Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                Akılsızlığa, aklın galip gelmesiydi bu. 
Raife adlı kız çocuğu, ileride Orhan 
Karaveli’nin annesi, Âkif’in okuduğu şiir Orhan Şaik Gökyay, Nihad Sami Ba -
de o günden bugüne yaşamımıza anlam katan narlı, Ercüment Ekrem Talu, Esat Mah-
gurur kaynağımız İstiklal Marşı olacaktır. mut Karakurt’un öğretmenlik yaptığı 
Karaveli, hukuk eğitimi almasına karşın Galatasaray’da, Çetin Altan’dan Naim 
toplumsal sorumluğunun gereği gazetecilik 
Tirali’ye, sınıf arkadaşı Mümtaz Soysal’dan 
mesleğini seçecek bu konuda ülkeden ülke- Abdi İpekçi’ye, aynı okulun farklı sınıfla-
ye insandan insana yapacağı yolculukla çok 
rında soluk aldığı kişilerle dostluk kurar. 
değerli yapıtlara imza atacaktır.
Onun az bilinen bir yanı da şair kimliği-
dir. Hatta söyleşimizde yüce gönüllülük gös-
GAZETECİLİK YILLARI
tererek “Kimse duymasın bir zamanlar ben 
Söyleşimizde, kendisine gazeteci olma 
de şiir yazdım” diyebilmiştir. 46-99 Şiirle-
fikrini kazandıranın babasının arkadaşı, 
ri, 1999’da Pergamon Yayınları’ndan çıkar. 
eski parlamenter Bartınlı işadamı Hüseyin 
1953’te Sabiha Gökçen’le uzun bir söy-
Balık olduğunu belirtir. Hüseyin Balık’ın, 
leşi yapan Karaveli, annesini yitirdiğinde 
küçük Orhan’ın sünnetinde ona fotoğraf 
Sabiha Hanım “Anneniz ben olmak iste-
makinesi armağan etmesi, ondaki kıvılcı-
rim” deyince, kendini yıllar boyu değerli 
mı aleve dönüştürür.
pilotumuzun manevi oğlu olarak duyumsar. 
Söyleşimizde Milliyet gazetesi temsilcisi olarak ama Vatan 
de de belirttiği gibi ‘Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün’ 
gazetesi adına gittiği ve 4.5 ay kadar kaldığı ABD’deki izle-
ATATÜRK’ÜN İZİNDE...
beni diyen şairin mezarının Türkiye’ye getirilmesini, ölmeden 
nimlerinden de söz eder: 
Galatasaray’ın birinci sınıfındayken Ankara’dan ziyareti-
önce bu isteğimin gerçekleşmesini diliyorum” derdi. 
“1959’un sonbaharında tarifeli uçakla ABD’ye gitmiş-
ne babasının ayakkabıları dikkatini çeker. Sorular soruları iz-
‘NÂZIM’IN TEK KORKUSU ÜLKESİNDE YANLIŞ 
tim. Menderes’in yanında yandaş gazetecilerin yanı sıra 
leyince, babasının ayakkabılarını yapanın Atatürk’ün ayakka-
TANINMAK VE SEVİLMEMEKTİ!’
Cumhuriyet’ten Nadir Nadi, Hürriyet’ten Haldun Simavi, 
bıcısı Onofri Usta olduğunu öğrenir. 
Nâzım Hikmet’le ilgili olarak hep şunu söylerdi: “Türki-
Milliyet’ten Ercüment Karacan görevliydi. Dışişleri Baka-
Baba Karaveli, oğlunun hatırını kırmaz istek üzerine 
ye’sini, İstanbul’unu bir daha göremeyeceğini düşünüyor-
nı Fatin Rüştü Zorlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü 
Onofri Usta’yı ziyaret ederler. Onofri Usta, küçük Orhan’ın 
du. Bunu da içten içte kabullenmişti. Tek korkusu ülkesinde 
Erdelhun, Demokrat Parti’den üç milletvekili de heyetteydi.” 
ayak kalıbını bir deftere çizer. 
yanlış tanınmak ve sevilmemekti. Tek isteği ve umudu da bir 
Karaveli, ABD Başkanı Eisenhower’ın özel uçağıyla ya-
Küçük Orhan sorar: “Atatürk’ün ayak izlerini de görebi-
gün Türkiye’de bir mezarının olmasıydı.” 
pılan gezilerde önceden yaşanılan olumsuzluklar nedeniy-
lir miyim?” Onofri Usta gösterir. Orhan o izlere bakar. Mü-
1960’ta, Moskova’da büyükelçi Fahri Korutürk’ün hi-
le Menderes’i eleştirmesi, daha da ileri giderek onunla tar-
rekkepli kalemle Kemal Paşa değil “Kemal Pasha” yazısını 
mayelerinde geçen 15 günlük izlenimlerini, 1978’e de-
tışması karşısında başbakanın hoşgörülü davranmasını, 
okur. “Paşanın izleri üzerine basabilir miyim?” diye rica eder.
ğin - 18 yıl - yayımlayamadı. Yıllar sonra Cumhuriyet’te, 
Ankara’ya döneceği uçağa kendisini davet etmesini ancak 
Onofri Usta, hoşgörülü davranır, gereken yapılır.
onun bu daveti kabul etmediğini de belirtir. 9 Şubat 1978’den başlayıp 6 gün süren “Nâzım Hikmet 
Karaveli, “Ben, Atatürk’ün yalnızca izinde giden biri deği-
Moskova’da” başlıklı röportajının serüveni de ilginçtir. 
Karaveli, bir Galatasaraylı olarak “Galatasaray’ın evladı” 
lim. Onun izlerine de basan belki de ilk ve son insanım” der.
80’lerin başında, Tarık Dursun K’nin Koza Yayınevi’nde 
Sakallı Celâl’i, Galatasaray’dan mezun olup orada müdürlük Orhan Karaveli, iyi eğitim görmüş çok değerli kişiler-
yapan şair Tevfik Fikret’i, Nâzım Hikmet’i, Ziya Gökalp’ı çok Karaveli’nin Nâzım Hikmet Moskova’da adlı kitabı yayım- den el almış bir Cumhuriyet aydını olarak yaşadı, yazdı, ya-
lanınca Kenan Evren’ “Vatan hainlerinin adını kitaplara 
yönlü yazarak bize armağan eden bir değerimizdi. Nâzım Hik- yımladı. Yazdıkları bir yana çağrı aldığı her yere konuşma-
met üzerine düzenlenen etkinliklerde birlikte görev almış, bü- veriyorlar! Savcılar uyuyor mu?” diye öfkelenir. cı olarak yetişti. Ülkemizin basın ve yazın tarihine özgün ki-
yük şairimizi onun tanıklığında yeniden yaşamıştık. Kitap sessizce piyasadan çekilir, kapakları yırtılıp yeni taplar kazandırdı. Onu tanımaktan, onunla kimi etkinlikler-
Karaveli, Nâzım Hikmet konusunda çok ısrarlıydı. “Şiirin- bir kapakla Kişiler ve Köşeler adıyla vitrinlerde yerini alır. de yer almaktan onur duyuyorum. 
n
ŞERMİN YAŞAR VE İLBER ORTAYLI’DAN ‘CUMHURİYET’İN İLK SABAHI’
Savaşın ortasından zaferin kucağına
nem hep ‘Savaşın ortasında doğurdum ben seni’ derdi. Ben de 
OLCAY MAĞDEN
sanırdım ki annem de babamla savaşa gitmiş, cephede sağı-
mızdan solumuzdan kurşunlar geçerken beni doğuruvermiş.”
arih 23 Nisan 1920. Bü-
Sahi, savaşın ortası neresi? Savaş sadece askerler arasında 
yük Millet Meclisi binası-
cephede mi gerçekleşir? Bu sorunun yanıtını şerbetçi çocu-
T nın önünde adım atacak 
ğun hikâyesiyle öğreneceğiz. 
yer yok. Kalabalığın gerisinde bir 
Babasını savaş meydanında kaybettiğini bilen çocuk, anne-
tezgâh göze çarpıyor. Önünde bir 
siyle bir başına kalmıştır ve aklında tek bir soru vardır: Acaba 
çocuk, kimbilir belki bir seyyar 
babası nasıl biridir? Kimse de çıkıp babasının nasıl da yiğitçe 
satıcı. Annesi var mı, babası sağ 
savaştığını ona anlatmaz. Cepheden dönenler sanki ağız birliği 
mı? Vatan yorgun, halk yoksul, 
etmişçesine aynı şeyi söylüyorlardır: “Neler gördük, neler…” 
umutlar yitip gitmişken bir ço-
Herkes gibi onlar da giderek yoksullaşırken sokakta 
cuk nasıl yaşar hayatı?
tezgâh açmaya başlar. Belki de böylece zafere koşan günleri 
Cumhuriyetimizin 100. yılın-
daha yakından izleyip halkı gözlemleme olanağı elde eder. 
dayız; yoklukla, zorlukla, güç-
İlkin arkadaşının babasının cepheden gelişine tanık olur ço-
lükle geçen Milli Mücadele 
cuk. Herkes dağ gibi bir baba beklerken savaşta dizlerini yi-
günlerini hatırlamak, Cumhuriyet’in toplumda yarattığı de-
tirmiş bir garip gazi dede dönmüştür geriye. 
ğişim rüzgârını, Mustafa Kemal Atatürk’ün azmi ve gayreti 
Ardından Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişine, 
sayesinde halkın arasında yeniden filizlenip yeşeren umudu, 
Büyük Millet Meclisi’nin açılışına, tüm bunlar olurken ço-
vazgeçmek ve pes etmek bir yana yılmadan, usanmadan sü- çocuğun o çocuklara özgü bakışlarının gerisinden Kurtuluş 
cuğun bir türlü bastıramadığı heyecanına ve günün birinde 
ren vatan savunmasını kuşaktan kuşağa aktarmak gerek. 
Savaşı yıllarına götürüyor. 
Mehmet Akif Ersoy’un oğluyla tanışmasına tanık oluruz. 
İşte Şermin Yaşar’ın kaleme aldığı, bizi Kurtuluş Savaşı 
Ve elbette kadınlarımızın savaşta nasıl da canla başla ça- Kitapta Cumhuriyetimizin kuruluş hikâyesini daha ön-
yıllarına götürdüğü ve Türk tarihçiliğinin büyük ismi İlber 
lıştığını, herkesin aklının askerlerimizde olduğunu, toplum- ce hiç bakılmamış bir pencereden izlerken bir yandan da us-
Ortaylı’nın Milli Mücadele günlerine ilişkin aktardığı bir-
da eğitim başta olmak üzere pek çok önemli unsurun değiş-
ta tarihçi İlber Ortaylı’nın Milli Mücadele günlerine dair ak-
birinden değerli notlar eşliğinde yayımlanan Cumhuriyet’in 
meye yüz tuttuğunu okuruz satır satır. 
tardığı birbirinden değerli notlar sayesinde döneme ilişkin 
İlk Sabahı (Kronik Kitap) bizi tam da bu gerekliliğin görün-
29 Ekim günü Cumhuriyet ilan edildi… O gün 31 pa-
pek çok önemli bilgiye de erişebiliyoruz. 
düğü yerden selamlıyor ve şerbetçi bir çocuğun gözünden 
re top atışı yapıldı. Ankara top sesleriyle inledi. Bu top ses-
Elbette Gökçe Akgül’ün sayfaları adeta canlandıran ince-
okura savaş yıllarını, Milli Mücadele ruhunu aktarıyor. 
lerini biz Sakarya Savaşı’nda duymuştuk. Savaştaki sesle-
likli çizimlerini de atlamamak gerek. Siyah beyaz çizimleri 
Büyük Millet Meclisi’nin açılış fotoğrafında kalabalığın ara-
rin yerini zaferdeki sesler almıştı. Top belki aynı toptu ama 
hikâyeye adeta bir çizgi roman havası kazandırmış. 
sında bir tezgâh göze çarpıyor, o tezgâhın başında bir çocuk. 
bunun sesi ne güzeldi. Sokaklarda Mustafa Kemal Paşa’nın 
Cumhuriyet’in İlk Sabahı ile seferberliği, ulu önderimiz 
Kitabın sayfalarının arasında kibritçi, poğaçacı, şerbetçi, derken 
Meclis’te söylediği sözler kulaktan kulağa dolaştı:“Türkiye 
Atatürk’ün izinde yeşeren ümidi, toplumdaki değişimi, yok-
gazeteci olan o çocuk canlanıveriyor ve kendini şöyle tanıtıyor:
Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
lukla geçen günleri ve beklenen zaferi hep birlikte yaşaya-
“Dünyaya gözlerimi bir savaşın ortasında açtım. Savaşın Çocuk edebiyatımızın üretken ve sevilen yazarlarından 
ortasının tam olarak neresi olduğunu bilmiyordum ama an- Şermin Yaşar’ın kaleme aldığı bu benzersiz hikâye, bizi bir cak, Cumhuriyetimizin ilk sabahını beraber karşılayacağız. 
n
10 22 Haziran 2023
VEDAT ARIK
            
    
