05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yeni bir romana gitmek! Başlayan ve süren bir yolculuk İşte orada geldiğiniz kıyı, istiyorsanız yazmalısınız. Ama okudukça yazmak isteği, önce, seçilmiş bir okumaya arzusudur. vermelisiniz kendinizi, Ilja Leonard Pfeijffer, Grand ayıran ve ayrıksı olan da Hotel Europe (*) romanıyla budur; evet “başlangıç” asla okuruna bir bakıma bu kapıları ertelenmemelidir! Bilirsiniz açar; sizi hatırladığınız her şeyle ki okurken yaşadığınız duygu geçmişinize taşır ve yaşanan / salınımı düşüncelerinizi unutulan zamanları yeniden kıvıldatır sürekli. kurdurur. endi(ni) arayışında bir yolcu olduğumu söyle- Romanda ilerlerken kendime duraklar yaratacağımızı li. İşte orada geldiğiniz kıyı, okudukça yazmak isteği, mek isterim öncelikle. Her yeni okumada durur, biliyordum. Bunun ilkten. Romanın içeriği / anlatılanla- arzusudur. Ilja Leonard Pfeijffer, Grand Hotel Euro- K duralar her şeye bakar, anlamaya çalışırım. Bu ra dair yanı göz ardı etmeden; anlatının içerlek anlamı- pe romanıyla okuruna bir bakıma bu kapıları açar; sizi anlamaya çalıştığım şey elbette okunan bir metin, ya- nı kavramaya dönük olduğunu söylemeliyim. hatırladığınız her şeyle geçmişinize taşır ve yaşanan / zılan kitaptır. Ve onun yazarının kim olduğudur. O ne- Her romanın eninde sonunda bir yolculuk olduğunu unutulan zamanları yeniden kurdurur. denle ilk ve yeni olan benim için “özgün”lük içerir. Ya- bilmem, beni yeni karşılaşmalara hazırlar sürekli. Clio’nun öyküsü de romanda belirdikçe sırlı olanın ni, beni, onun anlatısının kıyısına getiren bir düşünce “Onların hikâyeleriyle dünyayı görmeye çalışıyorum deneyimlenen tanıklıklarına çağırır okuru. Romanı okur- ister istemez benden özenlice okumayı ister. biraz” diyen bir anlatı kahramanının hem merak eder ken yeni baştan kurar, anlam verirsiniz. Romancının bu- Ilja Leonard Pfeijffer’ın Grand Hotel Europe (*) roma- hem de onun hikâyesine katılarak yol almak istersiniz. radaki başarısı “kurgu” ile “gerçek”in birbirine taşınan nıyla karşılaşmam da biraz bu duyguyu yaşattı bende. Geldiği “çöl”ü unutmak isteyen adam! Size görmeyi zamanlarda Caravaggio yeniden keşfinin öyküsüne de Kitabı önüme alıp rasgele bir yerinden açıp şu satırları öğreten, unutmayı hatırlatan, yaşamayı sevdiren, an- dönmemizi sağlayan bir söylem geliştirmesidir. okuduğumda, duraladım ilkten: lamanın kapılarını açtıran bir romandan başka ne/ler Romancı yerdeş, zamansal buluşmaların gizini Av- “…Öyle olduğu için. Hikâyeler yaşananlara bir an- bekleyebilirsiniz ki… rupalı olma halinin gerçekliğiyle açıklar. O kimliği var lam verdiği için ve her şey anlamsız olacağı için. Hika- Her durumda size eşlik edebilen bir duygudur iyi bir edenler üzerine bizi düşündürürken çok yönlü/yanlı yeyi rastgelelikte bulamadığında bir şeyi anlama umu- roman. Sonra, düşündüklerinizi kanatlandıran, bilincini- yolculuklara çıkarız bu anlam sorgusu ve arayışlarında. dunu yitirebileceğin için. zi ışıldatan… Ötesi, yoldan ve yol ötesi yolculuklardan Ve kahraman şunu söylemekten de alamaz kendini: İnsan olduğumuz için; eski zamanlardan beri in- söz eden yol arkadaşlarıyla buluşturur sizi iyi bir roman. “Avrupa kendi tarihinde boğuluyor. Avrupa’da o kadar sanların yaptığı da bu; birbirlerine hikâyeler anlatmak. Anlatılan ne hamasettir ne gevezelik ne de yaban çok tarih var ki geleceğe yer kalmamış.” Kültür diye bir şey varsa o da budur; kim olduğumu- dilin hezeyanlarıdır. Biz, bu tür tanımları içerenleri İyi bir roman aynı zamanda size iyicil bir bakış da zu ve insan olmamızın ne anlama geldiğini tanımlayan “kötü roman” diye nitelendiriyoruz. sunar. Sürüklendiğiniz yerden, kapıldığınız akıntıdan bütün hikâyelerin kolektif bir hafızası. Grand Hotel Europe’da, anlatıcı-yazar ile Abdul’a, size çekip alabilir! Pfeijffer, okurunu alıp gezindiren Birbirimize hikâyeler anlatmayı kestiğimiz an diğer in- otelin yöneticisi Montebello’ya yüzümüzü döndüğü- bir anlatıcı. Düşten düşünceye, bir yerden başka bir sanlarla empati kurma yetimizi yitiririz, toplum dediğimiz müzde, anlatılacak hikâyenin nerelere varabileceğini mekâna taşır. işbirliği çöker ve kıyamet sonrası bir distopyanın karak- merak ettim elbette. Sesle sözü buluşturan yolculuktu Caravaggio’nun ölüme sürükleniş öyküsündeki sır terleri olarak birbirimizin hayatta kalma içgüdüsüne ve benimki. Her daim kalemin sihrindeydim. Kâğıdın ve Clio’nun da ardına düştüğü gerçek olarak karşımıza çı- yapımcının ticari kaygılarından dolayı ne pahasına olur- mürekkebin duygularımızı düşüncelerimizi sahihleştir- kar romanda. Bunu da başka öykülerle sarmalayarak sa olsun inandırıcı olmayan bir mutlu sonu zorlayıp zor- diği yerdeydim her an yazarken, okurken. anlatır romancı. Çok sesli, çok zamanlı / katmanlı ro- lamayacağı sorusuna teslim oluruz.” O nedenle derim ki yazmak ertelenmeye gelmez. manın okuru gezindirdiği coğrafya ise hikâyelerin an- Sizi durduran, duraklatan söz her daim düşündürür, Hatırladıkça yazmak gerekir. Yazmanın bir hatırlama lam verdiği bir dünyanın seyri olarak karşımıza çıkar. sorgulatır, merak da ettirir. Size bir şey öğreten her şe- eylemi olduğunu yadsıyabilir miyiz? Başlayan ve sü- Süren, sürüklenen bir duygu atlasında adeta gezi- ye açık olduğunuzda, o meraklı yolculuğunuzun da ne ren bir yolculuk istiyorsanız yazmalısınız. nirsiniz romanı okurken. Bitimsiz düşlerin seyri, haya- denli zenginleştirici olabileceğini düşünmenizi isterim. Ama önce, seçilmiş bir okumaya vermelisiniz ken- ta yeniden bakışın izinde yürürsünüz adeta… n Hele iyi bir romandaki sizi ele geçiren söz elinizden dinizi, ayıran ve ayrıksı olan da budur; evet “başlan- tutup birçok kapıdan geçiriyorsa, ne yapabilirsiniz ki gıç” asla ertelenmemelidir! Bilirsiniz ki okurken yaşa- (*) Ilja Leonard Pfeijffer / Grand Hotel Europe / onun ardına düşmekten başka!? dığınız duygu salınımı düşüncelerinizi kıvıldatır sürek- Çeviren: Erhan Gürer / Can Yayınları / 591 s. / 2022. JOHN STEINBECK’TEN ‘RUSYA GÜNLÜĞÜ’ “Capa devinimin, acının ve neşenin fotoğrafını çekebilir. Rusya Savaş’ın kendini iyiden iyiye hissettirdiği 1947’de, gazetelerdeki gerçek manzaralarının sonsuzluğunu ve tek bir insanı nasıl yakaladığına bir dışı haberlerden bıkan Steinbeck ve Capa, “Bir de kendi gözümüzle bakın. Lensinin bir insan zihnine nasıl eğildiğini düşünün.” görelim” diyerek çıkıyorlar yola. John Steinbeck Sovyetler Birliği’nde kaldıkları birkaç haftada Moskova’yı, 962’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan John Steinbeck’in kendine Stalingrad’ı, Kiev’i ve Gürcistan’ı dolaşıyor; Rusların ne yiyip içtiğini, özgü bakış açısıyla kaleme aldığı yazıları ve dünyaca ünlü savaş fo- nasıl yaşadığını, nasıl dans ettiğini merak ederek halkın arasına 1 toğrafçısı Robert Capa’nın kadrajlarıyla Rusya Günlüğü, dilimize ilk karışıyorlar. n kez çevrilerek İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Rusya Günlüğü / John Steinbeck / Çeviren: Deniz Keskin / İletişim İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında, Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki gerilimin artmaya başladığı, Soğuk Yayınları / 265 s. / 2022 5 Ocak 2023 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear