22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

(20 NİSAN 1923 / 28 AĞUSTOS 2015) Namuslu gazeteciyle gerçek edebiyatçının bütünleşmesi: Oktay Akbal! Oktay Akbal’ın (20 Nisan 1923-28 Ağustos 2015) öyküleriyle 1960’ların sonunda öğretmen okulu öğrencisiyken tanıştım. Önce Ekmekler Bozuldu adlı öykü kitabında yazdıklarıyla kuşatmıştı genç dünyamı: “Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey... Çünkü yeryüzünde savaş vardı. İnsanlar sebebini bilmeden, düşünmeden ölüyor, öldürüyorlardı. Savaş kelimesi dünyanın her yerinde en çok kullanılan söz olmuştu. Radyolarda marşlar, nutuklar şaşkın insan sürülerinin üzerine savruluyor, gazeteler korkuyla okunuyordu...” “Bir yazar için gerçek yaşam, yazılarıdır, yazdıklarıdır...” diyen Akbal’ın çeşitli türlerde sunduğu tüm yapıtları “tek bir yapıt” olarak dahi değerlendirilebilir. Romanında öykü, öyküsünde deneme, anısında günce, denemesinde anı, güncesinde öykü, fıkrasında deneme tadı vardır. Kültürümüze kattıklarıyla “Oktay Akbal Aydınlığı” yaratan usta 1956’da başladığı köşe yazarlığında da 1969’dan sonra Cumhuriyet’teki, “Evet- Hayır” köşesinde İlhan Selçuk’un “Pencere”siyle karşı karşıya umut ve bilinç aşıladı. Yakın tarihimize, usta bir edebiyatçı olarak gözlemleriyle not düştü. İktidarların baskıcı politika ve uygulamalarına karşı hep çığlık oldu yazıları. Zorbalık, gericilik şeriatçılık, işkence, adaletsizlik, hukuksuzluk baş düşmanı oldu hep. Namuslu bir gazeteciyle gerçek bir edebiyatçının bütünleşmesinin ortaya çıkardığı yazılardı. Pusulası ilkelerini ve devrimlerini daima savunduğu Atatürk’tü. Dünyanın ve yurdunun gerçeklerine sırt çevirmeyen, dil sevdasıyla yurt sevgisini bütünleştiren Oktay Akbal, çağdaş edebiyatımızın bir bilgesi olarak yapıtlarıyla kıvanç vermeye devam ediyor aydınlığımıza. Önce Ekmekler Bozuldu’dan sonra yayımladığı Aşksız de yaşayan ve bana yakın olan insanların sıkıntılarını, ÖNER YAĞCI İnsanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi, İkisi, Berber keder ve sevinçlerini, onların iç dünyalarında geçirmek- Aynası, Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Öldü, İstinye Sula- te olduğumuz buhranlı yılların yaptığı tesiri, cemiyetimi- OKTAY AKBAL: ‘ TEK BİR HİKÂYEM rı, İlkyaz Devrimi, İki Çocuk, Karşı Kıyılar, Hey Vapur- zin bugünkü manzarasını; kısaca yaşadığımız devri, bü- YOKTUR Kİ, KONUSU VE İNSANLARI lar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapımı Üstüne Kapat, tün özellikleri, renkleriyle vermek istiyorum.” UYDURMA OLSUN!’ Hücrede Karmen, Selimiye Bir Yokuştu adlı kitaplarında- Önce Ekmekler Bozuldu için yazdığı yazıda, “Oktay ‘MEMLEKETİM-İZ-DEN İNSAN MANZARALARI’ ki öyküleri bu dediğini doğruladı. Akbal’ın güvenilecek, bundan sonra yazacakları umutla Öykülerinde, büyük kentin insanlarının dramlarını, ger- beklenecek bir yazar” olduğunu söyleyen Nurullah Ataç OLUŞUM VE DEĞİŞİM İÇİNDEKİ İNSANI çekçi gözlemler ve kalın çizgilerle anlatan Oktay Akbal, çok yanılmamıştı. YAZDI! YARIN UMUDU OLANLAR İÇİN YAZDI! yönlü, çok çalışkan bir yazar olarak romanlara da imza attı. Oktay Akbal (20 Nisan 1923-28 Ağustos 2015) , “Tek Sürekli bir oluşum ve değişim içindeki anılar, yalnızlık- Garipler Sokağı’nda, İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir hikâyem yoktur ki, konusu ve insanları uydurma ol- lar, çatışmalar, kırıklıklar, umutsuzluklar, yaşanmışlıklarla İstanbul’un Fatih semtindeki bir sokağın insanlarını, ev- sun. Hepsi de aramızda yaşamış ve yaşamakta olan, bi- dolu olan, insanın bilinmeyen yönlerini açığa çıkarmaya, lerinin yıkılmasıyla gelen yeni yaşam, duyguları ve ya- zim gibi insanlardır... Önemli olan yaşadığımız bu mem- insanı anlamaya çalışan bir çabayla yarın umudu olanlar şam biçimleriyle yok olan “garipler”i anlattı. leketin içinde bulunduğumuz bu buhranlı devrin, günden için yazdığı öykülerle düş kuranların, bir şeyler arayanla- Suçumuz İnsan Olmak’ta memuru, ev kadını, doktoru, güne bu sarsıntılı dünya üstünde ne yapacağını şaşıran rın öykücüsü diye tanımlanmayı hak etti. Yaşamak, yaşa- ressamıyla, umutsuz aşkları, aşk arayışları, yalnızlığı, düş insanların hikâyesini, romanını, şiirini yazmak, gelecek mayı yazmak işte Oktay Akbal öykücülüğü buydu: gücüyle “memleketim-iz-den insan manzaraları” sundu. nesillere bırakmaktır. Öykülerimi, yazmadan üzerlerinde “Ben büyük şehri, insanını, hayatını, birtakım kendine İnsan Bir Ormandır’da aradığı, aşkı, özgürlüğü, sevgi- günlerce, haftalarca düşündüğüm olur...” diyordu. has özellikleri ve gariplikleriyle şehrin atmosferini, için- yi bulamayınca kendi ormanında, kendi yalnızlığına >> 6 18 Nisan 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear