29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Akılsızlığa, aklın galip gelmesiydi bu. Raife adlı kız çocuğu, ileride Orhan Karaveli’nin annesi, Âkif’in okuduğu şiir Orhan Şaik Gökyay, Nihad Sami Ba - de o günden bugüne yaşamımıza anlam katan narlı, Ercüment Ekrem Talu, Esat Mah- gurur kaynağımız İstiklal Marşı olacaktır. mut Karakurt’un öğretmenlik yaptığı Karaveli, hukuk eğitimi almasına karşın Galatasaray’da, Çetin Altan’dan Naim toplumsal sorumluğunun gereği gazetecilik Tirali’ye, sınıf arkadaşı Mümtaz Soysal’dan mesleğini seçecek bu konuda ülkeden ülke- Abdi İpekçi’ye, aynı okulun farklı sınıfla- ye insandan insana yapacağı yolculukla çok rında soluk aldığı kişilerle dostluk kurar. değerli yapıtlara imza atacaktır. Onun az bilinen bir yanı da şair kimliği- dir. Hatta söyleşimizde yüce gönüllülük gös- GAZETECİLİK YILLARI tererek “Kimse duymasın bir zamanlar ben Söyleşimizde, kendisine gazeteci olma de şiir yazdım” diyebilmiştir. 46-99 Şiirle- fikrini kazandıranın babasının arkadaşı, ri, 1999’da Pergamon Yayınları’ndan çıkar. eski parlamenter Bartınlı işadamı Hüseyin 1953’te Sabiha Gökçen’le uzun bir söy- Balık olduğunu belirtir. Hüseyin Balık’ın, leşi yapan Karaveli, annesini yitirdiğinde küçük Orhan’ın sünnetinde ona fotoğraf Sabiha Hanım “Anneniz ben olmak iste- makinesi armağan etmesi, ondaki kıvılcı- rim” deyince, kendini yıllar boyu değerli mı aleve dönüştürür. pilotumuzun manevi oğlu olarak duyumsar. Söyleşimizde Milliyet gazetesi temsilcisi olarak ama Vatan de de belirttiği gibi ‘Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün’ gazetesi adına gittiği ve 4.5 ay kadar kaldığı ABD’deki izle- ATATÜRK’ÜN İZİNDE... beni diyen şairin mezarının Türkiye’ye getirilmesini, ölmeden nimlerinden de söz eder: Galatasaray’ın birinci sınıfındayken Ankara’dan ziyareti- önce bu isteğimin gerçekleşmesini diliyorum” derdi. “1959’un sonbaharında tarifeli uçakla ABD’ye gitmiş- ne babasının ayakkabıları dikkatini çeker. Sorular soruları iz- ‘NÂZIM’IN TEK KORKUSU ÜLKESİNDE YANLIŞ tim. Menderes’in yanında yandaş gazetecilerin yanı sıra leyince, babasının ayakkabılarını yapanın Atatürk’ün ayakka- TANINMAK VE SEVİLMEMEKTİ!’ Cumhuriyet’ten Nadir Nadi, Hürriyet’ten Haldun Simavi, bıcısı Onofri Usta olduğunu öğrenir. Nâzım Hikmet’le ilgili olarak hep şunu söylerdi: “Türki- Milliyet’ten Ercüment Karacan görevliydi. Dışişleri Baka- Baba Karaveli, oğlunun hatırını kırmaz istek üzerine ye’sini, İstanbul’unu bir daha göremeyeceğini düşünüyor- nı Fatin Rüştü Zorlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Onofri Usta’yı ziyaret ederler. Onofri Usta, küçük Orhan’ın du. Bunu da içten içte kabullenmişti. Tek korkusu ülkesinde Erdelhun, Demokrat Parti’den üç milletvekili de heyetteydi.” ayak kalıbını bir deftere çizer. yanlış tanınmak ve sevilmemekti. Tek isteği ve umudu da bir Karaveli, ABD Başkanı Eisenhower’ın özel uçağıyla ya- Küçük Orhan sorar: “Atatürk’ün ayak izlerini de görebi- gün Türkiye’de bir mezarının olmasıydı.” pılan gezilerde önceden yaşanılan olumsuzluklar nedeniy- lir miyim?” Onofri Usta gösterir. Orhan o izlere bakar. Mü- 1960’ta, Moskova’da büyükelçi Fahri Korutürk’ün hi- le Menderes’i eleştirmesi, daha da ileri giderek onunla tar- rekkepli kalemle Kemal Paşa değil “Kemal Pasha” yazısını mayelerinde geçen 15 günlük izlenimlerini, 1978’e de- tışması karşısında başbakanın hoşgörülü davranmasını, okur. “Paşanın izleri üzerine basabilir miyim?” diye rica eder. ğin - 18 yıl - yayımlayamadı. Yıllar sonra Cumhuriyet’te, Ankara’ya döneceği uçağa kendisini davet etmesini ancak Onofri Usta, hoşgörülü davranır, gereken yapılır. onun bu daveti kabul etmediğini de belirtir. 9 Şubat 1978’den başlayıp 6 gün süren “Nâzım Hikmet Karaveli, “Ben, Atatürk’ün yalnızca izinde giden biri deği- Moskova’da” başlıklı röportajının serüveni de ilginçtir. Karaveli, bir Galatasaraylı olarak “Galatasaray’ın evladı” lim. Onun izlerine de basan belki de ilk ve son insanım” der. 80’lerin başında, Tarık Dursun K’nin Koza Yayınevi’nde Sakallı Celâl’i, Galatasaray’dan mezun olup orada müdürlük Orhan Karaveli, iyi eğitim görmüş çok değerli kişiler- yapan şair Tevfik Fikret’i, Nâzım Hikmet’i, Ziya Gökalp’ı çok Karaveli’nin Nâzım Hikmet Moskova’da adlı kitabı yayım- den el almış bir Cumhuriyet aydını olarak yaşadı, yazdı, ya- lanınca Kenan Evren’ “Vatan hainlerinin adını kitaplara yönlü yazarak bize armağan eden bir değerimizdi. Nâzım Hik- yımladı. Yazdıkları bir yana çağrı aldığı her yere konuşma- met üzerine düzenlenen etkinliklerde birlikte görev almış, bü- veriyorlar! Savcılar uyuyor mu?” diye öfkelenir. cı olarak yetişti. Ülkemizin basın ve yazın tarihine özgün ki- yük şairimizi onun tanıklığında yeniden yaşamıştık. Kitap sessizce piyasadan çekilir, kapakları yırtılıp yeni taplar kazandırdı. Onu tanımaktan, onunla kimi etkinlikler- Karaveli, Nâzım Hikmet konusunda çok ısrarlıydı. “Şiirin- bir kapakla Kişiler ve Köşeler adıyla vitrinlerde yerini alır. de yer almaktan onur duyuyorum. n ŞERMİN YAŞAR VE İLBER ORTAYLI’DAN ‘CUMHURİYET’İN İLK SABAHI’ Savaşın ortasından zaferin kucağına nem hep ‘Savaşın ortasında doğurdum ben seni’ derdi. Ben de OLCAY MAĞDEN sanırdım ki annem de babamla savaşa gitmiş, cephede sağı- mızdan solumuzdan kurşunlar geçerken beni doğuruvermiş.” arih 23 Nisan 1920. Bü- Sahi, savaşın ortası neresi? Savaş sadece askerler arasında yük Millet Meclisi binası- cephede mi gerçekleşir? Bu sorunun yanıtını şerbetçi çocu- T nın önünde adım atacak ğun hikâyesiyle öğreneceğiz. yer yok. Kalabalığın gerisinde bir Babasını savaş meydanında kaybettiğini bilen çocuk, anne- tezgâh göze çarpıyor. Önünde bir siyle bir başına kalmıştır ve aklında tek bir soru vardır: Acaba çocuk, kimbilir belki bir seyyar babası nasıl biridir? Kimse de çıkıp babasının nasıl da yiğitçe satıcı. Annesi var mı, babası sağ savaştığını ona anlatmaz. Cepheden dönenler sanki ağız birliği mı? Vatan yorgun, halk yoksul, etmişçesine aynı şeyi söylüyorlardır: “Neler gördük, neler…” umutlar yitip gitmişken bir ço- Herkes gibi onlar da giderek yoksullaşırken sokakta cuk nasıl yaşar hayatı? tezgâh açmaya başlar. Belki de böylece zafere koşan günleri Cumhuriyetimizin 100. yılın- daha yakından izleyip halkı gözlemleme olanağı elde eder. dayız; yoklukla, zorlukla, güç- İlkin arkadaşının babasının cepheden gelişine tanık olur ço- lükle geçen Milli Mücadele cuk. Herkes dağ gibi bir baba beklerken savaşta dizlerini yi- günlerini hatırlamak, Cumhuriyet’in toplumda yarattığı de- tirmiş bir garip gazi dede dönmüştür geriye. ğişim rüzgârını, Mustafa Kemal Atatürk’ün azmi ve gayreti Ardından Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişine, sayesinde halkın arasında yeniden filizlenip yeşeren umudu, Büyük Millet Meclisi’nin açılışına, tüm bunlar olurken ço- vazgeçmek ve pes etmek bir yana yılmadan, usanmadan sü- çocuğun o çocuklara özgü bakışlarının gerisinden Kurtuluş cuğun bir türlü bastıramadığı heyecanına ve günün birinde ren vatan savunmasını kuşaktan kuşağa aktarmak gerek. Savaşı yıllarına götürüyor. Mehmet Akif Ersoy’un oğluyla tanışmasına tanık oluruz. İşte Şermin Yaşar’ın kaleme aldığı, bizi Kurtuluş Savaşı Ve elbette kadınlarımızın savaşta nasıl da canla başla ça- Kitapta Cumhuriyetimizin kuruluş hikâyesini daha ön- yıllarına götürdüğü ve Türk tarihçiliğinin büyük ismi İlber lıştığını, herkesin aklının askerlerimizde olduğunu, toplum- ce hiç bakılmamış bir pencereden izlerken bir yandan da us- Ortaylı’nın Milli Mücadele günlerine ilişkin aktardığı bir- da eğitim başta olmak üzere pek çok önemli unsurun değiş- ta tarihçi İlber Ortaylı’nın Milli Mücadele günlerine dair ak- birinden değerli notlar eşliğinde yayımlanan Cumhuriyet’in meye yüz tuttuğunu okuruz satır satır. tardığı birbirinden değerli notlar sayesinde döneme ilişkin İlk Sabahı (Kronik Kitap) bizi tam da bu gerekliliğin görün- 29 Ekim günü Cumhuriyet ilan edildi… O gün 31 pa- pek çok önemli bilgiye de erişebiliyoruz. düğü yerden selamlıyor ve şerbetçi bir çocuğun gözünden re top atışı yapıldı. Ankara top sesleriyle inledi. Bu top ses- Elbette Gökçe Akgül’ün sayfaları adeta canlandıran ince- okura savaş yıllarını, Milli Mücadele ruhunu aktarıyor. lerini biz Sakarya Savaşı’nda duymuştuk. Savaştaki sesle- likli çizimlerini de atlamamak gerek. Siyah beyaz çizimleri Büyük Millet Meclisi’nin açılış fotoğrafında kalabalığın ara- rin yerini zaferdeki sesler almıştı. Top belki aynı toptu ama hikâyeye adeta bir çizgi roman havası kazandırmış. sında bir tezgâh göze çarpıyor, o tezgâhın başında bir çocuk. bunun sesi ne güzeldi. Sokaklarda Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyet’in İlk Sabahı ile seferberliği, ulu önderimiz Kitabın sayfalarının arasında kibritçi, poğaçacı, şerbetçi, derken Meclis’te söylediği sözler kulaktan kulağa dolaştı:“Türkiye Atatürk’ün izinde yeşeren ümidi, toplumdaki değişimi, yok- gazeteci olan o çocuk canlanıveriyor ve kendini şöyle tanıtıyor: Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” lukla geçen günleri ve beklenen zaferi hep birlikte yaşaya- “Dünyaya gözlerimi bir savaşın ortasında açtım. Savaşın Çocuk edebiyatımızın üretken ve sevilen yazarlarından ortasının tam olarak neresi olduğunu bilmiyordum ama an- Şermin Yaşar’ın kaleme aldığı bu benzersiz hikâye, bizi bir cak, Cumhuriyetimizin ilk sabahını beraber karşılayacağız. n 10 22 Haziran 2023 VEDAT ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear