecek" duygusuna sahipti. Ancak YTL propagandaları sayesinde insanlar bu paniğin gereksiz olduğu ve gelirlerinin artacağı hissine girmeye başladı. Burada sorun, insanların gelirlerinin arttığını düşünmeleri ve tüketime yönelmelerinde yatıyor. Yani bizim gibi sıkı para politikalarının yürütüldüğü ve enflasyonun sabitlenmeye çalışıldığı ülkelerde paradan sıfır atmak tüketimi beraberinde getirmiyor. Zaten giyim ve dayanıklı tüketim mallanndaki çok taksitli satışlar tüketimi teşvik etmeye yönelik. Yani gelir artışı olmadığı için tüketim artışı da olmayacak. Bu arada insanlar gelirlerinin arttığını düşünüp tasarrufa yönelebiÜrler. Ama harcama kalemlerinde bir azalma olmayacak ki... Gelirleri de artmayacak. Sadece her şeyin altı sıfırı atılmış olacak. Ayrıca bugün petrol fiyatları sürekli artarken, dolar düşük seviyede devam ediyor. Bu da dolara bağlı harcamaları arttırıyor. Cazip faiz oranlan olmadığı sürece tasarruf da mümkün görünmüyor. YTL'ye dair hiç heyecan hissetmiyorum. Insanlar farkında değiller, ama sorunlar çıkacak. Gelirim artmadığı, harcamalarım düşmediği, enflasyonun düşüşünün benim hayatıma yansımaya başladığını görmediğim sürece bunun benim üzerimde olumlu bir etkisi olması mumkün değil. Peki neden bu yenilik yapılıyor? Uluslararası sisteme uyum sağlamak için. Dünyadaki en bol sıfırlı banknotlar bizde ve para hesaplarında ciddi sorunlar çıkarıyor. 2000 yılındaki mali reformun teknik ayağı olduğu için yapılıyor bu değişiklik, yani devam eden bir sürecin parçası. Güçlü bir ekonomik program olmadan ve bunun sürekliliği sağlanmadan paradan sıfır atılması doğru olmazdı. Kaldı ki 9O'lı yıllarda gündeme getirildiğinde ben buna karşı çıkmıştım. Bu uygulamanın zamanlaması doğru, ancak sonuçları konusunda çok umutlu değilim. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear